sumeyye
Sun 10 January 2010, 05:19 pm GMT +0200
Kur´ân-ı Kerimin Âdem Aleyhisselâmla İlgili Açıklaması:
Âdem Aleyhisselâm hakkında Kur´an-ı kerimde şöyle buyrulur: "Muhakkak ki, İsa´nın hâli de, Allah katında Âdem´in hâli gibidir. (Allah), Onu (Ademi) topraktan yarattı. Sonra, ona: ol! dedi. O da, oluverdi."[187]
"Hanı, Rabb´ın, Meleklere: muhakkak, ben, yeryüzünde (Benim emirlerimi teb liğ ve infaza memur) bir Halîfe yaratacağım! demişti.
Onlar (Melekler) de: Biz, Seni, hamdinle teşbih ve takdis edip dururken, orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?! demişlerdi.
Allâh(da): Sizin bilemeyeceğinizi, her halde, ben, bilirim! buyurmuştu.[188]
Hatırla o vakti ki, Rabb´ın, Meleklere: ben, demişti, kuru bir çamurdan, sûretlen-miş bir balçıktan bir beşer yaratacağım!
O halde, ben, onun yaratılışını bitirdiğim, ona, Ruhumdan üfürdüğüm zaman, siz, hemen ona secdeye[189] kapanınız![190]
Hanı, Meleklere: Âdeme, secde ediniz! demiştik te, İblis´den başkası, hemen secde etmişlerdi.[191]
Fakat, İblis, bu secde edenlerle beraber olmaktan kaçınarak[192] dayattı.[193]´ Kibirlenmek istedi. (Zâten de) o, kâfirlerdendi.[194]
...Çin´den olduğu için, Rabb´ının emrinden dışarı çıkmıştı.....[195]
(Allah): Ey İblis! Sen, ne diye secde edenlerle beraber olmadın?![196] İki Elimle varattığıma, secde etmenden seni hangi şey men etti? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa, yücelerden mi oldun?[197]´ Sana emr ettiğim zaman, ona, secde etmemeni gerektiren, seni, secde etmek ten men eden sebep ne idi? diye sordu.[198]
(İblis): Ben, kuru bir çamurdan, sûretlenmiş bir balçıktan yarattığın beşer için secde edeyim diye (var) olmadım![199]
Ben, ondan (Âdemden) hayırlıyım.
Çünki, beni, ateşten yarattın, onu ise, çamurdan yarattın[200]
....Ben, bir çamur olarak yarattığın kişiye secde eder miyim hiç?[201]
Benden şerefli kıldığın bu (Âdem) de, kim oluyormuş? Haber ver bana?" dedi. [202]
(Allah): Hemen in oradan!
Artık, senin orada kibirlenmen, kafa tutman, sana yaraşmaz! [203]
Hemen çık git buradan! [204]
Çünki, sen, artık koğulmuşsundur [205]
Çünki, artık, sen, taşlanan (İlâhî Rahmetten kovulan bir mel´un)sun.[206]
Hiç şüphesiz, Ceza gününe kadar [207]´ lâneti[208], lânetim[209], senin üstünde, tependedir! Buyurdu.[210]
(İblis): Ey Rabb´ım[211] Öyle ise, bana [212] (İnsanların tekrar diriltilecekler![213] kabirlerinden kalkacaklar![214], dirilip kaldırılacaklar![215]´ güne kadar bana möhlet ver! dedi.[216]
Eğer, beni, Kıyamet gününe kadar geciktirirsen, and olsun ki: onun (Âdemin) zürriyetini -birazı müstesna olmak üzre- kendime bend ederim! dedi.[217]
(Allah): Haydi, sen, malum olan (bir zamanın gününe kadar[218] möhlet verilmişlerden[219] geciktirilenlerdensin.[220]
Git, artık, onlardan, kim sana uyarsa, şüphesiz ki, Cehennem, hepinizin ceza-sıdrır, tas tamam bir ceza![221]
Onların içinden, gücünün yettiği kimseleri, seninle yerinden oynat! Onlara kar şı, süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çıkar.
Onların mallarına, evladlarına ortak ol!
Onlara, va´d et!
Şeytan, onlara, bir aldatıştan başka ne va´d eder ki[222]
Benim gerçek kullarım (yok mu?) Senin, onlar üzerinde hiç bir hâkimiyetin yoktur.
(Onlara) Vekil olarak Rabb´ın, yeterdir!" buyurdu.[223]
(İblis): Ey Rabb´ım[224] (Mâdâm ki) sen, beni, azgınlığa mahkûm ettin.[225]
Senin, beni azdırdığın şeye (Rahmetinden tard etmene) mukabi[226] ben de, and olsun ki:[227] (onları saptırmak için) Senin doğru yolunda (pusu kurup) otu-racağım[228]
And olsun ki: onların, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından kendi lerine geleceğim (sataşacağım).
And olsun ki: onların, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından kendi lerine geleceğim (sataşacağım)..
Sen de, onların çoğunu, şükr edici (kimse)ler bulmayacaksın.[229]
Yine, and olsun ki: yer (yüzünjde, onlarfın mâsiyetlerini) herhalda süsleyeceğim (kendilerine hoş göstereceğim}[230]
Senin İzzetine (mutlak kudretine) and ederim ki: onların hepsini, toptan, muhak kak, azdıracağım!
Onlardan, Ihlasa erdirilmiş kulların müstesna!" dedi.[231]
(Allah): İşte, bu, doğrudur! buyurdu, ben şu hakikati söyleyeyim: and olsun ki, ben de, senden (senin cinsinden) ve onların (insanların) içinden sana uyanların hepsi ite Cehennemi dolduracağım[232]
Benim (İhlaslı) kullarımın üzerinde senin hiç bir tehakkümün yoktur.
Meğer ki, azıp sapanlardan sana uyanlar olsun.[233]
Hiç şüphesiz, onların topuna va´d olunan yer, Cehennemdir.[234]
Onun yedi kapısı, onlardan her kapının da, (onlara) ayrılmış birer nasîbi vardır."[235]
"Hani (Allah), Âdem´e, bütün isimleri öğretmişti,
Sonra, onları, Meleklere gösterip: doğruculardan iseniz, bunları, adları ile, bana haber veriniz! buyurmuştu.[236]
Onlar (Melekler)de: Seni, tenzih ederiz. Senin, bize öğrettiğinden başka, bizim hiç bir bilgimiz yoktur.
(Her şeyi) hakkıyle bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan, şüphesiz ki, Sen´sin Sen! Demişlerdir.[237]
(Allah): Ey Âdem! Onları, adları ile kendilerine haber ver! buyurup ta, o da, onla rı, isimlerile söyleyiverince, (Allah): size demedim mi ki, göklerin ve yerin gaybını, hiç şüphesiz, ben, bilirim?
Neyi açıklarsanız, neyi de, gizlemişseniz, ben, biliyorumdur.[238]
Yüce Allah, Âdem Aleyhisselâmı yarattıktan, ondan da, gönlü, kendisine yatıp ısınsın diye, zevcesini (Hz. Havva´yı) yarattıktan[239] sonra şöyle buyurdu:
"Ey Âdem! Sen, zevcenle birlikte Cennet´te yerleş de, ikiniz de ondan (Cennet-in yiyeceklerinden) dilediğiniz yerden bol bol yeyiniz!
Ancak, şu ağaca, yaklaşmayınız!
Yoksa, ikiniz de, kendilerine yazık etmişlerden olursunuz![240]
Ey Âdem! Hiç şüphesiz, bu (İblis), senin de, zevcenin de, düşmanıdır.
Bundan dolayı, o, sakın sizi Cennetten çıkarmasın!
Sonra, zahmete düşersin.[241]
Çünkü, senin acıkmaman, çıplak kalmaman, hep oradadır.[242]
Ve sen, hakikatan burada susmayacaksın. Güneş(in sıcağı altında)de de, kalmayacaksın!" buyurdu.[243]
Nihayet, Şeytan, onu, fitledi:
Ey Âdem! Seni, Ebedîlik ağacına, zeval bulmayacak bir Devlete (ulaştırmağa) delâlet edeyim mi? dedi.[244]
Onlardan, gizli bırakılmış o çirkin yerlerini, kendilerine açıklamak (göstermek) için, ikisine de, vesvese verdi.:
Rabb´ınız, size, bu ağacı, başka bir şey için değil, ancak, iki Melek olacağınız, yahut (ölümden âzâde ve) ebedî kalıcılardan olacağınız için (yâni, böyle olmayası nız diye) yasak etti!" dedi.[245]
Bir de, onlara: şüphesiz ki, ben, sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim!" diyerek yemin
etti.[246]
İşte, böylece, ikisini de, aldatarak (o ağaçtan yemeye) tenezzül ettirdi.
(Onlar), ağacı(n meyvasını), tattıkları anda ise, o çirkin yerleri, kendilerine açılı-verdi ve üzerlerine, Cennet yaprağından üst üste yamayıp örtmeğe başladılar.
Rabb´ları da: "Ben, size, bu ağacı, yasak etmedim mi?. Şeytan, size, muhakkak, apaçık bir düşmandır! "demedim mi?" diye nida buyurdu.
(Onlar): Ey Rabb´ımız! Kendimize yazık ettik.
Eğer, sen, bizi bağışlamaz, bizi esirgemezsen, her halde (maddî manevî en bü yük) zarara uğrayanlardan olacağız!" dediler.[247]
Şeytan, böylece, onları(n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun nimetlerinden) onları, çıkarıvermiş (mahrum edivermiş)ti..
Âdem, Rabbı´ndan, bazı kelimeler belleyip aldı (Ona, o kelimelerle yalvardı)
O da, onun tevbesini kabul etti.
Çünki, tevbeyi en çok kabul eden, asıl esirgeyen O´dur.[248]
En sonra, Rabb´ı, (yine) onu seçti de, tevbesini kabul etti.[249]
Ona, doğru yolu gösterdi.[250]
Ve şöyle buyurdu.[251]
Kiminiz, kiminize düşman olarak hepiniz, oradan (Cennetten) ininizi[252]
Yer yüzünde, sizin için, bir zamana kadar durak ve yararlanacak şey vardır.[253]
Orada yaşayacaksınız! Orada öleceksiniz! Yine, oradan (dirilip) çıkanla-caksınız.[254]
Artık, ne zaman, benden, size, bir hidâyet gelir de, kim bu hidâyetime uyarsa, o (dünyada) sapmaz, (Âhirette de) mutsuz olmaz.[255]
Onlara, hiç bir korku ve tehlike yoktur.
Onlar, mahzun da, olacak değillerdir.[256]
Kim de, benim bu zikrimden yüz çevirirse, onun hakkı da, dar bir geçimdir ve biz, onu, Kıyamet gününde kör olarak haşr ederiz!" buyurdu.[257]
[187] Âl-i İmran: 59.
[188] Bakare: 30.
[189] Bu secde: namaz ve ibadet secdesi değil, tazim ve selamlaşma secdesi idi. (Sâlebî-Arâis s.29) Ebû İbrahim´-üI´Müzenî´ye göre: Yüce Allah´ın Kabe´ye yönelerek kendisine secde etmelerini kullarına emr ettiği gibi, Âdem Aleyhisselâmı da, Kabe gibi yaparak kendisine ibadet maksadile ona doğru secde etmelerini Meleklere emr etmişti. (ibn.Asakir-Tarih c.2,s.348) Mes´ûdî de, Âdem Aleyhisselâma yapılan imtihan secdesinde, Âdem Aley-hisselâmin Mihrab edinildiği ve bununla, yüce Allah´ın emrine muvafakat ve itaat maksud bulunduğu görüşü nü ileri sürer. (Mesûdî-Murucuzzeheb c.1,s.31,33)
[190] Hıcr: 29, Sâd: 73
[191] Bakare: 34, Kehf: 50, Tâhâ: 116
[192] Ârâf: 11, Hıcr: 31
[193] Bakare: 34, Ârâf: 11, Hıcr: 31, Tâhâ: 116
[194] Bakare: 34, Sâd: 74
[195] Kehf: 50
[196] Hıcr: 32
[197] Şâd: 75
[198] Ârâf: 12
[199] Hıcr: 33
[200] Ârâf: 12, Sâd: 76.
[201] lsrâ: 61.
[202] lsra: 62.
[203] Ârâf: 13.
[204] Hıcr: 34, Sâd: 77.
[205] Hıcr: 34.
[206] Sâd: 77.
[207] Hıcr: 35, Sâd: 78.
[208] Hıcr: 35.
[209] Sâd: 78.
[210] Hıcr: 35, Sâd: 78.
[211] Hıcr: 36, Sâd: 78.
[212] Ârâf: 14, Hıcr: 36, Sâd: 79.
[213] Sâd: 79.
[214] Hıcr: 36.
[215] Araf: 14.
[216] Ârâf: 14, Hıcr: 36, Sâd: 79.
[217] Isrâ: 62.
[218] Hıcr: 37-38, Sâd: 80-81.
[219] Ârâf: 15.
[220] Ârâf: 15, Hıcr: 37-38, Sâd: 80-81.
[221] Isrâ: 63.
[222] lsrâ: 64.
[223] Isrâ: 65.
[224] Hıcr: 39.
[225] Ârâf: 16.
[226] Hıcr: 39.
[227] Ârâf: 16, Hıcr: 39 .
[228] Ârâf: 16.
[229] Ârâf: 17.
[230] Hıcr: 39.
[231] Hıcr: 39,40, Sâd: 83-83 .
[232] Sâd: 84-85.
[233] Hıcr: 42.
[234] Hıcr: 43.
[235] Hıcr: 44.
[236] Bakare: 31
[237] Bakare: 32.
[238] Bakare: 33.
[239] Ârâf: 189.
[240] Bakare: 35, Ârâf: 19 .
[241] Tâhâ: 117.
[242] Tâhâ: 118.
[243] Tâhâ: 119.
[244] Tâhâ: 120.
[245] Ârâf: 20.
[246] Ârâf: 20.
[247] Ârâf: 22-23 .
[248] Bakare: 36-37.
[249] Tâhâ sûresinin 115. âyetine göre: Âdem Aleyhisselâmın aykırı davranışı kasidli olmayıp bu hu sustaki İlâhi uyarıyı unutmuş bulunmasından ileri gelmişti.
[250] Tâhâ: 122.
[251] Ârâf: 24, Tâhâ: 123.
[252] Bakare: 36, Ârâf: 24, Tâhâ: 123.
[253] Bakare: 36, Ârâf: 24.
[254] Ârâf: 25.
Âdem Aleyhisselâmla Hz.Havva´nın, içinde bir müddet kaldıkları Cennet´in, yer yüzünde olabileceği hakkında bazı görüşler ileri sürülmüşse de, bunun, Kur´an-ı kerimin sarth nassları ile (Bakare: 36, Ârâf: 24-25, Tâhâ: 118-119) nasıl bağdaştırılacağını, daha açık bir deyişle: Arz küresinin üzerinde veya içinde, hazırlanmış, bit mez tükenmez nimetlerinden, hiç zahmet çekilmeksizin bol bol yenilip içilecek, hiç acıkılmayacak, susanılma-yacak ve sıcaktan da, bunalınmayacak... bir bölümü bulunduğunun nasıl keşf ve isbat edileceğini bilmiyoruz.
[255] Tâhâ: 123.
[256] Bakare: 38.
[257] Tâhâ: 124.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/45-50.