saniyenur
Mon 11 June 2012, 06:30 am GMT +0200
21- Latife
Peygamberlik vazifesiyle birlikte Muhammed çok şen, neşeli ve latif bir insandı. Ciddi ve zor bir işle görevli olmasına rağmen, alışılmış dinî liderlerin aksine, arkadaşlığı ne sıkıcı, ne kasvetli, ne de monotondu. Bilâkis, tatlı, sevinçli ve neşe doluydu. Sık sık ashabıyla şakalaşır ve gülerdi. Abdullah b. Haris, Rasulullah'dan daha hoş ve mütebessim kimse görmediğini söylemiştir. Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Muhammed şakalaşmak derecesine varan samimi sözlerle onların içine karışırdı. Yalnız Rasulullah'ın şakalarında da yanlış söz bulunmazdı. Latifeleri de doğru şeyler üzerine olurdu. Sahabe'den bazıları sormuştu: "Ey ALLAH'ın Rasulü! Bize şaka yapar mısın?" Rasulullah: "Doğru sözden başkasını söylemem." (Tirmizî) Enes'in rivayetine göre, bir defasında, birisi Rasulullah'dan bir binek hayvan istemişti. Rasulullah da, ona bir dişi-deve yavrusu vereceğini söyledi. Adamın dişi-deve yavrusunu ne yapacağjnı söylemesi üzerine Rasulullah şöyle demiştir: "Dişi-deveden doğmayan bir deve var mıdır?" Yine Enes'in rivayetine göre, bir gün Rasulullah ona, "Ey iki kulaklı" (çok yumuşak-başlı anlamında) diye seslenmiştir. (Tirmizî ve Ebû Davud). Aynı sahabenin rivayetine göre, Rasulullah onlarla sık sık şakalaşır ve gülerdi. Bir gün, Rasulullah, "Küçük kuşu"nun ölümünde çok üzülen Enes'in küçük kardeşine sormuştur: "Ebu Ümeyr, nu-heyr'e (küçük serçene) ne oldu?" Enes'in anlattığına göre, yaşlı bir kadın Rasulullah'a gelmiş ve Cennet'e gidebilmesi için ona dua etmesini rica etmiştir. Rasulullah'ın "Hiçbir yaşlı kadın Cennet'e girmeyecektir!" demesi üzerine, kadın üzülerek ağlamaya başlamıştır. Bunun üzerine, Rasulullah, ashabından kadına Cennet'e gireceğini, fakat genç bir kız olarak gireceğini söylemelerini istemiştir. Avf b. Malik'in anlattığına göre, Tebük seferinde küçük bir çadırda oturmakta olan Rasulullah'a selâm vererek gelmişti: "Rasulullah, (Girin) diyerek cevap ver-di. Ben de, 'Her tarafım mı, ya Rasulullah?' diye sordum. O da, 'lamamın1 cevabını verdi ve içeri girdim!*
Bir gün, Hz. Ali yerde toprak içinde kalmış bir vaziyette uyuyordu. Muhammed, tesadüfen oradan geçerken Hz. Ali'ye şöyle seslendi: "Uyan Ebu Turab (toprak babası) "Bu olaydan sonra, bu hitap onun lakabı olmuştur. İbni Ömer'e, Peygamber ve ashabının gülüp, latife yapıp yapmadıkları sorulduğunda, onların kalplerinde dağdan daha ağır bir iman taşıdıkları halde bunları yaptıklarını söylemiştir. Cabir b. Semure'nin anlattığına göre, Rasulullah, kendisini müs-lüman olduğu andan itibaren daima iyi karşılamıştı, hatta onun tebessüm etmediğini görmediğini söylemiştir.
Enes'in anlattığına göre, Zahir b. Harun adlı bir zat çölden hediyelerle birlikte Rasulullah'a gelirdi. Rasulullah da ayrılacağı vakit Zâhir'in ihtiyaçlarını tedarik ederdi. Rasulullah, onun bir bedevi, kendisinin de şehir adamı (medenî) olduğunu söylerdi. Sert yapılı bir adam olmasına rağmen, onu severdi. Bir gün, Rasulullah, ürünlerini sattığı sırada Zâhir'e yaklaşmış ve arkadan ona sarılmıştır. Kim olduğunu göremiyordu. Bu yüzden Zahir, "Bırak gideyim! Kim bu?" dedi. Fakat arkasına döndüğünde Rasulullah'ı görünce, sırtını, Rasulullah'ın göğsüne yasladı. Rasulullah: "Kim bir köle satın alacak?" dedi. Zahir; "Ey ALLAH'ın Rasulü! ALLAH için, işe yaramaz mallar bulursun!" deyince, Rasulullah şöyle demiştir; "Ama ALLAH indinde, sen değersiz bir mal değilsin!'