sumeyye
Sat 16 January 2010, 09:43 pm GMT +0200
Kurbağa Belâsı:
Bir müddet sonra, Yüce Allah; Mûsâ Aleyhisselâma, Nîl´in dar yeri üzerinde durup Asasının ucunu, Nîl´in içine batırmasını, Nîl´in yakınına, uzağına, aşağısı na, yukarısına, onunla işaret etmesini Vahy ve emretti.
Mûsâ Aleyhisselâm, böyle yapınca, her taraftan bütün kurbağalar, birbirlerine bildirdiler.
Yakında olan, uzakta bulunana, seslendi.
Vakvaklayarak gecenin karanlığında sudan çıkıp acele şehrin kapısına doğru gittiler.
Kıbtîlerin evlerine girdiler. Çuvallarının, kapkacaklarının, binalarının içine doldular.
Kıbtîlerin, elbisesini veya kabını veya yiyeceğini veya içeceğini açıp ta, içinde kurbağalar bulmayan bir kimse yoktu!
Onların yemek tencerelerini, kurbağalar dolduruyor, yaktıkları, ocaklarını, kur bağalar, söndürüyor, yemeklerini, bozuyor, yenilmez hale getiriyordu!
Sokaklar, kurbağa ölüleriyle doldu! Kokudan, geçilmez oldu! Kıbtîler, tekrar Mûsâ Aleyhisselâma gidip ağlayarak derd yandılar,
"Dua edip bu belâyı, üzerimizden kaldır. Bu defa, tevbe edeceğiz ve tevbe-mizden dönmeyeceğiz!" dediler.
Kurbağa belâsı kalkınca da, yine, sözlerinde durmadılar, eski hallerine döndüler. [229]
[229] Sâlebî-Arais s. 193-194.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/41-42.