- Kölelerin Hakları

Adsense kodları


Kölelerin Hakları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Wed 22 February 2012, 08:21 pm GMT +0200
123-124. Kölelerin Hakları

 

5156... Ali Aleyhisselam'dan demiştir ki:

Rasûlullah (s.a.)'in son sözü: "namaza (sarılın) namaza!... (Bir de) sağ ellerinizin sahip olduğu kimseler hakkında Allah'dan korkun"oldu.[650]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerifte Rasulü zişan efendimiz son nefesini verirken beş vakit namaza devam edilmesini ve müslümanlann ellerinde bulunan kölelerin haklarına eksiksiz bir şekil­de riayet edilmesini vasiyyet etmiştir.

Görüldüğü gibi mallar genellikle el ile kazanıldığı ve alışverişlerde ço­ğunlukla sağ el kullanıldığı için köleler "sağ ellerinizin malik olduğu" tabiriyle ifade edilmiştir.

Efendimiz son nefesinde bu iki hususu vasiyet etmekle bunların din­deki önemini son bir defa daha vurgulamak istemiştir. Çünkü bilindiği gi­bi namaz dinin direği,[651] Cennetin anahtarı[652] gözlerin nuru,[653] mü'minlerin can ve tenlerinin rahatlama yeri[654] bütün kötülüklerden alıkoyucudur.[655]

Köleler ise çaresiz ve zayıf kimselerdir. İnsanların ellerinde esirdir.. Bu mevzuda gelen hadislerden bazılarının meali şöyledir:

1. "Biriniz için hizmetçisi yemeğini hazırlayıp da getirdiği zaman­ki o hizmetçi yemeğin sıcağına, dumanına katlanmıştır; onu kendisi ile beraber oturtsun! O da sensin! Şayet yemek az olursa eline ondan bir yudum yahut iki yudum koyuversin."[656]

2.  ''Yiyeceği ve giyeceği kölenin hakkıdır. Kendisine iş olarak da ancak gücünün yettiği şey yüklenir."[657]

3. Hz. Ebu Bekir Sıddîk'ten rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.): "Mülkiyet; altındaki (köle ve cariye)lere kötü davranan kimse cenne­te girmeyecek" buyurmuş da sahabiler:

Ey Allah'ın Resulü! Köle ve cariyeleriyle yetimleri en çok bulunan ümmetin bu ümmet olduğunu bize sen haber vermedin mi? demişler. Bu­nun üzerine Rasûlullah (s.a.):

Evet, artık evladınıza değer verdiğiniz gibi onlara da ikramda bulununuz ve yediğiniz yemekten ona da yediriniz, buyurmuştur. (Bu defa da) sahabiler:

Peki ama köle ve cariyeler bize dünyada ne menfaat sağlar? demiş­ler. Rasûlullah (s.a.)da:

Bağlayıp beslediğin bir at üstünde Allah yolunda savaşırsın, se­nin memlûkünde senin ihtiyacını giderir. Namaz kıldığı zaman artık o senin kardeşindir." buyurmuştur.[658]

4. "Köle Allah'ın hakkını ve sahiplerinin hakkını eda ettiği vakit ona iki ecir verilir."[659]

 

5157... Ma'rur b. Süveyd'den demiştir ki:

Ebu Zerr'i, Rebeze'de üzerinde kalın bir aba olduğu halde gördüm. Kölesinin üzerinde de (o abanın) bir eşi vardı. (Orada bulunan) cemaat:

Ey Ebû Zer! Kölenin üzerinde bulunan abayı alsan da onun (senin üzerinde bulunan) şu abayla birleştirsen (güzel) bir elbise olur. Kölene de başka bir elbise giydirsen (olmaz mı)? dedi. Ebu Zer de şu cevabı verdi;

Ben annesi Acem olan (Arap olmayan) bir kimseyle atışmış ve onu annesiyle ayıplamıştim. Bunun üzerine (gidip) beni Rasûlullah (s.a.)'e şi­kâyet etti. Rasûlullah (s.a.)'da:

Ey Ebû Zer! Sen kendisinde cahiliyyet (izleri) bulunan bir kişisin. Muhakkak ki bu köleler, sizin kardeşlerinizdir, Allah (bazı dünyevi imkânlar vererek) sizi (dünyada) onlara üstün kılmıştır. Eğer siz (in 2mirleriniz)e uygun hareket etmezlerse onları satınız. (Fakat) Allah'ın yarattıklarına işkence etmeyiniz, buyurdu.[660]

 

5158... el-Ma'nir b. Süveyd'den demiştir ki:

Biz Rebeze'de Ebu Zer.'in yanına girmiştik. Bir de gördük ki üzerinde bir kumaş var ve aynısından kölesinin üzerinde de var. Bunun üzerine (kendisine):

Ey Ebu Zer! Kölenin kumaşım alıp da kendi kumaşına (ilave etsen sana bir takım) elbise olur. Kölene de başka bir elbise giydirsen" dedik. (Bize) şöyle cevap verdi:

Ben Rasûlullah (s.a.)'i: "(Köleleriniz) Allah'ın kendilerini sizin el­lerinizin altına koyduğu kardeşlerinizdir. Kimin kardeşi kendi elinin altına ise, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve ona gü­cünü aşan bir iş yüklemesin. Şayet ona gücünü aşan bir iş yüklerse kendisine yardım etsin" derken, işittim[661]

Ebu Davud dedi ki, hu hadisi yine aynı şekilde İbn Numeyr de el  A'meş'ten rivayet etti.[662]

 

5159... Ebû Mesud el-Ensarî'den demiştir ki:

Ben bir kölemi dövüyordum. (Birden bire) arkamdan: "(Şunu) bilki (ey) Ebû Mesûd! diye bir ses işittim. -İbn el Müsennâ (bu sesi) iki defa (işittim) diye rivayet etti.- (Sonra bu ses): "Allah'ın gücünün sana olan üstünlüğü, senin gücünün bu köleye karşı olan üstünlüğünden daha fazladır" (diye devam etti). Bunun üzerine hemen (sesin geldiği tarafa doğru) dönüp baktım bir de ne göreyim; Peygamber (s.a.)!

Hemen: "Ey Allah'ın Rasulü, yüce Allah'ın rızası için bu köle hürdür" dedim.

Şunu iyi bil ki, eğer sen (bu azad etme işini) yapmasaydın (kölene yaptığın bu işkenceden dolayı) cehennem ateşi seni saracaktı, dedi.

(Ravi bu son cümlede tereddüd etti de sonra şöyle dedi:) Yahutta: "Sa­na cehennem ateşi dokunacaktı" dedi.[663]

 

5160... (Bir önceki hadisin) manası aynı şekilde ve aynı senedle A'meş'den de (rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre Ebû Mes'ûd):

" Ben kendime ait siyah bir köleyi kamçıyla dövüyordum..." demiş (fakat bir önceki hadiste geçen) azad etme olayını anlatmamıştır.[664]

 

5161... Hz. Ebu Zerr'den demiştir ki:

RasÛlullah (s,a.) şöyle buyurdu: "Kölelerinizden, siz(in emirlerinizle uygun hareket edenlere, yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden de giydirin, onlardan siz(in emirleriniz)e uygun hareket etmeyenleri ise satınız. Allah'ın yarattıklarına işkence etmeyiniz."[665]

 

Açıklama
 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şeriflerde:

1. Bir kimseyi annesinin veya babasının milliyetinden ya da renginden dolayı ayıplamanın cahiliyye adetlerinden olduğu açıklanmakta,

2. Köleleler dayak atılması veya işkence edilmesi yasaklanmakta, kö­lelere yapılan haksız muamelelerin insanı cehenneme sürükleyeceği ha­ber verilmekte,

3. Onların din kardeşlerimiz olduğu ifade edilerek Allah'ın köle sahip­lerine verdiği bazı imkânların kendilerine emanet olarak verildiği hatırla­tılmakta ve bu nimetlerin kölelerin aleyhine kullanılmaması, efendinin, yediğinden kölesine de yedirmesi, giydiğinden ona da giydirmesi emre-dilmektedir. Ayrıca, kölelere efendilerinin meşru emirlerini yerine getir­dikleri sürece kendilerine bu şekilde muamele etmeye devam edilmesine rağmen verilen emirleri yerine getirmemeye başlamaları halinde ise, iş­kence ve sopaya başvurmadan satılmaları istenmekte,

4. Takat getiremeyecekleri şeyleri onlara yüklemek haram kılınmakta, onlara böyle bir yük yüklendiği takdirde onlara yardım etmek icabettiği açıklanmaktadır.

Kadı Iyaz'ın açıklamasına göre mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şe-riflerdeki kişinin yediği yemekten kölesine de yedirmesi ve giydiğinden kölesine de giydirmesi ile ilgili emirler farziyyet için değil, istihbab için­dir. Öyleyse kişinin kölesine karşı bu emirleri yerine getirmesi farz değil, müstehabtir. Ve "min ma'ye külü', "min mâ yelbesü" cümlelerinin ba­şında bulunan "min" kelimesi "temyiz" için olduğundan kişinin müstehabbi yerine getirmiş olması için her yediğinden ona yedirmesi, her giydiğinden önada giydirmesi gerekmez. Ona yedirdiğinin kendi yedikle­rinden giydirdiğinin de kendi giydiklerinden olması yeterlidir."[666]

Metinde "felyüt'im min ma ye'külü (yediğinden tattırsın)" Duyurulup da "fel yü'kil mimma ye'kül: Yediğinden yedirsin" denmesi efendinin yediğinden kölesine karnını doyuruncaya kadar olmasa bile bir miktar tat­tırmakla görevini yerine getirmiş olacağına delâlet ettiği gibi "fel yut'im mimmâ yet'umu: Tattığı herşeyden tattırsın" denmemesi ise kişinin tattığı her nefis yemekten yedirmesi gerekmediğine delalet eder. Çünkü "taame" tattı, "et'ame" de "tattırdı" anlamına gelir.[667]

Binenaleyh, insan çırağa, çobana, hizmetçiye ve köleye yediğinden ye­dirmeli, giydiğinden giydirmeli, onlara hoş muamelede bulunmalı, yapa­mayacakla ı işi teklif etmemeli; gönüllerini kırmamalıdır. Bir evin yeme­ğini pişiren hizmetçi elbette o yemeğin kokusunu duyacaktır, pişirdiği ye­meği yemekten ona da yedirmek) hele sofraya çağırarak onu ayrı tutma­mak ahlâkın en güzellerinden ma'dûddur ki, bu hadislerin ifade ettiği ma­na da budur

İşte esir ve köle denilince gözlerinin önüne eziyet, işkence tahkirden başka birşey gelmeyen din düşmanları bu hadisleri ve müslümanlann bu husustaki muamelelerini bilseler herhalde kıyas binnefs yapmakla müthiş yanıldıklarını anlar, biraz olsun yüzleri kızarırdı!

Müslümanlar, hiçbir vakit aldıkları esirlerin gözlerini çıkarmamış, on­lara işkence ederek öldürmemiştir... Fakat bu işi şimdi bize yalandan çe­şitli suçlar isnad ederek ayıplayan, Avrupalı'lar yapmışlardır.

Müslümanların ellerindeki esir ve kölelere gösterdikleri evlad ve kar­deş muameleleri her tarif ve tasavvurun üstündedir. Bu sayede İslam âfa-kını güneşler gibi aydınlatan nice benam ulema kölelerden yetişmiştir. Bunlar saymakla bitmez. Biz yalnız bir misal verelim. İmam Şafiî'nin ha­diste altın silsile diye isim verdiği, İmam Malik, Nafi ve İbn Ömer (r.a) üç kişiden ibaret olup bunlardan Hz. Nafi kölelikten yetişmedir.[668]

Hz. Ebu Zer'in, kendisini "siyah kadının oğlu" diye ayıpladığı köle Hz. Bilal-i Habeşî'dir.

Hz. Ebu Zer hakkında bilgi için bu eserimizin ikinci cildinin 34. sayfasına, Hz. bilal için ise birinci cildin 280. sahifesine bakılabilir. Rebeze, Medine'ye üç konak uzaklıkta bir köydür.[669]

 

5162... Peygamber (s.a.)'le birlikte Hudeybiye'de bulunmuş olan Rafi b. Mekîs'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuş­tur:

"Elinin altındakilere iyi muamele etmek uğurdur. Kötü ahlâklı ol­mak ise uğursuzluktur."[670]

 

5163... Cüheyne'den olan ve Rasûlullah (s.a.)'le birlikte Hudeybiye'de bulunmuş olan Rafi b. Mekîs'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Elinin altındakilere iyi muamele etmek uğurdur. Kötü ahlâklılık ise uğursuzluktur."[671]

 

Açıklama
 

Bir kimsenin idaresi altındakilere iyi muamele edip onlara güler yüzlü ve tatlı sözlü olması işlerinin uğurlu ve bereketli ve verimli olmasına sebep olduğu gibi, insanın kötü ahlâklı olup etrafına sert ve kırıcı davranması işlerinin bozulmasına, so­nuçsuz ve bereketsiz kalmasına sebep olur.

Hafız Münzirî'nin açılamasına göre (5162) numaralı hadisin senedin­de meçhul bir ravi vardır. Binaenaleyh sözü geçen hadis zayıftır ve (5163) nolu hadisin senedinde bulunan Haris b. Rafi de tabiin olduğundan Hz. peygamber'den hadis alması mümkün olamayacağına göre bu hadis de mürseldir.[672]

 

5164... el-Abbas b. Ciileyd el-Hacrî'den demiştir ici: Ben Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işittim: "Bir adam Peygamber (s.a.)'e gelerek:

Ey Allah'ın Resulü hizmetçiyi kaç defa affedelim? dedi.

(Hz. Peygamber) sükût etti. Sonra (adam) bu soruyu Hz. Peygambere tekrar sordu. (Hz. Peygamber yine) sükût etti. Bu sözü üçüncü kez tekrar­layınca: "Onu günde yetmiş defa affediniz" buyurdu.[673]

 

Açıklama
 

Hz. Peygamber aslında hizmetçinin suçunu bağişlamak mendup olmakla beraber bu bağışlamanın kaç defa olacağına dair bir sınır tayin etmeye lüzum olmadığı cihetle bu soruyu beğenmediği için sözü geçen birinci ve ikinci soruları sükûtla kar­şılamış olabileceği gibi, bu mevzuda bir vahyin gelmesini beklediği için de susmuş olabilir.

Yetmiş rakamı, burada tayin ve tahdid için değil, çpklıık içindir. Çün­kü bir hizmetçinin veya kölenin hergün yetmiş defa suç işlemesi düşünü­lemeyeceğine göre buradaki yetmiş kelimesinden maksat çokluktan baş­ka birşey olamaz. Bir başka ifadeyle bu hadis-i şerifte "Hizmetçilerinizi çok affediniz!" denilmek istenmektedir.[674]

 

5165... Hz. Ebu Hüreyre'den demiştir ki:

(Günde yetmiş defa tevbe eden, tevbe için huzuruna pek çok insan ge­len) Tevbe Peygamberi Ebü'l-Kasim bana şöyle dedi:

Her kim kölesine hakkında söylediği sözden beri olduğu halde zi­na isnad ederse kendisine kıyamet gününde hadd (cezası) olarak celde yapılır.

Müemmel bu hadisi rivayet ederken şöyle dedi: (Bu hadisi) bize İsa, el-dayl b. Gazvan'dan rivayet etti.[675]

 

Açıklama
 

Celd: Lügatta deri üzerine vurmaktır. Her bir vuruşa «ce» denir Deri üe yani kamçı gibi deriden yapılmış birşey ile vurmak manasına da gelir.

Fıkıh ıstılahmca celd, "muhsan olmayan mükelle zânî veya zâniye-nin muayyen uzuvlarına vech-i mahsus üzere değnek veya kamçı vur­maktır" Bu ceza mücrimin cildi yani derisi üzerine tatbik edildiği cihet­le celde adını almıştır.[676]

"Namuslu ve hür kadınlara (zina isnadıyla) iftira atan sonra (bu hu­susta) dört şahit getiremeyen kimselerin (herbirine) de seksen deynek vurunuz. Onların ebedi olarak şahitliklerini kabul etmeyiniz. Onlar fasıklarııı ta kendileridir."[677] âyet-i kerimesi bu cezasının yüz deynek olduğunu açıklamaktadır. Bu âyet-i kerimede bu cezanın kadınlara zina iftirası atanlara verileceğinden bahsedilmesi, bu iftiraya daha ziyade ka­dınların maruz kalmasındandir. Aslında bu iftirayı namuslu ve hür erkek­lere yapanlar da aynı cezaya müstehakk olurlar.[678]

Mealini sunduğumuz âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere iftiracının bu konuda cezaya çarptırılabilmesi için iftiraya uğrayan kimsenin muh­san, yani namuslu olması gerekir. Bir kimsenin namuslu sayilabilmesi için de âkil, baliğ, hür müslüman ve iffetli olması gerekir.

Binaenaleyh köle hürriyetine sahip olmadığından köleye zina isna­dında bulunan kimse, dünyada tazir cezasına çarptırılırsa da celde cezası­na çarptırılmaz."[679] Bu hususta kölenin tam köle, müdebber veya Ürrimu-veled olması neticeyi değiştirmez.

Mevzumuzu teşkil eden hadis bu gerekçelere işaret ettiği gibi, aynı za­manda herhangi bir köleye zina iftirasında bulunan bir kimsenin dünyada tazir cezasıyla kurtulsa bile ahirette mutlaka celde cezasına çarptırılacağı­nı da ifade etmektedir.

İnsanlar kölenin iffetli olduğundan emin olamadıkları için ona bu ko­nuda iffetli bir insan muamelesi yapmamakta mazurdurlar. Ama âhirette hakikatler, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacağı için o günde dünyada na­muslu bir köleye iftira eden kimse de bu suçunun cezasını çekecektir.[680]

 

5166... Hilal b. Yesafdan demiştir ki: Biz Süveyd b. Mukarrin'in evi­ne inmiştik. İçimizde öfkeli bir ihtiyar vardı, yanında da cariyesi vardı. (Derken ihtiyar cariyesinin) yüzüne bir tokat vurdu. Süveyd'i o günkün­den daha gazablı görmemiştim. (Süveyd bu kızgınlığıyla ihtiyara) şöyle dedi:

Sen, tokatlamak için bula bula onun korunmuş olan yüzünü mü bul­dun? Vallahi ben bizi(m herbirimizi) Mukarrin oğullarından yedi karde­şin yedincisi olarak gördüm de bizim sadece bir tane de cariyemiz vardı. En küçüğümüz onun yüzüne bir tokat vurdu da (ceza olarak) Peygamber (s.a.) bize (onun) azad edilmesini emretti.[681]

 

Açıklama
 

İmam Nevevî metinde geçen "aceza aleyke illa hiirrü vechihâ" cümlesine "yüz kısmından başka vuracak bir yer bulamadın mı?" manasını vermiştir. "Hurr" kelimesi

"yüzey" anlamına gelir. Yani "yüz düzlemi, yüz kısmı" demektir. Çünkü "hurr" diye birşeyin en faziletlisine ve en yükseğine denir. İnsan vücudu için bu yüzdür.

Hurr kelimesinin burada korunmuş ve masum anlamında kullanılmış olması da mümkündür. Nitekim biz de tercümeyi buna göre yaptık. Her iki manaya göre de bu cümle ile "Biriniz kardeşiyle dövüştüğü zaman yüzüne vurmaktan sakınsın."[682] mealindeki yüze tokat vurmayı yasak­layan hadis-i şerife işaret edilmek istenmiştir.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif, köleye karşı işlenen bir suçun keffâretinin onu azad etmek olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim (5168) numaralı hadis-i şerif de bunu ifade etmektedir.

Metinde geçen "ben bizi yedi kardeş olarak gördüm bizim bir tane de hizmetçimiz vardı" sözüyle "Biz yedi kardeştik. Bu yedi kardeşin sadece bir tane hizmetçisi vardı. Ona çok ihtiyacımız vardı. Böyleyken, ona kü­çük kardeşimiz tokat vurduğu için Hz. Peygamber ceza olarak onu azad etmemizi emretti" denilmek istenmiştir.

Burada "madem ona tokatı vuran en küçük kardeşleriydi de Hz. Pey­gamber sadece tokadı vuranı cezalandırmakla kalmayıp niçin kölenin tü­müyle azad edilmesini isteyerek hepsini cezalandırdı?" diye bir soru yöneltilebilir. Bu soruya birkaç şekilde cevap verilebilir:

1. Köleyi döven kimsenin öteki kardeşleri de onun köleyi dövmesini tasvib etmek suretiyle, onun dövmesine yardımcı oldukları için, Hz. Pey­gamber böyle emretmiş olabilir.

2. Aslında, Hz. Peygamber, sadece köleyi döven kimsenin köle üzerin­deki payının azad edilmesini emretmek istediği halde, köle bolünemediği için kölenin tümünün azadım istemek durumunda kalmış olabilir. Belki de sonunda, diğer hisse sahipleri hisselerini köleyi döven kardeşlerine ba­ğışlamışlardır. Yahut da ondan hisselerinin bedelini almışlardır. Ancak Bezlü'l-Mechud yazarının açıklamasına göre sözü geçen yedi kardeş Hz. Peygamber o gün kendilerine bu köleyi azad etmelerini emredince kendi­sine bu köleye çok ihtiyaçları olduğunu arz etmişlerler, bunun üzerine Hz. Peygamber de zenginleşinceye kadar onu ellerinde tutmalarına izin verip zenginleşince azad etmelerini emretmiştir. Nitekim bir numara sonra ge­len hadis-i şerif de bunu ifade etmektedir.[683]

 

5167... Muaviye b. Süveyd b. Mukarrin'den demiştir ki: Ben bir köle­mize bir tokat atmıştım. Bunun üzerine babam onu ve beni çağırıp (ona beni göstererek): "Bunun sana yaptığının aynısını sen de buna yap!" de­di.

Biz Mukarrin oğullan - Peygamber (s.a.) zamanında sadece bir cariye­ye sahiptik. İçimizden birisi ona bir tokat attı da bunun üzerine Rasûlul-lah (s.a.):

Onu azadediniz, buyurdu. (Bu emri alan kardeşlerim Hz. Peygam­bere):

Bizim bundan başka bir cariyemiz yok, diye mazeret beyan ettiler. (Hz. Peygamber de:)

Öyleyse zenginleşinceye kadar (bu cariye) kendilerine hizmet et­sin. Zenginleştikleri zaman onu azad etsinler, buyurdu.[684]

 

5168... Zâzân'dan demiştir ki: Ben (Abdullah) b. Ömer'in yanına var­mıştım. Kendisine ait bir köleyi azat etmişti. Yerden bir çöp -yahutta- bir-şey (buradaki şüphe raviye aittir) alıp:

(Bu azad işinde) benim için şu (yerden aldığım) şey kadar bile sevap yoktur. (Çünkü ben) Rasûlullah (s.a.)'ı (şöyle) buyururken işittim:

Kim köleye bir tokat atarsa yahut da onu döverse keffâreti onu azat etmesidir.[685]

 

Açıklama
 

îbn Ömer Hazretleri, kölesini tokatladığı için bu  yaptığına keffâret olmak üzere onu azat etmişti.Buradaki sözünden maksat da bunu anlatmaktır. Yani "ben köleyi azad etmekle teberrük suretiyle yapılan köle azad etme sevabını kazanamam, ben bunu ancak vurduğum tokada keffâret olsun diye âzâd ettim" demek istemiştir.

Bu hadisler kölelere ve hizmetçilere iyi muamele edilmesi lazım gel­diğine delildir.

Ulema bu kadarcık dövmekle köleyi âzâd etmenin vâcib değil, mendup olduğunda ittifak etmişlerdir. Bunun yapılan hatâya keffâret olacağı ümid edilir. Fakat sebepsiz olarak fazlaca dövüp bir yerini kırmak veya kopar­mak bir tarafını yakmak gibi ağır tecziyeler hususunda ihtilâf edilmiştir.

Malikîlerle İmam Leys'e göre böyle bir köle, sahibine rağmen azad olur. Ve sahibi hükümet tarafından cezalandırılır. Diğer ulema kölenin azad olunacağına kail olmuşlardır.[686]

 

 

[650] İbn Mace, vesaya I.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/444.

[651] Aclûnî. Keşfü'l-Hafâ, II. 31.

[652] Ahmed b. Hanbel.II. 340.

[653] Nesaî, işretü'n-nisa 1.

[654] Ebu Davud 4985 nolu hadis.

[655] Ankebût (29), 45.

[656] Ebu Davud, et’ime 50.

[657] Müslim, eymân 41.

[658] İbn Mace, edeb 10.

[659] Müslim, eymân 45.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/444-445.

[660] Buhari. iman 22, cdeb44; Müslim, eyman 38,40: Tirmizî, birr 29, tefsir 22/1; Ahmed b. Hanbel, V, 161, İbn Mace. edeb 10.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/446.

[661] Buharı, iman 22, edeb 44; Müslim, eyman 38, 40, Tîrmizî, birr29. Ahmed b. Hanbel. V, 161, İbn Mace. edeb 10.

[662] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/446-447.

[663] Müslim, eyman 35; Tirmizi birr 30.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/447-448.

[664] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/448.

[665] Ahmed b. Hanbel; V, 168, 173.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/448-449.

[666] Aynî, Umdetü'I-Kari, XXII, 208.

[667] a.g.e.

[668] A. Davudoğlu. Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, VIII, 265-266.

[669] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/449-450.

[670] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/450-451.

[671] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/451.

[672] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/451.

[673] Tirmizi, bîrr 31.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/451-452.

[674] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/452.

[675] Buharı, hudud 45; Müslim, eyman 37; Tirmizî, birr 30; Ahmed b. Hanbel, II, 431, 500.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/452-453.

[676] Bilmen, Ö. Nasuhi, Hukuk-ı İslamiyye ve İstilahat-ı Fıkhiyye Kamusu, II, 10.

[677] Nur (24), 4.

[678] es-Sabûnî, Kur'an-i Kerim'in Ahkâm Tefsiri, (Çeviren: Mazhar Taşkesenlioğlu), II, 97.

[679] Bilmen, Ö.N.a.g.e., 111,231.

[680] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/453-454.

[681] Müslim, eyman 31-33.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/454.

[682] Buharı, ıtk 20; Müslim, birr 112-116; Ebu Davud, hudud 38.

[683] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/454-455.

[684] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/455-456.

[685] Müslim, eyman 29.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/456-457.

[686] A Davudoğlu Sahih-î Müslim Terceme ve Şerhi, VIII, 253.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/457.

RAMAZAN 7/D
Sat 13 May 2017, 10:03 pm GMT +0200
Es Selamün Aleyküm . Geçmişte birçok toplumda kölecilik anlayışı vardı ama en merhametli en adaletli anlayış kölelere karşı İslamdadır .

Rabb'im İslam'ın Hak Sancağını Tüm Dünyada Dalgalandırmayı Nasip etsin .

ALLAH cc razı olsun

Sevgi.
Sun 14 May 2017, 12:54 am GMT +0200
Ve Aleyküm Selam. Paylaşımlar için Allah Razı olsun vesileniz ile çokca ilim öğreniyoruz. Mevlam ilmimizi artırır inşaAllah...

Bilal2009
Sun 14 May 2017, 03:58 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

Mustafa/Samed
Sun 14 May 2017, 07:18 pm GMT +0200
Ve Aleykümüsselam. Rabbim peygamberimizin yolundan ayırmasın. Paylaşım için Rabbim razı olsun.

ceren
Sun 14 May 2017, 08:50 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun bilgilerden reyyan abla...