seymanur K
Tue 13 September 2011, 01:36 pm GMT +0200
Taabbudî Olmayan Bazı Konularda Maslahat Ve Mefsedetin Bilinememesi
Fiiller iki çeşittir. Birincisi, maslahat ve mefsedetlerini bilmediğimiz fiiller. Mefsedeti olmayan sırf maslahat olduğunu ya da maslahatı mefsedete tercih edileceğini tespit edinceye kadar bu tür fiilleri yapmayız. Din bu tür konularda, doğru olan ortaya çıkıncaya kadar acele etmemeyi tavsiye eder.
İkincisi, maslahatım bilebildiğimiz fiiller. Bu da iki türlü olur.
a- Fiilden elde edilecek maslahatın, bir mefsedet ya da başka bir maslahatla çakışmaması. Bu durumda fiilin hemen yapılarak maslaktın elde edilmesi tercihe şayandır.
b- Fiilden elde edilecek maslahatın, mefsedetle çakışmamakla beraber ter-
cihe daha layık bir başka maslahatla çakışması. Bu durumda maslahatı daha sonra elde etme imkanı bulacak kadar yaşanacağı umuluyorsa ilgili fiil tehir edilir. Şayet ilgili maslahat ona denk bir başka maslahatla çakışıyorsa, muarızı olmayan maslahat konusunda zikrettiğimiz sebepten ötürü hemen elde edilmesi gereken maslahat öncelikle tercih edilir.
Bu konuda ölçü şudur: mefsedetten hali olan maslahat elde edilmeye çalışılır. Yine maslahattan hali olan mefsedet izale edilmeye çalışılır. Şayet maslahat ya da mefsedetin varlığı açık değilse ihtiyaten maslahatın var olduğu kabul edilerek ilgili fiil yapılır ve yine mefsedetin var olduğu kabul edilerek ilgili fiil terk edilir.
Bir fiilin vacip mi mendup mu olduğu tartışmalıysa, onu vacip kabul ederek yaparız. Ancak bu durum niyetin şart olmadığı fiiller için geçerlidir. Mesela cana saldırana karşı nefs-i müdafaada bulunmak böyledir ki bu, bir görüşe göre mendup bir görüşe göre de vaciptir. Ancak niyetin şart olduğu durumlarda kesin olarak niyet edilmesi gerektiğinden dolayı bu ilke geçerli olmaz.
Fiilin mendup mu mubah mı olduğu tartışmalıysa, mendup kabul ederek yaparız. Fiilin haram mı mekruh mu olduğu tartışmalıysa haram kabul ederek sakınırız. Fiilin mekruh mu mubah mı olduğu tartışmalıysa mekruh kabul ederek terk ederiz.
Şeriat, boynun vurulması ya da herhangi bir uzvun kesilmesi şeklindeki kısas cezalarının tatbiki gibi durumlarda seri davranılmasmı ister. Zira bu durumda cezanın tatbiki hafifletilmiş olur. Allah (cc) her konuda iyiliği emretmiştir. Adam öldürürken bile işkenceden sakınıp en uygun şekilde davranmayı emretmiştir.
Bir müslümanın canına, bir uzvuna ya da malına karşı bir saldırı söz konusu olunca, şayet saldırının defi konusunda gevşek davranılması mefsede-tin meydana gelmesine sebebiyet verecekse bu ve benzeri durumlarda acele davranmak vacip olur. Acele davranmama konusunda ruhsat yoktur. Savaş ve batıl yollarda olanlarla mücadele konusu da böyledir.
Allah (cc) hayır işlerinde acele davranmayı methetmiş ve böyle yapanlan övmüştür. Musa (as) şöyle buyurmuştur; "Ben razı olasın diye sana acele ile geldim, Rabbim"[80]
Kertenkeleyi bir vuruşta öldüren için yüz sevap, iki vuruşta öldüren için yetmiş sevap vadedilmiştir. Zira bir darbede öldürme, canın daha çabuk çıkması, daha az zarar verme ve en iyi şekilde öldürme anlamına gelir.
[80] Taha 84