- Mahiyetini unutan insan

Adsense kodları


Mahiyetini unutan insan

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 2 September 2010, 12:07 pm GMT +0200
MAHİYETİNİ UNUTAN İNSAN

Nisyan sahillerinden gelen, üstelik ülfet ve gaflet perdeleriyle kuşatılan insanın öz cevherinin idrâkine varma yükümlülüğü, trajik bir durumdan soylu bir vazife çıkarmayı gerektirir. Bu yükümlülük, hüviyetin yani gaybî hakîkatın keşfedilmesi demektir.

 

Fecir devletinin müjdecilerinden Şeyh Gâlib, bir terci-i bendinde insanı şu nakaratta formüle eder:

 

            Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen

            Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen

Kendine hoşça bak ki sen âlemin özeti, kâinâtın gözbebeği olan insansın.

 

Üzerindeki yaldızlı yazıları okuyacak, derûnî nakışları yorumlayacak bir çift göze sahiptir insan. Aklî muhâkemenin yanında, duygusal derinliği, hayâlî vüs’atı kullanma imtiyazı, onu yeryüzünün halifesi yapmıştır. Esmâ-i İlâhiye’nin en kapsamlı aynası iken, “innehû kâne zalûmen cehûlâ”nın karanlık dehlizlerine girmekle en kıymetli bir nitelikten, en değersiz bir konuma düşer.

 

“Unutmak, bu diyârı terk etmeli.” der Gürbüz Azak. “İnsan” kelimesi nisyan (unutmak) kökünden gelmiştir ve yeryüzünün bu seçkin misâfiri nisyana müptelâdır. Hâlbuki onun zâhirî ve bâtınî duyguları, sonsuz bir meşherin nümûnelerine, dâimî bir ülkenin güzelliklerine muhataptır.

 

“Yenileşme”, insanî ve evrensel bir olgu iken, statik bir dünyaya kendini kilitlemiştir insan. Yeniden bakmaya, yeniden düşünmeye, yeniden hissetmeye muhtaçtır. “Eskimez yeni”yi yakalamada iki sihirli formül vardır elinde: Niyet ve nazar. Niyet ve nazar, öyle bir kimyadır ki toprağı altına dönüştürür, kömürü elmas eder.

 

Bir sabah vakti en güzel seslerin ve sözlerin birsamından geçtik. Bu kâinat sergisinde en güzel renk ve şekillerin büyüsüne takıldık. Mecazlar ülkesinde en güzel kokular, bize armağan edildi. Bitmez tükenmez bir sofrada hârikulâde tadlara ulaştık. Burası hem bir ziyâfetgâh, hem de bir talimgâhtı. “Men arefe nefsehû fekad arefe Rabbehû” mazmûnuna ayna olunca kendimizi ve Rabb’imizi bilme yolunda mesafe kazandık. Sonsuzluk için çarpan kalbimizi sonsuz olana bağlayarak teskin ettik ve varlık burcunun zirvesine tırmandık.   

 

Âyîne-i kalbimize saykal vurmaya ne dersiniz?

 

M. MUHSİN KALKIŞIM