hafız_32
Tue 16 November 2010, 04:09 pm GMT +0200
Mehirde Üst Limit Yoktur:
Âlimler, mehir miktarında üst limitin bulunmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Çünkü mehir miktarını sınırlayan hiçbir nass bulunmamaktadır. Şeyhu'l-İslam der ki; 'Zenginlik ve bolluk sahibi olan ve hanımına yüksek miktarda mehir vermek isteyen kimsenin bunu yapmasında hiçbir sakınca yoktur. Çünkü Yüce Allah; '...' Fakat, ödemeyi istemediği veya ödemekten aciz kaldığı miktarda zimmetinde mehir borcu bulundurmak mekruhtur.[495]
Mehirde Alt Limit Olmadığı Gibi Maddi Veya Manevi Değerler De Mehir Olabilir:
Hanefî mezhebine göre, mehir en az on dirhem -yaklaşık orta düzeyde iki kurbanlık koyun bedeli- olmalıdır.[496]
Delillerin yoğunlaştığı ve en kuvvetli olduğu görüş budur. Bu mehrin serî kılınmasının anlamına daha uygundur. Çünkü mehirden maksat, sadece maddi bir karşılık değildir. Evliliğe olan rağbet ve arzuyu sembolize etmek, yakınlaşmadaki sadakati ortaya koymaktır. Genellikle mehir, maddi değerlerle olmaktadır. Ancak kadın razı olduğu takdirde her türlü manevi değerler, mehir olarak tanımlanabilir.[497] Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir sahabeyi, mehir olarak ezberinde bulunan Kuran âyetlerini kadına öğretmesine karşılık nikahlarını kıymiştır. Ebû Tâlha'yı, Ümmü Süleym ile mehir olarak İslamî yaşantısına karşılık evlendir m iştir.
Enes (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Ebû Talha Ue Ümmü Süleym evlendiklerinde, aralarında mehir olarak belirledikleri İslam'dı. Sabit (radiyallâhu anh); 'Kadınlar arasında, Ümmü Süley-m'in mehirinden daha değerli bir mehir işitmedim' derdi.[498]
Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), köle azat etmeyi mehir olarak belirlemiştir. Enes (radiyaliâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Safiyye'yi azat etti ve azat edilişini mehir kıldı.[499]
İslam âlimleri, mal olarak isimlendirilen her şeyin veya maddi geliri ya da değeri olan her menfaatin mehir olabileceğini belirtmişlerdir. [500]
Mehir miktarının çok yüksek tutulması: Bazı kimselerin zihinlerinde yer tutan yüksek miktarlarda belirlenmiş mehirler, İslam'ın maddeye bakışına uygun değildir. Hatta bazı insanlar mehir miktarını konuşmaktan, nikâh akdine geçememektedirler. Öyle yüksek rakamlar telaffuz etmektedirler ki, sanki yarış pistine veya açık artırmaya çıkmış gibi davranmaktadırlar! Hiç kuşkusuz kadın, mehir konusunda böyle bir tutum İzlemeyi gerektiren evlilik pazarına çıkarılmış bir eşya değildir.
Mehir miktarlarının aşırı yüksek tutulmasının olumsuz sonuçlarını şöylece sıralamak mümkündür;
1. Genç erkeklerin ve kızların bekâr kalmasına neden olmakta.
2. Evlenme ümidini yitiren kızlar da, erkekler de farklı alternatiflerin arayışına yönelmekte ve cinsler arasında ahlakî çöküntüye ve fesada yol açmakta.
3. Evlenemeyen gençlerde bastırılmış duyguların neticesi olarak, hayattan beklentilerini yitirme ve psikolojik rahatsızlıklar meydana gelmekte.
4. Gençlerin anne-babalarına karşı asi davranmasına ve itaatsizliklere, güzel örf ve adetlere ve kültürel mirasa karşı duyarsızlaşmalarına ve aykırı davranmalarına neden olmakta.
5. Yüksek mehir beklentisi nedeniyle kız velisi, yüksek mehir veremeyeceğini düşündüğü dindar kimselerle kızı evlendirme-mektedir. Yüksek mehir arzusu, dininden ve ahlakından memnun olunamayacak kimseler olsalar dahi, zenginliğinden dolayı, kızı onlarla evlendirmelerine yol açmaktadır. Burada kızın mutluluğu düşünülmemektedir.
6. Yüksek mehir, evlilik masraflarının üstesinden gelinemeyecek ölçüde ağırlaşmasına neden olmaktadır. Erkeğin kalbinde, hanımına ve ailesine karşı hoşnutsuzluk oluşturmaktadır.
Yukarıda belirtilen olumsuzluklarına rağmen, mehir miktarının çok yüksek tutulmasının hükmü:
Bu konudaki delilleri dikkate alarak şunları söylemek mümkündür;
1. Mehirin yüksek belirlenmeyip, hafifletilmesi meşrudur.
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Mehirin en hayırlısı, en kolay olanıdır' buyurmuştur. İbnu'l-Kayyim, mehirle ilgili bazı hadisleri naklettikten sonra; 'hadisler şunu göstermektedir ki, nikâhta mehirin yüksek tutulması mekruhtur. Bereketinin azalmasıdır ve zorlaşmasıdır' der.[501]
Ömer bin Hattâb (radiyallâhu anh) şöyle demiştir; 'Dikkat edin! Kadınların mehirlerini çok yükseltmeyin. Şayet mehirleri yükseltmek, bu dünyada bir şeref, Azız ve Celîl Allah'ın katında da bir takva olsaydı, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buna sizden daha layık olurdu. Hâlbuki Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) on iki okiyye'den fazla mehir karşılığında, kadınlardan hiçbirini kendisine nikahlamamış ve kızlarından hiçbirini de başkalarına nikâhlamamıştır.[502]
Aişe (radiyallâhu anhâj'ya Peygamberimizin verdiği mehir miktarı sorulduğunda şöyle demiştir; 'Onun hanımlarına verdiği mehir, on iki okiyye ve bir neş'tin Bir neş, varım okiyyedir. Bunların toplamı beşyüz dirhem yapar. İşte bu miktar, Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in hanımlarına verdiği mehîrdir.[503]
Şeyhu'l-İslam der ki; 'Bîr kimse kendi kızının mehrinin, Allah'ın yarattığı en hayırlı, dünya kadınları arasında en faziletli olan Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in kızlarının ve hanımlarının mehrinden daha yüksek olmasını istemesi cahillik ve ahmaklıktır. Bu söz, mehir verme gücüne ve zenginliğine sahip olanlar içindir. Fakirlerin sıkıntıya düşmeden ödeyemeyeceği miktarlarda kadınlara mehirler vermesi uygun değildir.[504]
2. Erkeğe külfet oluşturacak ölçüde mehiri yükseltmek, kınanmıştır.
Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Ensar'dan bir kadınla evlenen bir adama, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem); «ne kadar mehir verdin?» diye sordu, Adam; 'dört okiyye' dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem); »dört okiyye mi! Galiba siz (parayı) şu dağın cephesinden yontuyorsunuz!» buyurdu.[505]
Bir kadının mehri hakkında fetva istemek için Ebû Hadred el-Eslemî, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e geldiğinde ona; «ne kadar mehir verdin?» diye sordu. O; «iki yüz dirhem» dedi Bunun üzerine; «Şayet Buthân'ı tanısaydmız, mehri bu kadar yükseltmezdiniz» buyurdu.[506]
Bu rivayetler, Peygamberimiz (saîlallâhu aleyhi ve sellem)'İn mehirlerin yüksek tutulmasını, evlenen erkeklerin maddi durumuna göre değerlendirerek hoş karşılamadığını göstermektedir. Nitekim Peygamberimizin kendi kızlarının ve hanımlarının mehri bunların mehirlerinden daha yüksek olmuştur. Burada değerlendirmede esas olan, erkeğin maddi durumunun dikkate alınmasıdır.
3. Erkek zengin olduğunda, hanımının mehrini yükseltebilir:
Ümmü Habîbe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Kendisi Ubey-dullah bin Cahş'm (nikâhı) altında iken (kocası Ubeydullah) Habeş toprağında ölmüş, bunun üzerine Necâşî onu Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e nikahlayarak ve dört bin (dirhem) mehir vererek Şurahbil bin Hasene ile birlikte Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) 'e göndermiştir.[507]
Şâ'bî anlatıyor; Ömer bin Hattâb (radiyallâhu anh) insanlara bir hutbe verdi. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra; 'Kadınların mehirlerini yükseltmeyiniz. Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in verdiği mehirden fazla mehir veren birisini duyarsam; fazlasını beytülmale/devîet hazinesine alırım' dedi ve minberden indi. Kureyş'ten bir kadın ona geldi ve; «Ey Müminlerin Emiri! Aziz ve Celîl Allah'ın kitabı mı, yoksa senin sözün mü tabi olmaya daha layıktır?» dedi. Ömer; «Tabi ki, Aziz ve Celîl Allah'ın kitabı!Neden böyle sordun?» dedi. Kadın; «Biraz önce insanların kadınlara yüksek mehir vermesini yasakladın; oysa Yüce Allah kitabında; «... Onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi hiçbir şeyi geri almayın...» buyurmuştur' dedi. Bunun üzerine Ömer; -iki veya üç defa- «herkes fıkhı, Ömer'den daha iyi bilmekte» diyerek, tekrar minbere çıktı ve; «Kadınların mehirleri-ni yükseltmenizi yasaklamıştım; hayır! Kişi malında dilediği gibi yapsm» dedi.[508]
Özetle; İnsanlar zenginlik ve fakirlikte farklı farklıdırlar. Evlilikte, kocanın mali durumu dikkate alınmalıdır. Güç yetiremeye-ceği, borçlanmak zorunda kalacağı taleplerde bulunulmamalıdır. Maddi gücü yeterli ise, yüksek mehir vermesi mekruh değildir. Ancak bu davranışında övünmek, kibir ve gösteriş yapmak gibi niyetlerinin olmaması gerekir. Aksi halde mekruh olur.[509] Allah, en doğrusunu bilir.
Mehir kadının hakkıdır; velisine ait değildir: Çünkü Yüce Allah; 'Kadınların mehirlerini gönül rızası ile veriri;[510] 'Onlardan faydalanmanıza karşılık, bir farz olarak (kararlaştırılmış) mehirlerini veriniz [511] buyurmuştur. Konuyla ilgili âyetler, me-hirin kadına ait olduğunu belirtmiştir. Kadının izni olmadan, ne babası, ne de bir başkası mehrini alamaz.
[495] İbn Teymiye, Mecmûu'l-Fetâuâ, 32/195.
[496] Kudûrî, el-Kitâb, 3/14; Debûsî, Kitâbu'n-Nikâh, 665; İbnu'l-Hümâm, Fethu'UKodır, 3/317. (Çev.)
[497] Sediân, Ftkhu'z-Zeuâc, 26.
[498] En-Nesâî, 6/114; Sahih rivayettir.
[499] Buhârî, 4200; Müslim, 1365.
[500] Şirâzî, et-Tenlpîh, 166; Hallâf, Ahkâmu'l-AhvâH'ş-Şahsiyye, 76; Şâbân, el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye, 239.
[501] Zâdu'l-Meâd, 5/178.
[502] Müslim, 1426; Nesâî, 6/116; İbn Mâce, 1886.
[503] Ebû Dâvûd, 2106; Tirmîzî, 1114; Nesâî, 6/117; İbn Mâce, 1887; sahih rivayettir.
[504] Mecmuu'l-Fetâuâ, 32/192-194.
[505] Müslim, 1424; Nesâî, 6/69.
[506] Ahmed, 3/448; Beyhakî, 7/235; Sahih rivayettir.
[507] Ebû Dâvûd, 2107; Ahmed, 6/427; Nesâî, 6/119; sahih rivayettir.
[508] Saîd bin Mansûr, Sünen, 598; Beyhakî, 7/233; Hasen lîgayri rivayettir. Albânî, el-lruâ'da zayıf olarak derecelendirin iştir. Ancak, 'hasen' bir rivayettir.
[509] Şeyhu'l-İslam, Ibn Teymiye'nin tercihi budur. El-ıhtiyârât el-Fıkhiyye, 227.
[510] Nisa, 4.
[511] Nisa, 24.
Âlimler, mehir miktarında üst limitin bulunmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Çünkü mehir miktarını sınırlayan hiçbir nass bulunmamaktadır. Şeyhu'l-İslam der ki; 'Zenginlik ve bolluk sahibi olan ve hanımına yüksek miktarda mehir vermek isteyen kimsenin bunu yapmasında hiçbir sakınca yoktur. Çünkü Yüce Allah; '...' Fakat, ödemeyi istemediği veya ödemekten aciz kaldığı miktarda zimmetinde mehir borcu bulundurmak mekruhtur.[495]
Mehirde Alt Limit Olmadığı Gibi Maddi Veya Manevi Değerler De Mehir Olabilir:
Hanefî mezhebine göre, mehir en az on dirhem -yaklaşık orta düzeyde iki kurbanlık koyun bedeli- olmalıdır.[496]
Delillerin yoğunlaştığı ve en kuvvetli olduğu görüş budur. Bu mehrin serî kılınmasının anlamına daha uygundur. Çünkü mehirden maksat, sadece maddi bir karşılık değildir. Evliliğe olan rağbet ve arzuyu sembolize etmek, yakınlaşmadaki sadakati ortaya koymaktır. Genellikle mehir, maddi değerlerle olmaktadır. Ancak kadın razı olduğu takdirde her türlü manevi değerler, mehir olarak tanımlanabilir.[497] Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir sahabeyi, mehir olarak ezberinde bulunan Kuran âyetlerini kadına öğretmesine karşılık nikahlarını kıymiştır. Ebû Tâlha'yı, Ümmü Süleym ile mehir olarak İslamî yaşantısına karşılık evlendir m iştir.
Enes (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Ebû Talha Ue Ümmü Süleym evlendiklerinde, aralarında mehir olarak belirledikleri İslam'dı. Sabit (radiyallâhu anh); 'Kadınlar arasında, Ümmü Süley-m'in mehirinden daha değerli bir mehir işitmedim' derdi.[498]
Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), köle azat etmeyi mehir olarak belirlemiştir. Enes (radiyaliâhu anh) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Safiyye'yi azat etti ve azat edilişini mehir kıldı.[499]
İslam âlimleri, mal olarak isimlendirilen her şeyin veya maddi geliri ya da değeri olan her menfaatin mehir olabileceğini belirtmişlerdir. [500]
Mehir miktarının çok yüksek tutulması: Bazı kimselerin zihinlerinde yer tutan yüksek miktarlarda belirlenmiş mehirler, İslam'ın maddeye bakışına uygun değildir. Hatta bazı insanlar mehir miktarını konuşmaktan, nikâh akdine geçememektedirler. Öyle yüksek rakamlar telaffuz etmektedirler ki, sanki yarış pistine veya açık artırmaya çıkmış gibi davranmaktadırlar! Hiç kuşkusuz kadın, mehir konusunda böyle bir tutum İzlemeyi gerektiren evlilik pazarına çıkarılmış bir eşya değildir.
Mehir miktarlarının aşırı yüksek tutulmasının olumsuz sonuçlarını şöylece sıralamak mümkündür;
1. Genç erkeklerin ve kızların bekâr kalmasına neden olmakta.
2. Evlenme ümidini yitiren kızlar da, erkekler de farklı alternatiflerin arayışına yönelmekte ve cinsler arasında ahlakî çöküntüye ve fesada yol açmakta.
3. Evlenemeyen gençlerde bastırılmış duyguların neticesi olarak, hayattan beklentilerini yitirme ve psikolojik rahatsızlıklar meydana gelmekte.
4. Gençlerin anne-babalarına karşı asi davranmasına ve itaatsizliklere, güzel örf ve adetlere ve kültürel mirasa karşı duyarsızlaşmalarına ve aykırı davranmalarına neden olmakta.
5. Yüksek mehir beklentisi nedeniyle kız velisi, yüksek mehir veremeyeceğini düşündüğü dindar kimselerle kızı evlendirme-mektedir. Yüksek mehir arzusu, dininden ve ahlakından memnun olunamayacak kimseler olsalar dahi, zenginliğinden dolayı, kızı onlarla evlendirmelerine yol açmaktadır. Burada kızın mutluluğu düşünülmemektedir.
6. Yüksek mehir, evlilik masraflarının üstesinden gelinemeyecek ölçüde ağırlaşmasına neden olmaktadır. Erkeğin kalbinde, hanımına ve ailesine karşı hoşnutsuzluk oluşturmaktadır.
Yukarıda belirtilen olumsuzluklarına rağmen, mehir miktarının çok yüksek tutulmasının hükmü:
Bu konudaki delilleri dikkate alarak şunları söylemek mümkündür;
1. Mehirin yüksek belirlenmeyip, hafifletilmesi meşrudur.
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); 'Mehirin en hayırlısı, en kolay olanıdır' buyurmuştur. İbnu'l-Kayyim, mehirle ilgili bazı hadisleri naklettikten sonra; 'hadisler şunu göstermektedir ki, nikâhta mehirin yüksek tutulması mekruhtur. Bereketinin azalmasıdır ve zorlaşmasıdır' der.[501]
Ömer bin Hattâb (radiyallâhu anh) şöyle demiştir; 'Dikkat edin! Kadınların mehirlerini çok yükseltmeyin. Şayet mehirleri yükseltmek, bu dünyada bir şeref, Azız ve Celîl Allah'ın katında da bir takva olsaydı, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buna sizden daha layık olurdu. Hâlbuki Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) on iki okiyye'den fazla mehir karşılığında, kadınlardan hiçbirini kendisine nikahlamamış ve kızlarından hiçbirini de başkalarına nikâhlamamıştır.[502]
Aişe (radiyallâhu anhâj'ya Peygamberimizin verdiği mehir miktarı sorulduğunda şöyle demiştir; 'Onun hanımlarına verdiği mehir, on iki okiyye ve bir neş'tin Bir neş, varım okiyyedir. Bunların toplamı beşyüz dirhem yapar. İşte bu miktar, Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in hanımlarına verdiği mehîrdir.[503]
Şeyhu'l-İslam der ki; 'Bîr kimse kendi kızının mehrinin, Allah'ın yarattığı en hayırlı, dünya kadınları arasında en faziletli olan Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in kızlarının ve hanımlarının mehrinden daha yüksek olmasını istemesi cahillik ve ahmaklıktır. Bu söz, mehir verme gücüne ve zenginliğine sahip olanlar içindir. Fakirlerin sıkıntıya düşmeden ödeyemeyeceği miktarlarda kadınlara mehirler vermesi uygun değildir.[504]
2. Erkeğe külfet oluşturacak ölçüde mehiri yükseltmek, kınanmıştır.
Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor; 'Ensar'dan bir kadınla evlenen bir adama, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem); «ne kadar mehir verdin?» diye sordu, Adam; 'dört okiyye' dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem); »dört okiyye mi! Galiba siz (parayı) şu dağın cephesinden yontuyorsunuz!» buyurdu.[505]
Bir kadının mehri hakkında fetva istemek için Ebû Hadred el-Eslemî, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e geldiğinde ona; «ne kadar mehir verdin?» diye sordu. O; «iki yüz dirhem» dedi Bunun üzerine; «Şayet Buthân'ı tanısaydmız, mehri bu kadar yükseltmezdiniz» buyurdu.[506]
Bu rivayetler, Peygamberimiz (saîlallâhu aleyhi ve sellem)'İn mehirlerin yüksek tutulmasını, evlenen erkeklerin maddi durumuna göre değerlendirerek hoş karşılamadığını göstermektedir. Nitekim Peygamberimizin kendi kızlarının ve hanımlarının mehri bunların mehirlerinden daha yüksek olmuştur. Burada değerlendirmede esas olan, erkeğin maddi durumunun dikkate alınmasıdır.
3. Erkek zengin olduğunda, hanımının mehrini yükseltebilir:
Ümmü Habîbe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Kendisi Ubey-dullah bin Cahş'm (nikâhı) altında iken (kocası Ubeydullah) Habeş toprağında ölmüş, bunun üzerine Necâşî onu Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e nikahlayarak ve dört bin (dirhem) mehir vererek Şurahbil bin Hasene ile birlikte Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) 'e göndermiştir.[507]
Şâ'bî anlatıyor; Ömer bin Hattâb (radiyallâhu anh) insanlara bir hutbe verdi. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra; 'Kadınların mehirlerini yükseltmeyiniz. Rasuiullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in verdiği mehirden fazla mehir veren birisini duyarsam; fazlasını beytülmale/devîet hazinesine alırım' dedi ve minberden indi. Kureyş'ten bir kadın ona geldi ve; «Ey Müminlerin Emiri! Aziz ve Celîl Allah'ın kitabı mı, yoksa senin sözün mü tabi olmaya daha layıktır?» dedi. Ömer; «Tabi ki, Aziz ve Celîl Allah'ın kitabı!Neden böyle sordun?» dedi. Kadın; «Biraz önce insanların kadınlara yüksek mehir vermesini yasakladın; oysa Yüce Allah kitabında; «... Onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi hiçbir şeyi geri almayın...» buyurmuştur' dedi. Bunun üzerine Ömer; -iki veya üç defa- «herkes fıkhı, Ömer'den daha iyi bilmekte» diyerek, tekrar minbere çıktı ve; «Kadınların mehirleri-ni yükseltmenizi yasaklamıştım; hayır! Kişi malında dilediği gibi yapsm» dedi.[508]
Özetle; İnsanlar zenginlik ve fakirlikte farklı farklıdırlar. Evlilikte, kocanın mali durumu dikkate alınmalıdır. Güç yetiremeye-ceği, borçlanmak zorunda kalacağı taleplerde bulunulmamalıdır. Maddi gücü yeterli ise, yüksek mehir vermesi mekruh değildir. Ancak bu davranışında övünmek, kibir ve gösteriş yapmak gibi niyetlerinin olmaması gerekir. Aksi halde mekruh olur.[509] Allah, en doğrusunu bilir.
Mehir kadının hakkıdır; velisine ait değildir: Çünkü Yüce Allah; 'Kadınların mehirlerini gönül rızası ile veriri;[510] 'Onlardan faydalanmanıza karşılık, bir farz olarak (kararlaştırılmış) mehirlerini veriniz [511] buyurmuştur. Konuyla ilgili âyetler, me-hirin kadına ait olduğunu belirtmiştir. Kadının izni olmadan, ne babası, ne de bir başkası mehrini alamaz.
[495] İbn Teymiye, Mecmûu'l-Fetâuâ, 32/195.
[496] Kudûrî, el-Kitâb, 3/14; Debûsî, Kitâbu'n-Nikâh, 665; İbnu'l-Hümâm, Fethu'UKodır, 3/317. (Çev.)
[497] Sediân, Ftkhu'z-Zeuâc, 26.
[498] En-Nesâî, 6/114; Sahih rivayettir.
[499] Buhârî, 4200; Müslim, 1365.
[500] Şirâzî, et-Tenlpîh, 166; Hallâf, Ahkâmu'l-AhvâH'ş-Şahsiyye, 76; Şâbân, el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye, 239.
[501] Zâdu'l-Meâd, 5/178.
[502] Müslim, 1426; Nesâî, 6/116; İbn Mâce, 1886.
[503] Ebû Dâvûd, 2106; Tirmîzî, 1114; Nesâî, 6/117; İbn Mâce, 1887; sahih rivayettir.
[504] Mecmuu'l-Fetâuâ, 32/192-194.
[505] Müslim, 1424; Nesâî, 6/69.
[506] Ahmed, 3/448; Beyhakî, 7/235; Sahih rivayettir.
[507] Ebû Dâvûd, 2107; Ahmed, 6/427; Nesâî, 6/119; sahih rivayettir.
[508] Saîd bin Mansûr, Sünen, 598; Beyhakî, 7/233; Hasen lîgayri rivayettir. Albânî, el-lruâ'da zayıf olarak derecelendirin iştir. Ancak, 'hasen' bir rivayettir.
[509] Şeyhu'l-İslam, Ibn Teymiye'nin tercihi budur. El-ıhtiyârât el-Fıkhiyye, 227.
[510] Nisa, 4.
[511] Nisa, 24.