sumeyye
Thu 17 February 2011, 02:28 pm GMT +0200
Komutanın Tahsis Yapması Ve Kendisinin De Tahsise Hak Kazanması
1083- Komutan, "Kim bir kafiri öldürürse, her şeyi onundur" derse, sonra kendisi bir kafirle karşılaşıp öldürse, istihsan yolu ile kafirin her şeyi kumandanın olur. Ama kıyas yolu ile
olmaz.
Çünkü başkası komutanın kendisine tahsis yapmasiyle almaya hak kazanır. Halbuki kendi kendine komutanlık yetkisiyle tahsis yapma yetkisi yoktur. Mesela hakimin kendi hakkında hüküm veremiyeceği gibi.
Nitekim "ben bir kafir öldürürsem her şeyi benimdir" deyip kendine tahsis yapsa, bu sözü geçerli değildir. Ama kendisi de komutan değil de, başkasının hükmünde olsaydı, başkası hakkında bu sahih olduğu gibi kendisi hakkında da sahih olurdu. Zaten ganimet tahsisi teşvik içindir. Onun için kendi kendini değil, ancak başkasını bu yolla teşvik edebilir. Kendi kendini teşvik
etmek için komutanlık ona yeterlidir.
İstihsana göre ise, komutanın bu sözü ile asker için ganimet tahsisi vacip olur. Kendisi de askerin bir ferdi olduğu için başkası buna müstehak olduğu gibi kendisi de müstehak olur. Nitekim şer'an vacip olan ganimet payında süvari olsun, piyade olsun kendisi de askerden biri gibidir. Bu sözle vacip olan ganimet tahsisinde de durumu aynı bu şekildedir.
Mesela kafirlerden bir cengaver meydan okusa ve komutan "Bunu kim öldürürse her şeyi onundur" diye ilan ettiği halde onunla vuruşmağa kimse cesaret etmemesi üzerine kendisi çıkar ve kafir cengaveri Öldürürse, bu durumda kafirin her şeyini almaya müstehak olmaz mı?
Ama kendisine tahsis yaparak "Ben öldürürsem her şeyi benimdir" derse, durum değişir. Çünkü kendi kendine yapacağı ganimet tahsisinden dolayı şüphe altında olur. Hakimin kendisi kendi hakkında hüküm vermesinde şüphe olması gibi. Genelleme yapması durumunda bu şüphe ortadan kalkar ve başkası için hüküm geçerli olduğu gibi kendisi hakkında da geçerli olur.
Nitekim yiyecek ve atına yem almanın mubah olması asker için geçerli olduğu gibi devlet başkanı için de geçerlidir. Çünkü devlet başkanının kendi kendine tahsis yapmadığı ve şahsına mahsus sayilmıyan şeyden dolayı itham altında tutulması mümkün değildir. Başkasına da ganimet tahsisi yaptığında töhmet sözkonusu değildir. Yaptığı da içtihadla meydana gelmiş olmasından başka bir şey değildir.
1084- Bir kafiri sizden kim öldürürse her şeyi onundur, derse ve kendisi bir kafiri öldürse, komutan bununla kafirin eşyasını ganimet olarak kendine alamaz.
Çünkü "sizden" sözü ile tahsisi onlara (askerlere) yapmıştır. Bundan önceki meselenin aksine, burada kendisi hükmün kapsamına giremez. Nitekim bir efendi kölesine "Kölelerimi azad et" derse ve köle bütün köleleri azad etse, kendisi de azad olmaz. Çünkü kendisi bu hükmün kapsamına girmez. Ama efendi "Bütün kölelerim hürdür" derse, kendisi de bu hükmün kapsamına girer ve hür olur.
1085- Komutan "Bir kafiri öldürürsem her şeyi benimdir" dedikten sonra kimseyi öldürmeden sözünü değiştirir ve "sizden kim bir kafiri öldürürse her şeyi onundur" derse ve kendisi bir kafiri öldürürse, her şeyini almaya hak kazanır.
Çünkü söylediği iki söz itibariyle ganimet tahsisi genel olmuştur. Genel tahsisin bir veya iki sözle olması arasında fark yoktur. Kaldı ki birinci sözü doğru değildir. Çünkü kendisi için yaptığı tahsisten dolayı töhmet altında kalmaya maruzdur. Bu da zaten ikinci sözü ile yürürlükten kalkmıştır. Kendisinin tahsisi hak etmesi konusunda şüphe engeli kalktıktan sonra hem komutan, hem asker hepsinin hakkında ganimet tahsisi geçerli olur.
1086- Biri ilk sözünden önce, diğeri de ilk sözünden sonra olmak üzere iki kafir öldürürse, sadece ikincisinin eşyasını alabilir.
Çünkü eşyanın alınması için sebep kabul ettiği öldürme, ganimet tahsisine hak kazanmadan önce meydana gelmiştir. Bu sebeple vâdedilen şey artık ganimet olmuştur. Nitekim ganimet tahsisi ikinci sözle gerçekleşmiştir. İkinci sözü söylediğinde sanki yeni bir genel tahsis yapmış gibidir. Ancak bu genel tahsis ile bundan sonra yapılacak ganimet tahsisi kendisinden önce ganimet (bütün askere ortak) olan malda etkili olamaz. Çünkü tahsis sözü onu kapsamamaktadır. Onu kapsamış olsa bile doğru olmaz. Çünkü ganimet alındıktan sonra yapılmış bir tahsistir.
1087- "Ben bir kafir öldürürsem her şeyi benimdir, sizden de kim bir kafir öldürürse her şeyi onundur" derse ve komutanın kendisi iki, askerden de bir fert iki kafir öldürürse, komutan sadece birinci tahsiste belirttiği tahsisi alabilir.
Çünkü tekrarı gerektirmiyen şart harfi ile kendine tahsis yapmıştır. Mesela, eşine: "Eve girersen boşsun" derse ve eşi iki defa eve girse, sadece bir talakla boşanmış olur, iki talakla değil.
Bütün asker için genel mana ifade eden "men" şart edatı ile tahsis yapmıştır. Bu genel tahsis de askerden her birinin öldüreceği her kafiri kapsamaktadır. Hatta her asker yirmi kafir öldürse bütün eşyalarını alabilir.
1088- Askerlerden birine "Bir kafir Öldürürsen eşyası senindir" derse ve bir asker iki kişi öldürse, sadece birinci öldürdüğünün eşyasını alabilir.
Çünkü az Önce belirttğimiz gibi ganimet tahsisi istihkakını şarta bağlamıştır. Bu şart da birinciyi Öldürmekle sona ermektedir. Tekrara ve umuma delalet edecek ibarede bir şey yoktur.
1089- Bütün askerlere "sizden biri bir kafir öldürürse eşyası onundur" derse ve onlardan biri on kişi öldürürse hepsinin eşyasını istihsan yolu ile almaya müstchak olur. Kıyasa göre ise sadece öldürdüğü birinci kişinin eşyasını almaya müs-tehak olur. Sanki kendisine birinci kişi için tahsis yapılmış gibi. İstihsan yolu ile, dedik. Çünkü belirli bir kişi tahsis edilmeyince söz umumî bir nitelik taşır.
Nitekim bu tahsis sözü bütün muhatapları kapsamaktadır. Bütün muhatapları kapsadığı gibi, birincinin aksine öldürülenlerin tümünü de kapsamaktadır. Yine bu fıkradaki tahsise göre müslümanlardan on kişi on kafiri öldürürse herbiri bir kafirin eşyasını almaya hak kazanır.
Bir kişinin on kafiri öldürmesi de aynıdır. Aradaki mana farkının amacı, devlet başkanının düşmana saldırmada aşırı teşvikidir. Fazla saldın ve zarar vermede mana bakımından on müslümamn on kafiri öldürmesiyle, bir müslü-manın on kafiri öldürmesi arasında bir fark yoktur.
Birinci şekilde on kafiri öldürecek kişinin şahsen ve kuvvet bakımından bilinmesi amaçtır. Bu da öldürülen kişiler için genellik kipi kullanmaksızm da gerçekleşmektedir.
1090- Kendisi de onlardan biri olduğu on kişiye "Bizden kim bir kafiri öldürürse herşeyi onundur" derse, sonra kendisi iki veya üç kişi Öldürürse, eşyalarını almaya hak kazanır.
Çünkü kendisinin tahsisde dokuz kişi ile beraber bulunması töhmet altında kalmasını önlemiş ve belirttiğimiz mana itibariyle sözü umumî duruma geçmiştir. Beraberindeki dokuz kişi öldürdükleri zaman nasıl almaya müstehak olursa kendisi de aynı şekilde almaya hak kazanmıştır.
1091- Belirli bir kişiye "Birini öldürürsen her şeyi senindir" derse ve bu da iki kişi öldürse, sadece birinin eşyasını almaya hak kazanır.
Çünkü bu tahsis sadece bir kişiyi kapsamaktadır. Öldüren müslüman öldürdüğü iki kişiden istediğinin eşyasını alabilir. Çünkü alma hakkına sahiptir. Tercih hakkı ona verilmiştir.
Devlet başkanının tercih hakkına sahip olması gerekir, denilemez. Çünkü tahsisi kendisine yapan odur. Zaten devlet başkanının bu şekilde ifadesi, tercih hakkına sahip olmasının sebebini de açıklama mahiyetindedir.
Tercih hakkı da sebebe sarılan kimseye ait olur. Tercih sebebi de şüphesiz eşyası daha çok olanı öldürürken tercih etmesidir. Vuruşu ile bu adamdan başkasını Öldürmeseydi, onun eşyasını ganimet olarak almaya müstehak olurdu. Başkasını da beraber öldürürse, önce Öldürdüğü bu kişinin ganimetinden mahrum kalması caiz değildir. Çünkü öldürdüğü kişilerle ne kadar güçlü olduğunu ortaya koymuştur.
1092- Yine birine "Bir esir alırsan o senindir" derse ve bu kişi iki esir alsa, onlardan iyisini tercih edip alabilir.
Sebebi de yukarıdakinin aynısıdır.
1093- Ordu komutanı bir seriyye ile beraber çıksa ve se-riyyeye ganimetin dörtte birini tahsis etse, seriyye de birçok ganimet alsa, kendisi de seriyenin diğer fertleriyle beraber bu
tahsisten pay alır.
Çünkü seriyyede bulunan kişilere tahsiste bulunmuştur. Kendisi de onlardan biridir. Bu şekilde, bu bölümde söylediklerimizden anlaşılıyor ki genelleme olduğu zaman devlet başkanı (veya komutan) başkası gibi tahsisten pay almaya hak kazanır. Seriyye bölümünde bu mesele daha açıktır. Çünkü tahsise hak kazanmaları, ganimeti almaya hak kazanmaları şeklindedir. Nitekim bu işte seriyye fertlerinden işe girişen ile az davranan hepsi birdir. Zaten ganimete hak kazanmada devlet başkanı, ordu mesabesindedir. Kendisi beraber çıktığı zaman seriyyenin hak kazanmasında da aynıdır.
En iyi Allah bilir.[7]
[7] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 2/165-169