müzzemmil
Tue 13 September 2011, 12:03 pm GMT +0200
Kunut ve Rüku’
Allah tebarek ve tealanın emriyle kunut ve rüku' kelimeleri şu ayette birlikte geçmiştir;
"Ey Meryem! Rabb'ine divan dur (eknutî), secde et ve (O: nun huzurunda) eğilenlerle (râkiin) beraber eğil (erkeî)." [1216]
Bu iki kelimenin her biri daha sonra Kur'an’ı Kerim'in çeşitli surelerinde dağınık bir şekilde gelmişler, 2 defa Bakara suresi ve 2 defa da Al-i İmran suresinin dışında hiçbir yerde birarada zikredilmemişlerdir. Buna rağmen sayısal olarak eşit bir şekilde tekrarlanmışlardır.
Kunut ve bütün türevleri Kur'an’ı Kerim'de 13 yerde geçmiştir: Kânitîne şekliyle şu ayette olduğu gibi 4 yerde kullanılmıştır:
"Gönülden bağlılık ve saygı (kânitîne) ile Allah'ın huzurunda durun." [1217]
Kâinat, Allah tebarek ve tealanın şu sözünde olduğu gibi 3 yerde gelmiştir:
"Onun için iyi kadınlar itaatkâr (kânitât) olup, Allah'ın, kendilerini korumasına karşılık kendileri de gizliyi koruyanlardır." [1218]
Kânitûne, şu ayet’i kerimede olduğu gibi 2 yerde kullanılmıştır:
"Göklerde ve yerde bulunan kimseler hep O'nundur, hepsi O'na itaat (kânitûne) etmektedirler." [1219]
Bu kelimenin diğer türevleri de şu ayetlerde birer defa geçmektedir:
"Fakat sizden kim Allah'a ve Resulüne itaate (yeknut) devam eder ve yararlı iş yaparsa ona da mükafatını iki kez verir." [1220]"Ey Meryem! Rabb'ine divan dur (eknutî), secde et ve eğilenlerle beraber eğil." [1221]"Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden (kânitün), ahiretten korkan ve Rabb'inin rahmetini uman gibi midir?" [1222]"İbrahim Allah'a itaat eden (kâniten), O'nu birleyen bir ümmet idi, ortak koşanlardan değildi."[1223]
Aynı sayıda da rüku' kelimesi ve bütün türevleri zikredilmiştir. Şöyle ki, irkeû şekliyle şu ayette olduğu gibi 3 yerde gelmiştir:
"Ey inananlar, rükû edin (irkeû), secde edin, Rabbinize ibadet edin." [1224]
er-rükkei, Allah’u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2 yerde tekrarlanmıştır:
"Bana hiçbir Şeyi ortak koşma, ve tavaf edenler, ayakta duranlar, rükû' (errükkei) ve secde edenler için evimi temizle." [1225]
Râkiûne, şu ayet’i kerimede olduğu gibi 2 yerde geçmiştir:
"Sizin dostunuz, ancak Allah, O'nun Elçisi ve namazlarını kılan, zekatlarını veren, rükûa varan (kâkıûne) mü'minlerdir." [1226]
Ayrıca er-raküne şeklinde şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikredilmiştir:
"Namazı kılın, zekatı verin, rüku edenlerle (errâkiîne) beraber eğilin." [1227]
Şu ayetle bir defa ycıkcûnc şeklinde gelmiştir:
"Onlara 'rüku' edin' dendiği zaman rükû' etmezler (yerkeûne)." [1228]
İrkeî bir defa kullanılmıştır:
"Ey Meryem, Rabb'ine divan dur, secde et ve eğilenlerle beraber eğil (irkeî)." [1229]
Râkien ise şu ayet’i kerimede bir defa gelmiştir:
"Davud, kendisini denediğimizi sandı da Rabb'inden mağfiret diledi, eğilerek (râkien) secdeye kapandı ve tevbe edip döndü." [1230]
Bir defa da rükkeen lafzı şu ayette kullanılmıştır:
"Onların, rüku (rükkeen) ve secde ederek Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün."[1231]
[1216] Al-i İmran: 3/43.
[1217] Bakara: 2/238.
[1218] Nisa: 4/34.
[1219] Rum: 30/26.
[1220] A’hzab: 7/31.
[1221] Al-i İmran: 3/43.
[1222] Zümer: 39/9.
[1223] Nahl: 16/120.
[1224] Hacc: 22/77.
[1225] Hacc: 22/26.
[1226] Maide: 5/55.
[1227] Bakara: 2/43.
[1228] Mürselat: 77/48.
[1229] Al-i İmran: 3/43.
[1230] Sâd: 38/24.
[1231] Fetih: 48/29. Abdurrezzak Nevfel, Kur’an’da Ölçü ve Ahenk, İnkilap Yayınları, İstanbul, 1988: 148-150.