hafiza aise
Mon 9 May 2011, 02:25 pm GMT +0200
Küsme de Yok Dargınlık da
Beri tarafta bu süreç, Mekke müşrikleri tarafından da takip ediliyor ve müşrikler vahyin kesintiye uğramasından dolayı içten içe bir sevinç duyuyorlardı. Onlara göre Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), adım attığı bu yolda toplumdan tecrit edilip yalnız kaldığı gibi sema ile de bağlan kesilmişti ve O her yönüyle bir gurbet C!) yaşıyordu. Hatta, Mekkelilerden bir kadın Efendimiz'in yolu üstüne çıkmış:
- Ya Muhammed! Görüyorum ki şeytanın Seni terk etmiş, diyordu. Bununla o, kendince Allah Resülü'yle alayettiğini sanıyordu. Ancak bu, Efendiler Efendisi'ni üzdüğü gibi semanın kapılannı da harekete getirecek bir davranıştı. Neyse ki, zor durumda kalınan her zaman imdada koşan bir Cibril vardı. Yine gelmiş, şu ayetleri getiriyordu:
- Güneş'in yükselip de en parlak halini aldığı kuşluk vaktine ve sükünetle erdiği dem geceye yemin olsun ki, ey Resülüm! Rabbin Seni ne terk etti ne de sana darıldı! Elbette Senin için, gelecek her yeni gün, bir öncekinden, her zaman işin
Alak (Bazı rivayetlerde Alak suresinden sonra Nun suresinin indiği anlatılmaktadır), Müzzemmil, Müddessir (Bazı rivayetler, Müddessir suresinin Kalem'den sonra inzal olduğu yönündedir), Tebbet, Tekvir, A 1a, Leyl, Fecr, Duha, İrışirah, Asr, Adiyat (Bazı rivayetlerde Asr ile Adiyat suresinin inişi yer değiştirilerek anlatılmaktadır), Kevser, Tekasür, Maün, Kafirün. Fil, Felak, Nas, İhlas, Necm, Abese, Kadr, Şems, Bürüc, Tın, Kureyş, Karia, Kıyame, Hümeze, Mürselat (Bazı rivayetlerde Mürselat suresi Kıyame suresinden sonra inmiş görünmektedir), Kaf, Beled, Tank, Kamer (Bazı rivayetlerde Kamer, Kaf suresinden sonra inmiş olduğu belirtilmektedir.), Sad, A'raf, Cinn, Ya-Sin, Fürkan, Melaike/Fatır, Meryem, Ta-Ha, Vakıa, Şuara, Ta-Sin/Neml, Kasas, Beni İsrail/Saf, Yunus, Hud, Yusuf, Hıcr, En'am, Saffat, Lokman, Sebe', Zümer, Mii'min, Secde, Ha-Mirn-Ayn-Sin-Kaf/Şüra, Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkiif, Ziiriyat, Gaşiye, Kehf, Nahl, Nuh, İbrahim, Enbiya, Miı'minun, Secde, Tur, Mülk, Hakka, Seele/Mearic, Amme, Naziat, İnfitar, İnşikak, Rum, Ankebüt ve Mutaffifln. Bunlann dışında kalan diğer sureler ise Medine'de nazil olacaktır. Uzun surelerin arasında bazı ayetlerin de Mekke'de iken indiği bir gerçektir. Bkz. Muhammed İbn Muhammed, İtkan, 1/38, 39; Kurtubi, el-Cami', 20/117, 118; Ziihri, Tenzilü'l-Kur'an, 1/23-29
sonu başından daha hayırlıdır. Elbette Rabbin, Sana ileride öyle şeyler ihsan edecek ki, neticede Sen, hem O'ndan hem de vereceklerinden razı olacaksınl'-"
Ne güzel iltifatlardı bunlar! Rahmet-i Rahman, Habib-i Zişan'ın elinden tutuyor ve adeta basamak basamak O'nu geleceğe taşıyordu. Öyleyse, durup beklemenin ne anlamı olabilirdi ki?
Her gelecek günün, bir önceki güne göre daha hayırlı olacağı bildirildiğine göre, öyleyse bugün yapılması gereken, hiç durmadan hayrı tavsiye edip Rahmani güzellikleri Allah'ın diğer kullanyla da paylaşmak, çirkin ve kötü olandan da onlan uzaklaştırma gayreti içinde bulunmaktı. Zaten, çok geçmeden ilahı mesaj da:
- Sizin aranızda öyle bir grup olsun ki onlar, her daim insanlan hayra davet etsinler ve ma'rüf olanı emredip münker olandan da insanlan uzaklaştırsınlar.v'? diyerek aynı şeyleri söyleyecekti. Zira, bundan böyle yeniden şekillenecek olan ümmet, orta yolun temsilcisi olacak ve Allah'a imanda derinlikle, hayır konusundaki hayırhahlığıyla ve şer karşısında da takındığı tavırla doğruluğun şian olacaktı. 150
Aynı zamanda bu, toplumu kaynaştınp birbirine kenetleyen en önemli dinamikti. Zira, sosyalolmanın bir sonucuydu bu. Yanlışlıkların görmezden gelindiği, güzelliklerin de paylaşılmadığı toplumlarda iç çöküntü kendini hissettirir ve bu toplumlar asla hayatiyetlerini uzun soluklu devam ettiremezlerdi. Kur'an'ın, bir ibret vesilesi olarak nazarlara arz ettiği İsrailoğullan, bu vazifeyi hakkıyla yapamadıklan için, aralannda iftiraklar zuhür etmiş ve paramparça olmuşlardı.v' Demek ki, müşahede edilen şerre karşı umursamazlık tavn,
148 Bkz. DuM, 93/1-6
149 Bkz . .Al-i İmran, 104 150 Bkz . .Al-i İmran, 3/110 151 Bkz. Maide, 5/78, 79
musibetlere davetiye anlamına geliyor ve bu durumda, yaşın yanında kuru da yanıyordu. Öyleyse, topyekun kurtuluş, hayırda cansiparane bir yarışa; kullarını Allah'a, Allah'ı da kullarına sevdinneye bağlıydı.
Ümmet-i Muhammed, sonu temsil edecekti ve bu temsil, öncekilerden de ders alınarak iyi yerine getirilmeliydi. Zira, güneş guruba kaymış ve insanlık adına zaman, gurüb öncesi bir yerde duruyordu. Onun için, 'ikindi vakti'ne yemin edilecek, muhtemel kaymalann yaşanmaması için imanın ne kadar gerekli olduğu anlatılarak bu yolun yolcularına sabır ve hak çizgide sebat tavsiye edilecekti.