sidretül münteha
Tue 4 January 2011, 03:46 pm GMT +0200
KISKANÇLIK, ZAN, KÜSLÜK, AYIP VE KUSURLARI ARAŞTIRMAK
8059- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Haset, biri; ALLAH'ın, kendisine bahşetmiş olduğu hikmetle hükmedip onu insanlara öğreten, diğeri; ALLAH'ın kendisine mal verip de onu Hak yolunda harcayan olmak üzere sadece iki kişi hakkında olabilir." |Buhâri ve Müslim.]
8060- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıskançlıktan şiddetle kaçının! Çünkü kıskançlık, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi sevapları yer bitirir." |Ebû Dâvud]
8061- ez-Zübeyr radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Size, sizden önceki milletlerin hastalığı olan haset ve kin sirayet etmiş. Bunlar kazıyıcı (yok edici)dır. Ancak ben, saç kazımayı kastetmiyorum. Onlar din kazıyıcıdır. Canım elinde olan ALLAH'a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirlerinin sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız. Bir-biıierinizi sevmenizi sağlayacak bir şeyi size göstereyim mi? Aranızda selâmı yaygınlaştırın!" [Tirmizî]
8062- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zandan uzak durun! Çünkü zan, sözün en yalanıdır. Başkalarının gizli konuştuklarını yaymayın! Birbirlerinizİn ayıplarını araştırmayın! Lüzumsuz rekabete girmeyin! Birbirlerinizi kıskanmayın! Birbirlerinize kin tutmayın! Birbirlerinize sırt çevirmeyin! Ey ALLAH'ın kulları, ALLAH'ın size emrettiği gibi kardeş olun!
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona ne zulmeder, ne de onu yüz üstü bırakır. Onu tahkir de etmez" -Göğsüne işaret ederek (üç kere) şöyle dedi:-
"Takva buradadır, takva buradadır, takva buradadır. Kişinin müslüman kardeşini hakir
görmesi, kötülük bakımından kendisine yeter de artar. Müslümanın tümü, müslümana haramdır: kanı, şerefi ve malı. ALLAH sizin ne vücutlarınıza ne şekillerinize ve ne de amellerinize bakmaz; lâkin O, sizin kalplerinize bakar." [Nesüî hariç, altı hadis İmamı]
8063- Enes radiyallahu anh'dan:
(ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bİrbiıierinizden (ilgiyi) kesmeyin! Birbirlerinize kin tutmayın! birb'uierinizikıskanmayın! Ey ALLAH' in kulları, kardeşler olunuz! Bir müslümana, (din) kardeşiyle üç günden fazla dargın durması helâl olmaz."
(Nesâî hariç, altı hadis imamı]
8064- Ebû Eyyûb radiyailahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir miı minin (din) kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir. Birbirlerine
rastlarlar da hu ondan, o da bundan yüz çevirir. (Bu davranış doğru değildir) O ikinin en iyisi İlk selâm verenidir." [Nesâî hariç, altı hadis imamıj
8065- Ebû Hureyre radİyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir mu minin birmü'min ile üç günden fazla dargın durması helâl olmaz. Üç gün geçtikten sonra gidip kardeşine selâm versin. Eğer selâmım alırsa ecirde ikisi de ortak olur. Eğer selâmını almazsa, günah almayana döner,"
8066- Diğer rivayet:
"Kim üç günden fazla dargın vaziyette iken ölürse cehenneme girer."
8067- Ebû Hirâş es-Sülemî radİyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir sene süreyle kardeşiyle dargın durursa onun kanını akıtmış gibi olur." [Ebû Dâvud]
8068- Ebû Hureyre radİyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her perşembe ve pazartesi günleri ameller (ALLAH'a) sunulur. O gün ALLAH, ALLAH'a ortak koşmayan herkesi bağışlar; ancak aralarından kin ve dargınlık olan iki kişiyi bağışlamaz. Şöyle der: 'Bu ikisine, banşıncaya kadar mühlet verin!'"
[Mâlik, Müslim, Ebû Düvud ve Tirmizî.)
8069- Âişe radİyallahu anhâ'dan: "Abdullah b. Zübeyr'in Âişe'nin yaptığı bir satış veya bir kimseye verdiği bir eşya hakkında 'Vallahi Âişe ya bu satıştan tamamiyle vazgeçer, ya da ben onu bundan alıkoyacağım' dediği haberi Âişe'ye ulaştırıldı. Bunun üzerine Âişe dedi ki: 'Bunu o mu söyledi?'
'Evet' dediler.
'ALLAH'a nezrediyorum, ben bir daha onunla ebediyyen konuşmayacağım' dedi.
Aradan uzun zaman geçince, İbnü'z-Zü-beyr dayanamadı ve ona bir aracı gönderip barışmak istedi. Buna karşılık o şöyle dedi: 'Vallahi ben onunla ebedî olarak konuşmam ve nezrimi de bozmam.'
Aradan bir müddet geçince, bu defa onun hakkında Zühreoğullarından olan Misver bin Mahrame ile Abdurrahman bin Esved bin Abdi Yağûs ile konuştu ve dedi ki: 'İkinizden Allah için beni Âişe'nin huzuruna çıkarmanızı istiyorum Âişe'nin benden böyle uzak kalmaya nezretmesi helâl olmaz.'
Bunun üzerine Misver bin Mahrame ile Abdurrahman ridâlarmı başlarına çekerek, Âişe'ye 'Esselâmü aleyki ve rahmetullahi ve berekâtüh' diyerek selâm verip şöyle dediler
'Girebilir miyiz?'
'Buyurun!'
'Hepimiz mi girelim?'
'Buyurun hepiniz girin!' dedi. İbnü'z-Zü-beyr'in onlarla beraber olduğunu bilmiyordu. İbnü'z-Zübeyr de girdi ve örtünün altına girip onu kucakladı. Ona and verip yalvarmaya ve ağlamaya başladı. Misver ile Abdurrahman da ona, onunla barışması için yalvarmağa, yakarmaya başladılar. Ve ona üç günden fazla dargın durmanın çok büyük günah olduğunu ve ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in üç günden fazla dargın durulamıyacağını buyurduğunu hatırlattılar. Onların bu ısrarlarına karşı Aişe ağlamaya ve şöyle demeğe başladı. 'Ben onunla konuşmamağa and içtim, nezretmenin ne olduğunu biliyorsunuz.' Onlar ise yine İbnü'z-Zübeyr'le konuşması icap ettiğine dair ısrarda bulundular ve nihayet o da ısrarlarına dayanamadı ve İbnü'z-Zübeyr'le konuşmak ve barışmak zorunda kaldı ve yaptığı nezir için de kırk köle azat etti. Daha sonraları bu adağını hatırlar, başörtüsü ıs-lanmcaya kadar ağlardı." [Buhârî]
8070- Urve radiyallahu anh'dan:
"Abdullah bin Zübeyr, ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekr'den sonra, Âişe'nin en çok sevdiği ve ona insanların en itaatlisi idi. Âişe öyle cömertti ki kendisine verilenleri o elinde tutmaz, ALLAH yolunda harcardı. Bir defasında İbnü'z-Zübeyr ona dedi ki: 'Anlaşıldı onun elinden tutmak ve harcatmamak lazımdır'." Benzeri rivayet.
Onda şöyle geçmektedir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in dayıları olan Zühre kabilesinden Abdurrahman bin Esved ile Misver bin Mahrame (İbnü'z-Zübeyr'e) şöyle dediler: 'Biz (Âişe'den) izin isteyeceğiz, sen de hemen perdenin arkasından içeriye girersin.'
Nitekim o da öyle yaptı ve ona (Âişe'ye) yemin keffâretini vermesi İçin on köle gönderdi ve Âişe onları azat elti. Sonra azat etmeye devam elti. Nihayet kırkı tamamladı. Sonra dedi ki: 'Yemin ettiğim zaman, kendisinden kurtulabileceğim belirli bir iş ya da sayıyı tayin etmiş olmayı çok istedim'."
[İkisi de Buhârî'ye ait.]
8071- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıkıp avazının çıktığı kadar seslenerek şöyle dedi: 'Ey dili ile müslüman olup iman kalbine nüfuz etmemiş olan topluluk! Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın! Onların kusurlarını araştırıp durmayın! Çünkü kim müslüman kardeşinin ayıp ve kusurunu araştınrsa, kıyamet gününde ALLAH da onun ayıbını ortaya koyar. ALLAH kimin ayıbını da ortaya koyarsa, evinde dahi olsa onu rezil eder'."
Nâfı' der ki: "İbn Ömer bir gün Kâ'be'yi gördü de şöyle dedi:
'Sen ne kadar büyüksün! Saygın ve kud-siyetin de ne kadar büyüktür. Kudsiyet ve hürmet bakımından bir mü'min Ancak bilesin ki ALLAH katında bir mü'minin kudsiyet ve hürmeti senden çok daha büyüktür'." [Tirmizî]
8072- Muâviye radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer sen insanların ayıp ve kusurlarını araştırırsan, onların (ahlhak ve karakterlerini) bozar ya da onları bozmaya ramak kalırsın." |EbûDâvud]
8073- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir ayıp ve kusur bulup da gizlerse, sanki (Cahiliyetle) diri diri toprağa gömülmekte olan bir kızı hayata kavuşturmuş gibi sevap kazanmış olur." (İkisi de Ebû Davud'a ait.]
8074- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim dünyada bir kulun ayıbını Örterse, ALLAH da kıyamet gününde onun ayıbını örter."
8075- Diğer rivayet:
"ALLAH dünyada bir kulunun ayıbını örterse, kıyamet gününde de mutlaka onun ayıp ve kusurunu örter." [Müslim]
8076- Zeyd bin Vehb el-Cühenî'den:
İbn Mes'ûd geldi. O'na: "Falan adamın sakalından şarap damlıyor." denildi.
Bunun üzerine İbn Mes'ûd şöyle dedi: "Biz tecessüsten (gizli kusurları araştırmaktan) alıkonulduk. Ancak tecessüs edilmeden bir suç ortaya çıkarsa, icabına bakarız."
[Ebû Dâvud]
8077- Ukbe bin Âmir'in kâtibi Du-hayn'dan, dedi ki:
"Bizim komşularımız vardı. Şarap içiyorlardı, onlara şaraptan içmemelerini söyledim. Fakat vazgeçmediler. Sonra Ukbe'ye dedim ki: 'Bizim bu komşularımız şarap içiyorlar, onları meneltim fakat dinlemediler, içmeğe devam ediyorlar. Zabıtayı çağıracağım.' (Ukbe) dedi ki: 'Onları bırak!' Sonra ona tekrar döndüm. Aynısını yine söyledim. Cevaben dedi ki: 'Onları bırak! Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum'." Ukbe bin Âmir'in naklettiği (8073 nolu yukardaki) hadisin mânâsını zikretti.
[İkisi de Ebû Davud'a ait.]
8078- Vasile bin el-Eska' radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Din) kardeşinin başına gelene sevinme! Çünkü ALLAH, onu ondan kurtarır ve senin başına o belâyı verir." iTirmizî]
8079- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir adam hakkında bir suç duyurusunda bulunulduğunda: 'Falan adama ne oluyor da böyle yapıyor?' demezdi, 'Falan insanlara ne oluyor da böyle yapıyorlar?' derdi." [Ebû Davud]
8059- Bu hadisi Buhârî (ilm 15, I, 26; zekât 5, II, 112; ahkâm 3, VIII, 105; i'tisâm 13/1, VIII, 150) ve Müslim (salâtu'l-müsâfirîn 269, s. 559), İsm. b. e. Hâlid an Kays b. e. Hâzım an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
8060- Bu hadisi Ebû Dâvud (4903), Osmân b. Sâlih an Abdilmelik b. Amr an Sül. b. Bilâl an İbr. b. e. Esyed an ceddihî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti:
8061- Bu hadisi Tirmizî (2510), Süfyân b. Vekî' an Abdirrahman b. Mehdî an Harb b. Şeddâd an Yahyâ b. e. Kesîr an Yaîş b. el-Velîd an mevlâ li'z-Zübeyr ani'z-Zübeyr senedi ile tahrîc etti.
Tirmizî'ye göre isnâdı "ızdırablı" olup, kimi rivayetlerinde Zübeyr'siz olarak gelmiştir.
8062- Bu hadisi Mâlik (hüsnü'l-huluk 15, s. 907-8), Buhârî (nikâh 45, VI, 136; edeb 58, VII, 89), Müslim (birr 28, s. 1985), Ebû Dâvud (4917) ve Tirmizî (1988), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Buhârî (edeb 57, VII, 88), Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre; (farâid 2, VIII, 3), Vuheyb an İbn Tâvus an ebîhî an Ebî Hureyre tarikleri ile;
Müslim (birr 29, s. 1985), el-Alâ an ebîhî an Ebî Hureyre; (birr 30-1) Ebû Sâlih an Ebî Hureyre tarikleri ile tahrîc ettiler.
8063- Bu hadisi Mâlik (hüsnü'l-huluk 14, s. 907), Buhârî (edeb 57, VII, 88; 62/2, VII, 91), Müslim (birr 23-4, s. 1983), Ebû Dâvud (4910) ve Tirmizî (1935), ez-Zührî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
8064- Bu hadisi Mâlik (hüsnü'l-huluk 13, s. 906-7), Buhârî (edeb 62/3, VII, 90-1; isti'zân 9/2, VII, 128), Müslim (birr 25, s. 1984), Ebû Dâvud (4911) ve Tirmizî (1932), ez-Zührî an Atâ b. Yezîd an Ebî Eyyûb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
8065- Bu hadisi Ebû Dâvud (4912), Ebû Âmir an Muh. b. Hilâl an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
8066- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4914), Muh. b. es-Sabbâh an Yezîd b. Hârun an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
8067- Bu hadisi Ebû Dâvud (4915), İbnü's-Serh an İbn Vehb an Hayre ani'l-Velîd b. ebî'l-Velîd an İmrân b. e. Enes an Ebî Hirâş senedi ile tahrîc etti.
8068- Bu hadisi Mâlik (hüsnü'l-huluk 17-8, s. 908-9), Müslim (birr 35-6, s. 1987-8), Ebû Dâvud (4916) ve Tirmizî (2023), Ebû Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
8069- Bu hadisi Buhârî (edeb 62, VII, 90), Ebû'l-Yemân an Şuayb ani'z-Zührî an Avf b. Mâlik an Âişe senedi ile tahrîc etti.
8070- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 2/6, IV, 155), Abdullah b. Yûsuf ani'l-Leys an Ebî'l-Esved an Urve senediyle tahrîc etti.
8071- Bu hadisi Tirmizî (2032), el-Fadl b. Mûsâ ani'l-Hüseyn b. Vâkıd an Evfâ b. Delhem an Nâfi an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
8072- Bu hadisi Ebû Dâvud (4888), el-Feryâbî ani's-Sevrî an Sevr an Râşid b. Sa'd an Muâviye asl-ı senedi ile tahrîc etti.
8073- Bu hadisi Ebû Dâvud (4891), Müslim b. İbr. an İbni'l-Mübârek an İbr. b. Naşît an Ka'b b. Alkame an Ebî'l-Heysem an Ukbe b. Âmir senedi ile tahrîc etti.
8074-8075- Bu hadisi Müslim (birr 71-2, s. 2002), Revh ve Vuheyb (ayrı ayrı) an Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
8076- Bu hadisi Ebû Dâvud (4890), İbn e. Şeybe an Ebî Muâviye ani'l-A'meş an Zeyd b. Vehb an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.
8077- Bu hadisi Ebû Dâvud (4892), Muh. b. Yahyâ an İbn e. Meryem ani'l-Leys an İbr. b. Naşît an Ka'b b. Alkame an Ebî'l-Heysem an Duhayn Kâtib Ukbe senedi ile tahrîc etti.
8078- Bu hadisi Tirmizî (2506), Hafs b. Gıyâs an Bürd b. Sinân an Mekhl an Vâsile asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
8079- Bu hadisi Ebû Dâvud (4788), Osmân b. e. Şeybe an Abdilhamîd el-Himmânî ani'l-A'meş an Müslim an Mesrk an Âişe senedi ile tahrîc etti.