hafiza aise
Wed 8 December 2010, 11:57 am GMT +0200
Bâb: "Eğer Bir Korku Halinde İseniz, Yaya Veya Binek Üstünde Giderken Kılın"
326- Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Kendisine, Korku Namazı (salât-ı havi) sorulduğunda şöyle dedi: İmam öne geçer ve insanlardan bir grup da namaza dururlar. İmam onlara bir rekat kıldırır. Bu sırada diğer grup onlarla düşman arasında mevzilenip namaz kılmazlar. İmamla beraber olanlar bir rekatı kıldıklarında, namaz kılmayanların mevzilerini alır ve selam vermezler. Namaz kılmayan grup gelir ive imamla birlikte bir rekat kılarlar. Bundan sonra imam namazı bitirir. Çünkü o iki rekatı kılmıştır. Bu defa gruplardan her biri kalkıp bulundukları yerde imamın arkasından birer rekat daha kılarlar. Böylece her iki grup da ikişer rekat kılmış olurlar.
Eğer korku bundan daha çoksa, yayan veya piyade olarak bulundukları yerde namaz kılarler. Kıbleye yönelmiş olabilecekleri gibi, olmamaları da mümkündür.
Mâlik der ki: Nâfi şöyle dedi: Abdullah b. Ömer'in (ra) bunu Allah Re-sûlü'nün uygulamasından naklettiğini düşünüyorum.[3]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha önce korku namazı başlığı altında geçmiş ver şerhedilmişti. İmam Buhârî korku namazıyla ilgili Bakara 239 (ve Nisa, 102-103) ayet-i kerimesinin tefsiri bağlamında onu bu bapta zikretmiştir. İlgili Bakara sûresi ayetinin meali şöyledir:
"Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşu ile kılın)." (fBakara, 239)
Bâb: "Allah Ne Bahire, Ne Sâibe, Ne De Vasile Kılmamıştır"
327- Muhammed b. Ebî Yakup bize Hassan b. İbrahim'den, o Yû-nus'tan, o ez-Zührî'den, o Urve'den, o da Âişe'den (r.anhâ) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) buyurdu ki: Cehennemi bir bölümü bir bölümünü yıkarken gördüm. Adak develerini ilk salıveren Amr'ı da bağısaklann sürürken gördüm.
Şerh
Bu hadis-i şerif de daha önce (Bkz. 150 no.lu hadis) geçmiş ve orada şerhedilmiştir. Ancak İmam Buharı, bab başlığında yer alan ayet-i kerimenin tefsiri meyamnda hadis-i şerife burada da yer vermiştir. İlgili ayet-i kerimenin meali şöyledir:
"Allah, Bahire, Sâibe, Vasîle ve Hânı diye bir şey koymamıştır. Fakat kâfirler Allah adına yalan uydururlar. Onların çoğu düşünmezler." (Mâide, 103)
Bahîre; Kulağı yarılmış dişi devedir. Cahiliye döneminde bir hastalık veya derdi bulunan, yahut dilek tutan bir kimse, bir deve adardı. Derdi veya hastalığı geçince, yahut dileği gerçekleşince bu deveyi koyuverirdi. Başı boş dolaşan, yemi suyu eksiltilmeyen bu deveye Bahîre denirdi.
Sâibe: Salıverilmiş dişi deve demektir. Bahîre ile aynı durumlarda adanıp kulağı yarılmaksızın salıverilen deveye denir.
Vasîle: Bir koyun, dişi doğurduğunda kendilerinin sayılırdı, erkek doğurduğunda ise onu, ilahları için kurban ederlerdi. Eğer koyun bir erkek bir dişi beraber doğurursa: "Kardeşine ulaştı" diyerek erkek yavruyu ilahlara adar, kesmezlerdi. İşte buna da Vasîle denirdi.
Hâm: Erkek bir deveden on döl alındığında "sırtı korunmuş" derler, üstüne binmezler, meraya salıp sudan ve yemden menetmezlerdi. Buna da Hâm denirdi.
[3] Bkz. 104 no.lu hadis-i şerif.
326- Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Kendisine, Korku Namazı (salât-ı havi) sorulduğunda şöyle dedi: İmam öne geçer ve insanlardan bir grup da namaza dururlar. İmam onlara bir rekat kıldırır. Bu sırada diğer grup onlarla düşman arasında mevzilenip namaz kılmazlar. İmamla beraber olanlar bir rekatı kıldıklarında, namaz kılmayanların mevzilerini alır ve selam vermezler. Namaz kılmayan grup gelir ive imamla birlikte bir rekat kılarlar. Bundan sonra imam namazı bitirir. Çünkü o iki rekatı kılmıştır. Bu defa gruplardan her biri kalkıp bulundukları yerde imamın arkasından birer rekat daha kılarlar. Böylece her iki grup da ikişer rekat kılmış olurlar.
Eğer korku bundan daha çoksa, yayan veya piyade olarak bulundukları yerde namaz kılarler. Kıbleye yönelmiş olabilecekleri gibi, olmamaları da mümkündür.
Mâlik der ki: Nâfi şöyle dedi: Abdullah b. Ömer'in (ra) bunu Allah Re-sûlü'nün uygulamasından naklettiğini düşünüyorum.[3]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha önce korku namazı başlığı altında geçmiş ver şerhedilmişti. İmam Buhârî korku namazıyla ilgili Bakara 239 (ve Nisa, 102-103) ayet-i kerimesinin tefsiri bağlamında onu bu bapta zikretmiştir. İlgili Bakara sûresi ayetinin meali şöyledir:
"Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşu ile kılın)." (fBakara, 239)
Bâb: "Allah Ne Bahire, Ne Sâibe, Ne De Vasile Kılmamıştır"
327- Muhammed b. Ebî Yakup bize Hassan b. İbrahim'den, o Yû-nus'tan, o ez-Zührî'den, o Urve'den, o da Âişe'den (r.anhâ) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) buyurdu ki: Cehennemi bir bölümü bir bölümünü yıkarken gördüm. Adak develerini ilk salıveren Amr'ı da bağısaklann sürürken gördüm.
Şerh
Bu hadis-i şerif de daha önce (Bkz. 150 no.lu hadis) geçmiş ve orada şerhedilmiştir. Ancak İmam Buharı, bab başlığında yer alan ayet-i kerimenin tefsiri meyamnda hadis-i şerife burada da yer vermiştir. İlgili ayet-i kerimenin meali şöyledir:
"Allah, Bahire, Sâibe, Vasîle ve Hânı diye bir şey koymamıştır. Fakat kâfirler Allah adına yalan uydururlar. Onların çoğu düşünmezler." (Mâide, 103)
Bahîre; Kulağı yarılmış dişi devedir. Cahiliye döneminde bir hastalık veya derdi bulunan, yahut dilek tutan bir kimse, bir deve adardı. Derdi veya hastalığı geçince, yahut dileği gerçekleşince bu deveyi koyuverirdi. Başı boş dolaşan, yemi suyu eksiltilmeyen bu deveye Bahîre denirdi.
Sâibe: Salıverilmiş dişi deve demektir. Bahîre ile aynı durumlarda adanıp kulağı yarılmaksızın salıverilen deveye denir.
Vasîle: Bir koyun, dişi doğurduğunda kendilerinin sayılırdı, erkek doğurduğunda ise onu, ilahları için kurban ederlerdi. Eğer koyun bir erkek bir dişi beraber doğurursa: "Kardeşine ulaştı" diyerek erkek yavruyu ilahlara adar, kesmezlerdi. İşte buna da Vasîle denirdi.
Hâm: Erkek bir deveden on döl alındığında "sırtı korunmuş" derler, üstüne binmezler, meraya salıp sudan ve yemden menetmezlerdi. Buna da Hâm denirdi.
[3] Bkz. 104 no.lu hadis-i şerif.