sidretül münteha
Tue 1 February 2011, 05:26 pm GMT +0200
3. Köle Akrabaların Satın Alınması:
Kişinin, akrabalarından herhangi birine sahib olduğu zaman, o akrabasının azatlanıp azatlanmadığı mes'elesine gelince: Ulemanın cumhuru azat-landığı görüşünde ise de, imam Dâvûd ile tabileri, azatlamada akrabalığın bir rolü bulunmadığını söylemişlerdir. Azatlandığı görüşünde olan cumhur da, hangi akrabanın azatlandığı, hangi akrabanın azatlanmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. İmam Mâlik «Kişinin akrabaları içinde üç sınıf azatlanırlar. Birinci sınıf, kişinin baba ve dedeleri, anne ve büyük anneleri ve bunların baba ve anneleri, kısacası kişiyi bizzat veyahut bil vasıta doğurmuş olanlardır. İkinci sınıf, kişinin çocukları, yani oğullan, kızları ve oğullan ile kızlarının -ne kadar aşağıya inerse insin- çocuklan, kısacası kişinin ya bizzat veyahut bilvasıta doğurduğu kimselerdir. Üçüncü sınıf da, kişiniı. bizzat babasının veyahut annesinin çocuklarıdır, ki bunlar da onun kardeşleri olurlar. Bunda ana baba bir, yalnız baba ve yalnız ana bir kardeşler eşittirler» demiştir, tmam Mâlik üçüncü sınıftan yalnız birinci kuşakla yetinerek kardeş çocuklarım bu hükme tâbi görmemiştir, İmam Şafiî ise, birinci ve ikinci sınıf akrabalar hakkında îmam Mâlik'in görüşüne katılmışsa da, üçüncü sınıf hakkında îmam Mâlik'ten aynlarak kardeşleri bu hükme tâbi görmemiştir. İmam Ebû Hanife'ye gelince, O -amca, hala, dayı, teyze, kardeş kızlan ve benzeri- nikahlan düşmeyen bütün akrabalan bu hükme tâbi görmüştür.
Zahirîler ile cumhur arasındaki ihtilafın sebebi, Peygamber Efendi-miz'in Müslim, Tirmizi, Ebû Dâvûd ve başkalannın kaydettikleri,
«Hiçbir çocuk, baba veyahut annesinin, üzerindeki hakkını ödeyemez. Meğer onu, herhangi bir kimsenin elinde köle olarak bulup da, satın alıp azatlarsa...» [15] hadisinden anlaşılan mânâda ihtilaf etmeleridir. Cumhur «Hadisten, kişinin babasını satın almak zorunda olmadığı, fakat eğer satın alırsa onu azatlamak gerektiği mânâsı anlaşılır» demişti/. Zahirîler ise, «Hadisten, kişinin, babasını satın almak zorunda olmadığı gibi, onu satın aldığı zaman azatlamak zorunda da olmadığı anlaşılmaktadır» demişlerdir. Zahirîler derler ki: Peygamber Efendimiz'in «Meğer onu satın alıp azatlarsa..» sözü, kişinin, babasının maliki olabildiğini ifade etmektedir. Zira eğer maliki olmasaydı, Peygamber Efendimiz, «Meğer onu, azadansın diye satın alsa...» diyecekti.
Hanefîlerin dayanağı da, Katâde'nin Hasan Basri tarikiyle Semura'dan rivayet ettiği, «Peygamber Efendimiz,
'Kim kendisine nikâhı düşmeyen bir yakınına malik olursa, o yakını azatlanmis olur' buyurdu» [16] hadisidir, îmam Mâlik ile îmam Şafiî herhalde bu hadisi sahih bulamamışlardır, îmam Mâlik, kardeşleri de çocuk ve babalara kıyas etmiştir. îmam Şafiî ise, kardeşleri babalara kıyas etmemiş ve yalnız yukanda geçen hadise dayanarak çocuklan babalara kıyas etmiştir. Mâlikîler kendi görüşlerine, «Bir kimsenin çocuğu olmakla o kimsenin kulu olmak arasında tezat vardır. Bu iki vasıf bir kimsede toplanamaz Nitekim Cenâb-ı Hak 'Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz. Çünkü göklerde ve yerde olan her şey Rahman'nin kulundan başka bir şey değildir' buyurmuştur» [17] diye delil getirmek istemişlerdir. Halbuki âyet-i kerimede geçen kulluk ile kölenin efendisine olan kulluğu arasında fark vardır. Çünkü âyette geçen kulluk tabiî bir kulluktur. Kölenin efendisine olan kulluğu ise, tabiî olmayıp şeriatın verdiği hüküm ile sabit olan bir kulluktur. Bunun için Mâlikî'lerin bu ihticacı zayıftır. Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerime'de, «Baba ile oğul arasında çok yakın bir münasebet vardır. îkisi de aynı cinsten olan iki varlıklardır. Varlıklar arasında ise, Allah'ın yakın veyahut uzak cinsinde ortak olan bir şey yoktur, ki onun oğlu olsun. Allah ile diğer varlıklar arasında -olsa olsa- rububiyet ve kulluk münasebeti vardır. Çünkü münasebetler arasında en uzak olanı ancak budur» demek istemiştir. Babanın, oğluna olan sevgi, acıma ve şefkat duygulannı düşünenler ise -hıristiyanlık şeriatının zahirinde olduğu gibi- insanlara Allah'ın oğullan demeyi caiz görmüşlerdir. Mecburi azatlama ile ilgili olan meşhur mes'eleler işte bunlardır. [18]
[15] Müslim, Itk, 20/6, no: 1510; Tirmizî, Birr, 28/8, no: 1906; Ebû Dâvûd, Edeb, 35/129 no: 5137.
[16] Ebû Dâvûd, ftk, 23/7, no: 3949.
[17] Meryem, 19/92.
[18] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/173-175.