seymanur K
Tue 13 September 2011, 01:22 pm GMT +0200
Mefsedetlerln Çakışması
Maslahat içermeyen birden fazla mefsedet bir araya geldiğinde, mümkünse hepsi birden izale edilir. Hepsinin izalesi mümkün olmazsa en büyük, en kötü mefsedet izale edilir. Mefsedetler birbirine denkse bazen bekleriz, bazen herhangi birini izale hususunda serbest kalırız. Bazen mefsedetlerin birbirine denk mi yoksa farklı mı olduğu konusunda ihtilaf edilir. Bu durumlar hem haram olan mefsedetler hem de mekruh olan mefsedetler için geçerlidir.
Mefsedetlerin çakışmasına dair birçok misal vardır:
1- Bir müslümanı öldürmeye zorlanan kişi, bunu yapmadığı takdirde kendisi öldürülecekse, öldürülmeye sabredip adam öldürme mefsedetinden uzak durmalıdır. Çünkü öldürülmeye sabretmenin mefsedeti bir müslümanı öldürmekten daha azdır. Ancak kendisini zorlayan kimseye herhangi bir şekilde engel olma imkanı varsa, bunu yapması zorunlu hale gelir. Zira bu durumda her iki mefsedet de izale edilmiş olur.
Bu meselede başkasını öldürmenin izalesi öldürülmeye sabretmeye tercih edilmiştir. Çünkü alimler böyle bir durumda adam öldürmenin haram olduğunda ittifak ederken, öldürülmeyi kabul etmenin hükmü hakkında ihtilaf etmiştir, izale edilmesinin farz olduğunda icma olan mefsedetin izalesi, izale edilmesinin farz olup olmadığında ihtilaf edilen mefsedetin izalesine tercih edilir.
Zina veya sapık ilişkiye zorlanan kişi için de aynı hüküm geçerlidir. Zira öldürülmeye sabretmenin hükmü ihtilaflı iken zina ve sapık ilişkinin haram olduğunda ihtilaf yoktur.
Yine bir kimse ölüm tehdidiyle yalancı şahitlik yapmaya ya da haksız bir hüküm vermeye zorlanırsa, şayet şahitlik yapılacak veya hüküm verilecek konu birisinin öldürülmesi veya bir uzvunun kesilmesi ya da namusuna halel getirilmesi ise ne şahitlik yapmak ne de hüküm vermek caiz olmaz. Çünkü ölmeyi kabul etmek, suçsuz bir müslümanın öldürülmesinden veya bir uzvunun kesilmesinden ya da tecavüze uğramasından daha evladır. Konu bir mal ise, hayatım kurtarmak için o malın itlafına sebep olacak şekilde şahitlik yapmak veya hüküm vermek gerekir. Nitekim hayat söz konusu olduğunda başkasına ait malı yemek caiz olur.
Yine içki içmeye zorlanan ya da yediği lokma boğazında kalıp boğulma korkusu taşıyan ve boğazında kalan lokmayı giderecek içkiden başka bir şeyi olmayan kimsenin içkiyi içmesi gerekir. Çünkü hayatın korunması, din nazarında zikredilen bu haramlardan sakınmaktan daha önemlidir.
2- Başkasının malını yemek zorunda kalan kimse onu yer. Çünkü başkasına ait malın saygınlığı insan nefsinin saygınlığından daha azdır. Başkasına ait bir malın itlafı yerine insanın ölmesi daha kötü bir durumdur. Bu, maslahatlardan biri değiştirilmek suretiyle iki farklı maslahatın elde edilmesi ka-bilindendir. Dinde bunun örnekleri çoktur:
a- Necaseti temizlemek ve abdestten sadece birine yetecek kadar suyu bulunan kimse necaseti temizler. Abdest yerine teyemmüm alır.
b- ihrama girecek olan kimsenin sadece abdest almaya ya da üzerindeki güzel kokuyu gidermeye yetecek kadar suyu varsa bununla güzel kokuyu giderir.[104] Böylece ihramlı iken güzel koku sürünmemiş olma maslahatını elde etmiş olur. Abdestsizliğini ise teyemmümle giderir. Böylece suyla abdest yerine yapabileceği diğer şeyi yapmış olur. Halbuki suyla abdest alsaydı güzel kokudan kurtulma maslahatını elde edemeyecekti.
c- Bir kimse ortak olduğu köleyi kendi hissesi nispetinde azad etse, azadın tamamlanması maslahatını temin için azat işlemi ortağının hissesini de kapsayacak şekilde gerçekleşir. Ancak ortağın mülkiyet hakkının bedeli olarak hissesinin değeri ona Ödenir.
d- Bir köleyi vakfeden ya da kendisine köle vakfedilen kişi köleyi azad etse, "vakfedilen kişi vakfedilen şeyin mülkiyetine sahip olmaz" görüşünü kabul edersek azat geçerli olmaz. "Vakfedilen kişi vakfedilen şeyin mülkiyetine sahip olur" dersek; vakfedenin azat etmesinin hükmü rehin olarak verilen kölenin azadı gibidir. Kendisine köle vakfedilen kimse azat ederse, doğru olan görüşe göre azat geçerli olur ki azat ile ilgili maslahat elde edilmiş olsun. Ortağı varsa, onun hissesinin değerini ödemesi gerekir ki onunla, vakfedilen şeyin yerine bir şey satın alsın. Bu tür meselelerde iki maslahattan birini doğrudan elde edip diğerini onun yerine bir benzerini ikame etmek suretiyle elde etmek, maslahatlardan birini elde edip diğerini terk etmekten evladır.
3- Pislik yemek zorunda kalan kimseye onu yemek vacip olur. Çünkü hayatın ya da bir uzvun kaybedilmesi mefsedeti pislik yeme mefsedetinden büyüktür.
4- Zaruret halinde kalan kimse ölmüş insan cesedi bulsa, etini yiyebilir. Çünkü ölmüş insan eti yeme mefsedeti, insan hayatının sona ermesi mefsedetinden hafiftir.
5- Zaruret halinde kalan kimse; müslümanlarla savaş halinde olan kafir, evli olup zina eden, öldürülmesi gereken eşkıya, sapık ilişkiye giren, namazı terk etmede ısrar eden kimseler gibi öldürülmesi helal olan birini bulsa onu öldürüp etinden yiyebilir. Çünkü onların hayatının bir saygınlığı yoktur. Onlar öldürülmeyi hak etmişlerdir. Dolayısıyla onlardan birinin ölmesinin mefsedeti günahsız bir kimsenin ölmesinden daha hafiftir.
Bu ve benzeri meseleler iki maslahattan daha büyüğünü elde etmek ve iki mefsedetten daha büyüğünü izale etmek kabilinden caizdir. Başka çaresi yoksa pis olan bir şeyle tedavi yapılabilir. Çünkü sağlık ve sıhhat maslahatı, pislikten sakınma maslahatından daha üstündür. Doğru olan görüşe göre içkiyle tedavi ancak şifanın hasıl olacağının bilinmesi ve ondan başka ilacın bulunmaması halinde caiz olur. Benzer şekilde bir insanın öldürüleceğinden endişe edilen silahın kırılması da caizdir.
Şöyle bir soru sorulabilir: Ağrısı şiddetlendiği zaman azı dişinin çekilmesine cevaz veriyorsunuz, ancak herhangi bir uzuvda şiddetli ağrı olunca onun kesilmesine cevaz vermiyorsunuz, bunu nasıl izah ediyorsunuz?
Şöyle cevap veririz: ikisi arasında iki açıdan fark vardır. Birincisi, uzvun kesilmesi halinde artık o uzuvdan elde edilen fayda tamamen ortadan kalkmış oîur. Halbuki azı dişin çekilmesi elde edilen faydayı sadece azaltır. Zira diğer dişler gereken faydayı sağlar. İkincisi; dişin çekilmesinde hayatî tehlike yoktur, halbuki bir uzvun kesilmesinde havatî tehlike söz konusudur.
Şöyle bir soru da sorulabilir: Hudeybiye barış antlaşmasında dini alçaltı-cı, müslümanların aleyhine adil olmayan şartlar niçin kabul edildi?
Buna şöyle cevap veririz: Henüz Mekke'de yaşayıp müslüman oldukları bilinmeyen kadın ve erkeklerin öldürülmesi gibi büyük bir mefsedete engel olmak için bu şartlar kabul edildi. Onları Hudeybiye anlaşmasına katılan sahabe de bilmiyordu. Asıl onların öldürülmeleri müminler için utanç verici bir durum olurdu. Maslahat, iman edip müslümanlara sığınanları, kafirlere geri verme şartıyla sulh yapmayı gerekli kıldı. Bu durum Mekke'deki müminlerin öldürülmelerinden daha önemsizdi. Zaten Allah (cc) savaşın ertelenmesinde, kafirlerden bir grubun daha müslüman olacağı şeklinde büyük bir maslahat olduğunu biliyordu. Bunun için şöyle buyurdu; "Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır." Yani dilediğini en büyük rahmeti olan dinine girdirmek için Allah (cc) böyle yapmıştır. Ayetin devamında da şöyle buyurmuştur: "Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette inkar edenleri azaba çarptır ir dik."[105] Yani mümin ve kafirler birbirinden ayrılsa-lardı, kafirleri onları öldürme, esir düşürme şeklinde acı veren bir azaba çarptmrdık.
Mefsedetlerin birbirine denk olmasının da örnekleri çoktur:
1- Bir adam bir çok çocuk arasında bir çocuğun üzerine düştükten sonra ona yüklenerek kalktığında o çocuk ölecekse, diğer bir çocuğa yüklenerek kalktığında da o çocuk ölecekse ne yapması gerekir? Bu mesele hakkında dinî hükmün olmadığı söylenmiştir. Yani bu mesele henüz din gelmeksizin meydana gelmiş gibi kabul edilir, zira din bu iki mefsedetten herhangi birinin tercih edilmesini istememiştir. Ancak çocuklardan bir kısmı müs-lümanken diğer bir kısmı kafir ise kafir çocuklardan birine yüklenerek kalkmak gerekir mi, diye sorulabilir. Çünkü kafir bir çocuğun öldürülmesinin mefsedeti, müslüman olduğuna hükmedilen çocuğun öldürülmesi mefsedetinden daha hafiftir. Bana göre kişinin böyle yapması gerekir. Çünkü kafirlerin çocuklarını kalkan yapmaları halinde onların öldürülmelerine cevaz verdiğimiz halde aynı şeye müslüman çocuklar hakkında cevaz vermiyoruz.
2- Denizde şiddetli fırtına olsa ve ancak gemideki yolcuların yarısını denize atarak gemiyi kurtarmanın mümkün olduğu, aksi taktirde hiç kimsenin kurtulamayacağı anlaşılsa bile, onlardan hiçbirinin ister kura ile ister kurasız denize atılması caiz olmaz. Zira masumiyet konusunda hepsi birbirine denktir ve suçsuz bir insanın öldürülmesi haramdır. Şayet gemide mal ve evcil hayvan varsa önce malların sonra da evcil hayvanların denize atılması vacip olur. Zira mal ve hayvanların telef olmasının mefsedeti insanların ölmesinden daha hafiftir.
3- Bir kimse bir ya da iki kişiye ait iki dirhemden birini yok etmeye zorlansa dilediğini itlaf konusunda serbest kalır.
4- Evcil iki hayvandan birisini öldürmeye zorlanan kimse ikisinden birini öldürmede serbesttir.
5- İki şarap kadehinden birini içmeye zorlanan kişi ikisinden birini içmede serbesttir.
6- Açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalan kişi, müslümanlarla savaş halinde bulunan birbirine denk iki kafirle karşılaşsa, dilediğini öldürüp yiyebilir. Aralarında fark varsa, mesela biri yabancısı iken diğeri baba, kardeş, anne, nine gibi yakını ise yakınını öldürüp yemesi mekruhtur, yabancıyı öldürür. Kişinin yakınını cihad esnasında bile öldürmesi mekruhtur.
Bir yanda buluğ çağına gelmiş bir kafir, diğer yanda bir çocuk veya deliyle karşılaşırsa, buluğ çağına giren kafiri öldürüp yer, çocuk ve deliyi öldürmez. Zira müslümanlar çocuk ve delileri köle yapacaklarından bunların öldürülmeleri onlar için maddî açıdan zarar anlamına gelir. Ayrıca hakikî inkar, çocuk ve delide bulunan hükmî inkardan daha kötüdür.
7- Çarpışma esnasında güçlü, kuvvetli iki kafirle karşılaşan müslüman kişi, dilediğini öldürme hususunda serbesttir. Ancak içlerinden biri savaş hilelerini daha iyi biliyor ve müslümanlar için daha zararlı ise onun Öncelikle öldürülmesi gerekir. Çünkü onun sağ kalması müslümanlar için daha büyük bir mefsedettir. Hatta biri güçsüz olsa bile harp hilelerini daha iyi biliyorsa güçlü olandan önce öldürülür. Çünkü onun sağ kalmasının mefsedeti daha geneldir.
8- Müslümanların savaşmak durumunda oldukları biri doğulu biri batılı iki düşmanları varsa ve aynı anda ikisiyle birlikte savaşmak mümkün değilse, önce zaran, sayısı, desteği, müslümanlara kötülüğü en çok olandan başlanır. Ancak daha zayıf olan mesafe olarak daha yakınsa ve daha güçlü olan düşmandan önce onu bertaraf etmek mümkünse ondan başlanır. Fakat her iki düşman yakınlık, uzaklık, kuvvet ve benzeri her açıdan birbirine denkse ve ikisini birden bertaraf etmek mümkün değilse dilediğimizden başlarız.
[104] Çünkü güzel koku sürünmek ihramın yasaklarından dır.
[105] Fetih 25