- Kıyamet hesap mizan bahsi 3

Adsense kodları


Kıyamet hesap mizan bahsi 3

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Wed 29 December 2010, 07:58 pm GMT +0200
KIYAMET, HAŞİR, HESAP, HAVZ, SIRAT, MİZAN VE ŞEFAAT BAHSİ


10031-  Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Her peygamberin ümmetine ettiği bir du­ası vardır. Ben ise asıl duamı kıyamet günün­de ümmetime şefaat etmek için sakladım."

10032- Diğer rivayet:

"Ben cennette ilk şefaat edecek peygam­berim. Kıyamet gününde en çok tebeası olan ben olacağım. Cennetin kapısını ilk çalacak olan da benim." IBuhârî ve Müsiim.j

10033- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şefaatim, büyük günah sahipleri içindir." |Tirmizî.|

Câbir dedi ki: "Kebâir (büyük günah) sahi­bi olmayanların şefaate ne ihtiyacı olacak ki?"

10034- Enes radiyallahu anh'dan: Ma'bed bin Hilâl el-Anzî dedi ki: "Enes'in yanına varmak istedik. Ona gi­debilmemiz için Sâbit'i aracı yaptık, beraber­ce gittik. Daha namaz kılıyordu. Sabit ondan içeriye girmemiz için izin istedi. O da İzin verdi. İçeriye girdik. Sâbit'i yatağına oturttu. Sabit ona şöyle dedi:

'Ey Hamza'mn babası! Basralı kardeşle­rin senden, şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar.' Şöyle dedi:

'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bize şunu anlattı: Kıyamet gününde insanlar kalabalık halinde birbirlerine girmiş bir vazi­yette Âdem Aleyhisselâm' a gidecekler.

'Zürriyetine şefaat et!'diyecekler. O şu cevabı verecek: 'Benim buna yetkim yoktur, siz İbrahim'e gitmelisiniz. Çünkü o, Allah'ın dostudur.'

Hemen ibrahim'e gidecekler. O da: 'Be­nim buna yetkim yoktur, en İyisi mi siz keli-mullah olan Musa'ya varın!' diyecek. Derhal Musa'ya varacaklar. O şöyle diyecek: 'Benim buna yetkim yok; siz Allah'ın Ruhu ve Keli­mesi olan isa'ya gitmelisiniz.'

Ona vardıklarında ise o: 'Benim buna yet­kim yok. Siz en iyisi Muhammed sallallahu aleyhi ve seHem' e gidin!' diyecek. Nihayet ba­na gelecekler. Ben de Allah'a varıp izin iste­yeceğim. O da bana izin verecek. Huzurunda simdi yapamayacağım (fakat) o zaman bana ilham edeceği hamdü senalarda bulunaca­ğım. Sonra Rabbime secdeye kapanacağım. Söyle buyuracak: 'Ey Muhammed, kaldır ba­şım! Söyle, sözün dinlenecek, iste, istediğin sana verilecek. Şefaat yetkisi dile, bu yetki de sana verilecek.'

Ben de şöyle yalvaracağım: 'Ey Rabbim! Ümmetim, ümmetim!'

Şöyle denilecek: 'Haydi git, kalbinde bir buğday ya da arpa danesi kadar imam bulu­nanları oradan çıkart!'Gidip buyruğunu yeri­ne getireceğim. Gelip aynı hamdü senaları yi­ne yapacağım. Huzurunda secdeye kapanaca­ğım. Bana şöyle denilecek: 'Ey Muhammed! Kaldır başını! Söyle, sözün dinlenecek, iste, istediğin verilecek. Şefaat yetkisi dile, o da sana verilecek.'

'Rabbim, ümmetim, ümmetim!' diyeceğim. Şöyle buyuracak:

'Haydi git oradan kalbinde hardal tanesi kadar imam bulunanı çıkart!'

Gidip bu emri de yerine getireceğim. Son­ra gelip Rabbime aynı hamdü senalarda bulu­nacağım, sonra secdeye kapanıp O'na yalva­racağım. Bana şöyle denilecek: 'Kaldır başı­nı, söyle, sözün dinlenecek; iste, istediğin ve­rilecek, şefaat yetkisi iste, o da sana verile­cek.' Bunun üzerine: 'Ya Rabbi! Ümmetimi, ümmetimi!' diyeceğim.

Bana şöyle denilecek: 'Haydi git, hardal tanesinden daha az, daha az, daha az imanı bulunanı da oradan çıkart!' Hemen büyük bir neşe ile gidip O'nun buyurduğunu yerine ge­tireceğim.'

İşle Enes'in bize naklettiği hadis budur. Onun yanından çıktık, geri dönerken sahranın bir tepesine varınca, dedik ki: 'Ebû Halîfe'nin evinde gizlenen el-Hasan'a varıp selâm ver­sek de bir de bu hadis hakkında ona sorsak.' Evine girdik ve selâm verdik. Dedik ki: 'Ey Ebû Saîd! Biz şimdi kardeşin Ebû Hamza'nın (Enes'in) yanından geliyoruz. Bize şefaat hakkında şimdiye kadar benzerini hiç duyma­dığımız bir hadis nakletti.'

'Ne imiş bakalım, söyleyin!' deyince, he­men hadîsi kendisine naklettik.

'Daha daha, ne dedi?' diye sorunca; 'Hepsi bu kadar, daha başka bir şey bildirmedi' dedik.

'O, bize bunu yirmi yıl önce anlatmıştı. Bunu bilmeyen yoktur. (Enes) o günlerde bü­tün hafızasını toplamış bir haldeydi. Şimdi ise

(o hadisin) bir kısmını unutmuş görünüyor. Şeyh (Enes) bunu ya unuttu, ya da tevekkül edip amel etmeyi terketmenizden korktuğu için onu(n devamını) size nakletmemişür.'

'Nedir o terkettiği ya da unuttuğu şey?' di­ye sorduk. Güldü ve şöyle dedi:

'İnsanlar aceleci yaratılmıştır. Ben size Şimdi onu anlatmak istiyorum." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'Size dördüncü kez Rabbime dönüp aynı hamdü se­nalarda bulunduktan .sonra huzurunda secde­ye kapanacağım. Bana söyle denilecek: 'Ey Muhammedi Basını kaldır, söyle, söylediğin dinlenecek. İste, istediğin de verilecek. Şefaat yetkisi dile, o da sana verilecek.'

Şöyle diyeceğim: 'Yâ Rabbi bana 'Lâ ila­he illallah' diyenler hakkında, da izin ver!' Şöyle buyuracak:

'Bu sana ait değildir. Lâkin izzetim, kibri-yâm, azametim ve celâlim hakkı İçin, oradan 'La ilahe illallah' diyenleri ben mutlaka çı­kartacağım,'

|Buhârî ile Müslim. |

10035-  Dârİmî, Ukbe bin Âmir'den ben­zerini nakletti:

Onda şöyle geçmektedir: "İsa'ya gelecek­ler. İsâ onlara şöyle diyecek: 'Ben size Ümmî Peygamberi göstereyim de ona gidin!' Hemen bana gelecekler, Rabbim bana kalkıp kendi huzuruna çıkmama izin verecek. Kalktığım yerde o güne kadar görülmemiş güzel bir ko­ku peydah olacak. Rabbime vardığımda bana şefaat etme yetkisi ihsan edecek. Başımdan tırnağıma kadar beni olağanüstü nur kapla­yacak. Tam o anda kâfirler iblis'e şöyle diye­cekler: 'Mü'minler kendilerine şefaat edecek birini buldular. Haydi sen de kalk da Rab-bin'den bizim için şefaat dile! Çünkü bizi yol­dan çıkartıp saptıran sensin. 'O da meclisin­den kalkınca orayı çok kötü bir koku saracak. Sonra cehennemi gösterecek ve onun diyeceği şu âyette beyan edilmiştir: '(Hesaplan görü­lüp) iş olup bitince şeytan şöyle diyecek: 'Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim. Ancak sonra caydım.' -âyetin sonuna kadar- (İbrahim, 22)'

10036- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile

birlikte bir davetteydik. Yemekte pek hoşlan­dığı kızartılmış koyun budu vardı. Ondan bir kere ısırdı ve şöyle buyurdu:

'Ben kıyamet gününde bütün insanların efendisi olacağım; neden biliyor musunuz? Allah ilk ve son insanları tek bir düz arazide toplayacak. Bir nıünâdi çağırdığı zaman onu herkes duyacak. Bakan bir kişinin gözü mah-Şer halkını bir bakışta görecek. Güneş onlara son derece yaklaşacak; tahammül edemiye-cekleri bir gam ve keder onları kaplayacak. Nihayet insanlar söyle diyecek:

İçinde bulunduğuz bu perişan durumunu­zu, görmüyor musunuz? Rabbimsin katında si­ze şefaat edecek birini arayıp bulsanız iyi olur' Birbirlerine diyecekler ki:'Bu işi baba­nız Adem halleder.' Derhal Âdem Aleyhisse-

lam'a gidecekler. Ona şöyle diyecekler: 'Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Allah seni bizzat kendi eliyle yarattı, sana ruhundan üf­ledi. Melekleri sana secde ettirdi ve seni cen­nete yerleştirdi. İçinde bulunduğumuz duru­mu ve bize ulaşan musibeti görüyorsun, ne olur Rabbin katında bize şefaat et!'

Şöyle cevap verecek: 'Rabbim bugün çok öfkelendi. Şimdiye kadar böyle hiç Öfkelenme-mişti. Bundan sonra da böyle öfkelenmiyecek. Biliyorsunuz O beni bir ağaçtan nehyetmişti ve ben ona âsi gelmiştim. Vay nefsim, vay nef­sim, vay nefsim! Siz benden başkasına gidin. Nuh'a gidin. Hemen Nuh'a varacaklar ve ona: 'Ey Nuh! Sen yeryüzüne gönderilen pey­gamberlerin ilkisin, Allah sana 'Çok şükreden kul' adını verdi, içinde bulunduğumuz duru­mu görmüyor musun, başımıza gelenleri gör­müyor musun? Ne olur Rabbin nezdinde bize şefaat et!' Şöyle diyecek: 'Rabbim bugün çok öfkelendi. Ne bundan önce onun böyle öfke­lendiği görülmüştür ve ne de bundan sonra onda böyle bir öfke görülecektir. Bana bir dua hakkı vermişti; ben de onu kavmime kar­şı beddua olarak kullandım. Vay nefsim, vay nefsim, vay nefsim! En iyisi siz benden başka­sına gidin, ibrahim'e gidin!'

Bunun üzerine hemen İbrahim'e varacak­lar ve ona şöyle diyecekler: 'Sen Allah'ın Ne-bîsi ve yeryüzündeki dostusun. Rabbin katın­da bize şefaat et! Durumumuz sence ma'lûm, çok perişanız.' Onun cevabı şöyle olacak:

'Rabbim bugün çok öfkelidir. Bundan önce böyle öfkelenme/nişti ve bundan sonra da böy­le öfkelenmeyecektir. Biliyorsunuz ben ona karşı üç kez yalan söyledim.' diyecek ve o ya­lanları anlatacak. 'Vay nefsim, vay nefsim, vay nefsim! Benden başkasına, Musa'ya gidin!'

Derhal Mûsâ Aleyhisselam'a varacaklar ve ona şöyle diyecekler: 'Sen Allah Resulü­sün! Allah seni yeryüzünde insanlara risâle-tiyle ve seninle konuşmasıyla üstün kıldı. Du­rumumuz sence malum, ne olur Rabbin nez­dinde bize şefaat et!'

Şu cevabı verdi: 'Rabbim bugün çok kız­mıştır. Ne bundan önce böyle kızmıştı ve ne de bundan sonra böyle kızacaktır. Sonra hana emredilmediği halde ben bir insan öldürdüm. Vay nefsim, vay nefsim, vay nefsim! Siz en iyi­si İsa'ya gidin!'

Hemen İsa'ya gelip şöyle diyecekler: 'Ey İsâ! Sen Allah'in Resulüsün. O'nun Meryem'e ilkâ ettiği kelimesi ve O'nun Ruhusun, insan­larla daha beşikteyken konuştun. Durumumu­zu görüyorsun, pek perişan bir haldeyiz. Ne olur Rabbin nezdinde bize şefaat et!'

Cevabı şu olacak: 'Bugün Rabbim pek kızgın. Bundan önce böyle kızmadığı gibi, bundan sonra da böyle kızmayacaktır.' İsa herhangi bir günahım zikretmedi.

'En iyisi siz benden başkasına, Muham-med'e gidin!' Hemen Muhammed'e gelip şöyle diyecekler: 'Ey Muhammedi Sen Allah'ın Re­sulüsün! Üstelik peygamberlerin sonuncusu-sun. Allah senin geçmiş ve gelecek tüm günah-

lannı bağışlamıştır. Durumumuzu görmekte­sin, ne olur Rabbin nezdinde bize şefaat et!'

Hemen yürüyüp Arş'in altına varacağım orada Rabbime secdeye kapanacağım. Orada Allah daha önce hiç kimseye nasip etmediği hamd çeşitlerini bana ilham edecek. O keli­melerle Allah'a yalvaracağım. Bana şöyle de­nilecek:

'Ey Muhammedi Başını kaldır! İste, iste­diğin sana verilecek, şefaat yetkisi dile, o da sana ihsan edilecek!' Hemen başımı kaldırıp, şöyle diyeceğim: ''Ümmetim yâ Rabbî! Üm­metim, yâ Rabbi! Ümmetim, yâ Rabbî!' On­dan sonra bana şöyle denilecek: 'Ümmetin­den hesaba çekilmeyecekleri cennet kapıları­nın sağındaki kapıdan içeriye al!' Onlar di­ğer kapılarda da insanlarla ortaktırlar." Sonra buyurdu ki: 'Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, cennetin kapı ka­natlarından iki kanadın arası, Mekke ile Hıcr arası, ya da Mekke ile Busrâ arası ka­dar geniştir.'

10037-   Buhârî'nin rivayetinde:   "Mekke ile Himyer arası kadardır" diye geçmektedir.

10038- Diğer rivayet:

"Allah insanları kıyamet gününde bir araya getirecek, mu minler cennete yakın ola­caklar. Adem'e gelip şöyle diyecekler: 'Haydi kapının açılmasını sağla!' O şu cevabı vere­cek: 'Allah sizi cennetten babanızın hatasın­dan dolayı çıkardı. Ben buna yetkili değilim, o halde siz Allah'ın dostu olan oğlum İbra­him'e gidin.'

ibrahim şöyle diyecek: 'Ben buna yetkili değilim, ben onun dostu idim, ancak oldukça genden (mesafeli), o halde siz Musa'ya gi­din!.." Benzeri rivayet. Onda şöyle geçmek­tedir:

"Emanet ile Rahim gönderilecek. Sırat'in iki yanına, sağına ve soluna duracaklar. Bun­dan sonra ilkiniz şimşek gibi geçecek."

Dedim ki: "Annem babam sana feda ol­sun! Şimşek gibi geçen şey nedir?" Şöyle bu­yurdu: "Şimşeği görmüyor musunuz göz açıp yumuncaya kadar nasıl geçip dönüyor?"

"Sonra (Sırat'ı) rüzgâr gibi, sonra kuş gi­bi geçeceksiniz. Sonra İnsanlar amellerine göre geçeceklerdir. Peygamberiniz Sırat köp­rüsünün üstünde durup: 'Rabbim selâmete erdir! Rabbim, selâmete erdir!' diyecek. Niha­yet amelleri kendilerini geçirecek derecede olmayanlar, Sırat' ı yavaş olarak yani sürüne­rek geçecekler." |Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]

10039-  Onun (Tirmizî'nin) Ebû Saîd'den rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet gününde ben Adem evladının efendisiyim. Övünme yok. Elimde Hamd san­cağı olacak, övünme yok. Âdemoğullannın hepsi benim sancağımın altında olacaktır. Ben, arzın kendisine ilk yardacağı kişiyim. Övünme yok. İnsanlar üç büyük korkuya maruz kala­caklar ve Âdem'e gelecekler." Benzeri.

"Nihayet İsa'ya varacaklar, İsâ onlara şöyle diyecek: 'Onlar Allah'ı bırakıp bana taptılar.'

10040- Bureyde radiyallahu anh'dan:

O, Muâviye'ye şöyle dedi: "Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: "Kıyamet gününde ben, yeryüzündeki ağaç ve toprak sayısınca, Şefaat etmemi umuyorum." (Bureyde) dedi ki: "Ey Muâviye! Sen onu ümit ediyorsun da Ali Ümit etmiyor mu?" [Ahmed zayıf bir senedle.]

10041-  Uneys el-Ensârî radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yeryüzünde bulunan taş ve topraktan (mamul) her şey üzerine ben şefaat ediciyim."

[M. el-Evsat]

10042- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ben cehennemin kapısına geleceğim, ka­pısını vurunca bana açılacak. Sonra Allah'ı öylesine hamd edeceğim ki, benden önce öyle bir hamdi kimse yapmamış olacak. Bu benden sonra da kimseye nasib olmayacak. Ve ora­dan, kalbden ve cân-ı gönülden "Lâ ilâha il­lallah" diyenleri çıkartacağım. Neseblerini bildiğim, fakat yüzlerinden tanımadığım Ku-reyş'ten birtakım insanlar bana intisab ede­cekler, fakat onları cehennemde bırakaca­ğım."

[İkîsi de Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta hafî bir senedle.]

10043- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetimden ilk şefaat edeceklerim Ehl-i Beytimdir. Sonra yakınlık derecelen ve sıra­sına göre Kureyş ve Ensûr'dan olanlardır.

Sonra Yemenlilerden bana îman edip uyanlardır. Sonra diğer Araplar, sonra Acem­lerdir. İlk şefaat edeceklerim fazilet sahipleri­dir." ITaberânî, Mıı'cemu'l-KeMr'âe, hafi bir senedle.]

10044-   Abdü'l-Melik  bin Abbâd bin Ca'fer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetimden ilk şefaat edeceklerim: Medineliler, Mekkelilev ve Taîflilerdir." |Bez-zâr ve Taberânî, Mu'cemu'll-Kebtr'de zayıf bir senedle.]

10045- Osman radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan­lar peygamberlerdir. Sonra şehitler, sonra müezzinlerdir."   |Bezzâr zayıf bir senedle]

10046- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet günü olduğu zaman ölüm, alaca bir koç şeklinde cennet ve cehennem arasına getirilip herkesin gözü önünde boğazlanacak-tır. Kim sevinçli ölürse cennet ehlinden olarak ölür, kim de hüzünlü olarak ölürse cehennem ehlinden olarak ölür."

10047- Diğer rivayet:

"Ölüm alaca bir koç şeklinde Kıyamet gününde getirilecek. Bir münâdi şöyle sesle­necek:

"Ey Cennet ehli!" Hemen hepsi ayağa kalkıp dikkatle bakacaklar.

"Bunu tanıyor musunuz?"

Daha önce gördükleri için "Evet" diye­cekler.

Sonra Cehennem ehline seslenecek. Onlar da hemen kalkıp heyecanla bakacaklar ve on­lara da: "Ey Cehennem ehli! Bunu tanıyor musunuz?" denilecek. Onlar da daha evvel gördükleri için onu tanıyacaklar ve "Evet" diyecekler.

Sonra o, cennet ile cehennem arasında boğazlanacak. Sonra şöyle diyecek: "Ey Cen­net ehli! Artık bir daha ölüm yoktur, siz bura­da ebedîsiniz."

Sonra: "Ey Muhammedi Sen onları piş­manlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin İçine dalmış oldukları halde

ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir.' mealindeki âyeti (Meryem, 39) okudu ve eliyle dünyayı gösterdi.

[Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]


10031- Bu hadisi Buhârî (da'vât 1, VII, 145) ve Müslim (îmân 341-4, s. 190), Katâde ve Sül. et-Teymî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

10032- Bu hadisi Müslim (îmân 330-2, s. 188), el-Muhtâr b. Fülfül an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.

10033- Bu hadisi Tirmizî (2436), Muh. b. Beşşâr ani't-Tayâlisî an Muh. b. Sâbit el-Bünânî an Ca'fer b. Muh. an ebîhî an Câbir senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

10034- Bu hadisi Buhârî (tevhîd 36/2, VIII, 200-1) ve Müslim (îmân 326, s. 182-4), Hammâd b. Zeyd an Ma'bed b. Hilâl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

10035- Bu hadisi Dârimî (II, 327), Abdullah b. Yezîd an Abdirrahman b. Ziyâd an Duhayn el-Hacerî an Ukbe senedi ile tahrîc etti.

10036-10037- Bu hadisi Buhârî (tefsîr İsrâ, V, 227; enbiyâ 9/1, IV, 113), Müslim (îmân 327, s. 184-6) ve Tirmizî (2434), Ebû Hayyân an Ebî Zür'a an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

10038- Bu hadisi Müslim (îmân 329, s. 186-8), Muh. b. Tarîf an Muh. b. Fudayl an Ebî Mâlik an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

10039- Bu hadisi Tirmizî (3615), İbn e. Ömer an Süfyân an İbn Cüd'ân an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

10040- Bu hadisi Ahmed (V, 347), el-Esved b. Âmir an Ebî İsrâîl an Hârise b. Husayra an İbn Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Ebû İsrâîl dışındaki râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 378).

10041- Heysemî, râvilerinden Ah. b. Amr. el-Kal‍rî'yi tanımadığını, diğer râvilerinin ise içlerinden birisindeki bir zaafla birlikte güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 379).

10042- Râvilerinden Alî b. Saîd er-Râzî leyyindir. Ayrıca Heysemî'nin durumunu bilmediğini ifâde ettiği bir râvi de vardır (Mecma‘ î, 379).

10043- Heysemî, durumunu bilmediği bir râvinin mevc‍diyetine dikkati çekmiştir (î, 381).

10044- Heysemî isnâdında tanımadığı râvilerin bulunduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 381).

10045- Râvilerinden Anbese b. Abdirrahman el-Umevî, ittifakla zayıf bir râvidir (Mecma‘ î, 381).

10046- Bu rivayeti Tirmizî (2558), Süfyân b. Vekî' an ebîhî an Fudayl b. Marz‍k an Atiyye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

10047- Bu rivayeti Buhârî (tefsîr Meryem 1, V, 236-7), Müslim (cennet 40, s. 2188) ve Tirmizî (3156), el-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.


Bilal2009
Thu 18 July 2019, 02:30 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm Rabbim her iki dünyamızı da hayırlı eylesin

gulsahkilicaslan
Fri 19 July 2019, 01:24 am GMT +0200
Rabbim o dehşetli günde bizleri yalnız birakma bizleri affeyle...

ceren
Fri 19 July 2019, 08:12 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ...

gulsahkilicaslan
Sat 20 July 2019, 09:36 am GMT +0200
Rabbim kıyamet gününün o dehşetli saatinde bizlere merhamet eyle bizleri affeyle  amin selam ve dua ile

Melek Nur Çelik koü
Sat 20 July 2019, 12:03 pm GMT +0200
Paylaşım için Allah razı olsun..

Sevgi.
Sun 21 July 2019, 12:17 pm GMT +0200
 Kişi dünyada iken her ne yapmış ise ona göre hesaba çekilir. Oyüzden herzaman bunun bilincinde olarak hayırlı kul olmaya gayret edelim.
   Rabbim her iki cihanda da yâr ve yardımcımız olsun inşaAllah