- Lâtif nidayı bulabilmek

Adsense kodları


Lâtif nidayı bulabilmek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sun 24 October 2010, 08:33 pm GMT +0200
ABDULLAH AYMAZ
      
Lâtif nidayı bulabilmek...
   
14 Ekim 2010 Perşembe günü Roma'da Tevere Diyalog Derneği'nde bir diyalog sohbetine katıldım.

Türkiye'de ilk defa Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile başlayan diyalogların yurtiçinden yurtdışına yayılışının bir müşâhidi olarak aklıma gelen bildiğim şeyleri anlatmaya çalıştım. Muhataplarım çok çeşitliydi... İtalyan, Bosnalı, Arnavut, Sırp, Yunanistanlı, İsrail vatandaşı, Arap, Hıristiyan, Endonezyalı, Afrikalı rahip ve tabii Türk... Bir nevi tarihçeyi, orijinal bulduğum olaylarla örnekler vererek anlatmaya çalıştım.

Konuşmam bittikten sonra sorular faslına geçildi... Bu rengarenk dinleyicilerden çok farklı sorular geldi. Çeşitli anlayış ve kültüre sahip toplumlarla görüşmelerin neticesinde bakış açılarımızın nasıl değiştiğini merak edenler var. Gerçekten insanları ve ne düşündüklerini çok yakından tanımadığımız takdirde çok yanlış kanaatlerimiz olabiliyor. Bir empati yapıp kendinizi onların yerine koyabilmek için onları çok iyi tanımanız gerekiyor. Yoksa karanlığa taş atmalar oluyor ve bunlar çok defa da isabetsiz yakıştırmalardan ileri gitmiyor.

Bir gün sonra 15 Ekim Cuma akşamı da Vatikan Büyükelçimiz Sayın Prof. Dr. Kenan Gürsoy Bey'in davetlisi olarak sema yapmak üzere Konya'dan bir sema grubu da geldi. Onlardan semazen Abdülkadir Dikici Bey'le, Osman Acar Bey de Tevere Diyalog Merkezi'ne geldiler. Osman Bey hem bendir çaldı hem de ilahiler okudu. Sonra da dinleyiciler kendilerine sema ile ilgili sorular sordular. Güzel cevaplar verdiler. Gerçekten dünyalığı ifade eden üzerlerindeki siyah giysileri çıkaran semazenlerin her biri, semaya başlarken bir beyaz gonca gülün açılışı gibi yavaş yavaş açılıyor. Kollarını göğsünden açıp sağını yukarıya solunu da aşağıya doğru çeviriyor. Semadan gelen İlahî lütuf ve mazhariyetleri bütün insanlıkla paylaşmayı sembolleştiren o haliyle bir atom gibi hem kendi etrafında hem de çevrede dönmeye başlıyor. Aslında kainatta her şey aşk-ı İlâhî ile mest ve sermest olarak semaa kalkmış derviş gibi dönüyor... Onun için "Şehirlerin Anası" diye Kur'an'ın bahsettiği Mekke'nin içindeki insanlığın ve kainatın kalbi, kıblesi ve merkezi olan Kâbe etrafında da Müslümanlar aynı şekilde tavaf edip dönüyorlar... Yani en küçük zerreden en büyük yıldız ve seyyareye kadar her şeyle fıtrî bir uyum ve âhenk içinde...

Bir soruya cevap olarak; "Evet, göklere doğru kanatlanıp uçmak da var... Hatta bazı semazenlerin aşk-ı İlâhî ile yerçekiminden kurtulup havada sema ettiğine de şahit olunmuştur." denildi... Ben de bir sene önce bizzat Avustralyalı Prof. Dr. Charlou'nun ağzından şunları duymuştum: "Bir sema grubu ile tanışmıştım. Dervişlerin şeyhine 'Ben de sema yapmak istiyorum ama, yaşlıyım hem de şekerim var' deyince, bana dedi ki: 'Sen de kendini Kâbe'de tavaf eden Müslümanlar gibi hayal et ve gözlerini yumarak böyle düşün.' Öyle yaptım, birden yerden yükseldiğimi hissettim. Çok enteresan bir tecrübe yaşadım. Sema yapmanın manevî bir boyutu var."

Sema yaparken ney vs. ile semaya eklenen musikinin manası da soruldu. Bu soruya "Mevlânâ Hazretleri musikî için, elest bezminde 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' diye sorulduğunda, insanlar bu hoş, bu güzel nidâya âşık oldular. Daha sonra bu dünya âleminde ise o lâtif ve güzel sesi yakalamak için müzik yoluna başvurdular' diye bir izah getirmiştir." diyerek cevap verildi...

Bu semâ sorularının bazılarını Boşnak bir doktora öğrencisi, bazılarını da Sırp bir doktora öğrencisi sordu... Hepimiz de bütün bunları zevkle dinledik... a.aymaz@zaman.com.tr