ezelinur
Wed 3 March 2010, 02:36 pm GMT +0200
Kocanın Karısına "Sen Harams1n","Sen Haram Kılınmışsın" Veya "Haram Üzerime Olsun" Demesine İlişkin Bir Konu
Erkeğin karısına: "Sen benim üzerime haramsın", "sen haram kılınmışsın", "ALLAH´ın bana helâl kıldığı şey, haram edildi" veya bunlara benzer sözler söylemesi durumunda boşanmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususunda mezheblerin ayrıntılı görüşleri aşağıya alınmıştır.
(22) Hanefîler dediler ki: Bir kimse, karısına "sen üzerime haramsın haram kılınmışsın", "seni, üzerime haram kıldım" veya "kendimi senin üzerine haram kıldım" derse, bu sözler için örfe bakılır. Eğer bu gibi sözler halk arasında bâin talâk için kullanılıyorsa, karısı bâin talâkla, rİc´î talâk için kullanılıyorsa, karısı ric´î talâkla boşanır. Boşanmanın meydana gelmesi için bu sözleri söylerken boşamaya niyet etmek gerekmez. Çünkü bu durumda söylenilen söz, kinaye babından değil, sarih bâbmdandır. Çünkü "sen haram kılınmışsın" sözünün halk arasında boşanma için kullanıldığı bilinir hale gelmesi durumunda, bu "sen boşsun" sözünden farksız olur. Ama örfe göre bu söz, niyet olmadan boşanma için kullamlmamaktaysa, kinayeler gurubuna girer ve boşama niyeti olmaksızın söylenilmesiyle, boşanma vukûbulmaz. Ama konunun inceliğinden habersiz olan bazı cahil kimseler, bu sözün bâin ve ric´î talâkta kullanılması arasında bir fark gözetmez. Bu sözü, kadınla cinsel teması ve ondan şehevî bakımından yararlanmayı haram kılmak için kullanır. Oysaki bu hususların haram kılınması, ancak bâin talâkla olur. Zîra ric´î boşamada kadından şehevî bakımdan yararlanmak, Hanefîlere göre haram değildir. Şu halde cahil kimsenin bu sözlerle yapmış olduğu boşamayı, bâin talâk anlamında kabul etmek gerekmektedir. Ric´î ile bâin arasındaki farkı bilen kimseye gelince, bu kimsenin niyetine göre amel edilir. Bu da, bu sözlerin sarih talâk gurubuna girmesine aykırı olmaz. Bilindiği gibi kendi basma sarih olan lâfızlar, ric´î ve bâin olmak üzere iki kısma ayrılmaktaydılar. Bu sözüyle kaç talâka niyet etmiş ise, o kadar sayıda talâk vâki olur. Üç talâka niyet ederek: "Sen, üzerime haram kılınmışsın" derse, üç talâk lâzım olur. Ama iki talâka niyet ederse, kinayeler bahsinde de geçtiği gibi, bu durumda sadece bir talâk vâki olur.
Bu sözlerle boşanmanın meydana gelmesinde dayanak örftür. Örf, bu sözleri ne sarih, ne de kinaye olarak hiçbir şekilde boşamada kullanmamak-taysa, bu sözlerle boşanma, hiçbir surette vukûbuhnaz. Bu sözlerle boşanmanın vukûbulduğuna fetva vermek, örfe bağlıdır. Bu hüküm, anılan sözlerin kadına izafe edilmeleri durumunda sözkonusu olur. Ama kadına izafe etmez, meselâ "senden" kaydını koymaksızm "üzerime haram olsun", "haram bana lâzım olsun", "her helâl, bana haramdır", "talâk, üzerime vâcib olsun" veya "talâk, bana lâzım olsun" derse, boşanma meydana gelmez. Çünkü Hanefiler kadına delâlet edecek isim veya zamiri anarak talâkın kadına izafe edilmesini şart koşmuşlardır, örf, şartı değiştiremez. "Karımdan...", "Zeynep´ten...", "senden..." veya "şundan üzerime haram olsun" derse; örfe göre bu söz, sarih talâkta kullanılmaktaysa, talâk niyeti olmadan da boşanma vukûbulur. Ama kinayede kullanılmaktaysa, talâka niyet edilmesi kaydıyla boşanma vukûbulur. Örfe göre bu söz hiçbir surette talâk için kullanil-mamaktaysa, bu söz hiçbir sonuç doğurmaz. Şunu da belirtelim ki, koca, "üzerime boşamak vâcib olsun ki, şu işi yapmayacağım" der ve bu sözü söylerken de üç talâka niyet ederse, karısı üç talâkla boşanır. Çünkü burada boşama (talâk) kelimesi cümlede cins ismi olarak kullanılmıştır. Cins ismi ise hem tekili, hem de çoğulu kapsar. Ama bu sözüyle iki talâka niyet ederse, bu sahih olmaz.
Mâlîkîler dediler ki: Koca, karısına "sen üzerime haramsın" veya "üzerime" kaydını koymaksızm "sen haramsın" veya "ben sana haramım" derse, bu boşama niyeti olmaksızın kendisiyle talâkın lâzım geleceği kinayelerden olur. Sonra kadın, kendisiyle gerdeğe girilmişse, kocanın bir veya daha fazla talâka niyet etmesine bakılmaksızın bu sözüyle, üç talâkla boşanır. Kendisi ile gerdeğe girilmemişse ve bu sözüyle talâk sayısına niyet etmemişse, karısı yine üç talâkla boşanır. Ama belli sayıda talâka niyet etmişse, -ister bir, ister birden fazla talâka niyet etsin- niyet ettiği sayıda talâk vâki olur. Fakat koca, "helâl, benim üzerime haramdır", "bana helâl kılınan, üzerime haramdır" veya "kendisine döndüğüm şey bana haramdır" der ve bu sözüyle de karısını, kendisine haram kılınanlar grubundan çıkarıp istisna etmeye niyet ederse, bu sahih olur ve karısı kendisine haram olmaz. Aksi takdirde, vani böyle bir şeye niyet etmezse, karısı kendisine haram olur. Çünkü "helâl, benim üzerime haramdır" sözü, ALLAH´ın kendisine helâl kıldığı her şeyi kapsamaktadır. Bu durumda koca, ancak karısını kendine haram edebilmektedir. Haram kılmaya niyet ettiği zaman karısı haram olur. Niyet etmezse, haram olmaz. Karısına "haram, helâldir" deyip, "üzerime" kaydını kovmazsa veya haram, üzerimedir" veya "üzerime haramdır" deyip "sen" kelimesini kullanmazsa veya "ey haram" der ve karısını haram grubundan çıkarmaya niyet ederse, bu sözleri hükümsüz olur. Ama bu sözleriyle, karısını haram grubuna sokmaya niyet ederse, bu sarih kinaye olur ve bununla da kendisiyle gerdeğe girilmiş olan kadın, üç talâkla boşanır. Talâk sayısına niyet edilme-mİşse, kendisiyle gerdeğe girilmeyen İcadın da üç talâkla boşanır. Karısının bir bölümünü haram kılarsa, meselâ karısına "senin yüzün, benim üzerime haramdır" derse, kansıyla-gerdeğe girmiş olduğu takdirde niyetine bakılmaksızın üç talâk lâzım olur. Talâk sayısına niyet etmemiş ise, kendisiyle gerdeğe girmemiş olduğu karısı üç talâkla boşanır. Sayıya niyet etmişse, niyet ettiği sayıda talâk vâki olur. Karısına "senin yüzün, benim yüzüm üzerine haramdır" derse, bunun ne gibi bir sonuç doğuracağı hususunda iki kavil vardır:
1- Niyet olmaksızın bu sözden dolayı hiçbir şey lâzım gelmez.
2- Bu söz, "senin yüzün, benim üzerime haramdır" sözü gibidir ki, bu görüş tercihe şayandır. Ama karısına "içinde geçindiğim şey haramdır" derse, bu sözün doğuracağı sonuç hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları derler ki: Bu söz, "senin yüzün, benim üzerime haramdır" sözü gibidir. Bazıları da niyet olmadan bununla bir şey lâzım gelmeyeceğini söylerler. Bu, kuvvetli bîr görüştür. Zîra karı, geçim unsurlarından sayılmamaktadır. Niyet edilmeden karı, bu kapsama girmez. Bilindiği gibi Mâlikîler, belirgin kinayelerde örfü esas alır ve derler ki: insanların boşamada terim olarak kullanmadıkları ve aralarında bilinir hale getirmedikleri her lâfız, boşamaya niyet edilmeden kendisiyle talâk vâki olmaz. Çünkü bu lâfızlar, belirgin değil, gizli kinayelerdendir.
Hanbelîler dediler ki: Koca, "haram üzerime olsun", "haram bana lâzım gelsin" veya "haram bana gerekir" derse; bazı kimseler bunun kinaye olduğunu ve niyetle söylenmesi halinde talâk olacağını söylemektedirler. Diğer bazilarıysa şöyle derler: Bu sözüyle, karısını haram kılmaya niyet ederse, bu zihar olur. Doğrusu, bu hususta geçerli olan örftür. Örf, bu sözü talâkta kullanmaktaysa, o zaman kinaye, ziharda kullanmaktaysa zihar olur. Karısına "sen, üzerime haramsın", "ALLAH´ın helâl kıldığı, üzerime haramdır", "helâl, üzerime haramdır" veya "seni haram kıldım" derse, bu zihar olur. Bu sözüyle talâka niyet etse bile, boşanma vukûbulmaz. "Yatağım bana haramdır" sözü de böyledir. Bu sözle karısını kasdederse, zihar olur. Karısına "ben sana haramım" derse, bununla boşanma meydana gelmez.
Şâfiîler dediler ki: Bir kimse kendi karısına "sen, üzerime haramsın", "benim üzerime haram olan sensin" veya "seni haram ettim" derse, bu sözler talâktan ve zihardan kinaye olabilirler. Bu sözlerden birini söylerken talâka niyet ederse -bir talâka da niyet etse, birden fazlasına da niyet etse-talâk vâki olur. Aynı şekilde bu sözlerden birini söylerken zihara niyet ederse, sahih olur ve açıklaması ileride gelecek olan zihar keffâretini ödemesi gerekir. Söylerken hem zihara, hem talâka niyet ederse; önce niyet ettiği şey zi-harsa, her ikisi ile amel olunur, zihar keffâretini vermekle yükümlü olur ve niyet etmiş olduğu talâk da lâzım gelir. Ama önce niyet ettiği şey talâksa ve bu talâk bâin ise, zihar lağvedilmiş olur ve keffâret gerekmez. Çünkü bu durumda karısı evvela bâin olarak kendisiden ayrılmış olur. Artık zihara mahal olmaz. Bu talâk eğer ric´îise, sonra da zihara niyet etmişse, zihar muamelesi durdurulur. Karısına ricat ettiğinde zihar hükmü yeniden işlemeye başlar. Zihar keffâretini ifâ etmesi gerekir. Ric´at etmezse, zihar hükmü yeniden işlemeye başlamaz. Mûtemed olan görüş budur.
Ama bu sözlerle kadının aynını veya vaginasını, bedenini ya da bedeninin parçalarından birini haram kılmaya niyet ederse, bununla talâk lâzım gelmez. Çünkü bu şeyler, ayındırlar. Ayınlarsa, haramlıkla nitelendirilemezler. Aynı şekilde bu sözlerle talâk veya zihara niyet etmezse, bu bir şey gerektirmez. Karısına "seni haram ettim" der ve bunu derken de onun bedenini veya vaginasını haram etmeye niyet eder, sonra da onunla cinsel temasta bulunursa, yemin keffâretiyle yükümlü olur. Kadına, "seni haram kıldım" sözünü söylerken, hac ve umre ihramında olmak gibi kadının cinsel temasa engel bir halinin bulunmaması durumunda, kocası cinsel temasta bulunursa, yemin keffâretiyle yükümlü olur. Hayız ve nifas engeli hususundaysa farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kadın hayızlı veya nifaslıyken kocası kendisine, "seni haram kıldım" der ve karısıyla cinsel temasta bulunursa, bir kavle göre keffâret vermesi gerekir. Bir başka kavle göre ise keffâret gerekmez.
Karısından başka bir aynı haram kılarsa, meselâ "içeceğim..." veya "giyeceğim bana haram olsun" derse, bu, hiç bir hüküm ifâde etmeyen boş bir söz olur. Çünkü o, ALLAH´ın helâl kıldığını haram kılacak güçte değildir.
"Üzerime haram olsun", "ALLAH´ın helâli Üzerime haramdır", "haram, bana lâzım olsun" veya "helâl, üzerime olsun" derse, bu sözler kinaye olup, bunlarla neye niyet etmişse, niyet ettiği şey lâzım gelir. Her ne kadar bunların boşamada kullanıldıkları meşhur olsa bile... Çünkü bu sözler, özel olarak boşama için vaz´ olunmuş değildirler. Önce bahsi geçen sözler de böyle-dirler ki, bu sözler "sen, benim üzerime haramsın" ve peşi sıra dizilen sözlerdir. Bu sözler her ne kadar meşhur olarak boşama için kullanılmaktaysa-lar da, Özel olarak boşama için vaz´ olunmuş değildirler. Bu nedenle de sarih talâk lâfzı olmamışlardır. Mûtemed görüş budur. Bu sözlerin söylemlisinde niyet esas alınır.
Erkeğin karısına: "Sen benim üzerime haramsın", "sen haram kılınmışsın", "ALLAH´ın bana helâl kıldığı şey, haram edildi" veya bunlara benzer sözler söylemesi durumunda boşanmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususunda mezheblerin ayrıntılı görüşleri aşağıya alınmıştır.
(22) Hanefîler dediler ki: Bir kimse, karısına "sen üzerime haramsın haram kılınmışsın", "seni, üzerime haram kıldım" veya "kendimi senin üzerine haram kıldım" derse, bu sözler için örfe bakılır. Eğer bu gibi sözler halk arasında bâin talâk için kullanılıyorsa, karısı bâin talâkla, rİc´î talâk için kullanılıyorsa, karısı ric´î talâkla boşanır. Boşanmanın meydana gelmesi için bu sözleri söylerken boşamaya niyet etmek gerekmez. Çünkü bu durumda söylenilen söz, kinaye babından değil, sarih bâbmdandır. Çünkü "sen haram kılınmışsın" sözünün halk arasında boşanma için kullanıldığı bilinir hale gelmesi durumunda, bu "sen boşsun" sözünden farksız olur. Ama örfe göre bu söz, niyet olmadan boşanma için kullamlmamaktaysa, kinayeler gurubuna girer ve boşama niyeti olmaksızın söylenilmesiyle, boşanma vukûbulmaz. Ama konunun inceliğinden habersiz olan bazı cahil kimseler, bu sözün bâin ve ric´î talâkta kullanılması arasında bir fark gözetmez. Bu sözü, kadınla cinsel teması ve ondan şehevî bakımından yararlanmayı haram kılmak için kullanır. Oysaki bu hususların haram kılınması, ancak bâin talâkla olur. Zîra ric´î boşamada kadından şehevî bakımdan yararlanmak, Hanefîlere göre haram değildir. Şu halde cahil kimsenin bu sözlerle yapmış olduğu boşamayı, bâin talâk anlamında kabul etmek gerekmektedir. Ric´î ile bâin arasındaki farkı bilen kimseye gelince, bu kimsenin niyetine göre amel edilir. Bu da, bu sözlerin sarih talâk gurubuna girmesine aykırı olmaz. Bilindiği gibi kendi basma sarih olan lâfızlar, ric´î ve bâin olmak üzere iki kısma ayrılmaktaydılar. Bu sözüyle kaç talâka niyet etmiş ise, o kadar sayıda talâk vâki olur. Üç talâka niyet ederek: "Sen, üzerime haram kılınmışsın" derse, üç talâk lâzım olur. Ama iki talâka niyet ederse, kinayeler bahsinde de geçtiği gibi, bu durumda sadece bir talâk vâki olur.
Bu sözlerle boşanmanın meydana gelmesinde dayanak örftür. Örf, bu sözleri ne sarih, ne de kinaye olarak hiçbir şekilde boşamada kullanmamak-taysa, bu sözlerle boşanma, hiçbir surette vukûbuhnaz. Bu sözlerle boşanmanın vukûbulduğuna fetva vermek, örfe bağlıdır. Bu hüküm, anılan sözlerin kadına izafe edilmeleri durumunda sözkonusu olur. Ama kadına izafe etmez, meselâ "senden" kaydını koymaksızm "üzerime haram olsun", "haram bana lâzım olsun", "her helâl, bana haramdır", "talâk, üzerime vâcib olsun" veya "talâk, bana lâzım olsun" derse, boşanma meydana gelmez. Çünkü Hanefiler kadına delâlet edecek isim veya zamiri anarak talâkın kadına izafe edilmesini şart koşmuşlardır, örf, şartı değiştiremez. "Karımdan...", "Zeynep´ten...", "senden..." veya "şundan üzerime haram olsun" derse; örfe göre bu söz, sarih talâkta kullanılmaktaysa, talâk niyeti olmadan da boşanma vukûbulur. Ama kinayede kullanılmaktaysa, talâka niyet edilmesi kaydıyla boşanma vukûbulur. Örfe göre bu söz hiçbir surette talâk için kullanil-mamaktaysa, bu söz hiçbir sonuç doğurmaz. Şunu da belirtelim ki, koca, "üzerime boşamak vâcib olsun ki, şu işi yapmayacağım" der ve bu sözü söylerken de üç talâka niyet ederse, karısı üç talâkla boşanır. Çünkü burada boşama (talâk) kelimesi cümlede cins ismi olarak kullanılmıştır. Cins ismi ise hem tekili, hem de çoğulu kapsar. Ama bu sözüyle iki talâka niyet ederse, bu sahih olmaz.
Mâlîkîler dediler ki: Koca, karısına "sen üzerime haramsın" veya "üzerime" kaydını koymaksızm "sen haramsın" veya "ben sana haramım" derse, bu boşama niyeti olmaksızın kendisiyle talâkın lâzım geleceği kinayelerden olur. Sonra kadın, kendisiyle gerdeğe girilmişse, kocanın bir veya daha fazla talâka niyet etmesine bakılmaksızın bu sözüyle, üç talâkla boşanır. Kendisi ile gerdeğe girilmemişse ve bu sözüyle talâk sayısına niyet etmemişse, karısı yine üç talâkla boşanır. Ama belli sayıda talâka niyet etmişse, -ister bir, ister birden fazla talâka niyet etsin- niyet ettiği sayıda talâk vâki olur. Fakat koca, "helâl, benim üzerime haramdır", "bana helâl kılınan, üzerime haramdır" veya "kendisine döndüğüm şey bana haramdır" der ve bu sözüyle de karısını, kendisine haram kılınanlar grubundan çıkarıp istisna etmeye niyet ederse, bu sahih olur ve karısı kendisine haram olmaz. Aksi takdirde, vani böyle bir şeye niyet etmezse, karısı kendisine haram olur. Çünkü "helâl, benim üzerime haramdır" sözü, ALLAH´ın kendisine helâl kıldığı her şeyi kapsamaktadır. Bu durumda koca, ancak karısını kendine haram edebilmektedir. Haram kılmaya niyet ettiği zaman karısı haram olur. Niyet etmezse, haram olmaz. Karısına "haram, helâldir" deyip, "üzerime" kaydını kovmazsa veya haram, üzerimedir" veya "üzerime haramdır" deyip "sen" kelimesini kullanmazsa veya "ey haram" der ve karısını haram grubundan çıkarmaya niyet ederse, bu sözleri hükümsüz olur. Ama bu sözleriyle, karısını haram grubuna sokmaya niyet ederse, bu sarih kinaye olur ve bununla da kendisiyle gerdeğe girilmiş olan kadın, üç talâkla boşanır. Talâk sayısına niyet edilme-mİşse, kendisiyle gerdeğe girilmeyen İcadın da üç talâkla boşanır. Karısının bir bölümünü haram kılarsa, meselâ karısına "senin yüzün, benim üzerime haramdır" derse, kansıyla-gerdeğe girmiş olduğu takdirde niyetine bakılmaksızın üç talâk lâzım olur. Talâk sayısına niyet etmemiş ise, kendisiyle gerdeğe girmemiş olduğu karısı üç talâkla boşanır. Sayıya niyet etmişse, niyet ettiği sayıda talâk vâki olur. Karısına "senin yüzün, benim yüzüm üzerine haramdır" derse, bunun ne gibi bir sonuç doğuracağı hususunda iki kavil vardır:
1- Niyet olmaksızın bu sözden dolayı hiçbir şey lâzım gelmez.
2- Bu söz, "senin yüzün, benim üzerime haramdır" sözü gibidir ki, bu görüş tercihe şayandır. Ama karısına "içinde geçindiğim şey haramdır" derse, bu sözün doğuracağı sonuç hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları derler ki: Bu söz, "senin yüzün, benim üzerime haramdır" sözü gibidir. Bazıları da niyet olmadan bununla bir şey lâzım gelmeyeceğini söylerler. Bu, kuvvetli bîr görüştür. Zîra karı, geçim unsurlarından sayılmamaktadır. Niyet edilmeden karı, bu kapsama girmez. Bilindiği gibi Mâlikîler, belirgin kinayelerde örfü esas alır ve derler ki: insanların boşamada terim olarak kullanmadıkları ve aralarında bilinir hale getirmedikleri her lâfız, boşamaya niyet edilmeden kendisiyle talâk vâki olmaz. Çünkü bu lâfızlar, belirgin değil, gizli kinayelerdendir.
Hanbelîler dediler ki: Koca, "haram üzerime olsun", "haram bana lâzım gelsin" veya "haram bana gerekir" derse; bazı kimseler bunun kinaye olduğunu ve niyetle söylenmesi halinde talâk olacağını söylemektedirler. Diğer bazilarıysa şöyle derler: Bu sözüyle, karısını haram kılmaya niyet ederse, bu zihar olur. Doğrusu, bu hususta geçerli olan örftür. Örf, bu sözü talâkta kullanmaktaysa, o zaman kinaye, ziharda kullanmaktaysa zihar olur. Karısına "sen, üzerime haramsın", "ALLAH´ın helâl kıldığı, üzerime haramdır", "helâl, üzerime haramdır" veya "seni haram kıldım" derse, bu zihar olur. Bu sözüyle talâka niyet etse bile, boşanma vukûbulmaz. "Yatağım bana haramdır" sözü de böyledir. Bu sözle karısını kasdederse, zihar olur. Karısına "ben sana haramım" derse, bununla boşanma meydana gelmez.
Şâfiîler dediler ki: Bir kimse kendi karısına "sen, üzerime haramsın", "benim üzerime haram olan sensin" veya "seni haram ettim" derse, bu sözler talâktan ve zihardan kinaye olabilirler. Bu sözlerden birini söylerken talâka niyet ederse -bir talâka da niyet etse, birden fazlasına da niyet etse-talâk vâki olur. Aynı şekilde bu sözlerden birini söylerken zihara niyet ederse, sahih olur ve açıklaması ileride gelecek olan zihar keffâretini ödemesi gerekir. Söylerken hem zihara, hem talâka niyet ederse; önce niyet ettiği şey zi-harsa, her ikisi ile amel olunur, zihar keffâretini vermekle yükümlü olur ve niyet etmiş olduğu talâk da lâzım gelir. Ama önce niyet ettiği şey talâksa ve bu talâk bâin ise, zihar lağvedilmiş olur ve keffâret gerekmez. Çünkü bu durumda karısı evvela bâin olarak kendisiden ayrılmış olur. Artık zihara mahal olmaz. Bu talâk eğer ric´îise, sonra da zihara niyet etmişse, zihar muamelesi durdurulur. Karısına ricat ettiğinde zihar hükmü yeniden işlemeye başlar. Zihar keffâretini ifâ etmesi gerekir. Ric´at etmezse, zihar hükmü yeniden işlemeye başlamaz. Mûtemed olan görüş budur.
Ama bu sözlerle kadının aynını veya vaginasını, bedenini ya da bedeninin parçalarından birini haram kılmaya niyet ederse, bununla talâk lâzım gelmez. Çünkü bu şeyler, ayındırlar. Ayınlarsa, haramlıkla nitelendirilemezler. Aynı şekilde bu sözlerle talâk veya zihara niyet etmezse, bu bir şey gerektirmez. Karısına "seni haram ettim" der ve bunu derken de onun bedenini veya vaginasını haram etmeye niyet eder, sonra da onunla cinsel temasta bulunursa, yemin keffâretiyle yükümlü olur. Kadına, "seni haram kıldım" sözünü söylerken, hac ve umre ihramında olmak gibi kadının cinsel temasa engel bir halinin bulunmaması durumunda, kocası cinsel temasta bulunursa, yemin keffâretiyle yükümlü olur. Hayız ve nifas engeli hususundaysa farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kadın hayızlı veya nifaslıyken kocası kendisine, "seni haram kıldım" der ve karısıyla cinsel temasta bulunursa, bir kavle göre keffâret vermesi gerekir. Bir başka kavle göre ise keffâret gerekmez.
Karısından başka bir aynı haram kılarsa, meselâ "içeceğim..." veya "giyeceğim bana haram olsun" derse, bu, hiç bir hüküm ifâde etmeyen boş bir söz olur. Çünkü o, ALLAH´ın helâl kıldığını haram kılacak güçte değildir.
"Üzerime haram olsun", "ALLAH´ın helâli Üzerime haramdır", "haram, bana lâzım olsun" veya "helâl, üzerime olsun" derse, bu sözler kinaye olup, bunlarla neye niyet etmişse, niyet ettiği şey lâzım gelir. Her ne kadar bunların boşamada kullanıldıkları meşhur olsa bile... Çünkü bu sözler, özel olarak boşama için vaz´ olunmuş değildirler. Önce bahsi geçen sözler de böyle-dirler ki, bu sözler "sen, benim üzerime haramsın" ve peşi sıra dizilen sözlerdir. Bu sözler her ne kadar meşhur olarak boşama için kullanılmaktaysa-lar da, Özel olarak boşama için vaz´ olunmuş değildirler. Bu nedenle de sarih talâk lâfzı olmamışlardır. Mûtemed görüş budur. Bu sözlerin söylemlisinde niyet esas alınır.