sidretül münteha
Wed 19 January 2011, 05:58 pm GMT +0200
3. Kölenin Niteliği
Keffaret olarak azadlanması emredilen kölenin müslüman olması şart mıdır, değil midir?
İmam Mâlik ile İmam Şafii, «Müslüman olmayan kölenin azadlanması kâfi gelmez» demişlerdir. İmam Ebû Hanife ise «Putperest veyahut mürted olmamak şartıyla müslüman olmayan bir köleyi de anadlamak kâfidir» demiştir.
Birinci grup, «Çünkü köle azadlamak bir ibadettir. Öyle ise azadlanan kölenin müslüman olması gerekir. Nitekim katil keffaretinde kölenin müslüman olması şarttır» demişlerdir. Tahmin ederim ki, «Bu kıyas^ kıyastan ziyade, mutlakı mukayyede hamletmek babındandir. Çünkü katil keffaretinde 'Müslüman bir köle' denilmiş, burada ise sadece 'Bir köle' denilmiştir. Şu halde buradaki mutlakı oradaki mukayyede hamletmek lazımdır» demişlerdir. Halbuki mutlakı mukayyede hamletmenin bu çeşidinde ihtilâf vardır. Hanefiler caiz görmemişlerdir. Zira her iki mes'elecle sebebler ayrıdır.
İmam Ebû Hanife'nin delili ise «Köle» lafzındaki umumdur. İmam Ebû Hanife'ye göre mutlak ile mukayyed arasında çelişme yoktur. O halde ona göre mutlak ile mukayyedden her birinin, zahirine hamledilmesi gerekir.
Bu bahislerden biri de, "Kölede eksiklik bulunmaması şarttır?" diye ihtilâf etmeleridir. Cumhura göre şarttır. Kimisi de «Şart değildir» demiştir. Cumhur, köleyi de kurban ve hediyelere kıyas etmiştir. Çünkü kurban kesmekle köle azadlamamn ikisi de birer ibadettir. İki grubun delili de âyette 'Köle' lafzının mutlak olarak geçmesidir.
O halde ihtilâfın sebebi, köle lafzının zahiri ile kıyas-ı şebeh arasında bulunan taaruzdur.
«Kölede eksiklik bulunmaması şarttır» diyenler de, «Kölede hangi eksikliklerin bulunmaması şarttır?» diye ihtilâf etmişlerdir. Kölenin her iki gözden kör veyahut her iki eli veya ayağı kesik olduğu zaman, kâfi gelmediğinde ihtilâf yoktur. Fakat bir eli veyahut bir ayağı kesik olursa kâfi gelir mi, gelmez mi diye ihtilâf etmişlerdir. İmam Ebû Hanife «Kâfi gelir» demişse de, İmam Mâlik ile İmam Şafii, bir eli veyahut bir ayağı kesik olan köleyi de kâfi görmemişlerdir. Bir gözü kör olan köle için de, İmam Mâlik «Kâfi gel-mez», Abdülmelik «Kâfi» gelir» demiştir. Her iki kulağı kesik olan köleye gelince, İmam Mâlik «Kâfi değil», İmam Şafii'nin tabileri «Kâfidir» demişlerdir. Sağır olan köle hakkında da Mâlikiler ihtilâf ederek kimisi «Kâfidir», kimisi «Değildir» demiştir. Dilsiz olan köle de -İmam Mâlik'e göre- kâfi değildir. İmam Şafii'den ise, iki kavil rivayet olunmuştur. Deli olan kölenin kâfi gelmediğinde ise ihtilâf yoktur. Fakat hadım olan köle hakkında ihtilâf etmişlerdir. İbnü'l-Kasım «Hadım olan köle hoşuma gitmez», diğerleri «Kâfi gelmez», İmam Şafii «Kâfi gelir» demiştir. Çocuk olan köleyi azadlamak da, fukahanın büyük çoğunluğuna göre kâfi ise de, eski fukahanın kimisinden, kâfi gelmediği nakledilmiştir. İmam Mâlik'in mezhebinde az aksayan kölenin azadlanması kâfidir, fakat topallığı açık olan köleyi azadlamak kâfi değildir.
Bu ihtilâfın sebebi, kölede bulunan eksiklik ne kadar olursa, azad-lanmasmın ibadet vasfını zedelemiş olur diye ihtilâf etmeleridir. Zira bunun hakkında, kurbanların sağlam olması şartından başka bir delil yoktur.
İmam Mâlik'in mezhebinde -yarısı veyahut üçte biri gibi- bir kısmı hür olan veyahut -efendisinin, kendisiyle kitabet (bedelini ödeme) akdini yaptığı veyahut ona, «Ben öldükten sonra sen hürsün» dediği köle gibi- hürriyete aday olan kölenin de azadlanması kâfi gelmez. Çünkü Cenâb-ı Hak «Bir köleyi hürriyete kavuşturmak lazım gelir» buyurmuştur. Hürriyete kavuşturmak ise, kendisinde hiç hürriyet vasfı bulunmayan köleyi azadlamak demektir. Hürriyete aday olan köleyi azadlamak ise, azadlamak değil, hürriyetini çabuklaştırmaktır. Bir kısmı hür olan köleye de «Tam köle» denemez. İmam Ebû Hanife ise, «Eğer efendisiyle kitabet akdini yapan köle, borç taksitlerinden bir kısmını ödemiş ise, kâfi gelmez, yoksa gelir» demiştir.
Ulema, kişi kendisine «Ben öldükten sonra hürsün» dediği kendi kölesini de keffaret olarak azad edebilir mi, edemez mi diye ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik «Azad edemez. Çünkü kitabet akdi nasıl bozulamayan bir akid ise, kişinin, kölesine 'Ben öldükten sonra sen hürsün' demesi de, bozulması caiz olmayan bir akiddir» demiştir. İmam Şâfıi ise, «Azad edebilir» demiştir. İmam Mâlik'e göre, kişinin kendisinden çocuk doğuran cariyesini azadlama-sı da kâfi gelmediği gibi, belli bir süre sonra hürriyete kavuşacak köleyi de azadlamak kâfi gelmez. Çünkü, efendisinden çocuk doğuran cariyenin akdi, kitabet akdiyle, azadlanması ölüme bağlanan kölenin akdinden daha sağlamdır. Zira bu her iki akidde de bazan fesih söz konusu olduğu halde, cariyenin akdinde hiç fesih söz konusu olmaz. Nitekim efendisiyle kitabet akdini yapan köle, borç taksitlerini zamanında ödeyemediği taktirde bu akid bozulabilir. Kendisine «Ben öldükten sonra sen hürsün» demlen köle de, şayet değeri terekenin üçte birinden fazla ise, varisler bu akdi bozabilirler. Fakat efendisinden çocuk doğuran cariyenin, efendisinin ölümü ile azadlanması kesindir. Kendisine «Sen önümüzdeki ay başından sonra hürsün» denilen köle gibi, azadlanması belli bir vakte bırakılan kölenin akdi de bozulamaz.
îmam Mâlik ile İmam Şafii «Kişinin -babası gibi- satın aldığı zaman azadlanan bir yakınım da azadlaması kâfi gelmez» demişlerdir. îmam Ebû Hanife ise «Onu satın alırken eğer keffaret olarak azadlamak için satın almış ise, kâfi gelir» demiştir. İmam Ebû Hanife «Kişi, nasıl azadlanması vacib olmayan köleyi satın almak zorunda değilse, bunu da satın almak zorunda değildir. Bunun için bu da onun hükmündedir» demiştir. Mâlikilerle Şâfiiler ise, bu kölenin -kendisi azadlamasa bile- satın alınmasıyla azadlandığını nazara alarak «Kâfi gelmez» demişlerdir. İmam Ebû Hanife, adamın bu köleyi satın alıp almamakta seçenekli olan kimsenin hükmünde görmüştür. Diğerleri ise «Bizzat azadlamanın, onun tercihiyle olması gerekir» demişlerdir. Şu halde İmam Ebû Hanife'ye göre, kendisine yabancı olan bir köleyi azadlayan kimse, onu nasıl azadlayıp azadlamamakta serbest ise -babası gibi- satın almasıyla azadlanan bir köleyi de azadlayan kimse, onu azadlayıp azadlamamakta serbesttir. Ancak birincisi bizzat azadlamada, ikincisi ise, satın almada serbest olduğu için azadlamada da serbest sayılır.
îmam Mâlik ile îmam Şafii, keffaret olarak iki köleden her birinin yansını azadlayan kimse hakkında ihtilâf etmişlerdir. îmam Mâlik âyette geçen «Bir köle» lafzının zahirine bakarak «Caiz değildir», îmam Şafii «Caizdir. Çünkü iki yarım köle bir tam köledir» demişlerdir.
İşte zıhâr keffareti olarak azadlanması gereken kölenin şartlarına dair ihtilâflar bunlardır. [15]
[15] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/120-122.