Hadice
Sun 26 September 2010, 07:44 pm GMT +0200
Kocanın Görevleri
1- Mehir:
Kadının duygularım takdir ve onu taltif etmesi, eşler arasında sevgi bağlarını güçlendirmek için kadına sadak (mehir) verilmesini istemesi islamın güzelliklerindendir.
Mehir, karşılıksız başkasına verilen hediye kabilinden olmakla birlikte kocanın mutlaka yerine getirmesi gereken bir görevidir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin. [1029]
Mehir, şu hususlardan dolayı kadına değer verme ve onu taltiftir.
1- Mehir, kadının koca üzerindeki bir hakkıdır. Koca, takdir duygularını, kadınla hayat ortaklığı kurma arzusunu ve uğruna gücü yettiği herşeyini harcamaya hazır olduğunu ifade eden bir sembol olarak onu verir.
2- Mehir, erkeğin kadından istifade etmesinin bir karşılığı olmadığına göre, evlilik için harcananlar, karşı cinse ulaşmayı hedef edinen bir harcama değildir. Evlilik bundan çok daha yücedir, imam Muhammed Abduh'un dediği gibi kadın, cariye veya at mesabesinde değildir. Abduh şöyle der: "Kocanın kadına verdiği bu bağışın, kendilerini fukaha diye isimlendiren ve sadakla mehrin kadından istifade etmenin karşılığı ve ücreti olduğunu söyleyenlerin ileri sürdükleri bu anlamdan çok daha yüce olduğu bilinmelidir.
Asla! iki eş arasındaki ilişki, kişi ile atı veya cariyesi arasındaki ilişkiden çok daha yüce ve soyludur. Bu sebeple yüce Allah: bağış olarak] buyurmaktadır.
Bu bağış, sevgi ve bağlılığın alâmetlerinden, sevgi ve merhamet düğümlerim güçlendiren hususlardan biridir ve ihtiyarî olmayıp zorunludur.[1030]
3- Mehir, kadının hakkıdır, veli ne ondan birşey alabilir ve ne de onsuz kadını evlendirebilir. Cahiliye döneminde bazen mehirsiz evlendirme olurdu.
4- Mehir, kadın için manevi bir anlam da taşır. Çünkü kendi ailesinden kopup yeni bir aileye adım attığı bu sırada bir yalnızlık hisseder. Yalnız kendisinin harcama yetkisine sahip olduğu bu Ödenek onun için aynı zamanda manevi bir destektir de. Kocanın mehir üzerinde herhangi bir tasarruf yetkisi yoktur.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Onlardan birine yüklerle mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?" [1031]
Ancak kadının kendi rızasıyla olursa, o başka: "Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yeyin. [1032]
Mehir, maddî herhangi bir şey karşılığında olmadığına göre, kadının onunla ev eşyası alma mecburiyeti yoktur. Ancak kendi rızasıyla olursa, bu onun bileceği bir iştir. Bu nedenle mehrinden aldığı ev eşyasının mülkiyet hakkı da onundur. Buna rıza gösterdiği için kocası da onunla birlikte o eşyayı kullanmaktadır.
Belki de kocanın onunla o eşyaları ortak olarak kullanacağı için örf, kocanın gücü nisbetince daha fazla mehir vermesi şeklinde gelişmiştir. Böylece iki taraf birlikte ev eşyasını kurmaları örfümüzde yaygınlaşmıştır.
Mehir hakkında İslâm'ın soylu görüşüyle karşı karşıya kaldığımızda bu problemi kolaylaştırmasının sırrını anlıyoruz. îslâm mehir için bir sınır getirmemiş, onu zamana, kocanın ve ailenin durumuna bırakmıştır. Eğer bunun için yüksek düzeyde bir miktar tayin etmiş olsaydı, bazı durumlarda denklik, güven ve evlilik için gerekli diğer hususlar mevcut olduğu halde kişi bu miktar bir mehri temin edemediğinden evlilik gerçekleşmezdi.
Nitekim Hz. Ömer'in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Kadınların mehirlerini fazla tutmayın. Eğer fazlalık dünyada bir şeref ve Allah katında takva olsaydı, öncelikle Peygamber (s.a.v.) bunu yapardı. Oysa onun, kadınlarıyla evliliğinde de, kızlarını evlendirirken de oniki ukiyeden fazla mehir biçtiğini bilmiyorum.[1033]
"Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma için çeyiz olarak bir kilim ve lifle dolu deri yüzlü bir yastık hazırlamıştır. [1034]
Rasûlüllah'ın (s.a.v.): "Kadınların en bereketlisi, mehri az olandır" buyurduğu sahih rivayetle nakledilmiştir. [1035]
Mehir, bir hediye ve üstün insanî gayeleri hedef edinen bir sembol olduğuna göre, onu yüksek düzeyde tutmaya ve böylece evlilik işini zorlaştırmaya ne gerek vardır?
Bu konuda fıtrat peygamberinin (s.a.v.) şu sözleri ne kadar güzeldir: "Bir demir yüzük bile olsa verecek bir mehir bul."
Kur'an'dan ezberlerini mehir yaparak onunla evlen." avuç dolusu yemek ya da sevik veren, evlenmeyi helal kılmıştır. [1036]
Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den yapılan bir rivayete göre bir kadın Rasûlüllah'a (s.a.v.) gelerek:
Kendimi sana hibe ettim, dedi. Kadın uzun müddet bekledi. Bunun üzerine orada bulunanlardan biri:
Ya Rasûlallah, ona ihtiyacın yoksa, beni onunla evlendir, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):
Ona vereceğin bir mehir var mı?" buyurdu. Adam:
Şu izarımdan (etek) başka verecek bir şeyim yok, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):
Kendi izannı ona verecek olursan, sen izarsız kalırsın, başka birşey bul" buyurdu. Adam:
Başka bir şey bulamam, dedi. "Bir demir yüzük bile olsa birşey bul" buyurdu. Adam, aradı ama birşey bulamadı. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.):
Kur'an'dan ezberinde birşey var mı?" diye sordu. Adam: Şu şu sureleri ezberim dedi -sureleri adlarıyla saydı- O zaman Rasûlüllah (s.a.v.):
Şu ezberindeki sureleri (mehir kabul ederek) seni onunla evlendirdim" buyurdu. [1037]
Hatta kadın, müslüman olmayan birinin, islam'a girmesini onunla evlenmek için mehir kabul ederse, islâm'ın kendisi de mehir olur.
Enes'in şöyle dediği rivayet edilir. Ebu Talha, Ümmü Süleym'e talip oldu. Ümmü Süleym: Ya Eba Talha, Allah'a yemin ederim ki senin gibi birinin teklifi geri çevrilmez. Ancak sen kâfirsin ve ben de müslüman bir kadınım. Bu nedenle seninle evlenmem caiz değil. Şayet müslüman olursan, bu benim mehrim olsun, senden başka birşey istemem, dedi. Bunun üzerine Ebu Talha müslüman oldu ve İslâm'a girişi onun mehri oldu. Sabit dedi ki: Ümmü Süleym'in mehrinden daha değerli bir mehri olan kadın duymadım. Onun mehri, İslâm idi. Ebu Talha onunla evlendi ve ondan çocuğu da oldu. [1038]
Netice itibarıyla mehir, kesin bir emirdir. Ancak azlığı veya çokluğu akraba olacak iki aileye ve kocanın durumuna bırakılmıştır.
Mehrin azlık ve çokluk hususunda farklılığı, Peygamber'in (s.a.v.) döneminden günümüze kadar birçok tatbikatıyla bilinmektedir. Ancak İslâm'ın genel tavrı, bu meselede kolaylık göstererek miktarın fazla tu-tulmamasıdır. Tâ ki, evlenmeğe engel bir problem olmasın. Taklid, başkasına benzeme ve onlarla yarışma, bir de aldatıcı dış görünüşlere değil, hak ve iyiliğin ışığında meseleleri değerlendirdiğimizde problemleri çözmemiz de kolaylaşır. [1039]
1- Mehir:
Kadının duygularım takdir ve onu taltif etmesi, eşler arasında sevgi bağlarını güçlendirmek için kadına sadak (mehir) verilmesini istemesi islamın güzelliklerindendir.
Mehir, karşılıksız başkasına verilen hediye kabilinden olmakla birlikte kocanın mutlaka yerine getirmesi gereken bir görevidir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin. [1029]
Mehir, şu hususlardan dolayı kadına değer verme ve onu taltiftir.
1- Mehir, kadının koca üzerindeki bir hakkıdır. Koca, takdir duygularını, kadınla hayat ortaklığı kurma arzusunu ve uğruna gücü yettiği herşeyini harcamaya hazır olduğunu ifade eden bir sembol olarak onu verir.
2- Mehir, erkeğin kadından istifade etmesinin bir karşılığı olmadığına göre, evlilik için harcananlar, karşı cinse ulaşmayı hedef edinen bir harcama değildir. Evlilik bundan çok daha yücedir, imam Muhammed Abduh'un dediği gibi kadın, cariye veya at mesabesinde değildir. Abduh şöyle der: "Kocanın kadına verdiği bu bağışın, kendilerini fukaha diye isimlendiren ve sadakla mehrin kadından istifade etmenin karşılığı ve ücreti olduğunu söyleyenlerin ileri sürdükleri bu anlamdan çok daha yüce olduğu bilinmelidir.
Asla! iki eş arasındaki ilişki, kişi ile atı veya cariyesi arasındaki ilişkiden çok daha yüce ve soyludur. Bu sebeple yüce Allah: bağış olarak] buyurmaktadır.
Bu bağış, sevgi ve bağlılığın alâmetlerinden, sevgi ve merhamet düğümlerim güçlendiren hususlardan biridir ve ihtiyarî olmayıp zorunludur.[1030]
3- Mehir, kadının hakkıdır, veli ne ondan birşey alabilir ve ne de onsuz kadını evlendirebilir. Cahiliye döneminde bazen mehirsiz evlendirme olurdu.
4- Mehir, kadın için manevi bir anlam da taşır. Çünkü kendi ailesinden kopup yeni bir aileye adım attığı bu sırada bir yalnızlık hisseder. Yalnız kendisinin harcama yetkisine sahip olduğu bu Ödenek onun için aynı zamanda manevi bir destektir de. Kocanın mehir üzerinde herhangi bir tasarruf yetkisi yoktur.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Onlardan birine yüklerle mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?" [1031]
Ancak kadının kendi rızasıyla olursa, o başka: "Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yeyin. [1032]
Mehir, maddî herhangi bir şey karşılığında olmadığına göre, kadının onunla ev eşyası alma mecburiyeti yoktur. Ancak kendi rızasıyla olursa, bu onun bileceği bir iştir. Bu nedenle mehrinden aldığı ev eşyasının mülkiyet hakkı da onundur. Buna rıza gösterdiği için kocası da onunla birlikte o eşyayı kullanmaktadır.
Belki de kocanın onunla o eşyaları ortak olarak kullanacağı için örf, kocanın gücü nisbetince daha fazla mehir vermesi şeklinde gelişmiştir. Böylece iki taraf birlikte ev eşyasını kurmaları örfümüzde yaygınlaşmıştır.
Mehir hakkında İslâm'ın soylu görüşüyle karşı karşıya kaldığımızda bu problemi kolaylaştırmasının sırrını anlıyoruz. îslâm mehir için bir sınır getirmemiş, onu zamana, kocanın ve ailenin durumuna bırakmıştır. Eğer bunun için yüksek düzeyde bir miktar tayin etmiş olsaydı, bazı durumlarda denklik, güven ve evlilik için gerekli diğer hususlar mevcut olduğu halde kişi bu miktar bir mehri temin edemediğinden evlilik gerçekleşmezdi.
Nitekim Hz. Ömer'in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Kadınların mehirlerini fazla tutmayın. Eğer fazlalık dünyada bir şeref ve Allah katında takva olsaydı, öncelikle Peygamber (s.a.v.) bunu yapardı. Oysa onun, kadınlarıyla evliliğinde de, kızlarını evlendirirken de oniki ukiyeden fazla mehir biçtiğini bilmiyorum.[1033]
"Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma için çeyiz olarak bir kilim ve lifle dolu deri yüzlü bir yastık hazırlamıştır. [1034]
Rasûlüllah'ın (s.a.v.): "Kadınların en bereketlisi, mehri az olandır" buyurduğu sahih rivayetle nakledilmiştir. [1035]
Mehir, bir hediye ve üstün insanî gayeleri hedef edinen bir sembol olduğuna göre, onu yüksek düzeyde tutmaya ve böylece evlilik işini zorlaştırmaya ne gerek vardır?
Bu konuda fıtrat peygamberinin (s.a.v.) şu sözleri ne kadar güzeldir: "Bir demir yüzük bile olsa verecek bir mehir bul."
Kur'an'dan ezberlerini mehir yaparak onunla evlen." avuç dolusu yemek ya da sevik veren, evlenmeyi helal kılmıştır. [1036]
Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den yapılan bir rivayete göre bir kadın Rasûlüllah'a (s.a.v.) gelerek:
Kendimi sana hibe ettim, dedi. Kadın uzun müddet bekledi. Bunun üzerine orada bulunanlardan biri:
Ya Rasûlallah, ona ihtiyacın yoksa, beni onunla evlendir, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):
Ona vereceğin bir mehir var mı?" buyurdu. Adam:
Şu izarımdan (etek) başka verecek bir şeyim yok, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):
Kendi izannı ona verecek olursan, sen izarsız kalırsın, başka birşey bul" buyurdu. Adam:
Başka bir şey bulamam, dedi. "Bir demir yüzük bile olsa birşey bul" buyurdu. Adam, aradı ama birşey bulamadı. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.):
Kur'an'dan ezberinde birşey var mı?" diye sordu. Adam: Şu şu sureleri ezberim dedi -sureleri adlarıyla saydı- O zaman Rasûlüllah (s.a.v.):
Şu ezberindeki sureleri (mehir kabul ederek) seni onunla evlendirdim" buyurdu. [1037]
Hatta kadın, müslüman olmayan birinin, islam'a girmesini onunla evlenmek için mehir kabul ederse, islâm'ın kendisi de mehir olur.
Enes'in şöyle dediği rivayet edilir. Ebu Talha, Ümmü Süleym'e talip oldu. Ümmü Süleym: Ya Eba Talha, Allah'a yemin ederim ki senin gibi birinin teklifi geri çevrilmez. Ancak sen kâfirsin ve ben de müslüman bir kadınım. Bu nedenle seninle evlenmem caiz değil. Şayet müslüman olursan, bu benim mehrim olsun, senden başka birşey istemem, dedi. Bunun üzerine Ebu Talha müslüman oldu ve İslâm'a girişi onun mehri oldu. Sabit dedi ki: Ümmü Süleym'in mehrinden daha değerli bir mehri olan kadın duymadım. Onun mehri, İslâm idi. Ebu Talha onunla evlendi ve ondan çocuğu da oldu. [1038]
Netice itibarıyla mehir, kesin bir emirdir. Ancak azlığı veya çokluğu akraba olacak iki aileye ve kocanın durumuna bırakılmıştır.
Mehrin azlık ve çokluk hususunda farklılığı, Peygamber'in (s.a.v.) döneminden günümüze kadar birçok tatbikatıyla bilinmektedir. Ancak İslâm'ın genel tavrı, bu meselede kolaylık göstererek miktarın fazla tu-tulmamasıdır. Tâ ki, evlenmeğe engel bir problem olmasın. Taklid, başkasına benzeme ve onlarla yarışma, bir de aldatıcı dış görünüşlere değil, hak ve iyiliğin ışığında meseleleri değerlendirdiğimizde problemleri çözmemiz de kolaylaşır. [1039]