selsebil
Sat 23 May 2009, 11:44 pm GMT +0200
Bismillahirrahmanirrahim
Birinci Cüz: Kur'ân nedir, tarifi nasıldır?
Elcevap: On Dokuzuncu Sözde beyân edildiği ve sâir Sözlerde ispat edildiği gibi,
Kur'ân, şu kitâb-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi;
ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi' dillerinin tercümân-ı ebedîsi;
ve şu âlem-i gayb ve şehâdet kitâbının müfessiri;
ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazînelerinin keşşâfı;
ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakâikın miftâhı;
ve âlem-i şehâdette âlem-i gaybın lisânı;
ve şu âlem-i şehâdet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazînesi;
ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi;
ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası;
ve zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kâtıı, tercümân-ı sâtıı;
ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi; ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyâsı; ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi;
ve insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşidi ve hâdîsi;
ve insana hem bir kitâb-ı şeriat, hem bir kitâb-ı duâ, hem bir kitâb-ı hikmet, hem bir kitâb-ı ubûdiyet, hem bir kitâb-ı emir ve dâvet, hem bir kitâb-ı zikir, hem bir kitâb-ı fikir, hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine mercî olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi' bir kitâb-ı mukaddestir.
Hem, bütün evliyâ ve sıddîkîn ve ürefâ ve muhakkikînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvâfık ve onu tasvir edecek birer risâle ibraz eden mukaddes bir kütüphâne hükmünde bir kitâb-ı semâvîdir. (Sözler Sh. 330)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
BEYÂN : Açıklama; izah; anlatma.
SÂİR : Başkası, diğeri, birşeyden geri kalan, maadâ.
KİTÂB-I KEBÎR-İ KÂİNAT : Büyük bir kitap gibi mânâlar ve hikmetler ifâde eden kâinât.
TERCÜME-İ EZELİYE : Ezelî tercüme; Kur'ân ALLAH'ın kelâmı olduğu için mânâ itibâriyle ezelîdir, yâni zaman ve mekanla sınırlı değildir; bütün varlıkların mânâ, mâhiyet ve vazifelerini açıkladığı için de mevcûdâtın tercümesi hükmündedir.
ÂYÂT-I TEKVÎNİYE : Oluşla, yaratılışla ilgili âyetler; varlıklarda görülen deliller. Tabiat kanunları
MÜTENEVVİ' : Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik, türlü türlü.
TERCÜMÂN-I EBEDÎ : Daimi tercüman; Kur'ân.
ÂLEM-İ GAYB : Görülmeyen âlem.
ŞEHÂDET : Şâhitlik; ALLAH tarafından Peygamberimize bildirilen herşeyi kabul ve tasdik etme.
MÜFESSİR : Tefsir eden, izâh eden, anlayabildiği mânâyı söyleyen ve yazan; Kur'ân'ı tefsir etmek yetkisine sahip, âlim, fâzıl ve kuvve-i kudsiye sahibi zât.
ESMÂ-İ İLÂHİYE : ALLAH'ın isimleri.
MÂNEVÎ : Mânâya âit, maddî olmayan.
KEŞŞÂF : Keşfeden, açan.
SUTÛR-U HÂDİSÂT : Hâdiselerin satırları, mânâlı olaylar.
MUZMER : Gizli, saklı, örtülü.
MİFTÂH : Anahtar.
ÂLEM-İ ŞEHÂDET : Şehâdet âlemi, gözle görülen âlem, dünya, kâinât.
İLTİFÂTÂT-I EBEDİYE-İ RAHMÂNİYE : Şefkatli ve merhametli olan ALLAH'ın ebedi iltifatları.
HİTÂBÂT-I EZELİYE-İ SÜBHÂNİYE : ALLAH'ın ezelden gelen, kusursuz ve noksansız hitapları.
AVÂLİM-İ UHREVİYE : Âhiret âlemleri.
MUKADDES : Kudsî, temiz, pâk, ârî.
SIFAT : Nitelik, vasıf.
ESMÂ : Adlar, nâmlar, isimler.
ŞUUN-U İLÂHİYE : ALLAH'a âit şenler; ALLAH'a âit çok yüksek, ulvî, kudsî, güzel mânâlar işler
KAVL-İ ŞÂRİH : Açıklayan söz.
TEFSİR-İ VÂZIH : Ap açık anlatan tefsir.
BÜRHÂN-I KAT'Î : İspatlanarak kesinleşmiş deliller.
TERCÜMAN-I SÂTI : Parlak tercüman.
MÜREBBÎ : Terbiye eden, besleyip büyüten.
MÂ : Su.
ZİYÂ : Işık, aydınlık.
NEV'-İ BEŞER : İnsanlar, beşer nev'i.
HİKMET-İ HAKİKÎ : Gerçek hikmet, hakikî felsefe.
MÜRŞİD : Doğru yolu gösteren, irşâd eden.
HÂDÎ : Hidâyet veren, doğru yola ulaştıran.
HÂCÂT-I MÂNEVİYE : Mânevî ihtiyaçlar.
MERCÎ : Başvurulacak yer, dönülecek yer, merkez, kaynak.
TAZAMMUN : İçinde bulundurma, içine alma, ihtivâ etme, muhît olma.
CÂMÎ : Kapsayıcı;birçok şeyle alâkalı olan; toplayan ve ihtivâ eden.
UREFÂ : Arifler, irfan sahipleri, ALLAH'ı isim ve sıfatlarıyla hakkıyla tanıyanlar.
MUHAKKİKÎN : Hakikatı bulup meydana çıkaranlar. * İç yüzünü araştırıp bulan büyük İslâm âlimleri ve velileri. Hakikat araştıran, hak âlimleri.
MEŞREB : Âdet, huy, yaratılış, ahlâk; takip edilen usûl, yol.
MEZÂK : Tatmak, zevk tadacak yer, damak, zevk, tat duyma.
TENVİR : Nurlandırma, aydınlatma.
MESÂK : Bir şey ileri sürmek. Sevkedilecek yer.
İBRÂZ : Belirtme, ortaya koyma, meydana çıkarma, gösterme.