- Kur'anın kıraatı mucizeyi gösteriyor

Adsense kodları


Kur'anın kıraatı mucizeyi gösteriyor

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
selsebil
Fri 18 September 2009, 11:03 am GMT +0200


Kıraat denince aklımıza "okumak" geliyor; ama okunacak eser Kur'an olunca iş o kadar da basit değil. Ve "kıraat ilmi" denilen şey de salt okumaktan çok öte, üst düzey bir ihtisas gerektiriyor

Kur'an'ın ilk nâzil olduğu andan itibaren müşrikler, münafıklar ve son asırlarda da oryantalistler başta olmak üzere birçok menfi cereyan Kur'an'ın mucizevi yönünü hedeflerine aldılar.

Konu hakkında bilgisi olmayan insanların kafasını karıştırmak adına yüzlerce 'eser' kaleme aldılar. İşte 'Kıraat İlmi'nin billurlaşması ve disiplin haline gelmesi de bu 'fitneler' vesilesiyle gerçekleşti. Kur'an'da geçen bazı kelimelerin yine Rabb'imiz tarafından çeşitli Arap lehçelerine göre farklı şekillerde okunma izni birileri için, "Bakın hani bir harfi bile değişmemiştir diyordunuz!" garip tepkilerine yol açtı. Cahil insanların kafasını kolayca karıştıran bu 'hin fikir'li insanların fitnelerini kıraat ilmi ve onun mümtaz imamları söndürdü.

Hz. Ömer (ra) ile Ashab-ı Kirâm'dan Hişâm b. Hakim (ra) arasındaki bir olay bu konuda oldukça öğretici: Hz. Ömer anlatıyor: Resûlullah'ın (sas) sağlığında, (namaz esnasında) Hişâm b. Hakîm'in Furkân Sûresi'ni okuduğunu işittim. Duydum ki, Hişâm bu sûreyi, Resûlullah'ın bana okutmadığı birtakım harflerle okuyor. Az kaldı üzerine atılacaktım. Fakat selam verinceye kadar güçlükle sabrettim. Selam verir vermez hemen ridâsını göğsünün üzerine toplayıp, "Bu sûreyi sana -bu şekilde- kim okuttu?" diye sordum. Hişâm, "Resûlullah okuttu." dedi. "Yalan söylüyorsun! Çünkü Resûlullah bu sûreyi bana senin okuduğundan başka (bir şekilde) okuttu." dedim ve onun yakasından tutarak Resûlullah'a (sas) götürdüm. "Ya Resûlallah! Şunun Furkân Sûresi'ni bana okuttuğunuzdan başka bir harfle okuduğunu işittim." dedim. Resûlullah bana, "Hişâm'ın yakasını bırak!" buyurdu. Ona da, "Ya Hişâm oku!" diye emretti. O da işittiğim veçhile okudu. Bunun üzerine Resûlullah (sas), "Böylece indirildi." buyurdu. Bundan sonra bana da, "Ya Ömer oku!" dedi. Ben de Resûlullah'ın (sas) bana vaktiyle okuttuğu gibi okudum. Bana da, "Böylece de indirildi." dedi. Ve ilaveten, "Bu Kur'ân yedi harf üzerine indirildi. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse onu okuyunuz." buyurdu.

Pendik Haseki Eğitim Merkezi kıraat hocalarından Talip Akbal, İmâm-ı Cezerî'nin bu yedi harfin 7 vecih olduğunu ilmen ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Kıraat ilmine ilgi duyanlar için kıraat ilmi internet sitesi doyurucu bilgi ve makaleler içeriyor.

Talip Akbal: Ana ilim dalı Kur'an'dır


"Sahâbe-i kiram, Kur'ân-ı Kerîm'i Resûlullah'tan (sas) farklı şekillerde alıyorlardı. Onlardan bazıları bir harf, bazıları iki harf, bazıları da daha fazla alıyordu. Böylece bu farklılıklar, tabiîn ve sonrakilerde aynı şekilde devam etmiştir. Bu farklılıkların sebebi; Kur'ân-ı Kerîm'in kendisiyle nazil olduğu Ahruf-i Seb'a'dır ki, hepsi ALLAH katındandır. Yoksa ne peygamberden ne de kurrâ imamlardan veya başkasından kaynaklanmamıştır. Müslümanlardan pek çok kimseler kendilerini Kur'ân-ı Kerîm'in lafızlarını, okunuş şekillerini, vücûh ve edasını zapt ve ta'lîm etmeye vakfedip, bu yolda ümmetin kendilerine tâbi olduğu insanlar olmuşlardır ki seb'a ve aşere imamları bunlar cümlesinden sayılıyor."

Üç geçerli kıraat vardır:

1. Hafs rivayetiyle gelen Asım kıraatı: Ülkemizde ve diğer İslam ülkelerinin çoğunda okunuyor ve ona göre mushaflar basılıyor.

2. Verş rivayetiyle gelen Nafi kıraatı: Mısır hariç, Kuzey Afrika ülkelerinden Fas, Tunus ve Cezayir gibi ülkelerde okunuyor.

3. Ebu Amr kıratı: En az okunan ve sadece Sudan havalisinde yaygın olan kıraattır. Bu üç kıraatın yanında gerek yedi ve gerekse on kıraat, sadece bir ilim olarak okunuyor ve okutuluyor.

Türkiye'de kıraat ilminin gelişimi

Türkiye'ye kıraat ilmi ilk olarak büyük âlim İmam El-Cezeri vasıtasıyla 1395 yılında geldi. Bursa bu anlamda önemli bir merkez oldu. Kanuni zamanında ise Ahmed el Mısri bu ilmi ülkemizde kökleştirdi. Osmanlı'da Darülhuffazlar ve Darülkurra'ların kıraat ilminin yerleşmesinde büyük hizmeti oldu. Cumhuriyet döneminde de cefakâr alimlerimizin gayretleriyle bu ilimde bir kesinti yaşanmadı.

Son devir kıraat alimleri:


1. İsmail Bayri (Bacağı kesik İsmail Efendi)
2. Mehmet Rüştü Aşıkkutlu
3. Abdurrahman Gürses
4. Rahmi Şenses
5. Mehmet Öğütçü (Gönenli Mehmed E.)
6. Mahmut Sarıcaoğlu
7. Ahmet Arslanlar