sumeyye
Tue 18 January 2011, 04:47 pm GMT +0200
Lânetli Yerlerde Durmamak:
Bunun bir benzeri de, yere batmaların olduğu, ya da azap ve lanetin yağdığı yerlerde durmanın iyi olmadığını, kendilerine gazap edilmiş kimselerin tavırlarının (hey'ât) mekruhluğunu belirten rivayetlerdir. Bu tür şeylere bulaşmak, pisliklere bulaşmaktan daha az kötü değildir. Bunlarla uğraşmak, onlara yapışmak, şeytan mizacının gerektirmiş olduğu davranışları yapmak ve onlara yapışmaktan daha az etkili değildir. [481]
Habis Ruhlu Hayvanların Yenilmemesi:
Bundan sonra insan için matlup olan ahlâka zıt karakter üzere yaratılmış olan hayvanların yenilmesi gelir. Bunlar sanki bir zaruret varmış gibi o karakterlerini ortaya koyarlar, (hamâkatte vs.) darb-ı mesel olurlar. Fıtratı bozulmamış insanlar, bunları iğrenç bulur ve onları yemekten uzak durur. Karınları çok geniş olan ve bu tür şeylere aldırış etmeyen kimseler ancak onları yiyebilir. Bu sözü edilen hususiyetlerin tam olarak bulunduğu, açık bir şekilde ortaya çıktığı, Arap Acem herkes tarafından Öyle kabul edildiği hayvanlar şu türlerden oluşur:
i. Yırtıcı hayvanlar. Bunlar tırmalayıcı, yaralayıcı, saldırıcı özellikte olup katı kalpli olurlar. O yüzden Rasûlullah (s.a.), kurt hakkında, "Onu herhangi bir kimse yiyor mu?[482] buyurmuştur.
ii. Muzır hayvanlar. Bunlar yaratılıştan insanlara eza verici, kapıp kaçıcı, baskın yapmak için fırsat kollayıcı özellik arzederler; şeytan ilhamlarına son derece açıktırlar. Bunlar karga, çaylak, kertiş[483] (keler, sâm abraş), sinek, yılan, akrep gibi yaratıklardır.
iii. Hor ve aşağılık mizacda bulunan, deliklerde saklanan hayvanlar. Fare ve haşerât gibi.
iv. Necaset ve leş yiyen, onlarla içli dışlı olan ve bu yüzden bedeni pislik dolan, pis kokan hayvanlar.
v. Eşek. Bu hayvan, hamakat ve aşağılık için darb-ı meselolarak kullanılır. Araplardan fitrat-ı selime sahibi kimseler daha Önce de onu haram sayarlar ve onu şeytanlara benzetirlerdi. Rasû-lullah'ın (s.a.) şu hadisi de bu manadadır:
"Eşek anırtısı işittiğiniz zaman, hemen şeytandan Allah'ı sığının; çünkü o bir şeytan görmüştür.[484]
Hem doktorlar, bu hayvanların yenmesinin insan mizacına ters düştüğü, dolayısıyla tıp açısından zararh olduğu konusunda müttefiktirler. [485]
Allah'tan Başkası Adına Kesilen Hayvanların Yenilmemesi:
Bazı durumlar vardır ki müphemdir ve sınırlarının belirlenmesine, müşkilin giderilmesine ihtiyaç duymaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
i. Müşrikler, tâğûtlar (putlar) adına hayvan boğazlarlar ve bu sayede onlara yaklaşmak isterlerdi. Bu bir tür şirktir. İlâhî hikmet, böylesine şirk koşma manası içeren bir davranışın yasaklanmasını gerektirmiştir. Sonra yasağı pekiştirmek ve fiilin işlenmesini firenleyici olmak için, bu amaçla boğazlanmış hayvanın yenmesini de haram kılmıştır.
Hem boğazlama ameliyesinin çirkinliği, sadaka bahsinde de zikrettiğimiz gibi boğazlanan hayvana da sirayet etmektedir.
Tâğûtlar adına boğazlama kavramı müphemdir. Bu, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen, putlara adanan, Allah'tan başkasınının adına boğazlamanın haramlığına inanmayan -yani müslüman ve ehl-i kitap olmayan kimselerin kestiği hayvanlar olarak belirlenmiştir. Bu durum, boğazlama anında Allah'ın adının anılmasının vacip kılınmasını gerekli kılmıştır. Çünkü haram olan ile helâl arasını ilk bakışta ayırabilmek, ancak bu şekilde gerçekleşebilecektir.
Hikmet-i ilâhî, aynen bizler gibi hayat taşıyan bu hayvanları, bizim için helâl kılmış ve onları istifademize sunmuş, emrimize âmâde kılmıştır. Bu durum, onların canlarının çıkarılması anında 8 1 böyle bir nimetten gaflet içinde bulunmamamızı gerektirmiştir. Bu ise, nimetin sahibi Allah'ın adının onlar üzerine anılması ile olacaktır. Şu âyetin manası budur:
"Biz her ümmete (kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık.[486]
[481] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/571.
[482] bkz. Tirmizî, At'ime, 4.
[483] Arapçasi "vezağ" olan bu hayvanın Türkçe adı, kertenkele değildir; bizde (Kayseri) buna "kertiş" derler. Bu hayvanın kuyruğu kısa ve küt, kertik kertik, rengi gridir. Genellikle taşlık kayalık yerlerde yaşarlar. Taşın başına çıkar ve üfler gibi yaparlar. Halk arasında şöyle bir inanç vardır. Hz. ibrahim (s.a.), ateşe atıldığı zaman kertiş, ateşe üflemiş -ki bu, hadis olarak birazdan gelecektir-, kertenkele ise ağızında su getirmiştir. O yüzden kertişi bir vurmada öldüren cennete gider. Kertenkele ise sevilir; öldürütmez.(Ç)
[484] Buhârî, Bed'ü'1-halk, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 106; Tirmİzî, De'avât, 56.
[485] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/571-572.
[486] Hacc 22/34.
Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/572-573.
[487] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/573.