saniyenur
Thu 23 August 2012, 12:36 pm GMT +0200
KUR'ÂN'IN CEM'İ VE YAZILIŞI
Cem'-i Kur'ân, İslâmî ilimlerde bir kavramdır. Özel olarak, Kur'ân'ın Ashab arasında dağınık bir hâlde bulunan âyetlerini ve sûrelerini sahifelerde, sonra bu sahifeleri de bir Mushaf dahilinde toplamaktan ibarettir. Bu şükrana vesile olan hizmet de Ebû Bekr zamanında Zeyd b. Sabit tarafından îfâ edilmiştir {Umdetü'l-Kârî, c. 9, sh. 303).
Kur'ân'ın cem'inİn iki manası olup, her ikisi de naslarda zikredilmiştir. Allahu Teâlâ'mn Inna aleyna cemi'a ve Kur'âne sözünde geçen cem' kelimesi korumak anlamındadır. Cemia'l-Kur'âne denildiğinde yine bu anlamda olup, korunması kastedilmektedir. Kur'ân'ın cem'inin ikinci anlamı ise, âyet ve sureleri müteferrik olarak yahut sadece âyetleri tertip edilmiş ve her sure bir sahifede olacak şekilde ya da âyetleri tertiplenmiş ve sûrelerin tamamını içine alan ve sûreleri de tertip edilmiş sahifelere tamamının yazılması-dır.
Kur'ân'ın korunması ve kalbde ezberlenmesi anlamında olan cem'e gelince, Kur'ân Önce Rasûlullah'a gelirdi. O, hafızların pîri ve onu cemedenlerin ilkidir. Rasûlullah henüz hayatta iken sahabeden bir topluluk da Kur'ân'i ezberlemişti. Kurtubî'nin de belirttiğine göre, Bi'r-i Mâ'ûne olayında bu hafızlardan yetmiş kişi şehit edilmiş ve yine Rasûlullah'ın döneminde bir o kadarı daha öldürülmüştür (Ma/7, s. 122). Bu haber o dönemdeki hafızların sayısı hakkında bir fikir verebilir. Buharî'nin Sahih'inde rivayet ettiği rivayetlerin zahirini aldığımızda Rasûlullah'ın döneminde sayıları yediyi geçmemektedir. Bu yedi kişinin isimleri bile Sahih'inde bir rivayette ardarda zikredilmemiş, mükerrer isimleri bir tarafa bırakacak olursak üç rivayette toplanmışlardır. Onun için müsteşrik Blachere, "Nebevî hadisler Kur'ân için yedi hafız tanımaktadır." hükmünü vermektedir.
Blachere, âlimlerin bu rivayetleri yorumlamalarına, burada hasr sığasını uzak gördüklerine Ve onlarda anlatılanları makul ve makbul şekilde te'cil etmelerine değinmemektedir. Bu di işi şunlardır: Abdullah b. Mes'ud, Ebû Huzeyfe'nin kölesi Salim, Ubeyy b. Kâ'b, jvluâz b. Cebel, Ebû Zeyd, Zeyd b. Sabit ve cfcu'd-Derdâ (Blachere, înîreducûon au Coran, s. 28, not 26). Ancak Blachere başka bir (s, 20, not 20) -Buharî'nin üç rivayetinde de geçmeyen Said b. Ubeyd ismini de zikretmektedir.
jylâverdî, Kur'ân'ın tamamını ezberleyenlerin sayısıyla ilgili şunları belirtmektedir: Sahabe çeşitli bölgelere dağılmıştı. Şayet tamamını ezberleyenler dört kişi ise, bütün bölümlerini ezberleyen yüzlerce kişi vardı. Şeyh dedi ki: İmam Ebû Ubeyd el-Kasım b. Sellâm el-Kırââî kitabının başında sahabeden kurraları zikretmekte ve birçok kişinin ismini vermektedir {el-Burhan, I, sh. 242).
Suyûtî, el-İtkan'da, Ebû Ubeyd'e nisbet edilen el-Kırâât kitabında vârid olanlardan bir kısmını isimleriyle zikretmektedir. Buradan anlaşılan, Ebû Ubeyd'in "Muhacirler arasında dört halifeyi, Talha ile Sa'd, İbni Mes'ud, Huzayfe, Salim, Ebu Hureyre, Abdullah b. es-Sâib, Abâdîle (Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr, b. el-Ass, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. ez-Zübeyr) Aişe, Hafsa, Ümmü Seleme'yi, Ensar'dan da Ubâde b. es-Samid ve Ebû Halime künyesini taşıyan Muaz, Mecma' b. Câriye, Fudala b. Ubeyd, Mesleme b. Mah-led'i saymakta ve bunlardan bir kısmını Peygamber'den sonra Kur'ân'ın tamamını ezberlediklerini ifade etmektedir.
Bunlar, Muhacir ve Ensardan Kur'ân-ı Kerîm'i ezberleyen ve el-Kasım b. Selman'ın saydığı kimselerdir. Hz. Peygamber'in zevceleri ise Allah'ın Kitabını ezberleyen sahabe arasında olup Kur'ân'ı Peygamber'e özetmeleri onlara müyesser kılınmış ve böylece onlar Peygamber'e talebe, o da onlara hoca olmuştur. Ancak sahabeden, Rasûlullah'a arzetmeden Kur'ân'ı ezberleyenler sayılamayacak kadar çoktur. Özellikle, Hz. Peygamber'in vefatından sonra onu ezberleyenleri de sayacak olursak bu sayı daha da artacaktır. Hafız ez-Zehebî'nin Tabakâtu'l-Kurra isimli eserinin girişinde bu durum açıklık kazanmakta ve bu sayının, Kur'ân'ı Peygamber'e arzedip senetleri bize ulaşanlar olduğu belirtilmektedir. Fakat Kur'ân'ı ezberleyip senetleri bize ulaşmayanlar pek çoktur {el-Burhan, c.I, s. 212).
Rasûlullah'in zamanında Kur'ân'ı ezberleyenlerin sayısı ne kadar çok olursa olsun kalblerine hâkim olan Kur'ân'a düşkünlüklerinin gerisindedir. Öyle ki en çok önem verdikleri husus Kur'ân'ı okumak ve onu dinlemekti. İmam Buharî ile Müslim, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den şöyle dediğini rivayet ederler: Rasûlullah buyurdu ki: "Eş'arî yârânı (Kur'ân ehlidirler). Onların gece vakti evlerine dönüp girdikleri zaman okudukları Kur'ân seslerini pek iyi tanırım. Ordu içindeki konak yerlerini de gece vakti geçerken Kur'ân seslerinden anlarım. Velev ki, Eş'arî (kardeş)lerin indikleri bu konak yerlerini gündüz görmemiş isem de." (ez-Zerkanî, c. I, sh. 313).
Ayrıca gece gündüz kıldıkları farz ve nafile namazlarında gizli ve açık Kur'ân okumak için onu, kendi aralarında okuyup ezberliyorlardı.
Rasûlullah bu tedrisatta onlara yardımcı oluyor ve kendilerini teşvik ediyordu. Hatta Allah'ın Kitabını en iyi bilenlerini diğerlerine hoca seçiyordu. "Bir kişi hicret ettiğinde Peygamber o kişiyi bir sahabinin yanına gönderiyordu ki kendisine Kur'ânı öğretsin. Rasûlullah'ın mescidinde Kur'ân okuyanların sesi büyük bir gürültü halinde çıkıyordu. Nihayet Rasûlullah, biribirlerinif şaşırtmasınlar diye seslerini kısmalarını emretmiştir."
Sahabeden yedi kişi Kur'ân'ı okutmakla meşhur olmuştur. Bunlar Osman b. Affan, Ali b. Ebî Talib, Ubey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Mes'ud, Ebu'd-Derdâ, ve Ebû Musa el-Eş'arî'dir.
Sahabeden bir cemaat Ubey b. Ka'bın yanında Kur'ân'ı okumuştur. Ebû Hureyre, İbni Abbas, Abdullah b. es-Sâib bunlar arasındadır. İbni Abbas ayrıca Zeyd b. Sâbit'in yanında da okumuştur. Tabiînden bazı kimseler de onların yanında okumuşlardır.
İbnu'l-Cezerî "Kur'ân'ın naklinde sahife ve kitapların yazısına değil de kalb ve göğüslerin ezberine itimat edilmesi, Allah'ın bu ümmete bahşettiği en yüce hususiyet" olduğunu belirtmekte ve Müslim'in rivayet ettiği hadisi buna delil olarak getirmektedir. Bu hadiste Rasûlullah şöyle buyurmaktadır: Rabbim bana, "kalk Kureyşi inzar et!" buyurdu. Ben de: Ya Rab! O zaman başımı yarıp ezerler, dedim. Buyurdu ki: "Seni imtihan edeceğim. Ayrıca başkalarını da seninle imtihan edeceğim. Bir de sana öyle bir kitap indireceğim ki su onu yıkayamaz. Onu uyuyarak ve uyanık olduğun halde okursun..." Bu hadîsten anlaşılan, Kur'ân-ı Kerîm'in her durumda ezbere okunacağı ve onu hıfzeden kimsenin, suyla yıkandığı takdirde kaybolup silinen mürekkepli sahifelere bakma ihtiyacını duymayacağıdır.
Kur'ân'ın yazılması anlamında kullanılan cem'in, Asr-ı Saadette üç şekli vardır. Birincisi Hz. Peygamber'in devri, ikincisi Ebû Bekir (r.a.)'ın ve üçüncüsü de Osman b. Affan (r.a.)'m devridir.