- Liân davasında tarafların nitelikleri

Adsense kodları


Liân davasında tarafların nitelikleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Tue 1 February 2011, 05:03 pm GMT +0200
92. Liân Davasında Tarafların Nitelikleri



Hangi kan ile koca birbirleriyle liân edebilirler mes'elesine gelince: Bir cemaat «Her kan ile koca -ister hür, ister köle olsunlar, ister biri hür, diğeri köle olsun, ister biri veyahut her ikisi şer'î ceza giymiş olsun, ister olmasın­lar, ister müslüman olsunlar, ister koca müslüman, kan hristiyan veya yahudi olsun- birbirleriyle liân edebilirler. Fakat ikisi de gayr-i müslim olan kan ile koca arasında -eğer bize müracaat etmezlerse- liân yoktur» demiştir ki, îmam Mâlik ile îmam Şafii de buna katılır. îmam Ebû Hanife ile tabileri ise, «Kan ile kocanın liân edebilmeleri için, ikisinin de müslüman, hür ve ceza giymemiş olmalan şarttır» demişlerdir. Kısacası bunlara göre, mahkemede şahidlik edebilen kişiler ancak liân edebilirler. Birinci görüş sahiplerinin de­lili, "O kimseler ki, karılarına zina isnad edip kendilerinden başka şa­hidleri de yoktur..." âyet-i kerimesidir. Zira bu âyette, liân edebilmek için bir şart koşulmamıştır. Hanefiler ise, «Liân bir şahidliktir, Şahidlerde koşu­lan şartlar liân edenlerde de şarttır. Çünkü Cenâb-ı Hak 'Her birinin şahidlt-ğP buyurarak birbirleriyle liân edenleri şahid diye vasıflandırmıştır» demiş­lerdir. Hanefîler aynca, «Liân öyle kimseler arasında olur ki, eğer birbirleri­ne zina isnad ederlerse kendilerine ceza lazım gelir. Köle ile gayr-i müslime zina isnad eden kimseye ise, ceza lazım gelmediğinde ittifak vardır», diyor­lar. Şu halde Hanefiler, kendisine liân vacib olan kimseyi, kendisine zina isnad edilmesi cezayı gerektiren kimseye benzetmişlerdir. Çünkü liân, kansı-na zina isnad eden kimsenin -kadın çocuğun kendisinden olmadığını ispat et­mekle beraber- cezadan kurtulması için vaz'edilmiştir. Hanefiler aynca, Amr b. Şuayb'ın babasından, babasının da dedesinden rivayet ettiği, Pey­gamber (s.a.s) Efendimiz'in,

«İki köle ile iki gayr-i müs­lim arasında liân yoktur» [9] hadisiyle de ihticac etmişlerdir. Cumhur ise, «Liâna her ne kadar şahidlik deniliyorsa da, liân şahidlik değil, yemindir. Çünkü hiç kimse kendine şahidlik edemez. Yemin tabiri yerine, şahidlik ta­birinin kullanılması da yaygın bir şeydir. Nitekim 'İki yüzlüler sana geldikleri zaman 'Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna sahicilik ede­riz derler. Allah da senin kendisinin peygamberi olduğuna şahidlik eder ve Allah bilir ki iki yüzlüler yalancıdırlar' âyet-i kerimesinde iki yüzlülerin 'Şahidlik ederiz' dedikleri hikâye edilirken, bundan sonraki 'Ye­minlerini kalkan edinerek halkı Allah'ın yolundan ahkoyarlar' âyetin­de, onların bu sözü yemin diye adlandırılmıştır» demiştir.

Ulema, a'mânın liân edebildiğinde müttefik iseler de, dilsizin Hânında ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik ile İmam Şafii, «Eğer kendisinden, ne demek istediği anlaşılıyorsa liânı caizdir» demişlerdir. İmam Ebû Hanife ise, «Dilsiz -şahidlik edebilen kimselerden olmadığı için- liân edemez» demiştir.

Ulema, liân edebilmek için akü ile buluğun da şart olduğunda müttefik­tirler. [10]


[9] lbn Mâcc, Talâk, 10/27, no: 2071; Dârakutnî, 3/163, no: 240; Beyhâkî, 7/396.

[10] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/131-132.