- Kulluk ve özgürlük

Adsense kodları


Kulluk ve özgürlük

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ehlidunya
Sun 18 September 2011, 04:47 pm GMT +0200
Kulluk ve özgürlük

Şu anda ülkemizde en çok dillendirilen ihtiyaçların başında, bireysel özgürlük gelmesine rağmen, en fazla tüketilen, harcanan ve istismar edilen de yine özgürlük kavramının kendisi.


Bir tarafta özgürlüğümü yaşıyorum diye pervasızca nefsine kul olanlar israf ve savrukluk içinde harcamalar yapanlar diğer tarafta, istediğimi yaparım diye ortaya çıkıp insana yakışmayacak hal ve tavır içinde bulunanlar...

Artık fütursuzca ahlak kesenlerin, özgürlük hakkında söyleyecek sözü, sunacağı bir erdemi olmadığını görüyoruz. Diğer taraftan ise, İslam'ın özgürlük paradigması artık kendini ortaya koymaya başlamıştır.

İnsanlık; kimi zaman sermayenin, kimi zaman da makinenin ve üretimin kulu haline gelmiştir. Kimi zamanda hümanizm adı altında birbirlerini kul edinmişlerdir. Yalnız İslam kula kulluğu kaldırmış, pratikte de bunu yüzyıllarca göstermiştir.

Ancak aklın ve bilince dayalı iradenin esaret altına alındığı dünyamızda; televizyonlarda ve baskılı medyada modern yöntemlerle insanlar cahiliyyenin değerleri dışlayan en iğrenç şekillerinden birini yaşamıştır . Kölelik ve esaretin en acımasızı olan cahiliyye ve onun baskı altında tuttuğu bilinç ve irade tüketilmekten kurtarılmalıdır.

Adı cahiliyye olmayan farklı beşeri ideolojiler, kimi sosyo ekonomik düzenler insana özgürlük adına sonsuz tüketim, hayasızca ve şuursuzca Yaratıcıdan gafil bir yaşam, hakkın ve hukukun paçavraya dönüştüğü, güçlü ve zengin olanların mutlak korunduğu yoksul ve mağdurların adaletten pay alamadığı, mutsuz, umutsuz hedefsiz bir yaşam vaat etmiştir. Özgürlük de tüketilen bir meta haline getirilmiştir.

Halbuki, yerçekimi bizi nasıl toprağa bağlıyorsa, özgürlük de bizi öylece Allah'ın izzet ve şerefine bağlar. Böylece insan olduğumuzun bilincine varır, varlık alemindeki yerimizi alabiliriz.

İnsanın fıtratına hükmeden yasaların, evrene hükmeden yasalardan farksız olduğunu anlayıp idrak eden insan; egemenliğin mutlak anlamda Allah c.c'ye ait olduğunu görür... Doğada konulmuş tüm yasalar insanın medeniyet gereksiniminin kaçınılmaz temelini teşkil etmektedir. İnsan bu vesileyle kendi boyutsal yaşamını sürer, hayatı ölümün oklarını saldığı dehlizlerde tüketir.

İnsan, aklını karıştıran sorulara;

Gönlünü bulandıran vesveselere;

Bedenini esir alan hastalıklara;

Midesini kavuran açlığa;

Ruhuna göz koyan ölüme karşı mahkumken; bir de kendisi gibi başka bir mahkuma kul olması anlaşılası değildir.

Ruhu özgürlüğe - La ilahe - ye karşı kanat çırparken, bedenin toprağı kör ve katı medeniyetlere esir ediliyor.

Beyhude yaşayan ayyaşlar, bomboş bir hayatın içerisinde kimlik bunalımına itilenler, özgürlüğü kısıtlananlar ve son derece baskıcı bir tavırla devam eden insan hakları ihlalleri... Bütün bunlara rağmen insan hürriyeti sıkça mevzu edilen, ufuklarda yolu gözlenen bir yolcu gibi sürekli gündemde tutuluyor.

Peki özgürlük, bazı grupların tek elinde bulundurduğu ve kendi sultasını koruyabilmek için dayattığı içi boşaltılmış kavramlar yığını mı yoksa her ferdin doğuştan sahip olduğu bir değerler bütünü mü?

Elbette hepimiz özgür doğar ve özgür yaşamaya kurgulanmış olarak geliriz dünyaya. Ancak daha sonra mevcut ideolojiler, çevresel baskılar, tarihsel alışkanlıklar, köhne gelenekler... Özgürlüğümüzün karşısında birer ordu gibi dururlar... Ve özgürlük savaşı tarih boyunca sürer gider.

Herhalde, insanoğlu çağın hiçbir evresinde bu kadar kendini ifade yoksunluğu, böylesine bir esaret acısını yaşamadı, hürriyetine bu kadar büyük bir hınçla kast etmeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıya gelmedi... Maneviyatının özgürlüklerin önünde engel olarak görüldüğü bir zihniyete şahit olmadı...

İşte maneviyatı hayattan uzaklaştırmanın sonucu!
Artık, inanma, güvenme, tapınma, sığınma, dua etme gibi en temel ihtiyaçların, geçici heveslere, maddi donanımlara, anlamsız vehimlere dönüştüğünü görüyoruz. Çünkü insanın inanma ihtiyacını yok etmek mümkün değildir. Doçent Dr. Abdurrahman Kasapoğlu, Kur'an'da İnsan Psikolojisi adlı kitabında insanın inanma ihtiyacını şu cümlelerle dile getirir. "İnsan doğuştan dini bir kabiliyete sahip olarak dünyaya gelir. Bu kabiliyet, onun dini düşünce ve davranışlarının temelini oluşturur. Kur'an-ı Kerim'de insanlardaki bu potansiyel inanma kabiliyetine açıklık getirebilecek üç önemli kavram bulunmaktadır. Fıtrat, misak, sıbga. Kur'an'da insanın dini kabiliyeti ifade etme hususunda başta gelen kavramlardır.

Özellikle globalizm toplumsal ve ulusal değerleri, yerel kültürleri, tarih ve gelenekleri dumura uğratarak, adete evrensel bir kabile dayatmasında bulunuyor. Bu anlayışın çizmeleri altında ezilen insanlık artık kendi etken şuurunu iradesinden sadır olan iradesini kaybederek, efsunlanmış düşünce ve eylemleri yozlaştırılmış biyomekanik bir varlığa dönüşüyor.

Tarihin o en seçkin varlığı, zeka, akıl, güç, fizik ve aksiyon bakımından evrene hükmeden insan özgürlüğünün alınmasıyla kurgulanmış bir makineye, dilsiz aygıta dönüşüyor.. Ne garip!

Özgürlük hayat damarlarımızdan biriydi! Bakışlarımızdaki bir kıvıcım! Yüreğimizdeki bir ateş! Söylemlerimizin eriydi özgürlük!

Kim onu kurutmaya yeltense, hangi el uzansa, hangi dil hangi düşünce hangi eylem yönelse canımızı korurcasına siper ederdik bedenimizi.

Kanatlarımızı kıracak avcıyı en büyük düşman bellerdik

Peki nereye uçurdular şimdi özgürlük kuşumuzu?

Özgürlük, tahtından indirilen insanı hak ettiği konuma oturtmak, kaybettiği gönül servetine kavuşturmak, bütün yalancı tanrıları, boş hayalleri, çıkarcı, maddeperest anlayışları, sahte görüntüleri, suskun başkuşları hayatımızdan çıkararak Allah'ın önünde eğilmektir.

Daha açık bir ifadeyle, Allah'la aramıza girebilecek, her şeyi kırabilmek, karanlıkları yırtarak sabaha ulaşmak, sonsuz bir okyanusun dev dalgalarını delebilecek güçte bir damla olabilmektir aslında. Güçlü ve etkin bir fert olarak Peygamber ordusuna katılabilmektir.

Ancak ne acıdır ki günümüz insanının özgürlük kavramından anladığı sorumsuz bir hayat masiyet, Allah'ın sınırlarını aşma, bütün insani değerleri çiğneme mücadelesidir. Özellikle 19. yüzyıl sanayi devrimini oluşturduğu kent toplumu makineleştikçe, kendi içinde nesnel bir yapıya dönüşerek esareti özgürlük, özgürlüğü esaret, barışı savaş savaşı barış olarak görmeye başladı...

Oysa özgürlüğünü kazanan insan aynı zamanda izzet ve şeref tacını takmış, alnı açık gönlü pek örnek bir model demektir. Bu şeref ona Allah'ın tarih içerisindeki yüklediği yüce güç ve sorumluluğun bir sonucu olarak bahşedilmiştir...

MİLLİ GAZETE

Rukiye Çekici
Thu 9 October 2014, 01:20 pm GMT +0200
Aleyküm Selam bu yazı için çok teşekkürler.

8c nazlı
Thu 9 October 2014, 02:06 pm GMT +0200
Konular ve yazılar çok güzel teşekkürler.

ibrahim7c
Thu 9 October 2014, 02:58 pm GMT +0200
insanın özgürlüğü kısıtlanama z asla


nadire 7/C
Tue 14 October 2014, 12:42 pm GMT +0200
çok teşekkürler. yine yardımıma koştunuz. ödevimi yapmamda çok yardımcı oldunuz. SAĞ OLUN...

nurcancortge
Tue 14 October 2014, 01:28 pm GMT +0200
BENCE özgürlüğün kavramı ve kendisi sadece belli sınırlarda olmalı bazı insanlar özgürüm diye herseyi yapabileceklerini sanıyorlar fakat öylee değil hersey Allahı bize buyurdukları sekilde olmalı...

arife7d
Tue 14 October 2014, 01:53 pm GMT +0200
Özgürüz Fakat Başkalarının Haklarını  yemedin onlara rahatsız etmeden.  Ödevimde Yardımcı Oldunuzz. Paylaşım için çok teşekkürler.

muammer 8-c
Tue 14 October 2014, 02:21 pm GMT +0200
özgürlük insanın temel hakkıdır ve kısıtlanamaz

ilknur8c
Tue 14 October 2014, 04:01 pm GMT +0200
bu konu hakkında en detaylı ve doğru bilgileri buradan buldum. Allah razı olsun .

elifbenal7a
Tue 14 October 2014, 07:35 pm GMT +0200
Ödevime yardımcı oldu çok  teşekkürler :) <3

cerendemir
Tue 14 October 2014, 08:51 pm GMT +0200
Paylaşım için Allah razı olsun inşallah.Bir insan özgür ise diğer insanların özgürlüğüne de saygı duyup,öyle yaşamalıdır.Nefsine uyup başkalarını rahatsız edip,kendi özgürlüğünü düşünmemelidir.Özgürlük uğruna ahiretini yakmamalıdır.Rabbim bizi özgürlük uğruna yoldan çıkan,gaflete dalan kullarından eylemesin inşallah...

Liyla
Wed 15 October 2014, 01:38 pm GMT +0200
tşkrler ödevime çok yardımcı oldu

Derya 7/B
Wed 15 October 2014, 08:09 pm GMT +0200
Özgürlük,hiçbir şekilde sorgulanamaz ve kısıtlanamaz.Bu yazıda da bunu daha iyi anlıyoruz zaten,teşekkürler.

Liyla
Thu 23 October 2014, 01:28 pm GMT +0200
güzel bi makale olmuş teşekkürler

metin7/c
Wed 29 October 2014, 05:08 pm GMT +0200
insanlara zarar vermede kişilerin çok geniş özgürlükleri wardır

RAMAZAN 7/D
Thu 15 October 2015, 10:16 pm GMT +0200
Vw Aleyküm Selam . İnsan özgürlüğünü de bir ahlak sınırı içinde ALLAH cc koyduğu sınırlar içerisinde yaşamalı . Özgürlük ahlaksızca umursamazca yasamak değildur .
ALLAH cc razı olsun .

damla6d
Wed 21 October 2015, 08:26 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.
Her insan özgürlüğünün de bir sınırda olduğunu bilmeli.Bu sınırları da Allah belirler.Özgürlük demek orda burda gezmek değil.Ahlaksızca ve dini yokmuş gibi yaşamak da değildir.Özgürlük demek Allah'ın koyduğu sınırlar içerisinde doğru ve düzgün şekilde yaşamaktır.Allah bizi bunları unutturmasın inşallah..

selinay 7b
Thu 19 November 2015, 02:56 pm GMT +0200
selamun aleykum
hiçbir insan ben özgürüm diye istediği herşeyi yapamaz . özgürlük demek Yüce Allah'ın koydugu sınırları aşmadan yaşamak demektir. insan ahirette  özgür irdesiyle işlediklerinden sorumlu tutulacaktır
Allah razı olsun