- Kültürümüzde nar

Adsense kodları


Kültürümüzde nar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 6 October 2010, 03:43 pm GMT +0200
Kültürümüzde Nar

O akşam babaanne torunlarına:

- Çocuklar, dikkatli yeyin. Nar mübarek bir Cennet meyvesidir. Onun tanelerini yere dökmeden yiyen kimse Cennet'e girer.

deyince, tam "böyle hurafelerle çocukların zihnini doldurma" diyecektim ki, Rahman Sûresi'nde narın geçtiğıini hatırlayıverdim, sustum. Ama yine de aklıma takılmıştı. Meseleyi biraz araştıracaktım.

Araştırdım. Karşıma bir derya çıktı desem abartılı olmaz Narın hayatımıza bu denli girdiğıini, bir ağı gibi psikolojik, sosyal ve dinî hayatımızı bürüdüğıünü görünce bu kadar zengin bir kültüre sahip olduğıumuz için hem çok sevinmiş, hem de babaannenin sözlerini kocakarı uydurması diye hafife alıp eskilerin kültürlerine karşı peşin fikirlilik içinde bulunuşumdan dolayı utanmış, kendime kızmıştım.

Gerçekten nar denilince ilk anda akla sadece bir meyve gelse bile, kültürümüzde mutfaklarımızdan türkü ve bilmecelerimize, halk deyişleri ve masallarımıza, şifalı bitki olarak kullanılmasından boyacılığıa hattâ rüyalarımıza varıncaya kadar çok geniş alanda hayatımızda yer almaktaydı. Nar, sadece bir meyve olarak tüketilmeyip mutfaklarımızda meşrubat olarak nar şerbeti, nar şurubu ve kısır gibi garnütürlerde tatlandırıcı olarak nar ekşisi şeklinde damak zevkimize hitap etmekte; "Nar tanesi tanesi/ Seviyom bir tanesi/ Güzellerin içinde/ Sevdiğıim bir tanesi" şeklinde türkülerimizde; "Çarşıdan aldım bir tane/ Eve geldim bin tane" ve Hanım uyanmış/Cama dayanmış/ Cam kırılmış/Kana boyanmış" şeklinde bilmecelerimizde; parlak kırmızı kabuğıu "nar gibi kızarmak" deyişiyle yanaklara, çok canlı ve parlak taneleri "Nar tanesi nur tanesi" deyişi gibi güzel dişlere ve gözyaşlarını tasvir etmede güçlü bir teşbih unsuru olarak kullanılmış ve kullanılmaktaydı. Masallarımızda sınanmak veya yok edilmek istenen kahramanlar, ejderhanın koruduğıu bahçedeki narı ya da "gülen ayva ile ağılayan nar"ı almaya gönderilmekteydi. Bütün bunların yanı sıra, gelenekte pamuk ipliklerin boyanmasında nar kabuğıu kullanılmıştı. (B. Larousse 1986, Nar md.)

Sıcak ve kurak iklimlerde yetişen, haziran-temmuz aylarında göz alıcı, kırmızı
renkli, iri çiçekler açan, iki ile beş metre boyunda, gövdesi hafif dikenli, parlak, dökülmeyen yapraklara sahip olan nar ağıacı, Akdeniz havzasından Japonya'ya ve Güney-Kuzey Amerika'ya kadar dünyanın ve ülkemizin hemen her yerine yayılmıştı ama özellikle Izmir, Manisa, Akhisar, Mersin ve Urfa'nın çekirdeksiz narları meşhurdu. Ayrıca değıişik renkli ve katmerli çiçeklerinden dolayı süs bitkisi olarak da yetiştirilmekteydi. Elma iriliğıinde, yuvarlak, olgunluk halinde kırmızımsı renkte, derimsi kabuğıu olan nar meyvesinin ucunda kabuğıa bitişik, âdeta meyvelerin sultanıyım dercesine dişli bir taç bulunuyordu. Taneleri, kırmızı, pembe renkli, sulu, tatlı veya ekşiydi ve her tanenin içinde sert kabuklu küçük bir çekirdek vardı. Nar ağıacının gövde, kök ve dal kabukları, nişasta, mannit, reçineli maddeler, asitler, tanen, punicin alkaloidler, isopelletierin ve metilpelletier, meyvesi kabuğıu ve çekirdekler de tanen, triterpenler ve alkaloitler ihtiva etmekteydi (a.g.e. Nar md., Yalçın 1982, 582; Aydüz, 100-101)).

Bu özelliklere sahip ve bu kadar geniş alanı kaplamış olan narın Kur’ân-ı kerîm ve hadislerdeki yeri ile halk tababeti ve rüyalarımızda yorumlanışı özellikle ilgimi çekmişti.

Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde Nar

Nar, Kur'ân-ı Kerîm'de Arapça "rumman" kelimesiyle üç âyette yer almaktaydı. Bu âyetlerin birinde nardan "Ikisinde (her iki cennette) de her türlü meyveler, hurma ve nar var." (er-Rahmân, 55/68) şeklinde bir Cennet meyvesi olarak övgüyle bahsedilmekteydi. Insanı özendirecek şekilde Cennet nimetleri içinde zikredilmesi herhâlde narın önemine işaret ediyordu. Diğıer ikisinde ise:

"Gökten su indiren O'dur. Sonra Biz, onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar yetiştiririz. Bunlardan kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine, bir ilk meyve verdiğıinde bir de tam olgunlaştıklarında bakın. Elbette bütün bunlarda iman edecekler için alınacak birçok dersler vardır." (el-En'âm, 6/99) ve "Çardaklı çardaksız bağıları, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, zeytin ve narları birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan hep O'dur. Her biri meyve verdiğıi zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığıı gün de hakkını verin, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez. (el-En'âm, 6/141)

şeklinde yine önemli bir nimet olarak bahsedilmekteydi. Övülen bir dünya nimeti olarak zikri geçtiğıi her iki yerde de nar, Tîn Sûresinde (95/1) üzerine yemin edilmiş olan zeytinle birlikte, hemen onun akabinde yer almaktaydı. Bu âyetlerde dikkatimi çeken bir başka husus ise şuydu: söz konusu her iki âyette, başta Allah'ın varlık ve birliğıi, kudret, yaratma ve rızık ihsan etme gibi sıfatlarına delil olmaları açısından bitkiler genel bir ifade tarzı içinde zikredilmekte, bu arada hurma, üzüm, zeytin ve nar da ismen vurgulanmaktadır. Binlerce sebze ve meyvenin arasından Allah'ın varlık ve birliğıine ve diğıer bazı sıfatlarına delil olarak bu meyvenin de zikredilmiş olması, her hâlde narın önemini artıran bir başka husus olsa gerektir.

Tefsir âlimleri, bu âyetlerde geçen bitki ve meyvelerin özelliklerinden ziyade bu âyetlerin dinî ve fıkhî açıdan ne anlam ifade ettiğıiyle ilgilenmişlerdi. Onlar, renk, şekil, tat ve koku bakımından yiyecek maddelerinin çok çeşitli olmaları sebebiyle bu iki âyetin Allah'ın yaratma ve kudret sıfatlarına özellikle delil olduğıuna, bunlar üzerinde çok düşünülmesi gerektiğıine dikkat çekmişler; ilaveten âyetteki "Devşirilip toplandığıı gün de hakkını (sadaka ve zekatını) verin" (el-En'âm,6/141) ifadesinden hareketle, sebze ve meyvelerin zekatı üzerinde durmuşlardı (Kurtubî, 7: 49, 99-110; Razi, 13: 213-214). Öte yandan, ünlü tefsir âlimi Fahreddin er-Razî'nin, (el-En'âm,6/99) âyetteki tahıl ve meyvelerin zikrediliş sırasının, bazılarının isimlerinin açıkça zikredilmesinin onların değıeri açısından anlamlı olduğıunu, ayrıca tahılların söz konusu bu dört meyveden önce zikredilmesinin de tahılların temel gıda, diğıerlerinin bir meyve olması bakımından önem arz ettiğıini söylemesi dikkatimi çekmişti (Razi, 13: 109/110). Ama Razi'nin, -Yunanlı hekim Hipokrat'ın tasnifi olduğıu söylenen bitkilerin sıcaklık, soğıukluk, yaşlık, kuruluk gibi tıpta kullanılan ayırımını o zamanki anlayışı göstermesi bakımından ilginç bulduysam da- nar meyvesinde hem soğıukluk, katılık, sertlik ve kuruluk gibi toprağıa ait özellikler hem de suya ait özellikler bulunduğıunu, böylelikle Allah'ın zıtları bir arada birleştirmesinin O'nun kudretine büyük bir delil olduğıunu vurgulaması oldukça hoşuma gitmişti.

Araştırmamı biraz daha genişleterek narın hadislerde geçip geçmediğıini de görmeliydim. Ilgili kaynaklara müracaat ettiğıimde fazla olmasa bile narın birkaç yerde hakikat ve mecaz anlamlarıyla yer almakta olduğıunu tespit etmiştim. Özellikle bir yerde şifa yönüne dikkat çekilerek narın mide için faydalı olduğıuna vurgu yapılmıştı ki, Hz. Ali'ye nispet edilen bu rivâyette Hz. Ali'nin "Narı içindeki zarı ile birlikte yiyiniz. Çünkü o mideyi temizler." (I. Hanbel, Müsned, 5: 382) dediğıi bildirilmekteydi. Bir hadiste ise Cennet'teki narın büyüklüğıüne dikkat çekilmişti ki bu rivâyete göre Hz. Peygamber: "Cennet'i gördüm. Orada nar ağıacının bir narı deve semeri gibi (iriy)di." buyurmuştu (I. Kesir, 4:279). Öte yandan Hz. Ömer'in naklettiğıi bir diğıer rivâyet de Cennet'teki narın dünyadaki gibi yenilebilen gerçek bir meyve mi, yoksa hakikati olmayan sembolik bir anlatım mı olduğıuyla alâkalıydı. Bu rivâyete göre bir gün bir grup Yahudi Resûl-u Ekrem'in yanına gelerek "Ey Muhammed, Cennet'te meyve var mı?" diye sormuş, Hz. Peygamber de, "Evet, orada meyveler, hurma ve nar var." diyerek Rahman Sûresi'ndeki (55/68) mezkûr âyeti okumuştu. Yahudiler Cennet'teki meyvelerin dünyadaki gibi yenilip yenilemeyeceğıini sorunca da Resulullah (s.a.s.) "Evet, yenilecektir." buyurmuşlardı (a.y.).

Nar, bizde daha çok yanağıın kırmızılığıını, hayadan kızarmasını ifade için mecazî manâda kullanılırken, Araplar arasında öfkeli insanın yanaklarının kızarmasını ifade etme sadedinde kullanılmıştı. Nitekim Ashab'ın aralarında kader meselesini tartıştığıını gören Hatemu'l-enbiya (s.a.s.) bu durumdan rahatsız olmuş, her iki yanağıı nar gibi kızarmış ve "Bununla mı emrolundunuz, yoksa ben bununla mı gönderildim? Sizden öncekiler bu konuda tartıştıkları için helâk oldular. Size yemin ederim ki, bu konuda asla tartışmayın." (Tirmizî, "Kader", 1) diyerek ümmetini uyarmıştı. Duygu, düşünce ve varlıkları tasvir edişte iki toplum arasındaki bu kabil benzerlikler geniş çerçeveli ortak bir kültüre sahip olduğıumuzun güzel bir göstergesiydi.

Şifalı Bitkilerde Nar

Konuyla ilgili birkaç kitaba baktığıımda ilk dikkatimi çeken, insanoğılunun bitkileri tıbbi maksatlarla kullanmasında hayvanlardan faydalandığıının ileri sürülmüş olmasıydı. Meselâ yaralı köpeklerin ayrıkotuna sürünerek yaralarını tedavi ettiklerini, geyiklerin ağırılarını dindirmek için giritotu yediklerini, keçilerin çöpleme (Ellebore) yedikten sonra ishal olduklarını görerek insanoğılunun da tedavi maksadıyla bitkileri kullanmaya başlamış oldukları ileri sürülmekteydi. Bu husus tamamen yadırganmasa bile, insanoğılunun ilk atasının bir peygamber olduğıu düşünülecek olursa, sonraki nesillerin bir çok ilk tecrübelerinin kaynağıının yine insan olduğıu görülecektir. Hz. Adem ile eşinin cennette yasak meyveden yemeleri, yiyince açıldığıının farkına vardıkları edep yerlerini cennet ağıaçları yapraklarıyla örtmeye çalışmaları, insanoğılunun baştan beri bitkileri yeme ve giyinme gibi çeşitli maksatlarla kullandıklarını göstermektedir. Aslında insanın bitkileri tıbbi maksatlarla kullanımı onun yaratılış özelliğıinin bir tezahürüdür. Zira insan, hem ot hem de et yiyen bir varlıktır. Onun bitki ve hayvanları yiyecek, içecek ve giyecek ihtiyacı için kullanması kadar tıbbî maksatlar için kullanması da normaldir.

Gördüğüm bir başka husus, Islam medeniyetinde bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.s.) döneminden başlayarak devam eden süreçte bitkilerin tedavi maksatlı olarak kullanılmış olması, hatta hadis kaynaklarında "kitabu't-tıb" adında özel bölümlerin ayrılması, dahası müstakil "tıbbu'n-Nebevî" eserlerinin telif edilmiş olmasıydı.

Günümüzde alternatif tıp çalışmaları içinde bitkilerin tedavi maksadıyla kullanımının yeniden anılır olması, ananevi tedavi metotlarının tekrar gündeme gelmesine yol açmıştı. Nitekim ABD'de bitkiler dahil çeşitli alternatif tıp çalışmaları yapmak üzere Ulusal Sağılık Enstitüleri çatısı altında Alternatif Tıp Bürosu kurulmuş, Ingiltere, Almanya, Fransa, Çin ve Japonya gibi ülkelerde bitkilerin tedavi maksatlı kullanımı geçerli tedaviler olarak tanınmış, özellikle Almanya'da bitkisel tıp çok yaygın olarak kullanıma girmiş ve konuyla ilgili ayrı resmi bir kurum oluşturulmuştu. Günümüzde sentetik ve kimyevî ilaçların yanı sıra bir çok ilacın terkibinde bitkilerin yer aldığıını elbette biliyordum, ama bitkisel tıbbın hâlâ dünya nüfusunun %80'nin sağılık bakımından ana kaynağıını oluşturduğıunu öğırenmem benim için oldukça yeni bir bilgiydi.

Bitkilerin şifa maksatlı kullanımında bazı sıkıntılar olmakla birlikte istisnalar hariç onların kullanımında ciddi hiçbir yan tesir görülmemiştir. Bu sahadaki uygulamalar ülkemizde öteden beri bilinmekle birlikte, bunlar daha ziyade halk arasında kolay teşhis konulabilen hafif rahatsızlıklarda, rejim ve diyet, güçlendirici ve vitamin maksatlı uygulamalarda, bazı yara ve yaralanmaların tedavisinde kullanılmakta, ciddi hastalıklarda ise doktorlara başvurulmaktadır. Bu da kanaatimizce toplumumuzun geleneksel ve modern tıbbın her ikisinden de bir insanlık tecrübesi olarak yararlandığıını göstermesi açısından sevindirici bir durumdur.

Narın şifalı bitkilerdeki genel konumuna baktığıımda gözüme ilk çarpan şey, onun genellikle besleyici ve tedavi edici ilaç ve panzehir olarak ağıız yoluyla çeşitli karışımlarla birlikte yenilen ve içilen, haricen merhem olarak kullanılan bir meyve olarak şifalı bitkiler literatüründe yer almış olduğıuydu. Onun sadece meyvesi değil, çiçeği, çekirdekleri, suyu, kabukları çeşitli karışımlar halinde tıbbî olarak kullanılmış ve kullanılmaktaydı. Narın genel olarak vücudu ve kalbi kuvvetlendirme, ishali kesme, şerit düşürme, burun poliplerine faydalı olma gibi yararları bulunmaktaydı. Ancak ihtiva ettiğıi bazı kimyevî maddeler yüzünden mide ve bağıırsak hastalığıı olanların, küçük çocuklar ve hamilelerin fazla kullanmamaları tavsiye edilmişti.

Müracaat ettiğıim Islâmî literatürde bir klasik değıerini taşıyan Zâdü'l-Meâd adlı eserinin "tıbb-ı Nebevî" bölümünü yazarken Ibn Kayyim el-Cevziyye, Ibn Sina'nın ünlü tıp kitabı el-Kanun fi't-Tıbb adlı eserinden oldukça yararlanmıştı. Bu yüzden olsa gerek, burada verilen bilgiler okuyucuda bir hayli güven uyandırıyordu, en azından bende uyandırmıştı. Ibn Kayyim'in mezkur eserinde narın faydaları, narın tatlı veya ekşi olmasına, suyunun ve çekirdeğıinin yer aldığıı karışıma göre ayrı özellikler ihtiva ettiğıi belirtilmekteydi. Buna göre tatlı nar, midede çabuk çözüldüğıü için hazmı kolaydı, ancak zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirdiğıi için ateşli hastalığıı olanlara iyi gelmeyeceğıi belirtilmişti. Ayrıca tatlı nar mideyi kuvvetlendirmekte, boğıaza, göğıse, akciğıerlere fayda vermekte, öksürüğıe iyi gelmekteydi. Ekşi nar ise mide yanmalarına karşı faydalı olduğıu kadar, diğıer narlardan daha fazla idrar söktürmekte, ishali ve kusmayı kesmekte, karaciğıer hararetini söndürmekte, azaları güçlendirmekte, kabızlığıı gidermekte, safradan kaynaklanan hafakanlara, kalp ve mide ağızındaki ağırılara iyi gelmekteydi.

Nar suyu, karnı rahatlatmaktaydı. Suyunun içindeki zarla birlikte çıkarılıp bal ile merhem kıvamına gelinceye kadar pişirilip göze sürme gibi çekildiğıinde gözdeki sarılığıı giderdiğıi, diş etlerine sürüldüğıünde diş eti tahrişine iyi geldiğıi belirtilmişti. Dolama/tırnak iltihabı ve cerahatli yaraları tedavisinde nar çekirdeğıinin balla birlikte karıştırılarak merhem halinde tatbik edilmesi tavsiye edilmiş, nar çiçeğıinin de cerahatli yaralar için kullanıldığıı belirtilmişti. Ayrıca mayhoş nar taneleri, çam ağıacı kozalağıının ilaç olarak kullanılması esnasında görülebilen yan tesirlerin panzehiri olarak da kullanılmaktaydı.

Son yıllarda yayınlanan bir kaçı hariç, piyasada yaygın olarak satılmakta olan şifalı bitkilerle ilgili eserlerin hemen hepsi Islâmî tıp geleneğıine ait Arapça ve Osmanlıca eserlerin kısmen tercümelerinden veya iktibaslarından derlenme eserler olduğıunu tesbit etmiştim. Bazılarının önsözünde hangi eserlerden istifade edildiğıinden bahsedilmekteydi, ama hastalıkların tedavisinde tavsiye edilen bitkisel karışımların kaynakları bire bir gösterilmemişti. Buna ilaveten karışımların nasıl yapılacağıı, doz ve ölçüleri de pek net değıildi. Bu açıdan itimat telkin etmemekteydiler. Ancak Ibn Sina'dan yapılan tercüme eserde karışımların dozları ve gramajı açıkça belirtilmişti.

Günümüzdeki şifalı bitkilere ilişkin eserlerde narın kullanımı oldukça geniş bir yer tutmaktaydı. Meselâ böbrek yaralarına karşı tatlı narın bol bol yenilmesi; göz ağırısına karşı ekşi nar taneleri, mercimek ve gül suyundan oluşan terkibin göz kapaklar üzerine yarım saat konması; göz kaşıntısında nar usaresinin pişirilerek süzüldükten sonra hazırlanan sıvının sürme şeklinde göze sürülmesi tavsiye ediliyordu. Dış basura karşı ekşi nar ile sirkeden, kellik tedavisinde ise ekşi nar ile zeytinyağıından oluşan bir terkibin kullanılması; kalp çarpıntısına karşı nar tanelerinin dövülerek damıtılmış suyla şurup halinde içilmesi de tavsiyeler arasındaydı. Karaciğıer zafiyetine ve mide kanamalarına karşı ekşi nar tanelerinin yer aldığıı, nefes darlığıında ekşi nar taneleri ve nar kabuğıunun bulunduğıu terkibin yenilmesi; kulak ağırısına ise tatlı nar tanelerinin yer aldığıı terkibin haricen kullanılması; ishal ve kusmaya karşı nar çiçeğıinin suyla kaynatılarak birer çorba kaşığıı içilmesi; diş eti kanamalarına, yaralarına ve diş etrafındaki kireçlenmelerine karşı nar çiçeğıi ile diğıer bitkisel maddelerden oluşan terkibin merhem halinde günde birkaç defa dişlere sürülmesi önerilmekteydi. Aşıkıye macununun terkibinde nar çiçeğıi yer almakta olduğıu gibi, hamile kalmak için balla karıştırılarak yapılan karışımda bulunmakta ve bu karışımın tablet halinde yutulması; keza idrar yolu kanamalarında içinde nar çiçeğıinin de kullanıldığıı bir karışımın sıvı hâlde içilmesi tavsiye edilmekteydi.

Nar kabuğıunun, bağıırsak iltihabına (kolit) karşı bal ve diğıer karışımlarla birlikte macun halinde; mesane kurdu düşürülmesinde taze fındık, kimyon tozu ve sarımsak yağıından oluşan terkibin macun halinde yutulması, nar kabuğıunun ise, tenya düşürülmesinde kaynatılarak çay halinde içilmesi tavsiye edilmişti.

Frengi, menenjit, fıtık, rahim mayasılı, bel gevşekliğıi gibi hastalılıkların tedavisi için hazırlanan karışımda nar kabuğıu kullanılmaktaydı. Iltihaplı yaraların tedavisinde nar kabuğıunun hazırlanan karışımda toz halinde yaralar üstüne serpilmesi; saç-sakal ağıarmasında nar kabuğıu, mazı, tane karanfil ve zeytinyağıından oluşan terkibin saç ve sakallara sürülüp iki saat sonra Arap sabunuyla yıkanması; ağıız içi yaralarının tedavisinde ise nar çiçeğıinin suyla birlikte kaynatılarak gargara yapılması salıklanmaktaydı. Narın kök kabuklarının kaynatılarak domalan mantarıyla karıştırılıp lapa halinde yemekten önce birer çorba kaşığıı yenilmesi halinde kanser tedavisine iyi geldiğıi belirtilmişti. Ergenlik sivilcelerinin giderilmesinde ekşi nar suyu sirke ile birlikte karıştırılarak veya nar kabuğıu suyla kaynatılıp gül suyu ile karıştırılarak sivilcelerin üstüne sürülmesi; ülser tedavisinde nar suyunun arpa suyu ile karıştırılarak, sarılıkta ise nar suyunun erik ve karpuzdan oluşan terkiple içilmesi tavsiye olunmuştu.

Bütün bunlara ilaveten çördük çayının terkibinde tatlı nar taneleri; takatsızlığıa, kansızlığıa, mide rahatsızlıklarına karşı tavsiye edilen hüdhüd çayının terkibinde nar kabuğıu; idrar söktürmeye, menopoz dönemleri için tavsiye edilen meneviş çayının terkibinde nar çiçeğıi ve baş ağırıları ile kalp çarpıntısına karşı tavsiye edilen nergis çayının terkibinde ise nar suyu bulunmaktaydı (I. Kayyim, 5: 19-20, 43; Tekineş, 1998/1, 57-72; Pamuk, 24, 32, 36, 51-52…; Tillovî, 105, 135-136…; Baytop, 2: 208; Günaydın 1995, 137).

Rüya Tabirlerinde Nar

Konuyla ilgili eski yeni bazı eserlere müracaat ettiğıimde gördüğıüm şuydu: Gerek klasik kaynaklarda gerekse günümüzde halk arasında yaygın olarak kullanılan rüya tabirleriyle ilgi eserlerde narla ilgili rüyalar oldukça çeşitlilik arzediyordu ve bunları nar, nar taneleri, nar suyu ve nar ağıacı ile ilgili rüyalar şeklinde gruplandırmak mümkündü. Ilgili rüyalarda nar meyvesini mevsiminde görüp görmemekten, nar tanelerinin rengine, tatlı veya ekşi olup olmamasına, nar yerken görmekten nar kırdığıını görmeye, avucunda nar taneleri veya nar tanelerini topladığıını görmeye kadar çeşitli rüya yorumları bulunmaktaydı. Nar suyu ile ilgili rüyalarda nar sıkıp suyunu içmek şeklinde, nar ağıacı ile ilgili rüyalarda ise nar ağıacını, ağıacının dikenlerini ve nar ağıacını keserken görmek gibi detaylar yer almaktaydı. Ayrıca rüyayı gören kimsenin meslek ve sosyal konumuna göre de rüya yorumlarının değıiştiğıi görmüştüm.

Genelde rüyaların özelde narla ilgili rüya ve tabirlerinin zengin çeşitliliğıe sahip olması, bana, bunların modern anlamda olmasa bile bir araştırma ve gözleme dayandığıını; diğıer bir ifadeyle hayal ve kurgu mahsulü değıil, büyük ölçüde gözlem, anlatı ve bir tür mülakata dayalı çalışmalar olduğıu izlenimini vermişti. Rüya tabirleri arasında tercih edilen görüşlerin önce zikredilmesi, bazı yorumlar için zayıf görüş olduğıuna işaret edilmesi de bu düşüncemi güçlendirmekteydi. Sanırım bu durum Islâm dünyasındaki özellikle klasik rüya tabirleri eserleri için geçerlidir. Zira halk arasında yaygın günümüz rüya tabirlerindeki nar tabirleri eskilerle büyük ölçüde benzerlik göstermekteydi. Bu niçin böyleydi? Öteden beri insanlarımız aynı rüyaları mı görüyordu? Hemen her şeyin değıiştiğıi dünyamızda rüyalarımız ve tabirleri değıişmiyor muydu? Evet, aynı coğırafya ve kültürün çocuklarının bir çok benzerlikleri olması tabiîydi, ama yine değıişen, değıişmesi gereken bir çok şey olmalıydı. Bunun bir sebebinin, günümüz rüya tabiri yazarlarının araştırmadan ziyade kolaycılığıa kaçarak tercüme ve iktibaslara yönelmesi olabileceğıi aklıma ilk gelen şeydi. Hâlbuki hayatımızda köklü şekilde yer alan rüyalarımızın anlamlandırılması için yeni ve etraflı çalışmaların yapılması önemli olsa gerektir. Günümüz rüya tabirleri eserleri bu özellikten yoksundu ve hemen hepsi klasik Islamî kaynaklardan aynen veya kısmen tercüme edilmiş görünüyordu. Ancak günümüz bazı yazarlarının nereden ve nasıl elde ettiklerini bilmiyorum ama yer, yer bu yorumlara ilavelerde bulundukları da görülmekteydi.

Klasik kaynaklardaki narla ilgili tabirlerin en önemlileri Ibn Sirin, Cafer es-Sadık (ö.148/765) ve Nablusî'ye (ö1050/1143) dayandırılmaktaydı. Mesela Cafer es-Sadık rüyada tatlı nar görmeyi, çok mal, saliha kadın ve mamur şehir olarak üç şekilde tabir etmişti. Nablusî ve Ibn Sirîn'e göre de tatlı nar görmek, genelde birikmiş çok mala, tüccar kimse için karlı kazanca, bazen kadına, erkek çocuğıa, gören kimsenin evladından veya hanımından gelecek bir iyiliğıe veya mamur bir şehre işaretti. Bunun yanı sıra kırmızı tatlı nar, sevinç ve mutlulukla tabir edilmiş; mevsimli veya mevsimsiz ekşi nar görmek veya yemek hoş karşılanmamış haram mala, üzüntü ve sıkıntıya veya zayıf bir yoruma göre korku ve yolculuğıa yorulmuştu. Rüyada nar görmek, idarî hayatla da ilişkilendirilerek tabir edilmişti. Meselâ rüyasında nar gören kimse idareci konumunda ise mamur bir şehre yönetici olacağıı veya bir melik için bir şehri, reis için bir köyü ifade ettiğıi; rüyasında nar kırdığıını gören, hükümdar ise bir şehri fethedeceğıine, narın kabuğıu şehrin surlarına, narın taneleri şehrin halkına, narın içi de o şehrin mallarına işaret olduğıu şeklinde tabir edilmişti. Buna ilaveten erkek ile yönetici durumunda olan bir kimse rüyasında nar görürse erkek evlada ve nüfuzunun keskin olacağıına yorumlanmıştı.

Nar görmekle ilgili en ilginç şeylerden bir diğıeri de miktarı ve cinsi belli paraya işaret olduğıu şeklindeki tabirdi. Böyle bir yorumun tercih edilen bir tabir olarak kaynaklarda yer almasını, tecrübeye dayalı bir bilgi olmasından başkasıyla açıklayamamıştım. Nitekim mevsiminde tatlı nar yemek, Cabir el-Mağırîbî tarafından gören kimsenin bin dinar/altın lira, en azından beş yüz dinar kazanacağıı şeklinde tabir edilmişti. Rüyasında bir tek nar gören kişi ise Ismail el-Eş'as tarafından, tüccar ise on bin dirhem/gümüş lira, fakir bir kişi ise bir ile on dirhem kazanacağıı şeklinde yorulmuştu. Benzer şekilde kırmızı nar taneleri görmenin, çok veya bin dinara; beyaz nar tanelerinin ise çok veya bin dirheme işaret ettiğıi söyleniyordu. Ama bu sonuncusunu Ibn Şahin zayıf bulmaktaydı. Elinde nar görmek, gören kimsenin " evleneceğıi kadına" işaret ettiğıi şeklinde tabir edilmiş; Nablûsî, narın kadın olarak tabir edilmesi halinde bunun güzel kadına; sağılam narın bekâr kadına, kırılmış narın ise dul kadına işaret olduğıu şeklinde yorumlamıştı.

Rüyada nar kabuğıu yediğıini görmek, görenin hastalıktan kurtulacağıına; nar sattığıını gören erkeğıin, dünyayı âhirete tercih ettiğıine tabir edilmişti. Nar sıkıp suyunu içmek, erkeğıin kendisine veya hem kendisi hem de ailesi için nafakasına yani harcamalarda bulunacağıına yorumlanmış; nar ağıacı görmek, toplum içinde saygın, hayırsever, dindar erkeğıe; nar ağıacının dikenleri, kişinin günahlardan sakınmasına; nar ağıacını kesmek ise gören kimsenin sıla-i rahim yapmadığıı yani akrabalık ilişkilerini ihmal ettiğıine tabir edilmişti. Ilginçtir ki, incelediğıimiz klasik eserler içinde sadece Ibn Şahin kadının rüyasında nar görmesini ayrıca zikretmiş ve kadının rüyasında nar görmesini zinet/süs olarak yorumlamıştı .

Ebu Sa'îd el-Vâiz'in nar ile ilgili rüya tabirleri benzer olmakla birlikte daha derli toplu görünüyordu. Ona göre rüyada nar görmek, kadın için zinete, erkek için çocuklara, memur olanlar için görevinde terfi edeceğıine, yönetici için nüfuzunun etkili ve keskin olacağıına, tüccar için çok kâr edeceğıine, köylü için yaptığıı ürünün bol ve bereketli olacağıına işaret etmekteydi. Taneleri kırmızı tatlı nar gören, helâlinden altın para, taneleri beyaz tatlı nar gören helâlinden gümüş para kazanacağıı; beyaz ve ekşi nar ise haram mal anlamına geliyordu. Sıhhatli bir adamın ekşi nar yediğıini görmesi hasta olacağıına, hasta bir adamın nar yediğıini görmesi de eline mal geçeceğıine işaret ediyordu.

Günümüz rüya tabirleri eserlerindeki narla ilgili rüya tabirleri Arapça-Osmanlı eserlere nispetle daha kısaydı, ancak bazılarında az da olsa orijinal yorumlar bulunmaktaydı. Meselâ nar görmek, kilitli sandık, bal arısı ve peteğıe; elinde nar taneleri görmek, kolayca elde edilecek mala; yerden nar tanesi toplamak, zahmetle elde edilecek mala; nar yemek, büyüklere hizmet etmeye veya yolculuğıa; nar suyu içmek, görenin nefsiyle yapacağıı mücadeleden galip çıkacağıına; nar ağıacından nar toplayıp satmak, dindar bir kimseden ilim öğırenip başkalarına öğıreteceğıine işaret ettiğıi şeklinde tabir edilmişti. Ekşi nar, gören kimsenin cesaretinin kırılacağıına; bekârın ekşi nar yediğıini görmesi de zengin kadınla evleneceğıine yorulmuştu. Nar ağıacı kesmek, genelde akraba ziyaretini ihmal etmek olarak yorumlanırken, bazı Türkçe eserlerde akrabayı ziyaret etmeye, onlara iyilikte bulunmaya yorulmuştu ki sanırım bu bir yazım hatasıydı (Nablusi 1359/1940, 1:323; Ibn Sirin 1359, 2: 206, 223; Ibn Şahin 1359, 1: 361, 382-383).

Araştırmamı tamamlayınca bütün bu kazançlarımın yanı sıra benim için en önemlisi şu sonuç olmuştu: Yaşlılarımızın bilgilerini genellikle sözlü gelenekten edindiklerini, bu yüzden içlerinde yanlışlar olsa bile çoğıunun yine de bir temele dayandığıını düşünerek bu tür durumlarda söylediklerini yabana atmayıp onlara daima ihtiyatlı yaklaşmak.


Kaynaklar

-Aydüz, Davut, Kur'ân-ı Kerîm'de Besinler ve Şifa, Yakamoz Yay., 2002, Ist. -Baytop, Turhan, Farmakognozi Ders Kitabı, Ist. Ü. Eczacılık Fak. Yay. Ist. ts. -Bursalı, Mustafa Necati, Islamî Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, Çelik Yay., Ist. Ts. -Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, "Nar" md. -El-Cevziyye, Ibn Kayyim, Zâdü'l-Meâd, (çev. Mehmet Erdoğıan), Iklim Yay., Ist. 1990. -el-Hüseynî, Süleyman, Kenzu'l-Menam, Mükemmel ve Mufassal Rüya Tabirnamesi, Necm-i İstikbal Matbaası, Ist.1341h. -En-Nablûsî, Abdulganî, Ta'tîru'l-Enâm fî Ta'bîri'l-Menâm, Mısır, 1359/1940. -Er-Razî, Fahreddin, Mefâtîhu'l-Gayb, Daru'l-Kütübi'l- Ilmiye, Tahran, ts.. -Günaydın, Hasan, Kur’ân Işığıında Faydalı Gıdalar ve Beslenme, Ist. 1995. -İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Dâru'l-Marife, Beyrut, 1982. -İbn Sirîn, Muhammed, Müntehabu'l-Kelâm fî Tefsîri'l-Ehlâm, Mısır (Nablûsî haşiyesinde) 1359/1940. -İbn Şahin, Halil, el-Işârât fî Ilmi'l-Ibârât, Mısır, (Nablûsî haşiyesinde) 1359/1940. -Kurtubî, el-Cami'u li Ahkâmi'l-Kur’ân, Beyrut, 1966. -Pamuk, H. Arif, Ibn Sina'dan Terkipler Şifalı Bitkiler ve Emraz, III. Baskı, Pamuk Yayınları, Ist. 1974. -Tekineş, Ayhan, "Alternatif Islamî Tıp 'Tıbb-ı Nebevi', Divan D., sy. 4, 1998/1. -Tillovî, Seyyid Ahmed, Dertlere Deva Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi. -Yalçın, Ayhan, A dan Z ye Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi, Geçit Kitapevi, Ist. 1982. -Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, 1936.


Mustafa Kasımoğlu