hafiza aise
Thu 5 January 2012, 12:05 pm GMT +0200
Kurban, bayram ve hacca dair
Aralık 2007 27.SAYI
Bize emredilen bütün ibadetler yüce Allah’ı zikir içindir. Allah’ı zikir, kalp, dil, beden ve halle olur. Bunun için her ibadette niyet, ihlas, edep ve kalp uyanıklığı istenir. Namaz, oruç, hac, kurban, ilim öğrenmek, hayır hizmetlerine koşmak gibi, dinimizin emrettiği bütün ibadet ve işler, Allah’ı yüceltmek, kalbi uyandırmak, Hakk’a ve halka karşı edepli olmak, kulluk yapmak, ilahi dostluğu tatmak ve iman ahdine vefa göstermek içindir. Hepsinin hedefi güzel kulluk yapıp rızaya ulaşmaktır. Ancak ibadetlerimizde niyet kadar o ibadetin gereklerini de öğrenmemiz gerekir. Böylece kulluğumuzu daha güzel yerine getirebiliriz. Önümüzdeki günlerde önce hac ardından da kurban ibadetini yerine getireceğiz. Bu nedenle hac ve kurbanla ilgili merak edilen sorulara değineceğiz.
Kocanın kestiği kurban aile için yeter mi?
Hanefî mezhebine göre kurban kesmek vaciptir. Bunun için akıllı ve buluğa ermiş bir Müslümanın Kurban Bayramı günlerinde dinen zengin sayılacak bir ticaret malına veya paraya sahip olması gerekir. Bu zenginliğin en düşük ölçüsü 85 gr altın veya bunun değerinde ticaret malına sahip olmaktır. Bu malın üzerinden, zekatta olduğu gibi, bir sene geçme şartı yoktur. Bu şartlara sahip erkek ve kadına kurban kesmesi vaciptir. Gücü yetenin kurban kesmemesi harama yakın mekruhtur. Diğer mezheplere göre kurban kesmek sünnettir. Aile içinden birinin, özellikle evin reisinin kurban kesmesi bütün aile için yeterlidir. Güç yeter ve istenirse diğer aile fertleri için de kurban kesilebilir.
Takılardan kurban gerekir mi?
Şafi mezhebinde bir kadının süs için taktığı bilezikler nisap miktarını geçse bile kurban kesmesi gerekmez. Takı, elbise gibi kadının normal süs eşyasıdır. Eğer bir kadının miras, hediye, kira, ticaret gibi başka şeylerden geliri olup da bu gelir nisaba ulaşırsa, o zaman zekat verir, kurban keser. Kolunda 85 gr altını olup başka bir geliri olmayan, kurban kestiği zaman da elindeki altını nisap miktarının altına düşecek olan Hanefî mezhebindeki bir kadın, bu fetva ile amel edebilir. Kadının takısı dışında başka bir geliri yoksa kurban için kendisini zorlamaz. Kocasının imkanı varsa, onun kestiği kurban aile için yeterlidir.
Ortak bağışla kurban kesilebilir mi?
Kurban, koyun ve sığır cinsiyle deveden kesilir. Koyun bir kişi adına, diğerleri ise birden yedi kişiye kadar kesilebilir. Üç-beş kişi aralarında para toplayıp bir koyunu kesseler, bu kurban değil sadaka olur. Herkes kendi parası nispetinde fakire et bağışlamış olur. Bir koyun ancak bir kişi adına kurban olur. Kurban kesecek parası olmayan kimse, niyetlendiği parayı sadaka olarak bağış yapabilir. Vefat etmiş kimseler adına kurban kesilip sevabı hediye edilebilir.
Hacda niyet ve helal mal
Etrafında bir sürü aç ve paraya muhtaç fakir varken, zengin bir Müslümanın her sene nafile hacca ve sık sık umreye gitmesi doğru mudur? Sıkça sorulan bu sorunun cevabı şöyle: Buna dinimizde bir engel yoktur. Asıl olan adamın niyeti, parasını helal yoldan kazanması ve malına ait farzları yapmış olmasıdır. Yani, kimsenin onda bir alacağı, talep edeceği hak olmamalıdır. Ancak bazı alimlere göre öyle işler vardır ki nafile hacdan daha faziletlidir. Şu örnekte olduğu gibi…
İmam Gazali (k.s) İhya’da şöyle bir olay nakleder: Adamın biri hacca niyetlendi. Yapacağı nafile hacdı. Hazırlığını yaptı. Vedalaşmak üzere velilerden Bişr-i Hafi’nin yanına gitti. Ona “Bu sene hacca niyetlendim, bir emir ve tavsiyeniz var mı?” diye sordu. Bişr-i Hafi “Ne kadar harçlığın var?” diye sordu. Adam iki bin dirhem gümüş parasının olduğunu söyledi. Bişr-i Hafi adamı tanıyor, durumunu biliyordu. Ona “Hacca kalbini dünyadan çektiğinden mi, Kabe’ye olan aşkından mı, yoksa Allah rızası için mi gidiyorsun?” diye sordu. Adam “Allah rızası için gidiyorum!” dedi. Bunun üzerine Bişr-i Hafi “Sana evinde dururken, peşin olarak Allah rızasını kazandıracak bir şey söylemsem yapar mısın?” diye sordu. Adam “Evet yaparım” dedi.
Bişr-i Hafi “O halde sen gel, o iki bin dirhemi borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyecek bulamayan bir yoksula, nüfusu kalabalık olup geçimde zorlanan bir aileye, yetime bakan birine ve bunlar gibi on kişiye dağıt. İstersen hepsini içlerinden birine de verebilirsin. Darda kalmış bir Müslümanı sevindirmek, nafile olarak yapılan yüz hacdan daha sevaptır. Kalk, dediğim gibi yap. Eğer böyle yapmayacaksan bana kalbindeki asıl niyetini söyle” dedi.
Adam “Doğrusu ben hac yapmayı arzuluyorum” dedi. O zaman Bişr-i Hafi hazretleri gülümsedi ve adama şöyle dedi: “Bir mal, şüpheli şerlerden kazanıldığı zaman, nefis onu kendi keyfine göre harcatmak ister; salih bir amel yapsa bile onun halk tarafından bilinmesini arzular. Mal karışık olunca niyet de karışır. Halbuki Allah Teala ancak ihlas sahibi muttaki kulların amelini kabul eder.” Arifler der ki: Bir gönül yapmak, Kâbe’yi yeniden inşa etmekten daha faziletlidir.
Gerçek müminlerdeki bayram anlayışı
Hz. Ömer’in (r.a) oğlu, bir bayram arifesinde babasının yanına gelir. Üzerindeki elbiseler eskidir. Yeni elbise için de ne vakti ne de nakdi vardır. Hz. Ömer oğluna baktığında hüzünlenir ve ağlar. Oğlu “Baba niçin hüzünlendin?” diye sorar. Hz. Ömer onun eski elbise içinde bayrama çıkmasına hüzünlendiğini söyleyince, oğlu şu güzel cevabı verir: “Babacığım, ben Allah’a şirk koşmadım, baba ve anneme isyan edip onları üzmedim, kimsenin malını çalmadım, hakkını üzerime geçirmedim, üzerimde bir kul hakkı yok. Elbisem eski fakat temizdir, namaz kılmaya mani değildir. Bundan sonra ben niye üzüleyim ki!” Hz. Ömer oğlunun bu güzel sözlerini duyunca sevinir. “Doğru söyledin oğlum” der ve başından öper. Böyle bir evlat verdiği için Allah’a hamd eder.
Hz. Ali (r.a) Irak’ta bir grup insanın güzel elbiselerle süslendiklerini görür ve yanındakilere “Bunlar niye bu şekilde giyinmişler?” diye sorar. “Bugün onların bayramıdır” denilince Hz. Ali “Allah’a karşı isyan edilmeyen her gün bizim bayramımızdır” der.
Dilaver SELVİ