saniyenur
Sun 27 May 2012, 09:10 pm GMT +0200
Medine'de Yahudilerle Yapılan Antlaşma
Rasulullah'ın yaptığı en önemli antlaşma Medineli yahudilerle imzaladığıdır. Bu sadece bir antlaşma değildir, Rasul adına bir beyanattır. Antlaşma hem lider ve idareci olarak Rasulullah'ın, hem de Medine İslâm Devleti' nin merkezi otoritesinin sürekli oluşmasını sağladı. Aynı zamanda ülkenin tek hukuk ve tek hukukî otorite ile yönetimini meydana getirdi. Bu antlaşmanın temel maddeleri şunlardır:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
1- Bu kitap (yazı), Allah'ın peygamberi Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli müslümanlar ve bunlara tâbi olanlarla, yine onlara sonradan katılanlar ve onlarla birlikte cihad edenler arasındaki ilişkileri düzenlemek için tanzim olunmuştur.
2- İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet (camia) teşkil ederler.
3- Kureyşli muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile kan diyetlerini ve savaş esirlerinin fidyesini müminler arasında makul bilinen esaslara ve adalet temeline göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
4- Benî Avf'lar kendi aralarında âdet olduğu veçhile evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye iştirak edecekler. Ve müslümanların teşkil ettiği harp esirlerinin fidye-ı necatını müminler arasında iyi ve makul bilinen kaidelere ve adalet esaslarına göre Ödemeye katılacaklardır.
5-8- Benî Sâideler, Benî Harisler, Benû Cü-semler ve Benî Neccârlar aynı şekilde davranacaklardır.
9-11- Benî Amr b. Avf'lar, Benî Nebit'ler ve Benu Evs'ler de benzer şekildedir.
12- Müminler kendi aralarında malî mesuliyet altında olanların fidye-i necatlarını ve kan diyetini borçlarını ödeyip, onları bu durumda bırakmayacaklardır.
13- Hiçbir mümin diğer bir müminin rızasına muhalif anlaşma yapmayacaktır.
14- Takva sahibi müminler, kendi aralarında ahlâksızlık, husumet, kötülük ve adaletsizlik çıkarmak isteyenlere karşı olacaklar ve bu kimse onlardan birinin evladı bile olsa hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.
15- Hiçbir mümin, bir kâfir yüzünden bir mümini Öldüremez: Bir mümin aleyhine bir kâfire yardım edemez.
16. Allah'ın zimmeti (himaye ve teminatı) bir tektir. Müminlerin en ehemmiyetsizlerinden birinin himayesi onların hepsi için hüküm ifade eder. Zira, müminler diğer insanlardan ayrı olarak birbirlerinin mevlâsi (dostu, kardeşi) dırler.
17- Yahudilerden bize tâbi olanlar yardım ve eşitliği hak kazanırlar, zulme uğramazlar, düşmanlarına yardım da edilmez.
18- Müminler arasında sulh tektir, bölünmezdir. Müminler Allah'ın yolunda savaşırken hiçbir mümin ayrı bir barış anlaşması yapamaz.
19- Şartlar (bütün sulh antlaşmalarında) herkes için âdil ve eşit olmalıdır.
20- Harbe iştirak eden bütün (askerî) birlikler birbirleri ile münavebe edeceklerdir.
21- Müminler birbirlerinin Allah yolunda akan kanlarının intikamını alacaklardır. Takva sahibi müminler en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunanlardır.
22-Hiçbir müşrik, bir Kureyşlinin mal ve canını himaye altına alamaz ve bir mümine karşı onunla ittifak edemez.
23- Herhangi bir kimse haksız yere bir müminin ölümüne sebep olur da maktulun velisi rıza göstermezse, kısas hükümlerine tâbi olur, Bu durumda bütün müminler bir kişi gibi ona karşı olurlar, ancak bunlara sadece bu kaidelerin tatbiki için harekette bulunmak helâl olur.
24- Bu sahife (yazı)de bulunanları kabul eden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan bir mümin için katile yardım etmesi ve onu barındırması helâl değildir. Allanın gazabı ve laneti kıyamet gününde ona yardım eden ve sığınacak yer sağlayan kimse üzerine olacaktır, ondan ne bir fidye, ne de bir tövbe kabul olunacaktır.
25- Üzerinde ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şey (karar için) Allah'a ve Rasulü'ne götürülecektir.
26- Yahudiler, müminler lehine savaşa devam ettikleri müddetçe, savaş masraflarına iştirak edeceklerdir.
27- Benî Avf yahudileri müminlerle birlikte bir toplulukturlar. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri kendile-rinedir. Buna bizzat kendileri ve mevlâları dahildir. Yalnız, kim ki haksız bir fiil irtikap eder veya bir cürüm işlerse, o sadece kendine ve aile efradına zarar vermiş olacaktır.
28-35- Bu madde Benî Neccâr, Benî Haris, Benî Sâide, Benî Cüşem, Benî Evs, Benî Sa'lebe ve Benî Sa'lebe'nin bir kolu olan Benî Ceğne ve Benî Şüteybe'ye de aynen uygulanacaktır.
36- Sadakat, ihanete karşı bir korunmadır. Sa'lebe'nin mevlâları da Sa'labeler gibi mütalâa olunacaktır. Yahudilerin yakın dostları da bizzat yahudîler gibi kabul edilecektir.
37- İnananlardan hiç kimse Muhammed'in izni olmaksızın savaşa çıkmayacaktır. Rasul de bir yaranın intikamının alınmasını engellemeyecektir.
38- Kendisine zulüm etmedikçe bir kimseyi öldüren, kendisini ve ailesini öldürmüş demektir.
39- (Bir harp vukuunda) yahudilerin masrafları kendi üzerlerinedir. Müslümanların-ki de kendi üzerlerine.
40- Bu belgede yer alan kimselerle savaşanlara karşı onlar aralarında yardımlaşa-caklardır.
41- Onlar karşılıklı danışma ve dayanışmada bulunmaya çalışacaklardır. Sadakat, ihanete karşı bir korunmadır.
42- Kişi müttefiklerinin yanlışlıklarından sorumlu değildir.
43- Zulmedene yardım edilmeyecektir.
44- Yahudiler, müslümanlarla birlikte harp ederken savaş bitene kadar masraflarını kendileri yüklenecektir.
45- Bu belgede yer alan kişiler için Yesrib Vadisi mukaddes bir yerdir.
46- Himaye altındaki yabancı(lar) haksızlık yapmadıkça, cürüm işlemedikçe bizzat himaye eden gibidir.
47- Bu sahifede gösterilen kişiler arasında muhtemelen çatışmaya yol açacak anlaşmazlık veya zıtlık oluştuğunda mesele Allah'a ve Rasulü Muhammed'e götürülmelidir. Allah bu belgeye en iyi ve en kuvvetli riayet edenlerle beraberdir.
48- Ne Kureyşüler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himaye altına alınmayacaklardır.
49- Antlaşma yapan taraflar, Yesrib'e saldırı halinde birbirlerine yardımcı olacaklardır.
50- Şayet yahudiler (müslümanlar tarafından) bir sulh akdine katılmaya davet olu-nurlarsa iştirak etmelidirler ve onlar aynı şeyi müslümanlardan isterlerse müminlere karşı aynı hakka sahip olacaklardır. Din hususunda girişilen savaş halleri müstesnadır.
51- Her bir kişi ait olduğu taraftaki hissesinden sorumludur. Evs yahudileri ve dostları bu belgede bulunan kimselerle aynı haklara sahiptirler. Sadakat, ihanete karşı korunmadır. Kazanan kendi nefsi için kazanmıştır.
52- Allah bu belgeyi uygun görür. Bu yazı haksız ve cürüm işleyen kişi ile ceza arasına engelleyici olarak girmez. Haksız ve zalim olmadıkça savaşa çıkan da, Medine'de kalan da emniyette olur. Allah iyinin ve takvalı kişilerin koruyucusudur. Muhammed Allah'ın Rasulü'dür.
Bu antlaşma Medine şehrinin siyasî yapısında köklü değişiklikler yapıp, ona yeni bir kimlik kazandıran tarihî bir belgedir. Bu belgenin temel başarıları aşağıda özetlenmiştir.
1- Belgede yer alan taraflara kesin haklar ve görevler verdi. Müminler (ensar ve muhaci-rûn), yahudiler, onların müttefikleri ve yardımcıları hepsi bu haklardan eşit olarak pay aldı. Bu yönüyle belge, Medine ve civar bölge insanlarının hak ve sorumluluklarını tescil etmektedir.
2- Medine ve civar bölgede, Medine merkez yönetiminin etkinliğini kurdu.
3- Rasulullah @, bu andan sonra Medine halkının, yahudiler de dahil, tartışmasız yöneticisi ve lideri olarak tanınıyordu. Yasama, yürütme ve yargı yetkilerini elinde tutuyor ve her hususta nihai otorite oluyordu.
4- Yahudiler, Peygamber'ı yalnızca hükümran olarak kabul etmiyorlar, aynı zamanda Medine'yi de Mekke gibi kutsal bir şehir olarak tasdik ediyorlardı. Rasul'ın hukukî hususlarda nihaî otoriterliğini kabul ediyorlar ve onun kararları hepsi tarafından kabul görüyordu.
5- Bu belge, politikaya asîl bir muhteva yük-lüyordu. Bütün materyalist ve seküler yaklaşımlara karşı olarak politikaya ahlâk disiplinini getiriyordu. Allah tüm otorite ve hukukun kaynağı, Muhammed da, O'nun Rasulü ve kulu olarak tanınıyordu.
6- Ülkede kanunun hakimiyetini sağladı. Tek olan o kanun ki sınıfları, inançları, ırkları ve renklerine bakılmaksızın herkese uygulandı. Muhammed'ın şahsı bile bundan ayrı değildi. Herhangi bir şekilde kanuna müdahale kesinlikle yasaklandı. Müminler, yahudiler ve diğerlerine kanun önünde aynı biçimde muamele edilip, bir ayırıma gidilmedi.
7- Heterojen ve çok uluslu nitelikteki toplum yapısından bir toplum oluşturulması diğer köklü bir atılım idi. Dünyanın geri kalan kısmına karşı müslümanlar, yahudiler ve müttefikleri tek hukuk ve tek otorite ile tek toplum olarak birbirlerine kenetlendiler. Böylece birlik duygusu Medine halkının arasında vahdet ve dayanışma ruhunu olgunlaştırıp düşmanlara karşı sarsılmaz bir yapı oluşturmalarını sağladı.
8- Savaş durumunda Rasulullah'ın müttefik kuvvetlerin baş komutanı olarak kabul edilmesini sağladı.
9- Herkese eşitlik, hareket özgürlüğü kazandırıp, onları insan kardeşliği bağı altında bir araya topladı. Onları eşit seviyeye getirdi; ensar ve muhacirûn, yahudiler ve müttefikleri siyasî ve kültürel olarak eşitti.
10- Savaş ve barış meselesini Medine merkezî otoritesininin temel meselesi yaptı, diğer bir ifadeyle başka bir kavme yahut otoriteye karşı savaş ilân etmek veya onlarla barış yapmak yetkisi bütünüyle Rasulullah'a verildi. Yahudiler ya da diğerleri herhangi bir dış güçle ittifaka girmek, yahut onlara savaş ilân etmek yetki ve gücüne sahip değillerdi.
11- Askerî hizmet mecburî kılındı; her yurttaşın katılması gerekmekte idi.
12- Bollukta ve musibette olduğu kadar, savaş ve barışta da müslüman ve yahudilerin birbirlerine yardımcı olmaları zorunlu kılınıyordu.
13- Tüm hukuki işlemlerde Rasulullah'ın kararı nihaî ve kesindi.
14- İntikam peşinde koşma yetkisi fertlerden merkezî yönetime aktarılıyordu. Fertler artık bundan sonra kanunları kendileri uygulamaya kalkışmayacaklar, merkezî yönetime gitmek zorunda kalacaklardı.
15- Belgede yer alan taraflara Kureyşlilere yardım etmek veya himaye sağlamak yasaklandı. Ancak antlaşmanın bu hususu yahu-dilerce uygulanmadı. (Dr. Muhammed Ha-midullah, 'The First Written Constitution İn the World\ s. 12-30).
Rasulullah İslâm Devleti'nde barış ve nizamın devamı için Arabistan'ın çeşitli müslüman kabileleri ile de antlaşmalar yapmıştır ki, bunlardan bazıları aşağıda gösterilmiştir.