- Kritik Sorular Önemli Cevaplar

Adsense kodları


Kritik Sorular Önemli Cevaplar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 22 September 2011, 06:38 pm GMT +0200
Kritik Sorular Önemli Cevaplar



Ağustos 2007 104.SAYI


Sabahattin AYDIN kaleme aldı, SUNUŞ bölümünde yayınlandı.

Semerkand’ı dikkatli takip eden okuyucularımız, doğrudan ya da dolaylı olarak sık sık “denge”den söz ettiğimizi bilirler. İmanla ilgili konulardan aile hayatına, ibadetten iş ortamına kadar hemen her mevzuda bir şekilde denge kavramına atıf yapmışızdır. Hatta ayın konusu olarak işlediğimiz pek çok mevzu, esas itibarıyla müslüman hayatındaki dengenin bir yansımasının izahıdır.

Bu bir abartı olarak görülmemeli. Eğer dengeyi “birbiriyle ilişkili birden fazla unsurdan herhangi birini ihmal etmemek” olarak alırsak, bizim hayat anlayışımız bütünüyle denge üzerine kuruludur.

Anlayış böyledir de, uygulama her zaman aynı değil ne yazık ki. Pek çok konuda bir tarafa fazla meylederken, hayatî öneme sahip başka bir unsuru gözden kaçırabiliyoruz. Bu halin türlü çeşit yansımalarını hepimiz kendi hayatımızda; işimizde, evimizde, ibadet ve taatımızda görebiliriz.

Bu meyanda, “iki dünyanın imarı” bahis mevzu olduğunda kantarın topuzunu bir türlü orta noktada tutamıyoruz. Ya dünyadan yana ağdırıp manevi hayatımızı ihmal ediyoruz ya da müslümanlığı dünyaya boş vermek olarak görüp, bozuk bir kader telakkisiyle kendi hayatımızın ipini elimizden kaçırıyoruz. O ip de boşta kalmıyor tabii, başkaları tutup bizi çekip çevirmeye başlıyor.

Bu dediğimiz dengesizlik kültür ve medeniyet noktasından bakınca bireyi aşan bir durum, bunun farkındayız. Ama çözümü yine fert fert kendi elimizde. Kendi dünyamıza, yani hayatımıza sahip çıkma şuuruna bağlı. Akıl ve irade, bilgi ve tecrübeyi önemseme, hedeşer belirleme, o hedefe bütün meşru imkanları kullanarak yürüme… Ancak bunları yaptığımızda kendi hayatımızın figüranı kalmaktan kurtulabiliriz.

fiu sorular son derece anlamlı sorulardır: Yaşadığımız toplum içinde ve nihayet dünya üzerinde “ikinci sınıf” kalmaya razı olarak ha bire maneviyat sohbeti yapmak ne kadar anlamlı olabilir? Din bir hayat biçimi midir, yoksa bir sohbet malzemesi mi? Dünyayı avucuna almadan dünya-ahiret dengesinden nasıl söz edilebilir? Büyüklerimiz “dünyacı olmayın” derken “boş verin dünyayı, onu isteyen çekip çevirsin” mi demektedir, “gönlünüzü dünyaya kaptırmayın” mı demektedir?

Bu ayki dergimiz hem ayın konusu hem de diğer yazıların pek çoğunun çıkış noktası olarak bu sorulara işaret ediyor, cevaplarına değiniyor. Ahmet Miroğlu’nun ve Ebubekir Sifil’in yazılarını dikkatli okumanızı tavsiye ederiz. Tabii diğer yazılarımızı da…

Eylül sayımızda yine buluşmak üzere inşallah.