sumeyye
Wed 20 January 2010, 09:50 pm GMT +0200
Kur´ân-I Kerimin Zülkarneyn Hakkındaki Açıklaması:
(Ey Resulüm!) Sana, Zülkarneyn´i, sorarlar.
De ki:
Size, onun (hâlinden)de, haber söyleyeyim:
Hakîkatan biz, onu, yer yüzünde büyük bir kudret sahibi kıldık ve ona, (muhtaç olduğu) her şeyden bir sebep (bir yol) verdik.
O da (batıya doğru) bir yol tuttu.
Nihayet, güneşin battığı yere ulaşınca, onu, kara bir balçıkta batar buldu.
Bunun yanında da, bir kavm buldu.
(Kendisine) dedik ki:
Zülkarneyn! (Onları) azaba uğratmanda da, haklarında güzellik (tarafını) tutmanda da, serbestsin!
Dedi ki:
Amma kim zulm ederse, biz, onu, azaba uğratacağız.
Sonra da, o, Rabbına döndürülür de, O da, kendisini, şiddetli bir azâb)a duçar eder.
Amma kim de, imân eder, güzel de, hareket eylerse, onun için, en iyi bir mükâ fat vardır.
Ona, emrimizden kolay (taraf)ını da, söyleyeceğiz. Sonra, o, başka bir yol tuttu.
Nihayet, üstüne güneşin (ilk önce) doğduğu yere ulaştığı zaman, onu, öyle bir kavmin üzerine doğuyor buldu ki, biz, onlar için, buna karşı (korunacak) hiç bir siper yapmamıştık. (Ne elbiseleri vardı, ne evleri)
İşte (Zülkarneyn´in işi), böyle idi.
Halbuki, onun yanında (neler vardı) ki, biz, hepsini, İlm(imiz)le kuşatmışız. Sonra (o), yine, bir yol tuttu.
Nihayet, iki dağ arasına ulaştığı zaman, onların önünde, hemen hiç söz anla maz bir kavim buldu.
Onlar:
Zülkarneyn! Hakîkat, Ye´cüc ve Me´cüc, bu yerde fesad çıkaran (kabile)lerdir.
Bizimle, onların arasına bir sed yapman üzerine, sana bir vergi verelim mi? dediler.
(Zülkarneyn):
Rabb´imin, beni, içinde bulundurduğu (nimet, sizin vereceğinizden) daha ha yırlıdır.
Haydin, siz, bana (bedenî kuvvetle yardım ediniz de, sizinle, onların arasına sağ lam bir mania yapayım.
Bana, demir kütleleri getiriniz! (O karşılıklı iki dağın) İki yanı, tam denkleştiği vakit: Lifleyiniz! dedi.
Nihayet, onu (demiri) bir ateş haline koyduğu zaman da: Getiriniz bana, üstüne, erimiş bakır dökeyim! dedi.
Artık, onu, aşmaya da, güc yetiremediler, onu, delmeye de, muktedir olamadılar.. Bu, Rabb´imden, bir merhamettir. Fakat, Rabb´imin va´di gelince, o, bunu, dümdüz yapar. Rabbımın va´di, bir hakdır! Dedi. [8] Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun![9]
[8] Kehf: 83-98.
[9] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/286-287.