hafiza aise
Thu 6 September 2012, 12:21 pm GMT +0200
KURT BOĞAN ŞEYH
Akşemseddin’in bir maneviyat büyüğü, bir gönül sultanı olduğunda kimsenin şüphesi yoktur. Ancak asıl bilinmeyen tarafı, babasının da kendisi gibi bir maneviyat büyüğü, gönül sultanı olmasıdır.
Benim sizlere arz etmek istediğim husus da budur.
Yani Akşemseddin’in babası Şeyh Hamza’nın hem şeyh, hem de keramet sahibi bir veli oluşu.
Bilindiği üzere Akşemseddin Şam’da dünyaya gelir. Sene 1390 (H.792)
Ancak henüz yedi yaşlarında iken babası Şeyh Hamza Şam’dan hicret ederek gelir, Amasya’nın Kavak Beldesi’ne yerleşir.
Zaten Kur’an’ı ezberlemiş, hıfzını tamamlamış bulunan Akşemseddin, burada Arapça okumaya yöneldiği sıralarda babası Şeyh Hamza vefat eder. Küçük yaşta öksüz kalan öğrenci Akşemseddin, diğer maneviyat büyüklerinde olduğu gibi hayatın çilesini çekmeye, babanın vefatından sonra başlar...
Biz babasının vefatındaki olaya gelelim isterseniz.
Anlatılanlara göre; Şeyh Hamza’nın hastalığı uzun sürmez, kısa bir rahatsızlık devresinden sonra vefat eder, normal bir alakayla mezarına gömülür.
Ne var ki o günlerde mezarlığa dadanmış olan bir sırtlan, geceleri gelip taze mezarları açar, içindeki cesedi çıkarıp parçalayarak gözlerden kaybolup gider.
Bundan dolayı Şeyh Hamza’yı defnedenler sabahı endişe içinde beklerler. Nitekim sabahın erken saatlerinde ilk işleri mezarlığa gidip durumu incelemek olur. Hayret edecekleri olayı da işte bu sırada görürler. Bakarlar ki gece âdeti üzere gelmiş olan bir sırtlan, Şeyh Hamza’nın da mezarını açmış, tam cesede ulaşıp da keskin dişleriyle cesedi parçalayacağı sırada, şeyhin eli sırtlanı boynundan yakalamış, öylesine bir sıkmış ki tepinmeye başlayan sırtlan nihayet cesetten vazgeçmiş; ama kendi cesedini de oraya bırakmaktan kurtulamamış.
Durumu görenler, şeyhin sırtlanı boğazından yakalayıp hem kendini, hem de mezarlığı sırtlanın şerrinden kurtardığını hayretle ve sevinçle müşahede etmişler.
Ancak mesele bununla da kalmamış. Çünkü şeyhin sırtlanın boğazına sarılmış olan eli dışarıda dimdik duruyor, mezarın içine döndürmek mümkün olmuyormuş.
Ne yapacaklarını bilemez halde beklerken, bir gönül ehli ihtiyar belirir ortalıkta. Der ki:
– Siz şeyhin dilinden anlamıyorsunuz. Bu haliyle diyor ki, elim sırtlana temas etmesiyle kirlenmiş oldu. Onu kirli halde yanıma çekemem. Yıkayın da ondan sonra alayım yanıma.
Gerçekten de eli bir güzel yıkarlar, sonra öylece bırakırlar. Ertesi sabah geldiklerinde görürler ki Şeyh Hamza elini diğer eli gibi yanına uzatmış yatmakta.
Bundan dolayı Şeyh Hamza’yı bazı kitaplar, ‘kurt boğan şeyh’, diye tarif ederler.
İşte, İstanbul’un fethinde büyük ölçüde etkisi bulunan Akşemseddin Hazretleri böyle bir babanın evladıdır.
Ahmet Şahin