sumeyye
Wed 2 March 2011, 03:37 pm GMT +0200
D- MÂDENLER VE İŞLETİLMESİ
Madenler: Maden bölgeleri, Allah'ın toprak cevherlerini yarattığı yerlerdir. Bu toprak cevherine mâden denir. Mâdenler de 2'ye ayrılır.
a) Açıkta olanlar,
b) Kapalı olanlar.
a) Açıkta olan mâdenler: Allah'ın yarattığı toprak cevherlerinin satıhta, toprağın yüzünde olmasıdır. Kömür, tuz, zift, petrol... gibi mâdenlerdir. Bu nevi mâdenler, bir şahsa mülkiyeti verilemeyen, ihsan edilemeyen sular gibi olup o hükme tâbidir. Oraya gelen herkes eşit hakka sahip olup, mâdenden alabilir. Sabit b. Sa'd'ın babasından, onun da dedesinden anlattığına göre:
"Ebyaz b. Hammal, Resûlüllah'dan (s.a.v) Ma'reb tuzluğunun mülkiyetinin kendisine verilmesini istemiş, Resûlullah da (s.a.v) ihsanda bulunmuş, mülkiyeti ona vermiştir. Bunun.üzerine Akra' b. Hâbisi't-Temîmî,
- Ey Allah'ın Resulü (s.a.v), ben câhiliyyet devrinde o tuzluğa uğradım. Oranın hiç sahibi yoktu, kim uğrarsa tuz alırdı. Aynen kendiliğinden akıp duran bir pınar gibiydi. Şimdi ise tuzluğun
'mülkiyeti Ebyâz'a verildi, dedi. Ebyâz da:
- Ya Resul allah, ben hakkımdan vazgeçtim, onu benim için sadaka kıl, dedi.
- O tuzluk senden bir sadakadır. Orası bir pınar gibidir. Kim uğrarsa alabilir, buyur dul ar. "^
Ebû Ubeyd'e göre, bu hadîs-i şerîfde geçen "El-I'dd" kelimesi kuyu ve pınarlar gibi devamlı akan suyu olan yerdir. Başkalarına göre, "bir yere biriken su" demektir.
Açık mâdenler şahıslara ihsan edilirse bu işlem hüküm taşımaz. İhsan edilen şahısla başkaları istifâde etmede eşit hakka sahiptir. Her uğrayan bu mâdenlerden alabilir.
Mülkiyeti kendisine ihsan edilen şahıs, diğer şahısları bu mâdenlerden istifâde etmekten önîerse, bu hareketiyle mâlik olarak hareket ettiğini gösterdiğinden gerekli olan hükümleri çiğnemiştir. Böyle hareketlerden vazgeçmesi emredilir. Yoksa tanınan işletme hakkının geri alınacağı ihtarında bulunulur. Onun bu ha-
fi) Muvatta, zekât 8. Ebû Davud, imâre 36. Müsned-i Ahmed, 1/206.
reketine engel olunmazsa, mâdenin mülkiyetinin onun hakkında kesinleşmiş olduğu hükmüne varılır.
b) Gizli mâdenlere gelince: Bir takım ameliyeler, işlemlerle kendilerine ulaşılabilen, bir kısım masrafların yapılmasını gerektiren mâdenlerdir. Altın, gümüş, demir, bakır gibi mâdenlerdir. İşte sayılan bu mâdenler ve benzerleri, çıkarıldıklarında izabe ve tasfiyeye lüzum göstersin veya göstermesin hepsi gizli madenlerdir. Gizli madenlerin mülkiyetinin şahıslara veril-, meşinin doğruluğu konusunda iki fikir vardır.
Bir fikre göre: Açıkta bulunan mâdenler gibi, bunların da mülkiyeti şahıslara verilemez. Herkes, kadın - erkek eşit hakka sahiptir. İkinci fikre göre: Mülkiyeti şahıslara verilebilir. Bu hususta delil ise: Kesir b. Ab dili alı b. Amr b. Avfi'l-Müzenî'nin babasından, onun da dedesinden, dedesinin de Resûlullah'dan (s.a.v) rivayet ettiği şu hadîs-i şeriftir:
"Resûlullah (s.a.v), Bilâl b. el-Harîs'e mâden bulunan bir yerin en üstünden en aşağısına kadar (Necid tarafındaki Celsî toprağından, Tihame tarafından Gavrî toprağına kadar) olan yerin mülkiyetini verdi. Halbuki buralarda işlenince zıraatçilik yapılabilirdi. Herhangi bir müslümana o yerden bir hak vermedi."[180]
Abdullah b. Vehb'e göre: Hadîs-i şerifteki "Celsî" kelimesi en üst, "Gavrî" kelimesi de en aşağı anlammadır. Ebû Ubeyde'ye göre: Celsî, Necid taraflarında bir köy adı, Gavrî ise Tihame tarafında bir köy adıdır. Ebû Ubeyde fikrine delîl olarak, Semah isimli şâirin şu şiirini ileri sürer:
"Celsî taşlarının Gavrî mıntıkasına kaydığı gibi, Benî Temim Kabilesinin Ozeyb suyuna,'pınarına gözleri kaydı."
Buna göre, gizli mâdenleri işlemek; bu hak kendisine verilene aittir. Diğer kimseleri mâdenden uzaklaştırabilir. Gizli mâdenlerin mülkiyetinin mâhiyeti hakkında iki görüş vardır. Bir fikre göre: Temliki bir hak tanıma, ihsan sayılır. Bu durumda mâdenin kendisine ve arazîsine mâlik olur. Ocakları işletsin, işletmesin mülkü sayılır, satabilir. Ölümünden sonra mirasçılarına geçer. Diğer bir fikre göre de, irtifak hakkı tanıyan bir ihsandır. Mâdenin bulunduğu arazînin mülkiyetine mâlik olamaz. Mâden ocağında işine devam ettiği sürece irtifak hakkı devam eder. Herhangi bir şahıs gelip mâden ocağında hak iddiasında bulunamaz. Şayet ocakta iş yapmayı, işletmeyi bırakmışsa, irtifak hakkı veren ihsan işlemi geri alınır. Ocak eski mubah hâline döner. Amme malı olur. Mülkiyeti devlete geçer.
Bir kimse ölü toprağı işe yarar hâle getirirken arazîde açık veya gizli mâden ortaya çıkarsa, arazîyi ihya eden, ihsan ve işletme müsâadesi verilsin veya verilmesin o mâdenin ebedî mâliki olur. Çıkardığı pınarlara ve kazdığı kuyulara sahip olduğu gibi.[181]
[181] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 369-372.