hafiza aise
Tue 19 April 2011, 09:26 am GMT +0200
Mazerete Sarılanlar ve Bir Tevbe Kahramanı
İç yüzleri bir kez daha suretlerine akseden bu yüzsüzler, her şeye rağmen Efendimiz'in huzuruna geliyor ve Tebük'e gidemeyişlerini meşru gösterebilmek için belli başlı mazeretler ileri sürüyorlardı. Yine perdeyi yırtmamak için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), mazeret diye ortaya sürdükleri yalanları kabullenmiş gözüküyor ve herhangi bir tepki vermiyordu. Peşi peşine hepsi gelip durumunu arz etmiş ve sıra, atılan her adımda aslında kendileriyle birlikte olduğunu söylediği samimi mü'minlerine gelmişti. Bir Ramazan günüydü; büyük bir mahcübiyetle huzura gelen Hilal İbn Ümeyye ve Mürare İbn Rebi' için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern) ashabına:
- Ben size izin vermedikçe hiçbiriniz, onlardan herhangi birisiyle oturup konuşmasın, diyordu. Aynı duygularla yanına gelen Ka'b İbn Malik, mescide gelip Allah Resülii'ne selam verdiğinde O (sallallahu aleyhi ve sellem), önce acı bir tebessümle yüzüne bakmış ve sonra da bu samimi insandan yüzünü çevirmişti; dünyalar başına yıkılıyordu Ka'b İbn Malik'in! Allah Resülü'rıün haliyle vermek istediği mesaj, yüreğine oturmuştu ve:
- Ya Resülullah, diye seslendi. Niye benden yüz çeviriyorsun?
Vallahi de ben, ne münafıkım, ne de dinim konusunda herhangi bir şüphe içindeyim ve ne de dinimi değiştirdim!
- Peki, öyleyse sen niye gelmedin, diye sordu Efendiler Efendisi. Halbuki sen, hazırlığını da yapmış değil miydin?
- Evet, ya Resülullah, diye başladı sözlerine Hz. Ka'b. Şu anda Senin değil de dünya ehlinden herhangi birinin yanında bulunuyor olsaydım, bir mazeret beyan edip de onun hışmından kendimi kurtanrdım; çünkü bende, insanları ikna etme kabiliyeti vardır! Fakat biliyorum ki ben, bugün beni kurtaracak yalan bir beyanla Sana halimi arz etsem, yarın mutlaka Allah (celle celaluhü), Durumu Sonra haber verecek! Ancak bugün doğruyu beyan edip de Senin bana kızacağın bir beyanda bulunursam, işte o zaman Allah'ın beni affedeceğinİ umarım; işin doğrusu, vallahi de benim bir mazeretim yoktu!..
Ashabındaki samimiyeti büyük bir dikkatle izleyen Sultan-ı Rusül Efendimiz, ashabına dönerek önce:
- İşte buna gelince, bu doğruyu söyledi, buyurdu. Aslında sa-dece bu cümle bile, bu üç sahabiden önce gelip de yalan yanlış beyanlarla kendilerini kurtarmaya çalışan seksen civarındaki insanın halini anlatmaya yetiyordu! Ardından da ilave etti:
- Haydi kalk ve hakkında Allah (celle celaluhü) dilediği hükmü verinceye kadar bekle 1365