seymanur K
Tue 26 July 2011, 10:39 am GMT +0200
Maûne Katliamı
Adal ve Kâre'den bazı kimselerin Medine'ye gelerek irşad heyeti istedikleri günlerdi. Amir kabilesinin büyüğü ve lideri Ebû Berâ da Medine'ye gelerek Resulüllah'la görüştü. Müslüman değildi ama Müslümanlara karşı bir sevgisi vardı. Kabilesinde ve çevresinde İslâm'ın yaygınlaşmasını arzuluyordu. Belki de gittikçe güçlenen Müslümanların kadim bir müttefiki olma şerefine sahip olmak ve bunun imkânlarından yararlanmak istiyordu. Bu nedenle Resulüllah'tan kabilesine bazı Müslümanları göndererek, insanları islâm'dan haberdar etmesini istedi. Uhud'da yaşanan durumlar nedeniyle Mekke'nin müttefiki olan kabilelerin şımardığı bir zaman olduğu için, Resulüllah bu teklifi ilk önce kabul etmeye yanaşmadı. Ancak Ebû Berâ'nın gönderilecek irşat heyetinin güvenliğinden kendisinin sorumlu olacağını, onları himayesine alacağını, kendi himayesindeki kişi veya kişilere hiç kimsenin zarar vermeye cesaret edemeyeceği söyleyip, ısrarlı bir şekilde isteğini tekrar etmesi üzerine Resulüllah ikna oldu ve Ebû Berâ'mn da kabilesinin bulunduğu Necid bölgesine büyükçe bir irşat grubu göndermeyi kabul etti.
Ebü Berâ, irşat heyetinden önce Medine'den ayrılarak kabilesine gitti. Resulüllah'a verdiği söz gereği, gelecek irşat heyetinin kendi himayesinde olduğunu ilan edip, hiç kimsenin onlara zarar vermemesini istedi. Ancak yeğen: Amir b. Tufeyl bu girişimi hoş karşılamadı, Ebü Berâ'ya karşı çıktı. Yapılan işin yanlış olduğunu söyledi. Ancak bazı düşüncelerini de içinde tutarak beklemeye başladı.
Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra, tamamı da Suffe topluluğundan olan irşat grubu Medine'den ayrıldı.[301] Heyete verilen görev, Necid bölgesindeki Rı'l, Usayya, Lihyan, Amir ve Zekran kabilelerine islâm'ı anlatmak, onları islâm'a davet etmekti, irşat grubu yolculuğuna devam ederek bölgeye girdi. Mauna ismiyle bilinen kuyunun yanında mola verdiler. Irşad heyetindeki müminler davet çalışmalarının ilk adımı olarak, yakınlardaki insanlara islâm'ı anlatmak istiyorlardı. Eşraftan olan Amir b. Tufeyl'in de orada olduğunu öğrenince, Resulüllah tarafından kendisine yazılmış olan mektubu vermek istediler. Fakat Amir kendisine yazılmış mektubu okumadan, mektubu kendisine getiren Haram b. Milhan'ı mızrakla şehit etti. Sonra, çevre kabilelerden topladığı adamlarla müminleri ablukaya alarak islâm'dan dönmelerini teklif etti. Müminler, o anda ölümden kurtulmak için görünüşte dahi olsa islâm'dan ayrılma teklifini kabul etmeyerek şehit oluncaya kadar savaştılar. Amir, müttefiki Süleym boyu ile ilişkilerim bozmamak için Süleymli Urve b. Esma'ya ilişmek istemedi. Ona, eğer isterse ayrılabileceğini, kendisine ilişilmeyeceğim bildirdi. Fakat Urve bu teklifi kabul etmedi; 'Ben hiçbir zaman müşriklerle dost olmamak üzere Resulüllah'a söz verdim. Ben, ne müşriklerin bağışım kabul ederim ne de şu arkadaşlarımın vurulup şehit olacakları yerden kendimi uzak tutarım [302] diyerek şehit oluncaya kadar savaştı.
Katliam sırasında ilginç bir de olay yaşandı. Olay, Hz. Peygamber ve Ebû Bekir ile birlikte Medine'ye hicret eden, Ebû Bekir'in azatlı kölelerinden Âmir b. Fü-heyre'nin şehit oluşuyla ilgilidir. Olayı, bizzat onu şehit eden ve daha sonra Müslüman olan Cebbar b. Sülmâ anlatmıştır. Cebbar b. Sülmâ, öldürmek niyetiyle Âmir b. Füheyre'ye saldırıp mızrağını saplar. Mızrak Âmir'in sırtından girip döşünden çıkar. Ancak o sırada Âmir'in ağzından çıkan tek söz 'Kazandım vallahi! [303] olur. Çünkü şehit olmak üzeredir ve o bunu herşeyden çok istemektedir. Bu durum katilini şaşkına çevirir. Bir türlü Âmir'in son sözünü ve bu söze yansıyan tavrı anlayamaz. Günlerce düşünür. Âmir b. Füheyre'yi memnun eden şeyin ne olduğunu öğrenmek ister. Bunun yolunun İslâm'dan geçtiğini anlar ve islâm'ı öğrenmeye karar verir. Çevresindeki bazı kimselerden edindiği bilgilerle biraz da olsa İslâm'ı öğrenir ve Müslüman olmaya karar verip Medine'ye gider.
Mauna katliamından sadece iki Müslüman kurtulmuştu. Ölümden kurtulanlardan birisi Kâ'b b. Zeyd idi. O savaş meydanında can çekişirken bırakılmıştı. Ölümden kurtulan diğer Müslüman ise Mauna kuyusunu yanında konakladıkları zaman hayvanları otlatmak için arkadaşlarından ayrılan Amr b. Umeyye idi. Amr, hayvanları otlatmak için Münzir b. Muhammed'le birlikte gruptan ayrılmıştı. Fakat uzaktan arkadaşlarmm saldırıya uğradıklarını görünce Münzir arkadaşlarının yanına dönerek şehit oluncaya kadar savaştı. Amr ise müşrikler tarafından yakalandı. Amir b. Tufeyl ona ilişmeyip serbest bıraktı. Amr, yolda karşılaştığı ve Amir b. Tufeyl'in kabilesinden olan iki kişiyi öldürdü. Medine'ye gelince de olup-bite-ni Resulüllah'a anlattı. Resulüllah, Amr'm öldürdüğü iki kişi için kızdı ve üzüldü. Çünkü onlar daha önceden Resulüllah'tan eman almış ve Âmir'in işiyle ilgileri bulunmayan kimselerdi. Resulüllah ikisinin de diyetlerinin verileceğini ilan etti.
Mauna katliamının haberi Medine'de duyulduğu zaman Raci katliamı nedeniyle yasta olan Müslümanların acısı daha da arttı. Tüm Müslümanlar ağır bir mateme hüründüler. Şehitleri nedeniyle üzüldüler, oyuna getirilmiş olmaları nedeniyle de öfkelendiler. Resulüllah, acı haberin alındığı günün sabah namazı dahil olmak üzere, bir ay süreyle, bütün sabah namazlarında,[304] daha önce hiç yapmadığı bir şekilde müşriklere lanet okudu; Allah'tan helâklarını istedi. O'nun lanetlemesi şöyleydi 'Allahım! Mudar kabilesini şiddetle tepele! Onları, Yusuf Peygamberin kıtlık yılları gibi çetin bir kıtlıkla karşı karşıya getir; onları dayanılmaz darlıklara sok. Allahım! Lihyan oğullarım, Adal, Kare, Zil, Rı'l, Zekvan ve Vsayya kabilelerini sana havale diyorum! Onlar Allah ve Resulüne asi oldular. [305] Resulûllah'm bu duası kabul oldu. O yıl bölge müşriklerini perişan eden çok ağır bir kuraklık yaşandı, kıtlık baş gösterdi. Fakat Medine bundan etkilenmedi. Ayrıca birden patlak veren veba nedeniyle Resulûllah'm ismen anıp beddua ettiği kabilelerde yüzlerce kişi acılar içerisinde kıvranarak can verdi. Diğerlerinin bir süre sonra Medine'ye gelip af dilemesi ve yaptıklarından dolayı tövbe etmeleriyle Resulüllah namazlarında onları lanetlemekten vazgeçti. Amir b. Tufeyl kuzeni Rabia b. Berâ tarafından öldürüldü. Rabia bu girişimiyle babası Berâ'mn zedelenmiş itibarını kurtarmak arzusundaydı.
[301] Başta Buharı (Meğazi, 23) olmak üzere bazı kaynaklar irşad grubunun 70 kişi olduğunu bildirmektedir. Ancak bu sayı, kaynaklarda irşad grubundaki şahsiyetlerin isimlerinden hareketle oluşturulan listeyi doğrulamamaktadır. trşad grubunun 4C kişi veya bu sayının az fazlası veya az aşağısı olması kuvvetle muhtemeldir.
[302] Vakıdî, Meğazi, V303.
[303] Vakıdî, Meğazi, 1/271, 272; Koksal, İslam Tari/ıi-Medme Devri, IV/44.
[304] Ebü Davud'un rivayetine göre ise beş vakit namazın tamamında.
[305] Vakıdî, Megad, 1/272; Ibn Sâ'd, et-Takafcarıî'i-Kubra, 11/53.