S.bayar
Wed 15 December 2010, 07:44 pm GMT +0200
Köpeğe su vermesi
AFFINA VESÝLE OLDU
ALİ DEMİREL
Eski zamanların birinde bir adam vardı.
Adamın eşi çok rahatsızlanmıştı. Bir an
önce köye bir doktor getirmesi gerekiyordu.
Köy ile kasabanın arası epey uzaktı. Yürüyerek
bir günden fazla sürüyordu. Her şeyini
hazırladı ve eşine,
- Biraz daha dayan.
Doktoru getirmeye
gidiyorum.
İnşallah şifa
bulacaksın, diyerek
yola koyuldu.
Mevsim yazdı ve
çok kavurucu bir sıcak
vardı. Ama yapacak
bir şey yoktu. Her
şeye rağmen doktoru
getirmesi gerekiyordu.
Vakit öğle olmuştu.
Yaklaşık beş saattir
yürüyordu. Çok susadığını
hissetti. Elini
sırtındaki çantaya attı.
Su matarasını aradı; ama bulamadı. Sonradan
aklına geldi. Meğerse su matarasını aceleyle
çıkarkan masanın üstünde unutmuştu.
Şimdi ne yapmalıydı? Şayet yola devam etse,
daha çok yol vardı ve aşırı derecede susamıştı.
Geri dönse bu kadar yolu boşuna gelmiş olacaktı.
Bir de eşi acilen doktor bekliyordu.
- Allah’ım, Sen bana yardım et. Bana dayanma
gücü ver, diyerek yola devam etmeye karar
verdi. Bir yandan yürüyor, bir yandan da su arıyordu.
Güneş, sıcaklığını iyice artırmıştı. Bu sırada
ileride bir grup kuşun bir nokta üzerinde
uçmakta olduğunu gördü. Çok sevindi. Çünkü
büyük bir ihtimalle orada su olmalıydı.
Adımlarını hızlandırdı. O yere geldiğinde
hakikaten de bir kuyu olduğunu gördü.
- Şükürler olsun Ya Rabbi, hiçbir kulunu
susuzlukla imtihan etme, diye sevinçle dua etti.
Su, güneşin de etkisiyle azalmıştı ve kuyunun
dibindeydi. Kuyunun iç duvarlarına tutuna
tutuna dibine indi. Oradaki sudan kana kana
içti. Artık susuzluğu gitmişti. Hemen yola
koyulmalı ve kasabaya varmalıydı. Kuyudan
çıktı ve o sırada kuyunun etrafında susuzluktan
dili dışarıya çıkmış ve kuyunun etrafındaki
nemli toprakları yalayan bir köpek gördü.
Köpek, adamın gözlerinin içine bakıyor,
adeta ondan kendisine su vermesini istiyordu.
Adam, bu tablo karşısında dayanamadı. Tekrar
kuyunun içine girdi. Kuyunun içine girmesine
girmişti; ama köpeğe ne ile su verecekti. Aklına
ayakkabısını çıkarmak geldi. Ayakkabısını çıkarıp
suya daldırarak onu bir kap olarak kullandı.
Şimdi de başka bir problem ortaya çıkmıştı. Kuyunun
ipi olmadığı için elleri ve ayaklarına dayanarak
kuyuya inip çıkıyordu. Ayakkabısını
eliyle tutamayacağına göre “ne yapmalıyım” diye
düşündü. Aklına ayakkabısını ağzına almak
geldi. Bu şekilde ağzında ayakkabısı olduğu halde
kuyunun dışına çıktı ve köpeğe su verdi. Çok
zor olmuştu suyu çıkarmak ama olsun, değerdi.
Suyu içen köpek, doymamıştı. Çünkü
ayakkabının içinde fazla su kalmamıştı. Ne
kadar dikkat etse de suyun bir kısmı dökülmüştü.
Aynı sıkıntılara tekrar katlanarak bir
daha kuyuya indi ve köpeğe tekrar su verdi.
Bu şekilde köpek tam doyana kadar birkaç
defa daha kuyuya inip çıktı. Köpek doyduktan
sonra da adam yoluna devam etti.
Adamın bu tavrı Cenab-ı Hakk’ın çok
hoşuna gitmişti. Onun bu hareketinden dolayı
günahlarını bağışladı ve öldüğünde onu
cennetiyle mükafatlandırdı.
İyilik yapmanın ve merhametli olmanın önemini
anlatan bu hadis-i şerifte Efendimiz (sas) geçmiş
zamanda olmuş bir vakayı anlatır ve ders
çıkarmamızı ister.
(Buhari, 2334,
5663; Müslim, 2244; Ebu Davud, 2550)
HİKÂYEDEN ÇIKARILACAK BAZI DERSLER
1. İyilik yapmak ve merhametli olmak bir insanda
olması lazım gelen vasıflardandır. İnsan,
bu güzel vasıflarını sadece kendi hemcinslerine
değil bütün mahlukata göstermelidir.
Efendimiz, merhamet etmeyen kimseye
merhamet edilmeyeceğini söylemektedir.
2. İyilik yapmak her zaman kolay olmayabilir.
Bazen insanın önüne engeller çıkabilir. Ancak
insan, bu engelleri aşmasını bilmeli ve
devamlı surette iyilik peşinde koşmalıdır.
3. Hiçbir ameli küçümsememeli, hem insanlara
hem de diğer canlılara faydalı olmaya
gayret etmeliyiz. Bilemiyoruz belki de
küçük gibi gördüğümüz bir amelimiz ötede
bizim kurtuluşumuza vesile olacaktır.
AFFINA VESÝLE OLDU
ALİ DEMİREL
Eski zamanların birinde bir adam vardı.
Adamın eşi çok rahatsızlanmıştı. Bir an
önce köye bir doktor getirmesi gerekiyordu.
Köy ile kasabanın arası epey uzaktı. Yürüyerek
bir günden fazla sürüyordu. Her şeyini
hazırladı ve eşine,
- Biraz daha dayan.
Doktoru getirmeye
gidiyorum.
İnşallah şifa
bulacaksın, diyerek
yola koyuldu.
Mevsim yazdı ve
çok kavurucu bir sıcak
vardı. Ama yapacak
bir şey yoktu. Her
şeye rağmen doktoru
getirmesi gerekiyordu.
Vakit öğle olmuştu.
Yaklaşık beş saattir
yürüyordu. Çok susadığını
hissetti. Elini
sırtındaki çantaya attı.
Su matarasını aradı; ama bulamadı. Sonradan
aklına geldi. Meğerse su matarasını aceleyle
çıkarkan masanın üstünde unutmuştu.
Şimdi ne yapmalıydı? Şayet yola devam etse,
daha çok yol vardı ve aşırı derecede susamıştı.
Geri dönse bu kadar yolu boşuna gelmiş olacaktı.
Bir de eşi acilen doktor bekliyordu.
- Allah’ım, Sen bana yardım et. Bana dayanma
gücü ver, diyerek yola devam etmeye karar
verdi. Bir yandan yürüyor, bir yandan da su arıyordu.
Güneş, sıcaklığını iyice artırmıştı. Bu sırada
ileride bir grup kuşun bir nokta üzerinde
uçmakta olduğunu gördü. Çok sevindi. Çünkü
büyük bir ihtimalle orada su olmalıydı.
Adımlarını hızlandırdı. O yere geldiğinde
hakikaten de bir kuyu olduğunu gördü.
- Şükürler olsun Ya Rabbi, hiçbir kulunu
susuzlukla imtihan etme, diye sevinçle dua etti.
Su, güneşin de etkisiyle azalmıştı ve kuyunun
dibindeydi. Kuyunun iç duvarlarına tutuna
tutuna dibine indi. Oradaki sudan kana kana
içti. Artık susuzluğu gitmişti. Hemen yola
koyulmalı ve kasabaya varmalıydı. Kuyudan
çıktı ve o sırada kuyunun etrafında susuzluktan
dili dışarıya çıkmış ve kuyunun etrafındaki
nemli toprakları yalayan bir köpek gördü.
Köpek, adamın gözlerinin içine bakıyor,
adeta ondan kendisine su vermesini istiyordu.
Adam, bu tablo karşısında dayanamadı. Tekrar
kuyunun içine girdi. Kuyunun içine girmesine
girmişti; ama köpeğe ne ile su verecekti. Aklına
ayakkabısını çıkarmak geldi. Ayakkabısını çıkarıp
suya daldırarak onu bir kap olarak kullandı.
Şimdi de başka bir problem ortaya çıkmıştı. Kuyunun
ipi olmadığı için elleri ve ayaklarına dayanarak
kuyuya inip çıkıyordu. Ayakkabısını
eliyle tutamayacağına göre “ne yapmalıyım” diye
düşündü. Aklına ayakkabısını ağzına almak
geldi. Bu şekilde ağzında ayakkabısı olduğu halde
kuyunun dışına çıktı ve köpeğe su verdi. Çok
zor olmuştu suyu çıkarmak ama olsun, değerdi.
Suyu içen köpek, doymamıştı. Çünkü
ayakkabının içinde fazla su kalmamıştı. Ne
kadar dikkat etse de suyun bir kısmı dökülmüştü.
Aynı sıkıntılara tekrar katlanarak bir
daha kuyuya indi ve köpeğe tekrar su verdi.
Bu şekilde köpek tam doyana kadar birkaç
defa daha kuyuya inip çıktı. Köpek doyduktan
sonra da adam yoluna devam etti.
Adamın bu tavrı Cenab-ı Hakk’ın çok
hoşuna gitmişti. Onun bu hareketinden dolayı
günahlarını bağışladı ve öldüğünde onu
cennetiyle mükafatlandırdı.
İyilik yapmanın ve merhametli olmanın önemini
anlatan bu hadis-i şerifte Efendimiz (sas) geçmiş
zamanda olmuş bir vakayı anlatır ve ders
çıkarmamızı ister.
(Buhari, 2334,
5663; Müslim, 2244; Ebu Davud, 2550)
HİKÂYEDEN ÇIKARILACAK BAZI DERSLER
1. İyilik yapmak ve merhametli olmak bir insanda
olması lazım gelen vasıflardandır. İnsan,
bu güzel vasıflarını sadece kendi hemcinslerine
değil bütün mahlukata göstermelidir.
Efendimiz, merhamet etmeyen kimseye
merhamet edilmeyeceğini söylemektedir.
2. İyilik yapmak her zaman kolay olmayabilir.
Bazen insanın önüne engeller çıkabilir. Ancak
insan, bu engelleri aşmasını bilmeli ve
devamlı surette iyilik peşinde koşmalıdır.
3. Hiçbir ameli küçümsememeli, hem insanlara
hem de diğer canlılara faydalı olmaya
gayret etmeliyiz. Bilemiyoruz belki de
küçük gibi gördüğümüz bir amelimiz ötede
bizim kurtuluşumuza vesile olacaktır.