[Muhammed]
Sat 11 April 2015, 04:15 pm GMT +0200
Konya Velilerinden, Evliyanın Büyüklerinden Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri
"Mevlana Hazretleri'nin talebelerinden biri, hac görevini yerine getirmek üzere Hicaz'a gitti.
O Hicaz'da iken, evinde hanımı, Arife gecesi bir tepsi helva yapıp, Mevlana Hazretleri'nin talebelerine gönderdi.
Mevlana Hazretleri, helvayı kabul edip, orada bulunan bütün talebelerine kendi eliyle taksim etti.
Herkes hissesine düşeni aldığı halde, tepsiden hiçbir şey eksilmedi.
Alanlar tekrar aldılar, doyuncaya kadar yediler, yine eksilmedi.
Bunun üzerine helva dolu tepsiyi Mevlana Hazretleri mübarek eline alıp:
"Bu tepsiyi sahibine göndereyim" diyerek dışarı çıktı.
İçeri girdiğinde elinde tepsi yoktu.
Ertesi gün helvayı getiren kadın, tepsisini medresenin mutfağında arattı, ancak bulamadı.
Bunun için Mevlana Hazretleri'ni de rahatsız etmedi.
Aradan günler geçti.
Hacca gidenler dönmeye başladılar.
Bu hanımın da beyi Kâbe’den dönüp Konya'ya geldiğinde, o tepsi, eşyalarının arasından çıktı.
Kadın tepsiyi görür görmez tanıyıp, hayretinden donakaldı.
Beyine:
"Ben Arife gecesi bu tepsi ile helva yapıp Mevlana Hazretleri'nin talebelerinin yemesi için göndermiştim.
Tepsiyi ertesi günü arattığım halde bulamadım.
Ne oldu da bu tepsi senin eline geçti?" deyince, şaşırma sırası hacı efendiye geldi.
O da:
"Arife gecesi oturup hacı arkadaşlarımla sohbet ediyorduk.
Bir ara çadırın kapısından bir el bu tepsiyi uzattı.
Biz de tepsiyi aldık, elin sahibini araştırmak da aklımıza gelmedi. Helvayı yedikten sonra tepsiyi tanıdım.
Kimseye vermeyip eşyaların arasına koydum.
Başka bir şey bilmiyorum" dedi.
Bunun, Mevlana Hazretleri'nin bir kerameti olduğunu anlayınca, ona olan bağlılıkları daha da arttı."