hafiza aise
Sat 30 April 2011, 10:03 am GMT +0200
Medine'ye Gelen Müjde
Savaşın neticesinden Medine'de bulunanları haberdar etmek için Efendiler Efendisi, azatlı kölesi Zeyd İbn Hôrise ile Abdullah
78 Enfal, 8/67, 68, 69
İbn Revô.ha'yı önden Medine'ye gönderdi. Savaştan bir gün sonraki pazar günü öğleye doğru Akik denilen yere kadar gelecekler ve burada ikisi birbirinden ayrılacak ve her biri bir başka cihetten Medine'ye girip müjdeyi farklı yerlerden ulaştırmayı deneyeceklerdi. Çok geçmeden Abdullah İbn Revaha'nın şöyle seslendiği duyuldu:
- Ey Erisar topluluğu! Müjdeler olsun size! Artık Resülullah selamettedir. Müşrikler ise, hem öldürüldü hem de esir alındılar! Rebia ve Haccac'ın ikişer oğluyla Ebü Cehil, Zem'a İbn Esved ve Ümeyye İbn Halef öldürüldü. Süheyl İbn Amr ise esirler arasında!
Onun söylediklerine dikkatle kulak veren .Asım İbn Adiyy, heyecanla soracaktı:
- Söylediklerin gerçekten doğru mu ey İbn Revahal
- Elbette ki doğru, diye cevapladı Hz. Abdullah. ValIahi de
doğru. Hem, yarın Resülullah da gelecek. .. Hem de bukağılara bağlı esirlerle birlikte!
Medine'yi büyük bir sevinç kaplamıştı. Abdullah İbn Revaha. bu sevinci herkesle paylaşabilmek için kapı kapı dolaşıyor ve karşılaştığı herkese aynı müjdeyi veriyordu. O kadar ki, çoluk çocuk onun etrafında toplanmış, Abdullah İbn Revaha ile birlikte koşturup dururlarken bir taraftan da:
- Fasık Ebü Cehil öldürülmüş! Ümeyye ibn Zeyd'e varıncaya kadar herkes de, hak ettiği dersini almış, diye neşideler söylüyorlardı.
Zeyd İbn Harise ise, Efendimiz'in devesi Kasva'nın üzerinde Medine'ye gelmiş ve girişi de alt mahalleden yapmıştı. O da, Abdullah İbn Revaha benzeri müjdeler veriyor ve Bedir'de kazanılan zaferi Medine ehliyle şöyle paylaşıyordu:
- Rebia'nın oğulları Utbe ve Şeybe, Haccac'ın iki oğlu, Ebü Cehil, Ebu'l-Bahteri, Zem'a İbn Esved ve Ümeyye İbn Halef öldürüldü. Başka pek çok esirle birlikte onların en azılılarından olan Süheyl İbn Amr da esir alındı!
Bir tarafta Efendimiz'in devesi Kasva ile Medine'ye yalnız dönen Zeyd İbn Harise'yi izleyen bazı insanlar, bir ara tereddüt geçireceklerdi; bazıları onun, yaşadığı şokla cinnet geçirdiğini sanıyorlardı. Yürekleri ağızlarına gelmişti; zira onlara göre, Resülullah'ın devesi
boş geldiğine göre O (sallallahu aleyhi ve sellern), Bedir'de öldürülmüş olmalıydı!
Bu sırada münafıklardan birisi Ebu Lübabe'ye yaklaşmış:
- Arkadaşlarınız öyle paramparça olmuşlar ki, artık bugünden sonra bir daha asla bir araya gelemezler! Baksana, ashabın ileri gelenleri ve Muhammed öldürülmüş! İşte bu, O'nun devesi; hepimiz onu tanınz! Bu Zeyd de, korkudan ne dediğini bilmiyor zaten, diyordu. Ebu Lübabe hazretleri, kendisine bunları söyleyen adama acı acı baktı önce ve arkasından da şunu söyledi:
- Pek yakında Allah (celle celaluhü), senin sözlerinin doğru olma-
dığını gösterecektir!
Bunu fırsat bilen Yahudiler de şöyle söyleniyorlardı: - Şüphe yok ki Zeyd, cepheden kaçıp gelmiş!
Babasının sesini duyar duymaz koşturup gelen ve etraftan uzanan dillere şahit olan genç Üsame, babası Zeyd İbn Harise'yi bir kenara çekecek ve soracaktı:
- Ey babacığım! Söylediklerin gerçekten doğru mu?
- Ey oğulcuğum! Söylediklerimin hepsi de elbette doğru, diye
mukabelede bulundu Hz. Zeyd. Bunun üzerine genç Üsame, biraz önce Resülullah'ın öldürüldüğü şayiasını çıkaran münafığın yanına geldi ve adama şunları söyledi:
- Şüphe yok ki sen, Resülullah ve Müslümanlar hakkında iftira atıp fitne çıkarıyorsun; göreceksin, Resülullah gelir gelmez seni O'na şikayet edecek ve boynunu vurduracağım!
Ertesi gün olunca zaten, esirlerin başında Efendimiz'in azatlısı Şükran olduğu halde Medine'ye gelecekler ve işin gerçek yönü bütün netliğiyle ortaya çıkacaktı.