- Kumalar Arası Eşitlik

Adsense kodları


Kumalar Arası Eşitlik

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Thu 15 December 2011, 07:42 pm GMT +0200
37-38. Kumalar Arası Eşitlik

 

2133. ...Ebu Huveyre (r.a.) Peygamber (s.a.)'in şöyle buyurdu­ğunu rivayet etmiştir. "Kimin iki karısı olurda (bunlardan sadece) birine meyi ederse, kıyamet günü bir tarafı (yere) sarkık olarak gelir."[589]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifte yiyecek-içecek, giyecek ve geceyi beraber geçirmek gibi mevzularda hanımları arasında adalete uymayan bir kimsenin, kıyamet gününde yarısının yere doğru eğilmiş ve sark­mış olduğu halde haşredileceği haber verilmektedir. Bu tehdit iki hanımı arasında adaleti sağlamayan kişiler için geçerli olduğu gibi, ikiden fazla hanımı olan kişiler için de geçerlidir. Fakat sevgi ve cinsi münâsebet nok­tasında adaleti sağlamak insanın elinde olmadığından kişi bu noktada ha­nımları arasında adaleti sağlamakla mükellef değildir. Nitekim bir numara sonra gelecek hadis-i şerif buna delalet eder.[590]

 

Bazı Hükümler
 

1. Birden fazla kadınla evlenmek caizdir.

2. Birden fazla kadınla evlenmiş olan bir kimsenin gecelerini, hanımları arasında taksim ederken adalete riayet etmesi icabeder. Mevzumuzu teşkil eden babın hadisleri bunu ifade ettiği gibi "on­larla iyi geçinin"[591] ayet-i kerimesi de buna delalet etmektedir. Çünkü kadınlarla iyi geçinmek ancak aralarında adaleti sağlamakla mümkündür.

Binaenaleyh birden fazla hanımı bulunan bir kimsenin gecelerini ha­nımları arasında eşit bir şekilde paylaştırması üzerine farzdır. Cinsi müna­sebette ve sevgide adaleti sağlamak ise farz değilse de müstehabdır.

Bir hanımla evli olan kimse ise, ibâdet ve taatla veya diğer işlerle uğraşarak karısını ihmal edemez. Hanefi imamlarından Ebu Ca'fer et-Tahavi bu meselede el-Hasenin Ebu Hanife'den yaptığı rivayeti tercih ederek "bir tek hanımla evli olan bir kimsenin dört günün bir gece ve gündüzünü onun yanında geçirmesi icab eder, fakat hanefi mezhebinin zahirine göre bunun bellil bir ölçüsü yoktur, kişi gecelerinin bazılarını hanımının yanın­da geçirmekle sorumluluktan kurtulur. Binaenaleyh insan karısını tama­men ihmal edemez. Onunla bazı gecelerde cinsi münâsebette bulunması dini bir vecibedir. Kadının rızası dışında dört aydan fazla cinsi münasebeti terk etmek caiz değildir" demiştir.[592]

 

2134. ...Âişe (r.anha)'dan; demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.) gece­lerini hanımları arasında paylaştırarak adaleti sağlar ve; "Ey AHa-lınn, benim elimden gelen taksimim budur. Senin gücün yetip de benim gücümün yetmediği hususlarda beni hesaba çekme." diye dua ederdi.

Ebu Dâvûd dedi ki: (Rasul-i Ekrem "Senin gücünün yetip de be­nim gücümün yetmediği" sözüyle)  kalbi(ni)  kasdediyor.[593]

 

Açıklama
 

Musannif Ebu Davud'un hadisin sonunda açıkladığı gibi Rasûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz "senin gücünün yetip de benim gücümün yetmediği" sözüyle, kalb'le ilgili olan sevgiyi kasdetmiştir. Çünkü gönülle ilgili duygu ve düşünceler çoğu zaman insan irade­sinin ve gücünün dışında doğar ve gelişir. Aslında Allah'ın insanı gücünün üstünde olan meselelerde sorumlu tutmadığı bilindiği halde Hz. Peygam­berin kendi gücü dışında olan, ailelerine eşit bir şekilde sevgi beslemekten muaf tutulması için Allah'a dua etmesinin hikmeti aslında Allah'ın bu gibi meselelerde insanı sorumlu tutması mümkün iken lütuf ve fazlından dolayı, insanları bu meselede sorumlu tutmadığını şükür makamında itiraf etmek ve bu sayede söz konusu nimetin devamına vesile olmaktır. Yahut-ta kulun Rabbine olan ihtiyacını dile getirmektir.[594]

 

Bazı Hükümler
 

1. Hz. Peygamber'in üzerine aileleri arasında adaleth  davranmak  farz idi.Bu  sebeple  hanımları arasındaki davranışlarında adaletten ayrılmazdı.

Ulemanın bir kısmı bu görüşü benimserken el-İstahari ile el-Mehdi "Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanma alırsın, (geçici olarak) ayrıldıklarından (tekrar birleşmeyi) arzu ettiğine (dönmekte) senin üzerine bir günah yoktur."[595] ayeti kerimesini delil getirerek "Rasûl-i Ekrem'in kadınları arasında eşit davranmakla mükellef olmadığım ve bu hükmün sadece Resûl-i Ekrem'e ait özel bir durum olduğunu" söylemişlerdir. Mâ­liki ulemasından ibnu'l-Arabî de bu görüşü benimseyerek Rasûl-i Ekrem'­in aileleri arasındaki davranışlarında eşitliği sağlamakla mükellef olmadığı hâlde, elinden geldiği kadar eşitliği sağlamaya çalışmasını Resûl-i Ekrem'­in fazlu insanıyla açıklamıştır.[596]

2. Sevgi ve gönülle ilgili alakalar insanın elinde değildir, gücü ve ira­desi dışındadır.[597]

 

2135. ...Urve'den; demiştir ki; Âişe (r.anha) (O'na şöyle) dedi;

"Ey kızkardeşimin oğlu, Rasülullah (s.a.) bizim yanımızda ka­lacağı zaman (gecelerini bize) taksim etme hususunda hiçbirimizi di­ğerinden üstün tutmazdı. Hemen hemen hergün hepimizi (evlerini) toptan dolaşır ve Cim'a etmeksizin (hanımlarından) her kadına'da (ayrı ayrı) yaklaşırdı. (Bu hal) ta nöbet günü kendisinin olan kadına varıncaya kadar (böylece devam ederdi.) Artık onun yanında gece­lerdi. Şevde bint-i Zemâ yaşlanıpta Rasülullah (s.a.)'ın kendisini bo­şayacağından endişelendiği zaman (Rasûl-i Ekrem'e hitaben);

Ey Allanın Rasûl-ü, (nöbet) günüm Âişe'nin olsun dedi. Rasü­lullah (s.a.)'de O'nun bu teklifini kabul etti" (Hz. Âişe sözlerine devam ederek) "Biz, Aziz ve celil olan Allah'ın (şu ayeti Hz. Sevde'nin yaptığı) ve bu (buna) benzeyen (iş)ler hakkında indirdi(ğini) söylerdik" dedi.

(Bu hadisi Urve'den nakleden Hişam) dedi ki: "Öyle zannediyo­rum ki: (ravi Urve, Hz. Âişe'den bu mevzuda şu âyetin nazil oldu­ğunu) rivayet etti; "Ve eğer bir kadın, kocasının huysuzluğundan, çekinirse..."[598]

 
Açıklama
 

Rasûl-i Ekrem Efendimiz hanımlarının hiçbirini diğerine tercih etmeden sıra ile her gece birinin yanında kaldı­ğı gibi hemen hemen hergün bütün hanımlarının evlerini dolaşır ve onları teker teker ziyaret edip hal ve hatırlarını sormaktan geri kalmazdı. Fakat günlük ziâyetlerînde cinsi münâsebette bulunmazdı. Bu hadiste mevzuu bahs edilen Şevde (r.anha) Hz. Peygamberin, Hz. Hatice'nin vefatından sonra, bir rivayette Hz. Âişe ile evlenmezden evvel, diğer bir rivayette evlendikten sonra kendisi ile evlendiği zevcesidir. Dul idi, Hicretin 54. se­nesinde vefat etti.

Kasım b. Ebi Bezze'nin rivayetine göre: Peygamber (s.a.) Hz. Sevde'yi boşamış, bunun üzerine Hz. Şevde O'nun yolunun üzerine oturup şöyle demiştir:

Seni hak din ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, benim erkeklere hiçbir ihtiyacım kalmamıştır. Fakat ben kıyamet gününde senin kadınla­rınla birlikte haşrolmak isterim. Binaenaleyh sana kitabı indiren Allah zül-celal hakkı için senden (öğrenmek) istiyorum. Beni herhangi bir darlığın­dan dolayı mı boşadın? dedi. Rasûlullah (s.a.) de

"Hayır" cevabını verdi. Şevde:

O halde Allah aşkına bana ricat etmeni istiyorum, dedi. Peygamber (s.a.)'de ricat etti. Bunun üzerine Hz. Şevde

Ben de nöbet günümü Rasûlullah (s.a)'in sevgili hanımı Hz. Âişe'ye verdim, dedi.[599]

Bütün bu rivayetlerden anlaşılıyor ki, metinde geçen "Şevde bint. Zem'a yaşlanıpta Resûlullah (s.a.)'in kendisini boşayacağından endişelendiği zaman" sözünden maksat "Hz. Muhammed kendisini boşamıştı ve onun bir daha dönmeyeceğinden endişeleniyordu demektir.[600]

 

Bazı Hükümler
 

1. Hz.  Peygamber her gece hanımlarının birisinin yanında yatarak hanımları arasında adaleti sağladığı gibi ayrıca cinsi münâsebette bulunmaksızın hemen hemen her-gün hepsini ayrı ayrı ziyaret ederdi.

2. Bir kadının kendi nöbetini kocasının rızasıyla kumalarından birine bağışlaması caizdir. Ebu Muhammed Abdullah b. Kudâme'nin beyânına göre bir kadının nöbetini kocasına bağışlaması caiz olduğu gibi kumala­rından birine yahutta tümüne bağışlaması da mümkündür. Ancak kocası­nın bu kadından faydalanmakta hakkı olduğundan, kadının nöbetini ba­ğışlayabilmesi için kocasının izni şarttır. Nöbetini bağışlayacak olan ka­dınla kocasının izni olduktan sonra kumaların iznine lüzum olmadığı gibi nöbet kendisine bağışlanmış olan kadının bunu reddetmeye de hakkı yok­tur. Çünkü erkeğin her zaman için hanımlarından istifade etmek hakkıdır. Kendisini bir kadının yanma daha fazla olarak varmaktan men eden şey sadece adaletsizlik yapmak korkusudur. Bu tehlike ortadan kalkınca bir kadının yanında diğerlerinden daha fazla kalmasında hiçbir sakınca yoktur.

Nitekim şu hadis'i şerif te buna delalet etmektedir. "Rasûlullah (s.a.) birgün Safiyye bnt. Huyeyy   (r.anha)'ya Ihiddetlenmişti., Bunun üzerine Safiyye;

Ya Âişe (bu) günüm sana olmak üzere sen Rasûlullah (s.a.)'ı benden razı etmeye çalışır mısın? dedi. Aişe de,

Evet dedi. Sonra safran bitkisi ile boyanmış olan örtüsünü alıp (bo­yanın güzel) kokusunun yayılması için üzerine su serpti, sonra (bunu giye­rek) Rasûlullah (s.a.)'ın yakınına oturdu.(Peygamber (s.a.)'de;

Ya Âişe, benden uzak dur. Çünkü bugün senin günün değildir." bu­yurdu. Bunun üzerine Âişe;

"Bu, Allah'ın fazlıdır, dilediğine verir, dedi ve (kendisi ile Safiyye arasında geçen) durumu ona anlattı. Efendimiz de JSafiyye'den razı oldu."[601]                                                                         

Ancak îbn Mace'nin senedinde basralı Sümeyye bulunduğundan za­yıftır.[602]

 

2136. ...Âişe (r.anha)'den; demiştir ki: "Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanında barındırırsın”[603] âyeti kerimesi indik­ten sonra Rasûlullah (s.a.) birimizin nöbet günü gelirse, ondan izin isterdi."

(Bu hadis'i Hz. Âişe'den rivayet eden) Muaze dedi ki: Ben Âişe'ye;

Sen Rasûlullah (s.a.)'a ne cevap verirdin? diye sordum da;

Eğer bu iş bana kaldıysa ben kimseyi kendime tercih edemem diye cevap verirdim dedi.[604]

 

Açıklama
 

Müfessirlerden bazıları hadis'i şerifte zikri geçen ayet-i kerimenin Rasûl-i Ekrem'in zevcelerinden istediğini boşayıp, istediğini nikahı altında tutmakta serbest olduğunu ifade ettiğini söylüyorlar. Bazılarına göre ise, bu ayet'i kerime, "Rasûl-i Ekrem'in ken­disiyle evlenmek isteyen kadınların bu isteklerini kabul edip etmemekte muhayyer olduğunu" bildirmektedir. Bazı müfessirlerin beyânına göre ise, bu âyet nazil olmadan önce hanımları arasında gecelerini adaletli bir şekil­de paylaştırmak Rasûlullah üzerine vacip idi. Bu ise, Rasûl-i Ekrem'in gönlünü ve kafasını meşgul etmekte ve son derece çetin olan risâlet görevi­nin yükünü ağırlaştırmakta idi. Oysa vahy almak ve onu eksiksiz olarak tebliğ etmek gibi en çetin ve mesuliyetli bir görev onun gönlünün ve kafa­sının bu gibi düşüncelerden tamamen salim olmasını gerektiriyordu.

Bu hikmete bağlı olarak Cenabı Hak Rasul-i Edibinin üzerinden gece­lerini aileleri arasında eşit bir şekilde paylaştırma görevini kaldırdı. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz eskisi gibi gecelerini aileleri arasında eşit bir şekilde paylaştırma mecburiyetinden kurtuldu.

Bununla beraber yine de kendi fazileti ve ailelerine karşı beslediği sevgi ve saygı gibi duygular sebebiyle elinden geldiği kadar onların arasın­da gecelerini eşit olarak taksime gayret etti ve izinlerini almadan bu sırayı bozmadı. Ancak bu izin sadece Rasûl-i Ekrem'e ait özel bir izindir. Bir­den fazla hanımı olan kimseler gecelerini hanımları arasında eşit olarak paylaştırmakla mükelleftirler. Nitekim ayeti kerimenin "onların gözlerinin aydınlanıp tasalanmamalarına ve hepsinin senin verdiklerine razı olmaları­na en elverişli olan budur" anlamına gelen devamı da bu tefsiri teyid et­mektedir. Esasen Hz. Peygamberin hanımları Rasûl-i Ekrem'in ailesi ola­rak kalmayı dünya zevk ve nimetlerine tercih etmişlerdi, çünkü hanımları kendisinden süs ve daha iyi bir geçim istemeğe başlamışlardı. Bunun üze­rine "Ey peygamber eşlerine söyle eğer siz dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız gelin size mut'a (boşanma bedeli) vereyim ve sizi güzellikle salayım"[605] âyet'i kerimesi nazil oldu. Bu ayet'i kerime nazil olduktan sonra Hz. Peygamberin nikahı altında kalmayı dünya zevk ve nimetlerine tercih etmekle birlikte taksim haklarımda Rasûl-i Ekrem'in isteğine bırak­mış oldular. Onların Rasûl-i Ekrem'i dünyaya tercih etmelerine mükafat olmak'üzere Allah'ü teâlâ da şu âyet'i kerimeyi inzal buyurdu "Bundan sonra artık sana (başka) kadınlarda evlenmek) bunları başka eşlerle değiş­tirmek helal değildir."[606]

Daha sonra Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri bu ayet-i kerimeyide neshederek Rasûl-i Ekrem'e başka kadınlarla evlenmeyi mubah kılmışsa da, Hz. Peygamber mevcut ailelerine bir lütuf olmak üzere başka bir ka­dınla evlenmemiştir. Ümmü Seleme (r.anha)'nm beyanına göre bu tahdidi neshedip Rasûlullah (s.a.)'e başka kadınlarla evlenmeyi mubah kılan âyet-i kerime metinde geçen ayet-i kerimedir.

Metinde geçen Hz. Âişe'nin "Eğer bu iş bana kaldıysa ben kendimi kimseye tercih etmem" manasına gelen sözlerinin Hz. Âişe'nin şehvani duygularından kaynaklandığını zannetmek doğru değildir. Hz. Peygambe­rin hanımlarının geceyi onun yanında geçirmek hususunda gösterdikleri bu rağbet, Hz. Peygamber'e yakın olup onun hizmet ve sohbetinde bulun­mak ondan istifade etmek, hukuk ve ihtiyaçlarını karşılamak ve vahyin gelmesi esnasında onun yanında hazır bulunabilmek arzu ve ümidinden kaynaklanmaktadır. Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki mezkûr ayet ile, özel bir hak olmak üzere Rasûl-i Ekrem'e gecelerini istediği hanımının yanında geçirme izni verilmiştir.

Fakat birden fazla hanımla evli olan Ümmet-i Muhammedin geceleri­ni hanımları arasında eşit olarak taksim etmeleri üzerlerine farzdır.[607]

 

2137. ...Âişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.) -hastalığı (sırası)nda- hanımlarına (bir elçi) göndererek (onla­rın yanına gelmelerini iste)di. Bunun üzerine (hanımları yanına gele­rek huzurunda) toplandılar (Rasûl-i Ekrem de onlara hitaben); Ben (artık geceleri) sizlerin arasında dolaşamıyorum, eğer izin verirseniz artık bundan sonra Âişe'nin yanında kalacağım" dedi. Onlar da izin verdiler.[608]

 

Açıklama
 

Önceki hadis'i şerifin şerhinde açıkladığımız gibi Rasûlullah efendimiz gecelerini hanımları arasında eşit bir şekilde paylaştırmakla mükellef olmadığı halde Cenabı Hakkın kendisine verdiği terbiyenin bir sonucu olarak son günlerini yaşadığı, ölüm hastalı­ğından bile takatsizliği yüzünden nöbet gecelerinde ziyaret edemediği ha­nımlarının gönüllerini almak, onların üzülmelerine sebep olacak her hangi bir yanlış anlaşılmayı önlemek maksadıyla onların hepsini bir araya topla­yarak mazeretini arz etmek suretiyle Hz. Âişe'nin evinde kalmak için on­lardan izin istemiş, onlar da bu âlicenabhk karşısında gönül rahatlığı ve memnuniyetle Rasûl-i Ekrem'in isteğini yerine getirmişlerdir.[609]

 

2138. ...Peygamber (s.a.)'inhanımı Âişe (r.anha)'den; demiştir ki: "Rasülullah (s.a.) yolculuğa çıkmak istediği zaman hanımları arasında kur'a çekerdi. Kura hangisine çıkarsa yola onunla çıkardı. Onlardan herbirinin hissesine düşecek olan gecesini ve gündüzünü belirlerdi, fakat Şevde bint Zem'a (nöbet) gününü Hz. Âişe'ye bağışlardı."[610]

 

Açıklama
 

2135 numaralı hadisin şerhinde de ifade ettiğimiz gibi Hz.  Şevde yaşlandıktan  sonra Rasûl-i Ekrem'in kendi­sini boşayacağı korkusuyla nöbet günlerini Hz. Âişe'ye terk etmeye başladı. Bu hadis Buhari'nin Sahih'i ile imam Ahmed'in Müsned'inde "Şevde bint Zem'a nöbetim Rasûlullah (s.a.)'a bağışlamakla onun rızasını kazan­mak istiyordu"[611] anlamına gelen lafızlarla Müslimin rivayetinde ise "Hz. Safiyye bint Hüyeyye'i taksime sokmazdı."[612] anlamına gelen lafızlarla rivayet edilmiştir.[613]

 

Bazı Hükümler
 

1. Birden fazla hanımla evli olan bir kimsenin yolculuğa çıkarken yanma alacağı hanımı seçmek için kur'a çekmesi caizdir. Ulemânın cumhuruna göre böyle bir kimsenin kur'a çekmeden hanımlarından birini yanına alıp yolculuğa çıkması caiz değildir.

îmam Malik ile Hanefî uleması ise "Bu kimsenin yanına alacağı ha­nımı kur'a ile seçmesi hanımlarının gönüllerini almak bakımından çok iyi bir hareket olmakla beraber, kur'a çekmeden gönlünün arzu ettiği hanımı yanına alarak yola çıkması da caizdir" derler ve mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifi de bu manada tefsir ederler. "Bunların dışında kalan bir kısım ulemaya göre ise birden fazla hanımla evli olan bir kimsenin sefere çıkarken yanma alacağı hanımı seçmek için kura çekmesi farzdır. Çünkü kur'a çekmeden hanımlarından gönlünün istediği birini yanına alıp onu diğerlerine tercih etmesi anlamına gelir ki bu hareket 2133 numaralı hadi­sin tehdidine hedef olur. Bu, kura'sız olarak iki geceyi hanımlarından bi­rine tahsis etmeye benzer.

Sefere birden fazla hanımıyla çıkmak isteyen kimse de kalan hanımla­rının gönlünü kırmamak için yine kur'a usulüne başvurmaya mecburdur. Nitekim Hz. Peygamber iki hanımıyla birlikte sefere çıkmak isteyince ku-ra'ya baş vurdu ve kur'a Hz. Âişe ile Hz. Hafsa'ya isabet etti derler.[614]

2. Birden fazla kadınla evli olan bir erkeğin vaktini hanımları arasın­da taksim ederken her hanımın yanında bir gün bir gece kalacak şekilde taksim etmesi müstehaptır. Eğer her kadının nöbetinde onun yanında bir-gün ve geceden fazla kalmayı arzu ederse hepsinin rızasını alması gerekir. Yoksa caiz olmaz. Hasta ile, tenasül organı kesik, cinsi iktidarı olmayan, kimselerin ve hünsa ile hadım olan kimselerin de sağlam kimseler gibi zamanlarım hanımları arasında adaletli bir şekilde taksim etmeleri icab eder. İmam Sevri ile, Şafiî, Ahmed ve re'y taraftarları bu görüştedirler. Çünkü vakti hanımlar-arasında paylaştırmaktan maksat, hanımların yal­nızlıktan kurtulmalarını sağlamaktır. Erkeğin bazı illetlerle kusurlu olması buna mâni değildir.

Eğer bu illete mubtela olmuş bir erkeğin her geceyi hanımlarından birinin yanında geçirmesi gücüne giderse bütün gecelerini hanımlarından birinin yanında geçirmek üzere hanımlarının tümünden izin ister, izin ver­medikleri takdirde kur'a ile seçeceği bir hanımının yanında kalması caiz olduğu gibi, hepsini terk ederek yalnız başına ayrı bir odada kalması da mümkündür. Hanımları arasında hasta, ferci bitişik, hayızlı, nifaslı ve bu­luğa ermemiş fakat kendisiyle cima mümkün olanlar varsa onları da taksime sokmak  icâbeder.[615]

Aslında erkek gündüzleri geçimini ve evinin ihtiyaçlarını temin ile meş­gul olduğundan aileleri arasında gündüzleri değil, gecelerini taksim etmesi gerekir. Ancak bekçi gibi geçimini geceleri temin eden kimseler hanımları arasında gecelerini değil gündüzlerini taksim ederler.

Hanımları arasında gecelerini taksim eden bir kimse gündüzlerini de bir önceki geceye tabî olarak taksim etmiş sayılır. Çünkü gündüz bir önce­ki geceye tabidir. Gece hangi kadının hakkı ise, geceyi takib eden gündüz­de onun hakkıdır. Bu bakımdan ayların ilki geceleyin başlar. Binaenaleyh bir kimse aileleri arasında gündüzlerini paylaştırmış olsa gündüzlerin tabi oldukları bir önceki geceyi de paylaştırmış sayılacağından netice değişmez. Kumalardan birine tahsis edilen bir gecede kocanın diğer bir kumanın oda­sına girmesi caiz değildir.[616]

Fakat ağır hastalık hali gibi zaruri durumlarda girebilir. Kısa zaman­da hastanın ihtiyacını karşılayıp çıkarsa, Kocanın bu gecenin tahsis edildi­ği kadın lehine geçen zamanı o kadına telafi etmesi gerekmez. Fakat ge­ceyi orada geçirirse sonra bu gecenin esas sahibi olan kadın için telafi gerekir. Bir geceden daha fazla orada kalmışsa o kadın iyileştikten sonra geçen zamanın bütün kumalar için hesaplanarak telafisi gerekir. Erkek zaruret olmadan yanında bulunduğu kadının odasını kısa süre terk edecek olursa günah işlemiş olur, Fakat bu zaman kısa olduğu için telafi etmez.

Kendisine tahsis edilmediği halde gecenin bir saatinde kumanın biriy­le cinsi münâsebette bulunacak olursa, bu mevzuda iki görüş vardır.

1. Kocanın bunu telafi etmesi gerekmez, çünkü koca gecenin-kendisi­ne tahsis edildiği kadınla cinsi münasebette bulunmaya mecbur değildir.

2. Telafisi gerekir. Binaenaleyh cinsi münasebette bulunduğu kadının bir nöbetinde de terkettiği kadınla cinsi münasebette bulunması gerekir. Kocanın nöbetine rastlamayan bir gecede bir kumanın fercinden aşağısın­dan istifade etmesi halinde ise iki görüş vardır.

a. Bunda bir sakınca yoktur. Bu görüşte olan ulemanın delili 2135 numaralı hadis-i şeriftir.

b. Bu caiz değildir. Çünkü bununla kadın o gece sükûnet bulur.

Oysa bu, nöbeti olan kadının hakkıdır. Binaenaleyh kadından bu şe­kilde faydalanmak cimaya benzediğinden nöbeti olmayan kumaya bu şe­kilde yaklaşmak caiz değildir şayet erkek bu kumanın yanında uzun müd­det kalmışsa bu geçen zamanı nöbeti olan kadın için telafi etmesi gerekir.

Kocanın ailelerinden birisi cariye olursa o zaman cariye olan karısı için bir, diğerleri için ise iki gece tahsis etmesi gerekir.

İmam Şafiî ile İshak, Sevri, Evzaİ ve rey taraftarları bu görüştedirler. İmam Malikten bu mevzuda rivayet edilen iki görüşten birisine göre ise, erkek hanımları arasında nafaka ve ikâmet noktasında adaleti sağlamak mecburiyetinde olduğundan geceleri taksim etme hususunda adalete riayet etmesi şarttır. Birinci görüşte olan uiemanın delili "bir cariyenin üstüne hür bir kadınla evlenecek olursan onun için iki gece, cariye içinde bir gece taksim et."[617] mealindeki hadis-i şeriftir. Ancak senedinde el-Minhal b. Amr bulunduğundan bu hadis zayıftır. İkinci görüşü benimseyen ulemaya göre ise, müslüman bir kadınla kitabî olan bir kadın aile hukukunda eşit olduklarından cariyeninde eşit olması gerekir.[618]

Çok evliliğin sorumluluğunu ve islam dininin kılı kırk yaran inceliği karşısında kadınların hukukuna riâyet etmekte gösterilmesi gereken titizli­ği biraz olsun anlatabilmek için bu bahsi biraz uzattık bu kadarıyla yeti­niyoruz.[619]

[589] Tirmizî, nikâh 24; Ahmed b. Hanbel, II, 295, 347, 471.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/258.

[590] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/258.

[591] en-Nisâ (4),  19.

[592] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/258-259.

[593] Tirmizi, Nikâh 41; Nesâı, nikâh 2; İbn-i Mâce, nikâh 47; Darimî, nikâh 25; Ahmed b. Hanbel, VI,  144.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/259.

[594] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/260.

[595] Ahzâb (33), 51.

[596] İbnu'l-Arâbi, Ahkâmu'l-Kur'ân, II,  178.

[597] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/260.

[598] bk. Buhârî, nikâh 98, Müslim, ridâ 47; Ahmed b. Hanbel, VI, 608.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/260-261.

[599] İbn Hacer, Fethu'1-Bâri, II, 225.

[600] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/261-262.

[601] Ibn Mace, nikâh, 48; Ibn Kudâme, el-Muğnî, VII, 38, 39.

[602] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/262-263.

[603] el-Ahzâb (33), 51.

[604] Buharî, Suretu'l-Ahzâib, 7; Müslim, talak 23.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/263.

[605] el-Ahzâb, (33), 28.

[606] el-Ahzâb, (33), 52.

[607] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/264-265.

[608] Ahmed b. Hanbel, VI, 117.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/265.

[609] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/265-266.

[610] Buhari, nikâh 97; İbn Mâce, nikâh 47.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/266.

[611] bk. el-Benna A. A. el-fethu'r-Rabbani, XVI; 239.

[612] Müslim, ridaâ, 51.

[613] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/266.

[614] Buhâri, nikâh, 97.

[615] İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 28.

[616] İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 32.

[617] Dârekutnî, Sünen 409.

[618] İbn Kudâme, VII, 35.

[619] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/267-269.


Rüveyha
Thu 10 April 2014, 02:46 pm GMT +0200
Böyle bir durumda olan kardeşlerimiz her iki taraf için adaleti sağlamak  zorundalar..Ama günümüz erkekleri şunu anlamaları gerekiyor.Günümüz de çok eşliliği ruhsat sananlar ,, zaman efendimizin zamanı değil..O zaman için bu ruhsat verilmiş evet, şartlar bunu gerektiriyordu..Günümüzde tek eşlilik en doğru ve güzel olanıdır..Mevlam bizleri eşlerine sağdık, sevgili ve hürmetkar eylesin..Huzuru yuvasında arayan  kardeşlerimden Mevlam ebeden razı olsun,Rabbimin  rahmeti hep olanların üzerine olsun..

YA RAHMAN
Thu 10 April 2014, 03:59 pm GMT +0200
Adalet insan hiçbir zaman ayrılmamalıdır. Hazreti Ömer peygamberimiz gibi...

Sevde38
Thu 10 April 2014, 10:35 pm GMT +0200
Bu güzel yazıyı okuduktan sonra aklıma gelen ilk şey:Vay birden fazla eşi olan adamın haline ( en ufak adaletsizlik cehennem garantisi adeta)!!!!!
Nikahın geçerlilik şartlarının da iyi bilinmesi gerekiyor, kendisini evli zannedip zina yapan kişi sayısı maalesef üzücü oranda.

cerendemir
Fri 11 April 2014, 12:24 am GMT +0200
İslam dini dört evliliğe kadar müsade etmiştir.Ama eşler arasında eşitlik sağlayabilecek,onlara aynı maddi imkanlar sağlayacak sürece.