sumeyye
Thu 16 June 2011, 01:14 pm GMT +0200
KUR'ANIN FAZİLETLERİ BAHSİ
1185- Ebû HÜreyre'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiştir:
«Muhakkak her peygambere emsali olmayan bir mucize verilmiştir, ve o mucize üzerine insanlar o peygambere iman etmiştir. Bana verilen (mucize) de, Allah'ın bana vahy ettiği bir vahiydir (Kurbandır). Umarım ki kıyamet gününde en çok bağlıları bulunacak peygamber ben olurum.»
Mütercim:
Bütün peygamberlere ve resullere, bulundukları zamana göre insanların akıllarını hayrete düşürecek, ve peygambere imanı gerekli kılacak şekilde mucizeler verilmiştir. Hazreti Musa'nın asası ve Hazreti İsa'nın ölüleri diriltmesi gibi... Diğer peygamberlere verilen bu gibi değişik mucizeler bugün için ortada yoktur. Onların hepsi peygamberlerin kendi devirlerine ait olarak kalmıştır. Fakat son peygambere verilen mucize, Allah tarafından vahy edilerek indirilen Kur'an olmakla kıyamete kadar devam edip kalacaktır. Bunun için peygamberimizin kıyamet gününde bağlıları (kendisine iman etmiş olanlar), diğer peygamberlerin ümmetinden daha çok olacaktır. Çünkü kıyamete kadar gelecek olan insanlar, insan gücü üstünde olan Ku'ran-ı kerimin fesahat ve belagatını, ihtiva ettiği hikmet ve hükümleri, zaman geçmesiyle de manevî değerinin aynen üstün kaldığını görerek aciz kalacaklar ve iman edeceklerdir. Nitekim bu durum halen devam etmektedir. Müslümanların sayısı çoğalıp yayılmaktadır. Allah, müminlerin sayısını artırsın!
Hadîs alimleri bu hadisi şerifi bir kaç şekilde yorumlamışlardır:
1) Her peygambere, bulunduğu asırda en çok kıymet ve rağbet gören şeyin üstünde bir mucize verilmiştir. Sihrin ilerlediği bir devirde Hazreti Musa'ya asa verilerek sihirbazların bütün sihirleri yok edilmiştir. Tıbbın ilerlediği bir zamanda Hazreti îsa'ya ölüleri diriltmek mucizesi verilmiştir: Hicaz'da fesahat ve belagata-, edebî sanata kıymet verildiği ve şiir yarışmaları yapıldığı bir devirde de, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bütün şair ve edibleri susturacak Kur'an-ı kerim AUah'dan bir mucize olarak verilmiştir.
2) Diğer peygamberlerin mucizeleri kendi hayatları devresine bağlı kalmıştır. Kur'an-ı Kerimin mucizesi ise, kıyamete kadar devam edecektir.
1186- Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatında, bir gün as-habdan Hişam bin Hakim adında biri namaz kılıyordu. Aşikâre olarak Kur'an okurken işittim ki, hazreti peygamberin bana öğrettiği okuyuş şeklinden başka bir şive ile okuyor. Nerde ise adamı hemen tutup namazdan çevirecek oldum. Sabırsızlıkla namazını tamamlamasını bekledim. Selâm verir vermez, kaçmasın diye hemen eteğinden yapışıp sımsıkı onu yakaladım ve: bu sûreyi bu şekilde okumayı sana kim öğretti, dedim. Hişam dedi ki, o şekilde okumayı bana Peygamber Sallalîahu Aleyhi ve Sellem öğretti. Sen yalan söylüyorsun; Hazreti Peygamber o sureyi bana, senin okuduğundan başka türlü öğretti, dedim. Sonra onu elbisesinden yakaladığım gibi, çekerek Hazreti Peygambere götürdüm ve:
— Ya Resûlallah! Bu Hişam, Furkan sûresini, sizin bana öğrettiğinizden başka bir şive ile okuyor, dedim. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:
«Sen onu (Hişam'ı) bırak.» Sonra Hazreti Peygamber Hişam'a hitab ederek: «Oku, ey Hişam! «buyurdu. Hişam da, evelce ondan işittiğim şekilde okudu. Onun bu okuyuşuna Hazreti Peygamber:
İşte bu şekilde indirildi.» buyurdu; Hişam'ın okuyuşunu tam buldu. Sonra Hazreti Peygamber bana hitab ederek:
«Oku, ey Ömer!» buyurdu. Ben de daha önce Hazreti Peygamberin bana öğrettiği şekilde o sûreyi okudum Benim okuyuşuma da:-
«İşte öyle indirilmiştir.» buyurdu; benim okuyuşumu da doğruladı. Sonra şöyle buyurdu:
«Gerçekten bu Kur'an yedi harf (şive) üzerine-inzal edildi. Siz, bunlardan kendinize kolay geleni okuyun.»
Mütercim:
Bu hadîs-i şerifin geniş açıklaması Husumet Bahsinde geçmiştir.
1187- Hazreti Fatıma (Radıyallahu Anha) der ki:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana gizli olarak şöyle buyurmuştur:
«Cibril (Aleyhisselâm) her sene bana (bir defa) Kur'am arz-ederdi, (baştan sona kadar okurdu). Bu yıl ise, onu bana iki defa arz edip okudu. Onun bu işinden ecelimin geldiğini sanıyorum.»
Mütercim:
Her ramazan ayında Hazreti Cibril gelip Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in baştan sona kadar Kur'an'ı hatmedişini dinler ve ondan sonra da Hazreti Peygamber Cibril Aleyhisselâm'in ayni şekilde hatmini dinlerdi. Bu mana, metinde geçen karşılıklı okuyuş ifadesinden anlaşılmaktadır. Ben ona, o da bana okurdu manasını taşıdığından bu ikili okuyuş olduğu meydana çıkıyor. Bu da, Kur'an-î Kerimin baştan sona kelime ve harflerinin tamamen değişiklikten korunmuş olduğunun tesbitidir.
1188- Ebû Saîd El-Hudrî (Radiyallahu Anh) der ki: Komşum ve anadan kardeşim olan Katade'nin geceleri kısa olan «thlâs» sûresini çok tekraralayarak okuduğunu işittim. Onun bu işini azımsayarak kardeşimin halini Peygamber Sallallahu Aleyhi vo Sellem'e arzettim. Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, (o azıınsa-dığın) İhlâs sûresi, Kur'anın üçte birine muâdildir.»
(Sevab ve mükâfat yönünden yahut mana ve meziyetleri bakımından muâdil olur, denmektedir. Asıl itibariyle Kur'an üç ana mev-zuyu ihtiva eder. Bunlar, Dinî hükümler, Kıssalar ve haberler, tev-hid konularıdır. İşte İhlâs sûresi bu üçüncü kısım, olan tevhide ait olduğundan Kur'anın üçte birini teşkil etmektedir. Bir de denilebilir ki, îhlâs sûresini okumanın fazileti — sahih bîr iman ve ihlâs taşıyarak — Kur'anın üçte birini okumanın fazileti kadardır.
1189- Ebû Saîd El-Hudrî (Radıyallahu Anh) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabına sordu-. «Herhangi biriniz bir gecede Kuranın üçte birini okumaktan aciz kalır mı? (neden üçte* birini okumuyorsunuz?) «Bu teklif ashabı kirama ağır gelerek dediler ki: Ya Resûlallah* Kur'anın üçte birini her gece okumaya hangimizin gücü. yetebilir ki! Bunun üzerine Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«Kul Hüveİlahu Ehad = ihlas sûresi, Kuranın üçte biridir, (her gece onu okuyablirsiniz).»
1190- Üseyd bin Hudayr. (Radiyallahu Anh.) dan rivayet edilmiştir:
Üseyd bir gece atını bir yere bağlamış ve oğlu küçük Yahya da hayvana yakın bir yerde yatıp uyumuştu. Kendisi de Bakare sûresini sesli olarak okumaya başlayınca, bir ara at ürkerek öteye beriye sıçrar oldu. Üseyd okuyuşunu kesti. Hayvan da durdu. Tekrar sesle okumaya başlayınca, at yine ürküp tepindi. Üseyd yine okuyuşunu kesti. Hayvan da sakinleşti. Üçüncü defa aynen okuyunca hayvanın ükmesi üzerine, çocuğa bir zarar vermesin diye. Üseyd kalkdı ve oğlu Yahya'ı bir kenara çekti. O esnada gözü göğe. ilişince, beyaz bir bulut içinde parlak kandiller halinde çok sayıda nurlar gördü. Bunlai göğe doğru yükselerek kayboldular. Üseyd buna hayret ederek şaşa kaldı. Sabah olunca, gördüğü manzarayı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleme anlattığında Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«Oku, ey Hudayr oğlu (Üseyd)!, Oku, ey Hudayr oğlu!» CKeşki durmayıp okumaya devam edeydin). Üseyd dedi ki:
— Ya Resûlallah! Çocuğum Yahya, hayvana yakın bir yerde yatıyordu. Hayvan ona bir zarar vermesin diye okuyuşumu kestim ve çocuğu yerinden kaldırdım. O esnada göğe doğru baktığım zaman bulut benzeri bir şey içinde kandiller gibi bir çok ışık ve nurlar gördüm. Bunlar göğe doğru yükselip gözümden kayboldular.
Hazreti Peygamber Üseyd'e sordu: «O şeyin ne olduğunu bilirmi-sin?». Üseyd: — Hayır, ya Resûlallah; bilmiyorum. Dedi. Hazreti Peygamber buyurdu:
«Onlar meleklerdi. Senin sesin (kur'an okuyuşun) için yaklaşmışlardı. Eğer sen okuyuşuna devam stmiş olsaydın, onlar insanların gözlerinden kaçmaksızın sabahlayacak ve insanlar onlara bakacaklardı.»
Mütercim:
Üseyd bin Hudayr (Radıyallahu Anh), ses ve eda bakımından Kur'anı kerimi en güzel okuyanlardan biri idi. Ebû Musa Eİ-Eş'arî hakkında varid olan, «Davud (Aleyhisselâmî ailesine verilen hoş ses ve hasletlerden sana verilmiştir.» hadîs-i şerif, Üseyd hakkında da varid olmuştur. Üseyd Hazretlerinin bu özelliğinden dolayı melekler onun ses ve okuyuşuna ve ihîâsma aşık olarak onun tatlı okuyuşunu dinlemek için gelmişlerdi.
1191- Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh)'dan rivayet edilmiştir;
«Hased (gıbta) ancak iki şeyde olur: 1) Bir adam ki, Allah ona Kur'an öğretmiş o da gece ve gündüz esasında Kur'an'ı okur ve komşusu da onu işitip: Keski falana (komşuma) verilen şey bana da ve-rileydi de, onun yaptığını yapaydım der. 2) Bir adam ki, Allah ona mal vermiştir de o malı hak yolunda harcıyor. Bunu bilen biri çıkıp diyor ki: Keski falan kimseye verilen mal bana da verileydi de onun yaptığı gibi yapaydım.»
tîşte bu iki şeye hased ve gıbta caizdir.)
1192- Hazreti Osman'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:
«Sizin hayırlınız, Kur'anı öğrenen ve onu başkasına öğretendir.»
1193- Osman bin Affan (Radıyallahu Anh) rivayet eder:
«Sizin en faziletliniz, Kur'anı öğrenen ve onu başkasına öğretendir.»
Mütercim:
Aranızda eiı faziletli olan kimse, Kur'anı iyi bir şekilde öğrenerek diğer insanlara aynen öğreteninizdir. Bu daha çok Kıraat ilmini öğrenerek o şekilde başkalarına öğretenler içindir. îmam Sevrî Hazretleri bu hadîs-i şerifi delil edinerek, Kur'an öğretimi ile meşgul olmayı cihada bile tercih etmiştir.
Bir de bu hadîs-i şeriften, Kûr'an öğretmekle meşgul olanların, tefsir, hadîs ve fıkıh öğretenlerden üstün olacağı hatıra gelebilir.
Bunun için sarihler demişlerdir ki, Kur'an öğreticileri umumiyet itibariyle alimlerden olacağı cihetle, Kur'an öğreticilerinin alimlerden daha faziletli olması gerekmez. Bu müjde, diğer faydalı bilgi öğretenleri de içine alır.
1194- îbni Ömer (Radıyallahu Anhüma)'dan rivayet edilmiştin
«Kur'anı ezberleyenin hali, devesi bağlı olanın haline benzer. Eğer deveyi gözetip bağlı bulundurursa ona sahib olur; eğer onu çö-zer de salıverirse, kaybolur gider.» (Kur'an da devamlı okunarak gözetilirse muhafaza edilmiş olur; aksi halde zihinden kaybolur, gider.)
1195- Abdullah (Radıyallahu Anh) rivayet eder:
«Bir kimsenin: şu ve şu ayeti unuttum demesi, ne fena sözdür. Gerçek şu, iki unutuldu, demelidir. Unutulmaması için müzakeresine devam ediniz; çünkü Kur'an'ın kişilerin göğüslerinden silinip gitmesi, bağlı iken çözülüverilen develerin dağılıp kaybolmasından daha çabuktur.»
1196- Ebû Musa (Radıyallahu Anh)'dan rivayet edilmiştir:
«Kur'am (devamlı okuyarak) gözetiniz, (onu unutmayınız). Nefsim kudet elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Kurtan'ın (göğüslerden) boşanması devenin bağından boşanmasından daha şiddetlidir.»
1197- Ebû Musa'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştin «Ey Ebû Musa! Sana, Davud (Aleyhisselâm) ailesine verilen güzel seslerden bir ses verilmiştir.»
1198- Abdullah bin Amr (Radıyallahu Anh) der kû
Babam bana şerefli bir aileden bir hanım nikahlamıştı. Evimizin idare ve ihtiyaçlarına da babam bakardı. Bir gün babam benim durumumu zevceme sordu. Zevcem beni görünüşte över bir ifade ila ve aslında kusuruma işaret ederek: Sizin oğlunuz ne iyi adamdır ki, ona varah beri yanıma uğramamış, gece gündüz ibadet ile vakit geçirmiştir, dedi. Benim bu halimi babam, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleme arzetti. Bunun üzerine Hazreti Peygamber babama:
«Oğlunu benimle karşılaştır.» buyurdu. Sonra Peygamber Sai-lallahu Aleyhi ve Sellem'e gittiğimde bana sordu:
«Sen nasıl oruç tutuyorsun?» Ben: Her gün tutuyorum, dedim. Yine sordu:
«Kuram nasıl hatmediyorsun?» Dedim ki: Her gece Kur'anı hatmediyorum. Hazreti Peygamber bana şöyle buyurdu:
«Her ayda üç gün oruç tut ve her ay Kur'an'ı bir «iefa hatim et.» Ben, bundan daha çoğunu yapabilirim, dedim. Hazreti Peygamber:
«Öyle ise her hafta üç gün oruç tut,» buyurdu. Ben dedim ki, bundan daha çoğunu yapabilirim. Bana buyurdular:
«Bir gün oruç tut, iki gün ye (ve böylece devam et).
Ben dedim ki, bundan dafta -çoğunu yapabilirim. Hazreti Peygamber : «Sen oruçların en faziletlisi olan Davud'un (Aleyhisselâm) orucunu tut. O da gün aşm oruç tutmaktır. Her yedi gecede bir defa da Kur'anı Hatim et,» buyurdu.
1199- Ebû Saîd (Radıyallahu Anh)den rivayet edilmiştir:
«Sizin içinizden bir kavim çıkacak. Onların namazı yanında siz kendi namazlarınızı, oruçları yanında oruçlarınızı, amelleri yanında amellerinizi küçümseyeceksiniz. (Görünüşte onların ibadetleri sizinkinden daha üstün olacak, gerçekte ise yok hükmünde bulunacaktır.) Kur'an okuyacaklar; fakat hançere] erinden aşağı geçmeyecektir. (Manevî hiç bir nasibleri olmayacaktır). Onların dinden çıkışı, okun av hayvanını delerek çıkışı gibidir. İnsan o okun demir ucuna bakar (kan izinden) bir şey görmez. Okun ağaç kısmına bakar, yine bir şey görmez. Sonra yelesine bakar, yine bir şey görmez. Nihayet ok atıcısı, okun gezinde şübheye düşer (de yine bir iz bulamaz işte o okuyucuların da okuyuşlarında manevî hiç bir esef ve iz bulunma yacaktır, okuyuşlarından asla faydalanamayacaklardır) >
1200- Ebû Mûsa (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilmiştir: «Kur'anı okuyup ta onunla amel eden mümin; yenmesi lezzetli, ve kokusu hoş olan turunca benzer. (Hem kendisi iyidir, hem de çevresine faydalıdır.) Kur'an okumayıp da onunla amel eden mümin, yenmesi lezzetli ve kokusu olmayan hurma gibidir. Kur'an okuyan münafıkın hali de, kokusu güzel; fakat tadı acı olan bitki gibidir. Kuran okumayan münafıkm hali İse, tadı acı yahut kötü olup koku-su da acı olan Ebû Cehü karpuzuna benzer.»
1201- Cündüb (Radıyallahu Anh) Hazretlerinden rivayet edilmiştir.
.Kalbleriniz Kuran üzerinde birleştikçe Kur'an okuyunuz. Aynlıga düştüğünü,mayı kesip daftıluuz (birbirinizle münakaşaya gırmeyımz)..[44]
[44] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:824-833