sumeyye
Tue 25 January 2011, 12:59 pm GMT +0200
Kur'ân Tilâveti:
Kur'ân'm bu özelliği, Kur'ân tilâvetinin teşvik edilmesini, Kur'ân tilâvetinin, Kur'ân sûre ve âyetlerinin üstünlüğünün açıklanmasını gerektirmiştir. Bunun için Rasûlullah (s.a.), Kur'ân tilâvetinden elde edilecek faydayı, duyularla algılanabilen bir şekilde ifade etmek ve Örneklendirmek için Araplarca en değerli sayılan iri hörgüçlü deve[899] ile gebeliği belli olmuş semiz deve[900] benzetmesini yapmıştır. Kur'ân tilâvetinde bulunan kimseleri meleklere benzetmiştir, onun her harfi sebebiyle ecir olduğunu belirtmiştir. Kur'ân okuyup okumamasına göre insanları sınıflandırarak, Kur'ân okuyan mü'mini hem tadı hem de kokusu hoş olan turunca, Kur'ân okumayan mü'mini sadece tadı olan fakat kokusu olmayan hurmaya, Kur'ân okumayan münafığı tadı acı kokusu pis olan ebucehilkarpuzuna ve Kur'ân okuyan münafığı kokusu güzel tadı acı reyhana benzetmiştir. [901] Kur'ân sûrelerinin kıyamet gününde surete bürünüp, görüneceklerini, tutacaklarını, sahiplerini savunacaklarım beyan etmiştir. Bu, kişinin azap görmesini ve kurtulmasını gerektiren sebeplerin karşı karşıya gelmesi halinde olur ve Kur'ân tilâveti surete bürünerek temessül eder ve diğer sebeplere galebe çalarak kişinin kurtulmasını sağlar. [902]
Kur'ân Sûrelerinin Kendi Aralarında Üstünlük Farkı:
Sûrelerin de kendi aralarında birbirlerine üstünlükleri olduğunu açıklamıştır.
Bu üstünlüğün çeşitli sebepleri vardır:
i. ALLAH Teâlâ'nın (c.c.) sıfatları üzerinde tefekkürü ifade etmesi ve bu konuda en kapsamlı bir muhteva içermesi. Ayetu'l-kürsî, Haşr sûresinin sonu, İhlâs sûresi gibi. Bunlar, esmâ-yı hüsnâ arasında ism-i a'zam mesabesindedir.
ii. Kulların kendi ifadeleriyle gelmiş olan ve Rablerine nasıl
ibadet edeceklerinin öğretilmesini amaçlayan sûre ya da âyetler; Fatiha gibi. Bunların diğer sûrelere nisbeti, farzların şâir ibâdetlere olan nisbeti gibidir.
iii. En muhtevalı sûre olması; Zehrâveyn, yani Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri gibi.
Rasûlullah (s.a.), Yâsîn'in Kur'ân'ın kalbi olduğunu söylemiştir. Çünkü kalp, bir bütünün ortasında olma anlamına gelir. Bu sure yüz ve daha fazla âyetli olan sûrelerin altında, mufassal sûrelerin de üstünde orta uzunluktadır.[903] İçerisinde Antakyalı Habîbu'n-Neccâr'ın diliyle tevekkülü, işleri ALLAH'a havaleyi, tevhidi ifade eden âyetler vardır: "Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! [904] âyetleri gibi. Yine bu sûrede, sözü edilen tefekkür şekillerinin hepsi mevcuttur.
Tebâreke sûresinin, okunduğu zaman sahibine, günahları af-folununcaya kadar şefaat edeceğini söylemiştir. [905]
Rasûlullah'm (s.a.) bazı keşif hallerini gördüğü adamın kıssası da, Kur'ân'ın faziletini göstermektedir. Rasûlullah (s.a.), Kur'ân'ı muhafaza konusunda gerekli itinanın gösterilmesini, üzerinde müzakere edilmesini emretmiş[906]ve onun hafızadan silinip gitmesinin, bağlı develerin boşanıp kaçmasından daha şiddetli olduğunu açıklamıştır[907]Tertîl üzere ve kalplerin Kur'ân üzerine yatışkın olduğunda okunmasını ve okunurken kişinin kendisini ona vermesini, üzerinde yoğunlaşmasını, zinde halde iken okumasını emretmiş, böylece ondan daha iyi istifadenin sağlanmasını amaçlamıştır. Keza güzel sesle okunmasını, ağlanarak ya da en azından ağlanırmış gibi yapılarak hüzünle okunmasını istemiştir. Böylece Kur'ân okumadan maksadın ki tefekkür ve tedebbürde bulunmaktır azami derecede gerçekleşmesini amaçlamıştır. Onu unutmayı haram kılmıştır. Üç günden daha az süre içerisinde hat-medilmesini yasaklamıştır; çünkü böylesi kısa bir sürede hepsinin hızlıca okunması, üzerinde yeterince durulmaması sonucunu doğurur. Kolaylık olması için yedi harf, yani Arap lügatleri üzere oku-nabilmesine ruhsat verilmiştir; çünkü insanlar arasında ümmî olanı, yaşı ilerlemiş olanı, çocuk olanı vardır.
Rasûlullah'a (s.a.) Kur'ân dışında hadis/sünnet olmak üzere verilen benzeri şeylerden bazı örneklere gelince, bu meyanda şunları hatırlayabiliriz:
"Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldım, onu sizin aranızda da haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyin. Ey kullarım! Hepiniz sapıklıktasınız; ancak benim hidayete erdirdikterim müstesna...[908]
"İsrailoğullarından bir adam tam doksan dokuz adam öldürmüştü... [909]
"ALLAH'ın kulunun tevbe etmesine sevinmesi, sizden birinizin çöl ortasında kaybettiği devesini, uyandığı zaman başucunda bulduğu zamankinden daha fazladır." [910]
"Bir kul günah işledi ve 'ALLAHım, günahımı bağışla!' dedi... [911]
"ALLAH Teâlâ'nın yüz rahmeti vardır, onlardan sadece bir tanesini yeryüzüne indirmiş, doksan dokuzunu da kullarına merhamet etmek üzere kıyamet gününe bırakmıştır. [912]
"Kul müslüman olur ve İslâm'lık davasında samimi olursa.. [913]
Bunların yanında bazı teşbihlerde bulunarak dünyanın, Allah katında, denize batırılan bir parmağa bulaşan sudan[914] kulağı kesik oğlak İaşesinden daha değersiz[915] olduğunu beyan etmiştir. [916]
[899] Hadis şöyle: "Hanginiz her gün hiç bir günaha girmeden ve akrabalık bağlarını kesmeden Buhtân'a yahut Akîk'a gidip, oradan iki tane iri hörgüçlü dişi deve getirmek istemez?" Bu soruya hepsinin evet demesi üzerine şöyle buyurmuştur:
"O halde her birinizin mescide giderek Allah Azze ve Celle'nin kitabından iki âyet öğrenmesi veya okuması onun için iki dişi deveden daha hayırlıdır. Üç âyet onun için üç deveden, dört âyet dört deveden... daha hayırlıdır."hkz. Müslim, Salâtul-müsâfirîn, 251.
[900] Hadis şöyle: "Sizden biriniz eve döndüğünde, orada üç tane iri, semiz, gebe deve bulunmasını istemez mi? (...) O halde, birinizin namazında okuyacağı üç âyet kendisi için iri, semiz ve gebeliği belli olmuş deveden daha hayırlıdır." bkz. Müslim, Salâtu'l-müsâfirîn, 250.
[901] Müslim, Müsâfırîn, 243.
[902] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/254-255.
[903] 63 âyettir.(Ç)
[904] Yasin 36/22 vd.
[905] bkz. İbn Kesîr, 4/395.
[906] Müslim, Müsâfirîn, 228.
[907] Müslim, Müsâfirîn, 231.
[908] Müslim, Birr, 55.
[909] bkz. Müslim, Tevbe, 46
[910] Buhârî, De'avât, 3; Müslim, Tevbe, 7.
[911] Bubâri, Tevhîd, 35; Müslim, Tevbe, 29.
[912] bkz. Müslim, Tevbe, 17-21.
[913] Buhâri, îmân, 31.
[914] bkz. Müslim, Zübd, 15.
[915] bkz. Müslim, Zühd, 2.
[916] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/255-257.