sidretül münteha
Thu 13 October 2011, 03:38 pm GMT +0200
3. Madenlerin Zekâtı
8. Rabia b. Ebî Abdurrahman bazılarından şöyle duyduğunu naklediyor: Resûlullah (s.a.v.), Nahle ile Medine arasındaki Far' civarında bulunan ve Medine'ye beş günlük bir mesafede olan Ka-beliyye madenlerinin işletme hakkını Bilâl b. Haris el-Müzeni'ye vermişti. O gün bugün hâlâ bu madenlerden zekâttan başka bir şey alınmaz,[7]
İmam Malik madenlerin zekâtıyla ilgili olarak şöyle der: Allah daha iyi bilir ama bana göre çıkarılan madenlerin değeri yirmi dinar altına veya iki yüz dirhem gümüş miktarına erişmedikçe bunlara zekât düşmez. Bu miktara ulaşınca zekât alınır. Çıkarılan maden miktarı arttıkça ve maden de çıkmaya devam ettikçe zekâtı hesaplanarak alınmaya devam edilir. Şayet maden bir ara kesilir; çıkmaz olur da sonra tekrar çıkmaya devam ederse, ilk defa çıkarmaya başlanıyormuş gibi zekâtı hesap edilir.
İmam Malik'ten: Madenler de ziraat ürünleri gibidir; elde edilen malın bizzat kendisi zekât olarak alınır, ziraattan elde edilen mahsulde olduğu gibi madenlerde de çıkarılan malın üzerinden bir sene geçmesi beklenmez[8]
[7] Hanefi Mezhebine göre, madenlerden yüzde yirmi (humus) zekât ödenir.
[8] şeybani, 339