- Kurbanı anlamaya çalışırken

Adsense kodları


Kurbanı anlamaya çalışırken

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 27 October 2010, 01:48 pm GMT +0200
Kurbanı anlamaya çalışırken...

Bediüzzaman, Haşir Risalesi isimli eserinin mukaddime bölümünde bütün sap-maların ilk adresi olarak Cenab-ı Hakk’ı doğru tanımamayı gösterir. Başka bir eserinde de herkesin Allah’a ister istemez inandığını, ancak sapmaya uğrayan-ların onun esma ve sıfatlarında hataya düştüklerini belirtir. Her iki noktaya eğil-diğimizde de fark ettiğimiz ilk nüans; bir hakikate inanma ve fakat o hakikatin tamamını ihata edememekten isyana sürüklenme eğilimidir. Yani insanı isyana götüren şey Allah’ın varlığını bütünüyle inkâr değil, onu yanlış tanımaktan veya-hut anlamaktan kaynaklanan isyan meylidir. Çoğu ateist bu nedenle ateist ol-muştur.

Bunu hem Hz. Musa (a.s.) zamanından, hem de günümüzden iki örnekle belir-ginleştireceğim. Öncelikle Hz. Musa devrinde yaşanan olaya bakalım.

Anlatılır ki; bir gün İsrailoğulları Hz. Musa’ya gelerek ona Allah’ın nasıl hiç uyu-madan yaşayabildiğini sormuşlar. Ve kendilerince bunun mümkün olamayaca-ğını, mutlaka onun da yorulacağını savunmuşlar. Hatta bugünkü Tevrat’a dahil edilen “Allah altı günde kâinatı yarattı, yedinci gün dinledi” cümlesi belki o za-manın sapmasının ileri götürülmüş bir şeklidir. Yahudiler bu nedenle kendilerin-ce Allah’ın dinlendiğini kabul ettikleri cumartesi günü hiçbir işe el sürmezler, din-lenirler veyahut ibadet ederler. Cumartesi onların dinî tatil günleridir. Her ney-se... Kavminin bu itirazı üzerine Hz. Musa onlara Allah’ı anlatır, anlatır, anlatır; fakat karşısındakiler bir türlü anlayamazlar. O sırada Hz. Musa’ya ilham edilir: “Onlardan şerbet ikram etmelerini iste...”

Hz. Musa ilhamı dinler. Şerbet ilham edilmesini ister. Bir süre sonra elinde şer-betle bir genç çıkagelir. Tam onlara şerbetleri servis edecekken uyku hali arız olur. Anlık, birkaç saniyelik bir şey. Tepsi elinden düşer ve soruyu soranların üs-tü başı şerbet içinde kalır. Genci kollarından tutarak ne olduğunu sorarlar. Genç de bir baygınlık hali geldiğini ondan dikkatini kaybettiğini söyler. Olanları gören ve gencin sözlerini dinleyen Hz. Musa (a.s.) karşı konulmaz cevabını yapıştırır: “İşte Allah bir an böyle uyusa, kâinat bu bardaklar gibi dağılır, kırılır, mahvolur. Hiçe gider... O her an bir tasarruftadır. Siz, O’nun tasarrufu sayesinde nefes alı-yorsunuz.”

Gördüğünüz gibi bizim bugün İslam inancında Kayyumiyet olarak ifade ettiğimiz hakikati o zamanlar Hz. Musa, kavmine böyle anlatmıştır. Kayyumiyet yani Al-lah’ın her an varlığın devamını sağlaması, idare etmesi. Hatta öyle ki, bugünün fiziğinde madde bile en sonunda bir yerlerden bir yerlere giden enerji dalgaları olarak görülüyor. Atom bölündü, atom altı parçacıklar da öyle... Maddenin olma-yacağı bir yere gidiliyor. En sonunda nereye varılacak? Bence nihayeti enerji dalgaları gibi görülüyor. Bazı kitaplarda buna benzer teoriler okumuştum. Peki bu enerji dalgaları nereden üretiliyor? “Hay’dan gelip Hu’ya gidiyor” olmasınlar sakın? Neyse, bu böyle kalsın.

Günümüzdeki örnekse Cenab-ı Hakk’ın hikmet yönünü anlamayanlarla ilgili. Gerçi çok da günümüzden sayılmaz. Yıllar oldu bu şarkıyı dinleyeli. Şarkının en meşhur cümlesini söyleyince söyleyeniyle birlikte aklınıza gelecektir büyük ihti-mal, ama ben yine de ismini vereceğim. Sertap Erener’in “Tanrı unutmuş olsa da...” şarkısı... Bu şarkı boyunca ekrana savaş ve acı görüntüleri yansıtılıyor ve şu ima ediliyordu klipte: “Allah bu insanların halini unuttu, aldırmıyor. İnsanlar olarak biz sahip çıkalım.” Şahsını tanımam Sertap Hanım’ın, ama şarkıyı bu ya-zıda kullanmaya meylim var. Çünkü bu şarkıyı ortaya çıkaran düşünce tarzı da benzer bir hata yapıyor. Allah’ı sadece Rahman olarak görüyor. Evet, Allah mut-laka Rahman’dır. Çok merhametlidir. Ama dikkat edin lütfen, sadece “Rahman” değildir. Aynı zamanda “Hakîm”dir de... Hikmetle iş yapar. Ve aynı zamanda Kahhardır. Islah olmayan kullarına ceza verir.

İşte Allah’ı sadece merhametten ibaret görmeye çalışanlar, böyle tecellileri an-layamıyorlar. Hâlbuki Bediüzzaman’ın ifadesiyle her dairede ayrı ayrı nam ve nişanları olan bir Sultan-ı Sermedî’dir O. Her dairede bir isim önplana çıkıyor, diğerleri tebei kalıyor. Bir çiçekte gözünüze çarpan Cemal ismini, bir fırtınanın ortasındayken göremezsiniz. Ancak uzaydan izliyor olsaydınız o manzarayı, yi-ne Cemal isminin bir manası ruhunuzda gezinirdi. Yine bir bebeğin beşikte sal-lanırken nazarınıza çarpan yönü, bir deprem sırasında bütün insanlık sallanır-ken nazarınıza çarpan yön ile denk olmayabilir. Bu birisini inkârı, diğerini kabulü de gerektirmez. Burada önemli olan diğer esmayı da tanıyarak Allah’ı bütün yönleriyle ve önemlisi Hakîm ismiyle de tanıyabilmektir.

Bütün bunları neden yazdım, onu söyleyivereyim artık. Kurban bayramı gelirken yine böyle bir kafa karışıklığının oluştuğu kanaatindeyim. Kur’an-ı Kerim’de yüz on dört surenin başında “Rahman ve Rahim” olarak kendisini tanıtan bir Allah’ın neden böyle kanlı bir işe emir verdiğini anlayamıyor bazıları. Anlayamayanları hoş görüyoruz, izah edeceğiz; fakat sözde hayvan sevgisi adına kasten ilişenle-re şöyle bir cevabımız var: A’raf Suresi’nde Semud kavmine karşı Salih pey-gamber diliyle “İşte, Allah’ın yoktan yarattığı şu deve size bir delildir. Onu kendi hâlinde bırakın ki Allah’ın mülkü olan yeryüzünde otlasın. Sakın ona kötü bir ni-yetle dokunmayın; yoksa acı bir azâba çarpılırsınız” diyen de aynı Allah’tır; kur-ban kesilmesini emreden de... Ve biliyoruz, Semud kavmi bu emri dinlememiş deveyi katletmiştir. Bunun üzerine de çok şiddetli bir azaba çarptırılmışlardır. Kimse yarattıklarına Allah’tan daha merhametli olamaz. Yine Bediüzzaman’ın ifadesiyle şefkatini Allah’ın merhametinden ileriye götürmeye çalışanlar hem acı çeker, hem hata ederler.

Ben bir sapma da burada görüyorum. Allah’ı sadece merhametten ibaret gören-ler, diğer esmasının tecellisini inkâr yoluna sapıyorlar. Hâşâ, Allah nihayetsiz kemaldedir. Bütün esma ve sıfatları tam bir uyum ve denge içindedir. Semud kavmine deveyi kesmeyi yasaklayan, Hz. Musa’nın kavmine ise fail-i meçhul ci-nayetin ortaya çıkması hususunda bir inek kesmelerini emreden aynı Allah’tır. Allah’ı sadece bir veçhiyle tanıyarak dar nazarlılık yapmamalı... Hem Yirminci Söz’ü okuyuverin bir. Orada ne hikmetler anlatılıyor. Mutlaka sizi teskin edecek-tir. En azından bilmediğiniz şeyler olabileceğine sizi ikna edecektir. Zira beni et-ti. Ben pek çoğunuzdan daha ziyade hayvanlara merhametli olduğumu tahmin ediyorum. Ve benim kalbim sizinkinden daha çok sancıyordu, bundan eminim.

Ahmet AY