- Âlimlerin sırtındaki sorumluluk

Adsense kodları


Âlimlerin sırtındaki sorumluluk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sat 26 May 2012, 11:44 am GMT +0200
Âlimlerin sırtındaki sorumluluk

En çetin imtihanlardan biri de ‘doğruya doğru, yanlışa yanlış’ diyebilmektir. Bunu söylemek basit bir tavır gibi görülür, ama göründüğü kadar basit değil. Hele hele, bu tavrı ‘zalim idareciler’ karşısında yapmak imtihanı kazanmaya, aksi durum ise kaybetmeye sebeptir.
Bu imtihanın en çetini de, âlimlerin karşı karşıya olduğu imtihandır. Hakkı tutup kaldırmak, otoriter idareciler karşısında hakkı ve doğruyu söylemek en önce âlimlerin vazifesidir. Bu vazifenin yeterince yapılamadığına ise yakın ve uzak tarihimiz şahittir.


Diyanet İşleri eski Başkanlarından Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da dünyevileşmeye dikkat çekmiş ve ‘âlim’lere duyulan ihtiyacı hatırlatmış. Bardakoğlu’nun, Yeni Şafak’ın soruları üzerine [Konuşan: Emeti Saruhan, 20 Mayıs 2012] yaptığı tesbitlerin bir kısmını özetlemekte fayda var:
*Türkiye dahil İslâm ülkelerinde dindar kesimler hızlı bir sekülerleşme yaşıyor. Biz ferdî ve sosyal hayatımızı ahlâkileştiren (...) hak, adalet ve güveni tesis eden bir dindarlaşma süreci değil, şekillerde yoğunlaşan (...) ve geri kalan alanı dinden bağımsızlaştıran bir süreç yaşıyoruz.
*Gönül istiyor ki, dini kendimize meşruiyet aracı kılmak yerine kurtuluş çaresi olarak görelim.
*İslâm âlimlerine büyük görev düşüyor. İslâm âlimleri bu hengâmede bir yer kapma ve yer edinme kaygısını bırakıp dinin hakikatını seslendirmek, yanlışa yanlış demek, hakkın sesi olmak zorundalar.
*Din siyasete de, sosyal hayata da, ferdi hayata da, aile düzenine de, ticaret hayatına da bir rahmet olarak yansır ve onları güzelleştirir, ahlâkileştirir. Dini vicdanlara hapsetmek, sosyal hayattan tecrit etmek mümkün ve anlamlı değil. (...) En büyük eksiğimiz İslâm âlimi. Ne var ki ulema-i İslâm da dünyevileşti.
*(Soru: Neden İslam âlimi yetiştiremiyoruz?) Acaba İslam âlimi yetiştirmek istiyor muyuz? Önce bu soruyu soralım. (...) Çünkü İslâm âlimi yanlışa yanlış, doğruya doğru diyen, insanların gözünün içine bakarak değil İslâmın ana kaynağı Kur’ân ve Sünneti esas alarak hakkı ve hakikatı dillendiren otorite demektir.
*Sayıları hızla artan ilahiyat fakültelerimiz umarım ilmi ciddiye alır, toplumun ve akıntının peşinden değil, ona öncülük eden ve yön veren ilim ehlinin yetişmesine hizmet eder.
*Ne zaman ki Yaratana itaat ve yaratılana şefkatte, (...) insan haklarında, velhasıl ferdi ve sosyal her alanda Kur’ân’ın öngördüğü bir çizgide yürümeye başlarız, o zaman dindarlığımızın içi doluyor demektir.
*Günümüzde dindar insan tabiri neredeyse tamamı Müslüman bir toplumda kaygıya yol açıyorsa hepimizin kara kara düşünmesi lazım. (...) O zaman ortada ya algı ya da takdim ve temsil yanlışlığı var demektir. Bana göre ikisi de var. Dönüp biz nerde yanlış yapıyoruz sorusunu sormak zorundayız.
*Çünkü Allah’ın dini bellidir, emir ve yasakları apaçık ortadadır. Dinin sahibi odur ve kıyamete kadar dinini koruyacaktır. İslâmda reforma İslâmın kendisi geçit vermez.
*Camilerde para toplanması din görevlisinin itibarını hayli sarsıyor. Bu bir tarafa, bu gelirin derneklerce harcanma usulünün de ciddi bir denetimi gerekiyor.
*Ecdadımız camiyi yaparken o camiyi ayakta tutacak akarı da o camiye tahsis etmiş. Bugün bu sistemden eser yok. Camiler yapılırken estetiğe, mimariye, şehrin güzelliğine katkı sağlamasına özen gösterilmiyor ve Diyanet tamamen devre dışı.
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun tesbitlerinde en can alıcı, yaralayıcı olanlar, âlimlerin de dünyevileştiği yönündeki tesbit. Her halde bu tehlikenin farkındayız. Âlimlerin dünyevileşmesi” demek, ‘tuz’un kokmasıyla eşdeğer bir tehlike... Allah (cc) âlimleri de, cahilleri de muhafaza etsin. Amin.

yeniasya