sumeyye
Sat 16 January 2010, 09:55 pm GMT +0200
Mal Ve Servetin Yok Olma Belâsı:
Mûsâ Aleyhisselâm; Firavunla kavminin imana gelmelerinden, ümidini kesince[234], mal ve servetlerinin yok olması için, dua etti.
Hârûn Aleyhisselâm da, Âmîn! dedi. [235]
Mûsâ Aleyhisselâm, duasında:
"Ey Rabbimiz! Hakîkaten, Sen, Firavun´a ve ileri gelenlerine, dünya hayatın da zînet (ve haşmet) ve nice mallar verdin, Senin yolundan saptırsınlar diye mi ey Rabb´imiz!
Sen, onların mallarını yok et Rabb´imiz!
Onların kalblerini şiddetle sık ki, artık, onlar, o çetin azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyeceklerdir!" dedi.
(Allah):
"İkinizin de, duası, kabul olunmuştur.
O halde, yine, istikamette (doğru hareketinizde) devam ediniz!
Sakın, bilmezlerin yoluna uymayınız!" buyurdu. [236]
Yüce Allah; onların mallarını, Dirhem ve Dinarlarını, taşa çevirdi! [237]
Abdulaziz b. Mervan´ın, Mısırda ele geçirdiği, Firavun Hanedanına âid mal kalıntılarından bir çanta içinde bulunan: soyulmuş iki yarım yumurta ve soyulmuş bir ceviz çeni ile nohud ve mercimeğin taş kesildikleri görülmüştür! [238]
Mısırlıların imansızlıkları, kötü tutum ve davranışları yüzünden uğradıkları azab-lar, Kur´ân-ı Kerim´de şöyle açıklanır:
"And olsun ki: biz, Firavun Hanedanını, düşünüp ibret alsınlar diye, yıllarca, ku raklıkla, mahsullerin kıtlığı ile tutup sıktık.
Fakat, onlara, iyilik gelince: Bu, bizim hakkımızdır! dediler.
Kendilerine, bir fenalık da, gelirse, Mûsâ ile onun beraberindekilere, uğursuzluk yüklerlerdi.
Gözünüzü açınız, iyi biliniz ki: onların uğursuzluğu, ancak, Allah tarafındandır.
Fakat, çokları, bilmezler.
Onları;
"Bizi, büyülemek için, her ne mucize getirsen, biz, sana iman ediciler değiliz!" dediler.
Bunun üzerine, biz de, ayrı ayrı Mucizeler olmak üzere, başlarına Tufan, Çekir ge, Haşerat, Kurbağalar ve Kan gönderdik.
(Böyle iken) yine (iman etmeyi) kibirlerine yediremediler. Onlar, öyle günahkârlar güruhu idiler. Üzerlerine o azab çökünce:
"Ey Mûsâ! Bizim için, Rabb´ine -Sana olan Va´d´i hürmetine- dua et!
Eğer, bu azabı, bizden ayırıp sıyırırsan, and olsun ki: sana, kesin olarak iman edeceğiz,
Ve and olsun ki: İsrail oğullarını da, seninle birlikte mutlaka göndereceğiz!" dediler.
Vaktâ ki, biz, kendilerinin erişecekleri bir müddete kadar, onlardan azabı, giderdik. Bir de, ne bakarsın, yeminlerini bozuyorlar bile! [239]
[234] Sâlebî-Arais s.195, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.186.
[235] Taberî-Tarih c.1,s.216, Sâlebî-Arais s.195, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.186.
[236] Yûnus: 88-89.
[237] Taberî-Tarih c.1,s.213, Sâlebî-Arais s.196.
[238] Taberi-Tarihc.1,s.216, Sâlebî-Arais s.195.
[239] Ârâf: 130-135.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/42-44.