sumeyye
Mon 24 January 2011, 01:16 pm GMT +0200
Letâifin Yerleri;
Bu kelimelerin kullanıldığı yerleri araştırdığımız zaman;
i. Aklın, insanın duyular vasıtasıyla algılayamadıklarını idrak etmesini sağlayan şeyin adı;
ii. Kalbin, insanın sevmesini, buğz etmesini, seçimde bulunmasını, azmetmesini sağlayan şeyin adı,
iii. Nefsin de, insanın yemek, içmek ve cinsel konularla ilgili haz ve lezzetleri arzulamasını sağlayan şeyin adı olarak kullanıldığını görürüz. [1005]
2. Aklî Delili: İşlevler, Ancak Bu Üç Temel Letâifle Tamamlanır:
Yerinde de sabit olduğu üzere, insanın bedeninde üç esaslı organ vardır ki, kuvveler ve insan olmanın gereği işlevler (efâtl) ancak bunlarla tamam olur. İdrâk kuvvelerinin mahalli dimağdır. Bunlar; tahayyül ve tevehhüm gücü, muhayyel ve mütevehhim olan şeyîer üzerinde tasarruf gücü, herhangi bir şekilde mücerred şeylerden söz etmek gücü gibi şeylerdir. Öfke, cüret, cimrilik, rıza, gazap ve benzeri hallerin mahalli kalptir. Bedenin ihtiyaç duyduğu şeyleri isteme yeri ciğer (kebid)'dir. Bu organlardan birine bir âfet arız olması halinde, bazı kuvvelerin işlevlerim icra edememesi, bu kuvvelerin, sözü edilen esas organlara has olduğunu gösterir.
Sonra bu üçünden her birinin fiili, ancak diğer ikisinin yardımı ile tamam olabilir. Küfür ya da güzel sözde olan çirkinlik ya da güzellik, idrak edilmemiş olsaydı, fayda ve zarar tevehhümü olmasaydı, o zaman ne öfke ne de sevgi ortaya çıkardı. Eğer kalbin metaneti olmasaydı, o zaman tasavvur olunan şey tasdik edilen şey olmazdı. Yiyecek, içecek ve cinsel ilişki lezzeti bilinmeseydi, onlarda menfaat olduğu tevehhümü olmasaydı, o takdirde insanın tabiatı onlara karşı meyletmezdi. Eğer kalbin, hükmünü bedenin derinliklerinde infaz etmesi olmasaydı, o zaman insan lezzet aldıkları şeylerin arkasından koşuşturmazdı. Eğer duyu organları aklın hizmetinde olmasaydı, o zaman hiçbir şey idrak edemezdik. Çünkü kesbî bilgiler, bedîhî olan bilgilerin uzantısıdır. Bedîhî olanlar ise, duyularla algılanan verilerin (mahsûsât) dalıdır. Eğer, kalbin ve dimağın sağlıklı olmasını gerektiren organlar hasta olsaydı, o zaman onlar sağlıklı olmaz ve hiçbir işlevde bulunamazlardı.
Bu üç letâif her ne kadar birbirini tamamlıyorsa da, Öbür taraftan her biri, ele geçirilmesi zor olan bir kalenin fethi gibi büyük bir işi yapmaya azmetmiş bir hükümdar mesabesindedir. Nasıl ki böyle bir hükümdar kardeşlerinden ordular, zırhlar, toplar... isteyerek yardım alır, bununla birlikte kalenin fethi işini kendisi idare
eder, sorumlu odur, karar mercii kendisidir. Öbürleri ise onun hiz-metindedirler ve onun emri doğrultusunda hareket ederler. Olaylar, hükümdarda mevcut bulunan cesaret, korkaklık, cömertlik, cimrilik, adalet, zulüm gibi sıfatlardan kendisinde galip olan doğrultusunda gelişir. Keza sonuç, hükümdarların, onların görüşlerinin ve karakterlerinin farklı olmasına göre de her ne kadar ordular, araç ve gereçler birbirine benzer ise de farklılık arzeder.
Aynen bu Örnekte olduğu gibi, bu üç temel letâifden her biri, hükümdar gibi beden ülkesinde farklı şekilde kendi hükmünü icra eder.[1006]
Kuvvelerin İşlevleri Birbirine Yakındır:
Kısaca söylemek gerekirse, bu üç esaslı organdan doğan işlevler, kendi aralarında birbirlerine yakın olurlar; ya ifrat ve tefrite mail ya da bu iki aşın uç arasında mutedil halde bulunurlar. Biz, bu üç esaslı organı, birbirine yakın işlevleriyle, devamlı olarak o işlevleri gerektiren mizaclanyla birlikte ele aldığımızda, onların; üzerinde durulmakta olan üç letâif olduklarını; bizzat kuvvelerin kendileri olmadıklarını, kuvvelerin bu letâif ile kâim olduklarını görürüz. [1007]
Kalbin Sıfatları:
Kalbin sıfat ve fiilleri şunlardır: Öfke, cüret, sevgi, korkaklık, rıza, gazap, eski dostluğa vefa, sevgi ve buğz hakkında renge girme, makam tutkusu, cömertlik, cimrilik, umut ve korku. [1008]
Aklın Sıfatları:
Aklın sıfat ve fiilleri şunlardır: Yakın (kesin bilgi), şek, teveh-hüm, her hadis (sonradan olan) için bir sebep arama, faydaların elde edilmesi, zararların uzaklaştırılması için çareler üzerinde düşünme. [1009]
Nefsin Sıfatları:
Nefsin sıfatlarının en son noktası, nefis yiyecek ve içeceklere karşı açgözlülük, kadınlarla aşk yapma arzusu ve benzeri şeylerdir. [1010]
[1005] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/272-273.
[1006] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/273-274.
[1007] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/274.
[1008] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/274.
[1009] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/274.
[1010] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/274.