ezelinur
Mon 8 February 2010, 03:29 pm GMT +0200
Küçüğün bulûğa erdiği, bazan yaş ile bilinir. Bazan da her ne kadar kesinleşen bulûğ yaşına kavuşmasa bile, onun bulûğa erdiğine delâlet eden bir takım alâmetlerle bilinir. Bu alâmetler, aşağıda mezheblere göre tafsilâtlı olarak açıklanmıştır.
(14) HANEFILER dediler ki: Erkekte buluğ, ihtilam olmasıyla, menisinin akmaya başlamasıyla ve kadını gebe bırakmakla bilinir. Kadında ise bulûğ, hayız ve gebelikle bilinir. Erkek ve kadında bu gibi alâmetler görülmediğinde, buluğa ermeleri yaş ile bilinir. Yaşları onbeşe geldiğinde, müftâbih kavle göre buluğa ermiş olurlar. Ebû Hanîfe der ki: Erkek ve kadın, ancak yaş ile buluğa ererler. Erkek onsekiz yaşını, kadın ise onyedi yaşını tamamladığında buluğa ermiş olur.
Küçük çocuk üzerindeki kısıtlılık ya yaş ile buluğa erinceye veya mezkûr alâmetlerden biri görülerek bulûğa erinceye kadar devam eder. Buluğa erdikten sonra durumuna bakılır. Eğer denendikten sonra rüşdünü isbatlar-sa, malı kendisine teslim edilir. Rüşdü görülmezse, malı kendisine teslim edilmez.
Rüşdü; onun kendi malını idare etmeye elverişli olduğunun ve kendisine teslim edildiğinde malını zayi etmeyeceğinin sabit olması şeklinde tanımlayabiliriz. Namazı terketmek ve benzeri sebeplerle fâsık ise, fâşıklığı, malının kendisine teslim edilmesine mâni olmaz. Ama zina, kumar ve benzeri gibi, malı götürücü şehvetler nedeniyle fâsık ise, bu fâsıkhktan ötürü kısıtlılık altına alınır. Çünkü bu durumda malını idare etmeye elverişli değildir. Sefih-lik nedeniyle kısıtlılık altına almanın gerekli olduğunu söyleyen İmameyne gelince onlar, kişinin sefihliğİ devam ettikçe kısıtlılığının da devam etmesi gerektiğini söylemişlerdir. Sefihin kısıtlılık altına alınmaması gerektiğini söyleyen Ebû Hanîfe İse, küçük çocuğa ancak onbeş yaşından sonra malının teslim edileceğini söyler. Çünkü ona göre hür ve akıllı olan kimsenin kısıtlılık altına alınması sahih olmaz. Ancak sefih olarak buluğa eren kimsenin, kendisini terbiye etmeye yetecek bir müddetle malını hapsederek tedib edilmesi zorunlu olur. Bu müddet de yirmibeş senedir. Bu yaşa vardığında insan, torun sahibi olduğu halde terbiye görmemiş bir dede gibi olur. Artık bu yaştan sonra onun terbiye edilmesi ümit edilmez. Malının da kendisinden alıkonulmasının bir anlamı olmaz. Malı kendisine geri verilir. Dilediği gibi tasarruf eder.
Mâlikîler dediler ki: Buluğ, bazı alâmetlerle bilinir:
1- Her ne şekilde olursa olsun, uykudayken veya uyanıkken menisinin akması.
2- Hayız görmek ve gebe kalmak. Bu alâmetler kadına özgüdürler.
3- Kasıkta sert kılların çıkması. İnce kıllara gelince, bunlar, buluğ alâmeti değildirler. Aynı şekilde sakal ve bıyık da buluğ alâmeti değildirler. İnsan bu gibi şeylerin çıkmasından uzun bir zaman önce de buluğa ermiş olabilir.
Kasıktaki sert kılların çıkması, kişinin namaz, oruç ve benzeri ilahî haklarla, muhakkak olan görüşe göre kul hakları açısından mükellef olduğunun alâmeti olurlar.
4- Koltuk altının kokması.
5- Burun ucunun yarılması.
6- Sesin kabalaşması.
Bu alâmetlerden biri görülmediğinde, küçüğün buluğu yaş ile olur ki, o da onsekiz yaşını tamamlamakla gerçekleşir. Onsekiz yaşına basar basmaz buluğa erileceğini söyleyenler de olmuştur. Çocuğun buluğa erdiğini veya ermediğini iddia etmesi halinde, onun için iki durum sözkonusu olur:
1- Onun doğruluğundan şüphe edilmesi. Bunun da üç şekli vardır:
a) Bir mal almak için veya başkasına âit bir malın kendi üzerinde olduğunu ispatlamak için buluğa erdiğini iddîâ etmesi. Bir mal almak için buluğa erdiğini iddia etmesine örnek olarak cihaddaki payını almak için buluğa erdiğini iddia etmesini gösterebiliriz. Başkasına âit bir malın kendi üzerinde bulunduğunu ispatlamak için bulûğa erdiğini iddia etmesine örnek olarak da, bir şahsın, emânet olarak kendisine mal verdiğini; kendisinin baliğ olduğunu, bu malı telef ettiğini iddia etmesi, küçüğün de onun bu iddiasını doğrulayacak şekilde ikrarda bulunması ve velîsinin de onun bu ikrarına muhalefet etmesini gösterebiliriz. Bu durumda iddiasında şüphe bulunduğundan ötürü sözü nazar-ı îtibara alınmaz.
b) Karısını boşadığının sabit olması için buluğa erdiğini iddia etmesi veya karısını boşadığının ispatlanmasından kaçmak için buluğa ermediğini iddia etmesi. Bu durumda hem olumlu, hem de olumsuz iddiası kabul edilir.
c) İşlediği bir cinayetin cezasından kurtulmak için bulûğa ermediğini iddia etmesi. Bu durumda doğruluğundan şüphe etmekle beraber iddiası kabul edilir. Çünkü hadler, şüphe ile ortadan kalkarlar. Ama üzerindeki bir cinayeti ispatlamak için bulûğa erdiğini iddia ederse, sözünün doğruluğundan şüphe edildiği için, bu sebepten ötürü iddiası doğrulanmaz.
2- İddiasının doğruluğundan şüphe edilmemesi. Bu durumda aynı şekilde olumsuz ve olumlu mâlî iddialarda sözü kabul edilir. Cihaddaki payını almak veya buluğ ve benzeri şartlara bağlı bir malı almak için buluğa erdiğini iddia ederse, iddiasının doğruluğundan şüphe edilmediği için sözü kabul edilir. Aynı şekilde imamlık ve cemaat sayısını tamamlamak gibi buluğa bağlı dinî işlerde de iddiası kabul edilir.
Şâfiîler dediler ki: Erkek ve kadının buluğu, kesin ölçü olarak on-beş yaşını tamamlamakla bilinir. Ayrıca bunlardan başka bazı alâmetlerle de bilinir ki, bu alâmetleri şöylece özetleyebiliriz:
a) Menî akması. Küçük çocuk, dokuz yaşını tamamlamadıkça menî akması, buluğa alâmet olmaz. Bundan önce menisi akarsa, bu buluğdan değil de bir hastalıktan kaynaklanmış olur. Dolayısıyla nazar-ı îtibara alınmaz.
b) Kadınların hayız görmeleri. Kadın yaklaşık olarak dokuz yaşına varınca hayız görebilir.
Hanbelîler dediler ki: Kadın olsun erkek olsun, küçük çocuğun buluğa ermesi üç sebeple meydana gelir:
1- Uyku veya uyanıklık halinde menî akması. Bu menî düş görmek veya cinsel ilişkide bulunmak veya başka bir nedenle de akmış olabilir.
2- Giderilmesi için bıçağa ihtiyaç duyulan kasıktaki sert kılların bitmesi. İnce kılların bitmesi, buluğ alâmeti değildir.
3- Kadın ve erkeğin yaşlarının onbeşi doldurması. Kadının buluğa ermesinin, erkeğinkine ek iki alâmeti daha vardır:
a) Hayız.
b) Hamilelik.
Kadının buluğa erme vakti, doğurmasından altı ay öncesiyle takdir edilir. Erseliğin buluğa ermesi de bazı şeylerle bilinir ki, bunlardan biri, onun da onbeş yaşını doldurması; diğeri, kasığında kıl bitmesidir. Bunlardan başka diğer bazı alâmetlerle de buluğa erdiği bilinebilir.