- Lian

Adsense kodları


Lian

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
neslinur
Mon 2 August 2010, 10:56 am GMT +0200
Lian
 

Liân, fıkhı bir terimdir, "la'n" kökünden alınmadır. Sözlükte tar-jtmek, uzaklaştırmak manâsına gelir. Terim olarak, karısına zina îçu isnad eden veya onun doğurduğu veyahut karnında taşıdığı icuğun başkasından olduğunu iddia eden ve fakat bu suçlama ve iddi-ımı isbat için dört erkek şahit getiremeyen adamla karısının hâkimin ızurunda dörder defa yeminleşme ve birer defa İanetlemesidir.

Liân ancak hâkim huzurunda icra edilir ve hâkimin kararıyla evlilik sona erer.

Liân hükmü adamı hadd-ı kazf (dört şahitle isbat edemediği zina suçlamasmdan dolayı gereken seksen değnek) den, ve kadını da isnad lilen suçu kabul etmediği takdirde recimden kurtarır.

Liân kitap, sünnet ve icmâ ile sabit olmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de ınun anahtarları şöyle açıklanmıştır;

"Kendi eşlerine (zina suçu isnad edip iftira) atanlar ve ken-ilerinden başka şahitleri bulunmayanlardan her birinin şahitliği, doğrulardan olduğuna dair dört defa Allah ile (yemin lip) şahadette bulunmasıdır.

Beşinci defa, eğer yalancılardan ise Allah'ın lanetinin ken-üzerinde olmasını söylemesidir.

Kocasının elbette yalancılardan olduğuna dair dört defa ilah ile yemin edip şahadette bulunması, beşinci defa eğer kocası doğrulardan ise Allah'ın gazabının kendi üzerine (inmesini) ılemesi kadından cezayı savar." [188]

 

İlgili Hadisler
 

Nâfi'den, o da îhn Ömer (r.a.) dan rivayet etmiştir. îbn Ömer diyor : ırBir adam karısıyla lânetleşti ve kadının doğurduğu çocuğun endisinden olmadığını iddia etti. Bunun üzerine Resûlüllah .a.v.) Efendimiz onları ayırdı ve çocuğunu anasına ilhak etti ona verdi). " [189]

Saîd b. Cilbeyr (r.a.) rivayette, adı geçen, Abdullah, b. umer e \r.a.j şöyle sordu: "Ya Ebâ Abdirrahmân! Lânetleşen karı-kocanm ara­ları ayrılır mı (evliliklerine son verilir mi)?" Abdullah b. Ömer (r.a.) şu cevabı verdi: "Süblıanellah Evet. Şüphesiz ilk olarak bundan soran falan oğlu filândır. O şöyle sordu: 'Ta Resûlellahî Bizden birimiz karısını fuhuş yapar halde bulursa ne yapması gerekir? Konuşacak olursa çok büyük bir olay hakkında konuşmuş olur; susacak olursa yine öyle." Ravî devamla diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz susup ona cevap vermedi. Bun­dan bir süre sonra o adam Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e gele­rek dedi ki: "Sizden sorduğum şey ile karşı karşıya geldim (böyle bir belâ başıma geldi)." Bunun üzerine Nûr süresindeki şu âyetler indi: "Kendi eşlerine (zina suçu isnad edip iftira) atanlar ve kendilerinden başka şahitleri bulunmayanlardan her birinin şahitliği." Resûlüllah (s.a.v.) bu âyeti ona karşı okudu, öğütte bulundu, (Allah'ı ve âhircti) hatırlattı ve dünya azabının âhiret azabından çok daha az ve daha hafif olduğunu haber ver­di. Adam: "Hayır, vallahi seni hak ile gönderen Allah'a and olsun ki ben yalan söylemedim" dedi. Sonra Resûlüllah (s.a.v.) o ada­mın suçladığı kadını çağırdı, ona da öğüt verdi ve dünya azabının âhiret azabından daha az ve daha hafif olduğunu bildirdi, nun üzerine kadın şöyle dedi: "Hayır, seni hak île gönderen ;a yemin ederim ki o (kocam olan adam) yalancıdır." Resû-lah (s.a.v.) önce erkekten yeminleşmeye başladı. Adam Allah yemin edip dört defa doğrulardan olduğuna dair şehadette lundu ve beşinci defa eğer yalancılardan ise Allah'ın lane­tin üzerinde olmasını söyledi. Sonra Resûlüllah (s.a.v.) Efendi-[z kadını başlattı. O da Allah ile yemin edip kocasının ya­ncılardan olduğuna dair dört defa şehadette bulundu. Beşinci ifa eğer kocası doğrulardan ise Allah'ın gazabının kendi üze-tıe olmasını söyledi. Böylece Resûlüllah (s,a.v.) onların arasını tirdi." [190]

îbn Ömer (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) fendimiz Benî Aclân kabilesinden bir karı ile kocasının arasını rırdı ve şöyle buyurdu: "Allah sizden birinizin yalancı ;duğunu (elbette) biliyor. Sizden tevbe eden biri yok mudur? jyerek bu sözü üç defa tekrarladı." [191]

Sehl b. Sa'd (r.a.) dan yapılan rivayette, Uveymir el-Aclânî, îsûlüllah'a (s.a.v.) geldi ve dedi ki: "Ya Resûlallah! Ne buyuruyorsu-ız, bir adanı karısıyla beraber bir adam görüp (onları aynı yatakta nsel temasta bulunurken) görürse onu Öldürür ve (siz de kısasen) onu dürür müsünüz? Yoksa o adam ne yapmalı?" Bunun üzerine Peygamer (s.a.v.) Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Seninle eşin hakkında pır'ân âyeti) indi. Git de o kadınını alıp getir."

Sehl devamla diyor ki: Ben de bazı insanlarla beraber Resûlül-h (s.a.v.) Efendimizin yanında bulunurken o adamla karisi lânetleş-ler, Yeminleşme ve lânetleşme tamamlanınca Uveymir dedi: "Ya esûlallah! Ben bu kadını (nikâhım altında) tutacak olursam ona karşı ilan söylemiş olurum." Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz henüz ona emret-Lemişti ki adam karısını üç talâkla boşadı.

Ibıı Şihab diyor ki: "Sözü edilen adamla karısının yeminleşip tnetleşmesi ve böylece ayrılmaları onlardan sonra lânetleşen çiftler in bir yol, bir hüküm ve şer'î kanun olarak kaldı." [192]

Müslim'in ve Ahmed'in rivayetinde ise son cümle olarak şu lafız kullanılmıştır: "Uveymir'in kendi karısından (bu süreyle) ayrılması, lânetleşen her çift hakkında bir yol, bir şer'î kanun olarak kaldı."

Saîd b. Cübeyr'in İbn Ömer (r.a.) dan yaptığı rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz lânetleşen adamla karısına şöyle buyur­muştur: "Hesabınız Allah'a aittir. İkinizden biri yalancıdır. Artık bun­dan böyle senin karın üzerinde kocalık hakkın ve yolun kalmamıştır." Bunun üzerine adam: "Ya Resûlallah! Benim malını (mehir olarak ver­diğim ne olacak)?" diye sordu. Efendimiz ona: "Artık senin bir malın yoktur. Eğer sen kadına karşı zina isnadında doğru söylediysen, o malı sen onun fercini kendine helâl kılman karşılığında vermiş bulunuyor­sun. Zina isnadında ona karşı yalan söyİedinse artık o mal (mehir on­dan daha çok sana uzaktır)" diye cevap verdi. [193]

 

Ayet ve Hadislerin Işığı Altında Müctehidlerin İstidlal ve İhticacları
 

a) Hanefîlere göre Hân vaciptir. Şâfnlere göre vacip değildir. Vacip olanı, zina isnadından dolayı erkeğe hadd gerekmesidir. Bundan kurtulabilmesi için de ya şahit getirmesi, değilse liân yapması gerekir.

Adam karışma zina isnad eder de şahit getiremediği halde Hâna da yanaşmazlarsa kadına vâcib olan, hakime başvurup liân talebinde bulunmaktır. Kadın böyle bir talepte bulununca hâkim onun kocasını Hâna icbar eder. Gelmediği takdirde hânı kabul edinceye kadar tutuk­lar. Çünkü vâcib olan hükümden kaçmaktadır.

Şâfıilere göre, hem kadının böyle bir talepte bulma velayeti yok? tur, hem de adam Hâna icbar edilemez. İmtina ettiği takdirde hakkında hadd-ı kazf uygulanır.

Bunun gibi hâkime başvurup karısıyla mülaânede bulunmayı ta­lep eder, kadın da bundan kaçınırsa hapsedilir. Bir süreye kadar yine Hânı kabul etmezse o takdirde zina suçu işlediğini itiraf eder. Şâfıilere göre, kadın bu konuda ne zorlanır, ne de hapsedilir. Hakkında hadd uy­gulanır. [194]

Liânın iki sebebi vardır: Birincisi adamın zina isnad etmesidir, ikincisi adamın kadının doğurduğu çocuğun kendisinden olmadığını id­dia etmesidir.

Kadının normal yoldan zina ettiğini değil de dübüründen yak" lastiğini, yani Lût kavmi misali livata şekliyle başkasına ram olduğu idia edilirse, Ebû Hanîfe'ye göre Hân gerekmez. Bundan dolayı hadd [e söz konusu olmaz. İmam Ebû Yusuf ile imam Muhammed'e göre, ^ân gerekir/Çünkü bu fiil de bir çeşit zinadır. [195]

Liânı düşüren birkaç sebep vardır:

a) Zina isnadında bulunduktan sonra ya adamla karısı veya iki­mden biri cinnet getirirse,.

b) İkisi veya ikisinden biri irtidad eder (dinden çıkar)sa,

c) İkisi .veya ikisindan biri dilsizleşir, konuşma yeteneğini kaybe­derse,

d) İkisinin veya ikisinden birinin daha Önce başka bir kişiye zina iuçu isnadından dolayı hadd cezasına çarptırılmış olması,

e) Zina suçundan dolayı adam karısını bir talâk~ı bâinle boşarsa artık ne liân ne de hadd gerekir. Ama ric'î talâkla boşarsa Hân mutlaka gerekir. Çünkü kadm kocasından ayrılmış değil, kocanın iddet içinde [ıer an rücu etme hakkı mevcuttur. Yani ric'î talâk evliliği ibtal etme-inektedir. [196]                           

Liânın hükmü:

Mülaâne yapıldıktan sonra karı-kocayı ancak hâkim birbirinden ayırır, yani evliliklerine son verir. O bakımdan hâkim henüz tefrik et­meden adamın karısını boşaması, zıharda bulunması, ilâ da bulunması eâizdir ve bir ölüm olayı meydana geldiğinde tevarüs hakkı cari olur, yani sağ kalan ölenin malından kendisine düşen payı almaya hak ka­zamı4. Ama hâkim tefrika (ayırmaya) karar verince artık bu cevaz ve haklar kalkar, son bulur.

İmam Şafii'ye göre, erkek liânda bulunup yemin edince, kadm henüz yemin etmemiş ve lânetlemede bulunmamış bile olsa evlilikleri sona erer. Hâkimin kararı şart ve gerekli değildir. [197]

b) Şâfiilere göre de liân iki hususdan biriyle gerçekleşir: Zina is­nadında bulunmak ve bir kadının doğurduğu çocuğun kendisinden ol­madığını iddia etmek.

Adamın karışma "sen zina ettin" veya kadmm kocasına "sen zina­da bulundun" demesi sarih bir suçlamadır. Veya adamın karısına "Ya zâniye!" veya kadının kendi kocasına "Ya Zânî!" demesi de sarih bir suçlama sayılır.

Zina isnadının ister üreme organından, isteı~se -dünürden gerçekleştirildiği ortaya atılsın farketmez, her ikisinden dolayı Hân ve gerekirse hadd lüzumlu olur.

Ve liân ancak âyet ve hadîslerde belirlenen lafızlarla gerçekleşir. Başka lafızlar kullanıldığı takdirde liân yapılmış sayılmaz.

Erkek Hânda bulunduğu takdirde firkat (ayrılma) ve müebbed tahrîm gerçekleşir. Kadm lian etmeden önce sadece erkeğin yemin edip mülaânede bulunmasıyla evlilik sona erer, hâkimin tefriki şart değildir. [198]

c) Hanbelîlere göre, adam hür, müslüman, balığa (ergen) olan karısına "sen zina ettin" veya "ey zaniye!" veyahut "seni zina ettiğin halde gördüm" der ve bunu isbat etmek için dört erkek şahit getirmez­se, Hâna başvurması gerekir. Aksi halde kendisine bu isnadından dolayı hadd vurulur. Adam ister müslim, ister kâfir, ister hür, isterse köle ol­sun farketmez.

Liân hükmünün cari olabilmesi için karı kocanın ikisinin de mükellef olması şarttır. Müslüman veya kâfir, âdil veya fâsik, hadd görmüş veya görmemiş olmaları farketmez. Yani bu sıfatlardan birini taşımaları liân hükmünü düşürnıez

Nitekim Tabiînden Saîd b. Müseyyeb, Süleyman b. Yesar, el-Hasan, Rebi'a, İmam Mâlik ve Ishak da aynı görüş ve ictihaddadırlar.

İmam Ahmed'den yapılan bir rivayette ise, evli olan bütün çiftler zina suçlamasından dolayı lânetleşirler. Diğer bir rivayette ise, İmam Alrmed'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Liân ancak müslüman, âdil, hür ve hadd cezası görmemiş evli çiftler arasında sahihtir. Nitekim Zührî, Sevrî, Evzâî, Hammad ve rey taraf d arlarının da görüş ve içtihadı bu an­lamdadır.

Karı-kocadan biri mükellef değilse aralarında liân yapılmaz. Çünkü Hânla evlilik sona erer. O bakımdan henüz mükellef olmây-anııı talâkı sahflı olmadığı gibi liân yapılması sahih olmaz.

Bunun gibi karı kocadan biri cinnet geçirmişse yine Hâna gerek kalmaz. Dilsiz, iseler, işaret veya yazı ile ne dedikleri anlaşılmıyorsa, o taktirde.deli gibi sayılırlar ve Hâna gidilmez. Ama zina isnadında bu­lunduktan sonra konuşma yeteneğini büsbütün kaybetse bile ilk is­nadından dolayı liân gerekir.

Evli olmayan, kadınla erkek, erkekle erkek, kadınla kadm arasında liân hükmü cari olmaz. Bunlar birbirini zina suçuyla suçladıkları taktirde ya dört erkek .şahit bulup getirirler veyahut bu is-nadlarmdan dolayı kendilerine hadd gerekir.

Fasit bir nikâhla kadınla evlendikten sonra ona zina isnadında bulunursa ve aralarında da bir çûcuk varsa, adam çocuğun kendisinden olmadığını idda etmesi sebebiyle liâna başvurabilir. Vurmadığı taktirde hadd gerekmez. Ama aralarında bir çocuk yoksa, o taktirde hadd gere­kir, liâna lüzum kalmaz. [199]

d) Mâlikîlere göre, mülaâna evli olan müslüman karı koca arasında, müslüman koca gayr-i müslim kadın arasında, köleyle cariye arasında, hür kocayla cariye olan eşi arasında, hür kadınla köle olan kocası arasında yapılır ve önce erkeğin yemin etmesi, yani liânda bu­lunması sağlanır. Yeminleşme ve mülââna Kitap ve Sünnette belirtil­diği lafızlarla yapılır.

Kocası a'ma olur da karısına zina isnadında bulunursa İiân gere­kir mi? İmam Mâlik'e göre gerekir. Dilsiz kimse de zina isnadını işaret ve kitabetle ani atabil iy orsa Hân gerekir. [200]

Karısına zina isnad eden adamı karisi sultana, hâkime başvurup liâna davet etmezse adama hiçbir şey gerekmez. İmam Mâlik'in içtihadı bu. anlamdadır. [201]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

451 no'lu îbn Ömer hadîsi sahîh olup istidlal ve ihticaca salihtır.

Bu hadîsle istidlal ve ihticac edenler, "Hândan sonra çiftleri hâkim birbirinden ayırma yetkisine sahiptir. Mücerred liânla evlilik hemen sona ermez" demişlerdir. Nitekim Resûlüllah'm (s.a.v.) huzurunda mülaânede bulunan çiftler yeminden sonra bizzat Reşûlüllah (s.a.v.) tarafından araları tefrit edilerek evliliklerine son verilmiştir. Bunun aksini savunanlar ise, mücerred Hân ile evlilik sona erer, hâkimin tefrikte bulunması gerçekleşen ayrılmayı beyândan başka birşey değildir. Böylece erkek artık verdiği mehri geri isteyemez, ve başka bir hak talebinde bulunamaz.

Çocuğun kendisinden olmadığını iddia edip bu yüzden mülaânede bulunan adam artık o çocuğun babası sayılmaz ve çocuk annesine bırakılır.

Dârekutnî diyor ki:   "Çocuğun anasına verilmesiyle ilgili cümleyi rivayette Mâlik teferrüd etmiş, yani yalnız kalmıştır. Oysa Sehl b. Sa'd hadîsinde "Bu durumda çocuk anasına nisbet edilir" kaydı bulunuyor ki bu hadîsi Ebû Davut rivayet etmiştir. Diğer bir rivayette de "Çocuk anasına nisbetle çağırılır" denilmektedir. Artık o çocukla babası arasında tevarüs  cereyan etmez. Anasıyla onun arasında tevarüs cereyan eder.

Böylece İbn Ömer hadîsinden, doğan çocuğun kendisinden ol­madığını iddia eden kocanın bu iddiasından dolayı da kendisine İiân gerektiği ortaya çıkıyor.

Liân yapılmakla hadd-ı kazf kalkmakta ve kadın da zinadan kendini berî tutup suçsuzluğunu ortaya koymaktadır. Sonra da kadının bu çocuğun gayr-i meşru olduğunu itiraf etmesi hiçbir zaman şart değildir.

452 no'lu Saîd b. Cübeyr hadîsi de sahîhtir. Karısının bir adamla zina ettiğim gören kimse kendine hâkim olamayarak o adamı öldürürse kısas gerekir mi? Çünkü İslâm Hukuk Sistemi, öldürme yetkisini ferde değil devletin yetkili organlarına bırakmıştır. Ancak hadîste buna dair tam bir açıklık yoktur. O bakımdan konu ister istemez ilim adamları arasında farklı görüş ve yorumlara yol açmıştır: Cumhura göre öldürme hakkına sahip değildir. Öldürdüğü taktirde kısasen o da öldürülür. Ancak dört erkek şahit' getirdiği taktirde kısastan kurtulabilir. O da zina eden adamın evli olması şartıyla hüküm böyledir. Bekârsa, şahit dahi bulup getirse yine de öldürdüğü için kısas gerekir. Zira zina eden bir bekâr recmedilmez, sadece yüz değnek vurulur ve gerek görüldüğü taktirde sürgün edilir. Seleften bazısına göre, öldürdüğü taktirde doğruluğuna güvenilirse kısas yapılmaz sadece ta'zîr edilir. İmam Ahmed ile Ishak öldürdüğü adamın kendi karısıyla zina ettiğine dair iki şahit getirdiği taktirde ancak kısas yapılmayıp ta'zîre başvurulur. [202]. Mâlikîlerden îbn Kasım ile İbn Habîb de bu hususta İmam Ahmed'e muvafakat etmişlerdir. Ancak öldürülenin mutlaka evli olması şarttır. Aksi halde öldürülmez.

Ancak bu konuda en sahîh görüş cumhurundur ve İslâm Hukuku­nun ana kaidesine muvafık düşen de budur.

Ayrıca hâkimin huzuruna Hân için gelen çifte hakim tarafından öğüt verilmesi, âhiret ve hesaptan söz etmesi, ilâhî adaletin kılı kırk yararcasma tecelli edeceğini hatırlatması sünnettir. Aynı zamanda liâna önce erkeğin başlaması sünnet veya müstehap sayılmıştır. Nite­kim Reşûlüllah (s.a.v.) Önce erkeğe yemin ettirmiştir. İmam Şafiî ve ona uyanlara, Mâlikîlerden el-Eşheb'e göre, önce erkeğin yemin ettirilmesi vaciptir. İbnü'l-Arabî bu görüş ve içtihadı tercîh etmiştir.

İmam Ebû Hanîfe, İmam Mâlik ve İbn Kasım'a göre, önce kadının yemin etmesiyle liâna başlamak da sahîhtir, ancak sünnet veya müstehab terkedilmiş olur. Çünkü âyette erkekle kadının yeminleşme ve lânetleşmesi atıf vavıyla ifade edilmiştir. Vav ise tertibe delalet et­mez. Vaciptir diyenlerin delili ise şudur: Liân daha çok erkeği hadd-ı kazf cezasından kurtarmaya yöneliktir. O bakımdan önce onun yemin irilmesi vaciptir. Nitekim Resûlüllah (s.a.v.) Hilâl'e: "Ya beyyine terirsin, değilse sırtına hadd vurulur" buyurmuştur.

Benî Aclân kabilesinden iki kardeş tabirinden, din kardeşi olan rı-koca kasdedilmiştir. Adamın adı Uveymir, karısının adı Havle bin-Asım b. Adiy el-Aclânf dir. İmam Kurtubî Nûr Sûresi altıncı ve yedin-âyetlerinin tefsirinde Mukatil b. Süleyman'dan yaptığı rivayete day-Larak kadının adının Havle binti Kays olduğunu yazmıştır.

Liân âyetinin iniş sebebinin Hilâl b. Ümeyye olduğunu cumhur ilirtmiştir. Zira İslâm'da ilk liân yapan bu adamdır. Sebebin Uveymir duğu söylenmiştir. Allah daha iyisini bilir.

453 no'lu İbn Ömer hadîsi sahîh olduğundan ilim adamlarınca is-dlâl ve ihticaca salîh görülmüştür. Şüphesiz mülaânede bulunan lamla karısından biri mutlaka yalancıdır. Ama bunu İsbat etmek çok ir ve hatta imkansızdır. O bakımdan liândan sonra evliliğin sona ermeşinde hayır vardır.

454 no'lu Sehl b. Sa'd hadîsi de sahihtir, istidlale salihtir! Uvey-ir'in mücerred Hânla evliliğin sona ereceğini bilmediğinden, henüz esûlüllah (s.a.v.) onları birbirlerinden ayırmadan üç talâkla karısını üşamış oldu. Bu rivayete dayananlara göre, Hândan sonra evliliğin, ma ermesi adamın boşamasına bağlıdır demişlerdir. Bir kısmı ise liân s evlilik sona erer, hâkimin tefrik kararı şart değildir demiştir. Oysa iğer  sahîh hadîsler de  dikkate  alınınca  Uveymir'in acele  ettiği ulaşılıyor ve'esasen Hândan sonra evlilik de kendiliğinden sona eriyor, akimin tefrikte bulunması vuku bulan ayrılmayı beyândır.

Böylece Hânla evliliğin sona erdiği bir yol, hukukî bir kural olarak undan sonra mülaânede bulunanlar için de geçerlidir.

455 no'lu Saîd b. Cübeyr hadîsi sahihtir ve istidlal ile ihticaca sa-htir. Bu hadîsten, mülaânede bulunan adamla karısı arasında hemen ^lilik bağı kesilir ve adamın kadın üzerinde hiç bir hakkı kalmaz. fitekim mülââneden sonra Resûlüllah (s.a.v.) onlara: "Hesabınız llah'a aittir. İkinizden biri yalancıdır. Artık bundan böyle senin karın zerinde kocalık hakkın ve yolun kalmamıştır" buyurarak, liân ile ev­liğin sona ex-diğinı beyân buyurmuş ve adamın "Ya benim malım?" de-ıesi üzerine de Efendimiz ona; "Artık senin (karın üzerinde) bir malın a yoktur" buyurarak her türlü ihtilâfın son bulduğunu bildirmiştir.

Bu bapta Sehl b. Sa'd (r.a.) den yapılan bir diğer rivayette, Sehl, ıütelaîneyn kıssasında şunu söylemiştir: ."Resûlüllah (s.a.v.) çiftleri yırdı (evliliklerinin son bulduğunu bildirdi) ve şöyle buyurdu: "Artık u ikisi ebediyen (karı koca olarak) birleşemezler." [203]

Diğer bir rivayette îbn Abbas (r.a.) dan yapılmıştır ki, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz: "Mütelâineyn ebediyen birleşemezler" buyurmuştur. [204]

Hz. Ali (r.a.) da şöyle demiştir: "Mülaânede bulunan çiftler hakkında şu hüküm sabit olmuştur: "Artık ebediyen birleşemezler." İbn Mes'ûd (r.a.) dan da bu anlamda bir rivayet yapılmıştır. [205]

Sehl hadîsi hakkında Ebû Dâvud bir görüş ortaya koymamıştır. Ricalinin hepsi sahihtir.

Sehl'den rivayet edilen bir diğer hadîsin isnadında Iyaz b. Abdullah bulunuyor. Bu zatta bir yumuşaklık ve esneklik olduğu söylenirse de Müslim ondan hadîs rivayet etmiştir.

İbn Abbas hadîsini Ebû Dâvud tahrîc etmiştir. Ancak isnadında Ubad b. Mansur bulunuyor ki bu zat hakkında bazı şeyler söylenmiştir. Nesâî onun zayıf olduğunu belirtmiştir, İbn Maîn "o bir şey değildir" demiştir. Böylece Zehebî bu zatla ilgili tesbit ve görüşleri iki sahifede toplamış bulunuyor. [206]

Hz. Ali (r.a.) dan yapılan rivayeti - aynı zamanda Abdurrezzak tahrîc etmiştir. Böylece bu baptaki hadîs ve rivayetler birbirini desteklemekte ve kuvvetlendirmektedir. [207]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Liân hükmü kitap, sünnet ve icma ile sabit olmuştur.

2- Karı kocadan biri-diğerine zina isnad ettiği ve isbat için dört şahit getiremediği takdirde liân yapmaları vâcib olur. Şafii'ye göre, sünnettir.

3- Adam karışma zina isnad eder veya doğurduğu çocuğun kendi­sinden olmadığını iddia eder ve bununla beraber liânda bulunmak iste­mezse,  müctehidlerin  önemli  bir kısmına  göre  kadının  hâkime başvurması vacip olur.

4- Hâkim adamı çağırtıp liânda bulunmasını telkin eder, bununla beraber Hâna yanaşmazsa hapseder. Diğer bazı müctehidlere göre, ona hadd-ı kazf uygulanır.

5- Şâfîilere göre, hem kadının böyle bir talepte bulunma velayeti yoktur, hem de erkek Hâna icbar edilemez.

6- Kadın lût kavmi misali livata şekliyle başkasına ram olursa, Ebu Hanîfe'ye göre Hân gerekmez, bu konudaki cezaî müeyyide uygulanır. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göre bu suçtan ve suçlamadan dolayı da liân gerekir.

7- Kadının doğurduğu çocuğun kendisinden olmadığım iddia eden ıbanm Hânda bulunması gerekir ve liândan sonra çocuk anasına tes­rii edilir.

8- Liân sebebiyle anasına teslim edilen çocukla babası arasında ir ilgi kalmaz, biri diğerine vâris olmaz.

9- Liândan sonra evliliğin sona ermesi hâkimin tefrik kararıyla gerçekleşir.

10- Şâfıilere göre, hâkim kararı şart değildir. Erkek yemin edip an sözünü tamamlayınca kadın boşanmış sayılır,

11- Lîan sebebiyle ayrılan çiftler ebediyen birbirine haram olur ve ir daha birleşemezler.

12- Hanbelîlere göre de, karısına zina isnad edip şahit getirenıiyeıı damın liân yapması gerekir. Aksi halde kendisine hadd uygulanır.

13- Liân hükmünün câri olabilmesi için çiftlerin ikisinin de kükellef olması şarttır. Aksi halde liân düşer.   

14- Liân hükmü bir de hadd cezası görmemiş kişiler hakkında uy­gulanır. Daha Önce başkasına zina isnadından dolayı hakkında hadd-i çazf uygulanan kimsâ bu iftirasından dolayı yine hadd cezasıyla tecziye idilir.

15- Karı kocadan biri cinnet getirirse, liân yapılmaz, bu hüküm iüşer.

16- Dilsizlerin zina iddiası yaptıkları işaret veya yazılı beyan-armdan anlaşılırsa, liân gerekir.

17- Evli olmayan kadınla erkek arasında liân yapılmaz. Lian'sa-lece evli çiftlerle ilgili bir hükümdür.

18- A'ma (iki gözü arızalı) kimseye zina isnadından dolayı liân gerekir.

19- İmam Mâlik'e göre, karışma, zina isnad eden kimse, karısı hâkim veya sultana başvurup talepte bulunmazsa liân gerekmez.

20- Karısını zina halinde yakalayan koca, karısıyla zina eden adamı öldürme hakkına sahip değildir. Bu cumhurun görüş ve içti­hadıdır ki sahih olan da budur.

21- Liânda önce erkeğe yemin ettirilir. Bunun vacip olduğunu söyleyenler olduğu gibi sünnet olduğunu söyleyenler de var. Vâcib olduğu daha sahihtir.

22- Hanefîlere göre, sünnettir. O bakımdan önce kadına yemin ettirildiği takdirde liân yine sahîh olur, sadece sünnet terkedilmiş sayılır.

23- Liândan önce hâkimin veya o ayardaki yetkilinin vaaz-u nasi-hatta bulunması, Allah ve âhiret korkusunu, hesap ve kitabı hatır­latması sünnettir. Yalan ve iftirada bulunmanın kötü bir suç ve büyük bir günah olduğuna dair bir takım bilgiler vermesi çok uygun olur.

24- Liân sebebiyle ayrılan çiftlerin evliliği ebediyen sona erer. Kadın ikinci bir kocayla evlenip ondan ayrılsa veya ikinci kocası ölse yine de birinci kocasıyla birleşenıez. Zira ikisinden biri mutlaka yalan söylemiş veya iftirada bulunmuştur. Bu durumda artık biraraya gelme-leri huzur, güven ve mutluluk getirmez.

25- Liân sebebiyle ayrılan çiftler birbirlerinden bir hak talep ede­mez. Özellikle erkek eşine verdiği mehri geri isteyemez.

26- Liân ancak Kur'ân ve Hadîste belirtilen lafızlarla yerine getiri­lir. Dört defa doğrulardan olduğuna dair şehadette bulunur. Beşinci defa yalancılardan ise Allah'ın lanetinin kendi üzerine inmesini söyler. Kadın ise beşinci defada kocasının doğrulardan ise Allah'ın'gazabının kendi üzerine olmasını ifade eder.

27- Mülaânenin daha çok ikindi namazından sonra uygulanmasını söyleyenler de olmuştur. Bu hususta bazı rivayetler de söz konusudur.

28- Böylece İslâm Hukukunun, birbirini suçlayan çiftleri liân usulüyle ayırması çok âdil bir hükümdür. Bu duruma düşen bir çiftin artık aynı çatı altında hayat sürdürmeleri doğru değildir.

29- Kadının gayr-i müslim veya cariye olması, erkeğin köle veya gayr-ı müslim olması liân hükmüne engel teşkil etmez. Müctehidlerden bazısı  bu  hüküm  sadece  müslüman  çiftler  arasında  uygulanır demişlerdir. [208]