- Kişi Sabahladığı Zaman Hangi Duayı Okur?

Adsense kodları


Kişi Sabahladığı Zaman Hangi Duayı Okur?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Tue 28 February 2012, 05:04 pm GMT +0200
100-101. Kişi Sabahladığı Zaman Hangi Duayı Okur?

 

5067... Hz. Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) (Hz. Peygamber'e):

Ey Allah'ın Resulü, sabaha ve akşama çıktığım zaman okuyacağım bazı kelimeler emr et, demiş de (Hz. Peygamber) şöyle buyurmuş:

Sabahladığın, akşamladığın ve yatağa yattığın zaman şunları oku: "AHahümme fâtırassamâvati vel erdi. Âlimelgaybi veşşehâdeti Rabbe külli şey'in ve melîkehü! Eşhadü en Iâilahe illa ente. Eûzü bi-ke min şerri nefsî ve şerrişeytani ve şirkini (:Ey Göklerin ve yerin ya­ratıcısı, gizliyi ve açığa bilen! Herşeyin Rabbi ve meliki olan Al­lah'ım! Senden başka ilah olmadığına şahidlik ederim nefsimin şer­rinden şeytanın şer ve şirkinden sana sığınırım.)"[336]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifte, Allah'ın hıfz ve himayesi için sabah  vaktine ve akşam vaktine çıkan bir kimsenin söz konusu duayı okuması tavsiye edilmektedir. Binaenaleyh sözü geçen vak­itlerde bu duayı okumak müstehabtir.

Sabah vaktinden maksat fecrin doğuşundan, güneşin ufukta ikindi güneşinin batı ufkuna olan yüksekliği nisbetinde yükselmesine kadar geçen zaman dilimidir.

Mesâ (akşam) vaktinden maksat ise, ikindi vaktinden itibaren akşam . vaktine ya da gecenin ilk üçte birine veya yarısına kadar olan zaman dil­imidir.[337] Yatarken yerine getirilecek olan bu sünnetin en kâmil şekli, bu Şuayı bir de yatağa yatınca okumakla gerçekleşir ki, Fahr-i kâinat efendi­miz faydanın en mükemmel şekilde gerçekleşmesi için sormadığı halde, Hz. Ebu Bekr'e bunu da açıklamıştır.[338]

 

Bazı  Hükümler
 

1. Metinde geçen duaları sözü geçen  zamanlarda okumak müstehabür.

2. Bir alimin kendisine soru soran bir kimseye sorusuyla ilgili olmakla birlikte sormadığı kısımları da açıklaması meşrudur.[339]

 

5068... Hz. Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) sa­baha çıkınca: "AHahümme bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike Nemû-tü ve ileyke'nnüşûr (: AHahım senin hıfz ve himayenle sabaha çıktık. Akşama da seninle çıktık, seninle yaşıyoruz seninle öleceğiz, ölümden sonra kalkış sanadır)" diye dua edermiş. Akşama çıkınca da:

"Allahümme bike emseyna ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve iley-kennüşûr (Allah'ım seninle akşamladık, seninle yaşar, seninle ölürüz. Senin (iznin)le ölürüz. Ölümden sonra kalkış da sanadır" diye dua edermiş.[340]

 

Açıklama
 

Hayata gelen her canlının hayatı iki kısma ayrılır:

1. Dünya hayatı 

2. Ahiret hayatı

Dünya hayatı da, iki safhadan oluşur:

1. Uyku hali,

2. Uyanıklık hali.

Netice itibariyle bütün bu durumlar, hep mutlak kudretin emir ve ira­desiyle vücut bulur. Sabahın aydın ve uyanık durumuna giren insan o gün başına ne işler geleceğini bilemez ve günlük kaderini çizemez. Akşam olup gece karanlığına giren kimse de şuursuz ve herşeyden habersiz ola­rak uykuya yatınca sağlam olarak sabaha çıkacağını kestiremez. Yaşadık­ça da dert ve musibetlerden sıyrılamaz ve akıbet ölümün pençesine teslim olur.

Bütün bu haller karşısında mü'min kula düşen vazife, hayatında ilâhi emirlere ilişkin görevlerini bilerek yapmak ve tam bir teslimiyet içinde akşam ve sabah Allah'a iltica edip Peygamber (s.a.)'in okumuş oldukları duaları okumaktır. Bu dualarda geçen ifadeler yüce Allah'a karşı kulun acizliğini ve tevekkül ve teslimiyet ihtiyacını itiraftan başka birşey değil­dir.

Bu itibarla samimi ve şuurlu bir müslümanın bu gibi duaları ezberleyip kendine vird edinmesi son derece lüzumlu ve kaçınılmaz bir görevdir.[341]

 

5069... Hz. Enes b. Malik'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

Her kim sabaha ya da akşama çıktığında "Allahümme innî esbah-tü üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve melâiketeke ve cemîe halkı-ke enneke entellahu İâ ilahe ifla ente ve enne Muhammeden abdüke ve rasülüke (Allahım (senin izin ve inayetinle) sabah vaktine eriştim, seni, arşını taşıyanları, (diğer) meleklerini ve yaratıklarının tümünü şâhid tutuyorum ki, sen kendinden başka ilah olmayan yegâne Allansın, Muhammed de senin kulun ve ekindir)" diye dua ederse Allah onun dörtte birini Cehennemden azad eder. Her kim bu duayı iki defa okursa Allah onun yarısını (cehennemden) azad eder. Üç defa okuya­nın dörtte üçünü, dört defa okuyanın bütün vücudunu azad eder.[342]

 

Açıklama
 

Fahr-i kâinat efendimiz, hayatları boyunca sabah ve akşam çeşitli dualar okumuş ve sahabilerinin herbirine hallerine, ihtiyaçlarına göre bunlardan uygun olan bir duayı öğret­miştir. Bunların hepsini öğrenip okumağa ne hafıza müsaittir ne de za­man. Bu bakımdan müslüman bunlardan haline ve ihtiyacına uygun dü­şenleri .seçip kendine vird edinmelidir.

Bu hadisin şerhi için bir önceki hadisin şarhine de bakılabilir.[343]

 

5070... (İbn Büreyde'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Pey­gamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Her kim sabaha yahut da akşama eriştiğinde: 'AHahümme Rabbi lâ ilahe illa ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü, eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u bi ni'metîke ve ebû'ü bizenbt fağfirli innehü lâ yağfirüzzünûbe illâ ente (: Allahım sen Rab­bimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın ben senin kulunum ve gücüm yeterince ahdin ve va'din üzerindeyim. Yaptığım kötülükler­den sana sığınırım (üzerimdeki) nimetlerini ve günahlarımı itiraf ederim. Beni affet. Çünkü günahları ancak sen affedersin) der de (o günün) gün­düzünde veya gecesinde ölürse (mutlaka) cennete girer."[344]

 

Açkılama
 

Buharî'nin rivayetinde Resulü Zişan efendimizin  mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte öğretilen  istiğfar için "Seyyidül istiğfar (istiğfar dualarının efendisi)" tabirini kul­landığı ifade edilmektedir. Fahr-i kainat efendimiz bu tabiriyle "nasıl ki bir kavmin reisi o kavmin her türlü sıkıntılarında başvurduğu bir merci ise bu duada dünyada başı sıkılan, sırtında taşıdığı günah yüklerinin ağırlığı altında duyduğu sıkıntıdan ve bunalımdan kurtul­mak isteyen kimselerin merciidir" demek istemiştir.

Kıymetli ilim adamlarımızdan Kamil Miras efendi mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifi açıklarken şöyle diyor:

"Müellif Buharı, bu hadisin başlığında Nuh sûresinin dokuzuncu âye-tiyle onu takib eden âyetleri ve bir de Al-i İmran suresinin yüz otuzbeşin-ci âyetini zikretmiştir ki; Nuh suresi âyetlerinin mealleri şöyledir:

"Sonra hem ilan ederek onlara söyledim. Hem gizliden gizliye söy-ledinı onlara... Dedim ki: Gelin Rabbinizin mağfiretini isteyin. Çünkü o Gaffardır (mağfireti çok boldur, Rabbimizin mağfiretini dilediğiniz takdirde Allah) üzerinize bol bol yağmur suyu verir.

Hem Mallarınızı, hem de oğullarınızı çoğaltır ve size bahçeler ya­ratır size ırmaklar akıtır."[345]

Bu sure-i şerifede bildirildiği üzere Nuh'un kavmi Vedd, Süva, Yegus, Ye'ûk, Nesr adlarında bir takım hayvanları temsil eden putlara taparlardı. Hz. Nuh, kavmini bunlardan men edip yalnız Allah'a ibadet ve ona itaat etmelerini tebliğ ve gece gündüz bu da'vetle meşgul olduysa da bir türlü müessir (etkin) olamamıştı. Rivayete göre bunun üzerine Cenab-ı Hak, Nuh'un kavminden kırk sene yağmuru esirgedi. Kadınlarını da kısır bı­raktı. Bunun üzerine Hz. Nuh tercümesini sunduğumuz ayetlerde haber verildiği üzere kavmine istiğfar etmelerini ve bu suretle kendilerine yağ­mur ve evlad ihsan olunacağını ve bu sayede refah ve saadete kavuşacak­larını tebliğ etti. Bununla da uyanmadıklarından kendilerine tufan alame­ti gönderildi.

Müellif Buhari, Hz. Nuh'un isyankâr kavminin vaziyetine tercüme et­tiğimiz âyetlerle işaret ettikten sonra da Muhammed ümmetinin dua ve is­tiğfar hakkındaki mütaveatkârâne hallerini tasvir eden Ali İmran suresi­nin şu mealdeki âyetini zikretmiştir:

"Ve bir günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman Al­lah'ı anarak hemen günahlarının bağışlanmasını isterler, hem de iş­ledikleri günahda bile bile ısrar etmezler."[346]

Bu iki sureden meallerini sunduğumuz âyetlerde istiğfarın yüksek fa­zileti tebliğ bu vurulmuş tur. Bilhassa, Nuh suresinde istiğfarın herşeyin el­de edilmesine vesile olduğu bildirilmiştir.,

Sa'lebî'nin beyanına göre Hasan-ı Basrî hazretlerine birisi gelerek fa­kirliğinden şikayet etmiş. Hazret ona "Allah'a istiğfar et" diye cevap ver­miş. Başka birisi de: Dua buyursanız da Allah bir oğul verse diye rica et­miş. Hz. îmam buna da: "Allah'a istiğfar et" demiş. Bir başkası daha ge­lerek kuraklıktan bahçesinin kuruluğundan şikayet etmiş. Buna da: İstiğ­far et, tavsiyesinde bulunmuş.

Mecliste hazır bulunanların Hasan-ı Basri Hazretlerine: "Ey Ustâd! Türlü şikayet ve başka başka dileklerde bulunanların hepsine de aynı tav­siyede bulundun, demeleri üzerine Hz. İmam - Ben bunu kafamdan atıp söylemedim. Nuh aleyhisselâm türlü âfet ve zaruretlere müptela olan kav­mine bunlardan kurtulmaları için "Rabbinize istiğfar ediniz" dediği Kur'anda hikayet buyurulduğundan mülhem olarak ben de bana müraca­at edenlerin hepsine istiğfar etmelerini tavsiye ettim" buyurmuştur ki; Hz. İmanın bu içtihadı bizim için de ibret alınmağa değer mahiyettedir ve her türlü sıkıntılı zamanlarımızda istiğfar ederek arınmak ve her çeşit maksa­dımızın husulü için Rabbimize müracaat etmek gerektir...

Pek ziyade mesûr olan bu istiğfar duası vaktiyle taşraların büyük cami­lerinde perşembe gibi eyyam-i mübarekede ikindi namazından sonra imam tarafından cemaatle birlikte okunurdu. Ne güzel adet idi."[347]

Şârih İbn Battal'ın açıklamasına göre metinde geçen "gücüm yettiğin­ce ahdin ve va'din üzerindeyim" cümlesindeki ahd'den maksat: "Alla-hın insan neslini yaratmadan önce onları Adem aleyhisselamm sulbünden zerreler halinde çıkarıp: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"[348] şeklinde bir soru yönelterek onlardan: "Evet Rabbimizsin" cevabını almak sure­tiyle kendinin Rabb; onların da kullar olduğuna dair onları şahid tutup kendilerinin de bu şahidliklerinde sabit kalacaklarına dair aldığı söz ve ahiddir. Yine aynı cümlede geçen "va'd" sözünden maksat ise; Allah (c.c.) hazretlerinin Rasulü zişan efendimizin diliyle kullarına verdiği "Şirk koşmadan farzlarını yerine getiren kimseyi cennetine koyaca­ğına"[349] dair verdiği sözdür.[350]

Hattabi'ye göre bu kelimelerle kasd edilen, kulun Allah'a bütün samimiyetiyle inanıp bu inancına uygun olarak, gücünün yettiğince kulluk görevini yerine getirmeye kararlı olduğunu itiraf etmesidir.

Hadis-i şerifte istiğfar duasının biri sabah biri de akşam olmak üzere günde iki vakitte okunacağı ifade edilmektedir ki, hadisin bab başlığı ile ilgili kısmı burasıdır.

Fahr-i kâinat efendimiz, ümmetine öğretmek üzere çok çok istiğfar et­miş ve: "Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah'a tevbe ve is­tiğfar ederim"[351] "Amel defterinde bol bol istiğfar bulunan kimseye müjdeler olsun"[352] buyurmuştur.[353]

 

5071... Abdullah (b. Mesûd r.anh)'dan (rivayet edildiğine göre) Pey­gamber (s.a.) akşam vaktine erişince şöyle derdi: "Emseynâ ve emsel mülkü lillahi vahdehülâ şerikeleh (: Akşam vaktine eriştik. Allah'a ait mülk de akşama erişti. Allah'a hamd olsun Allah'dan başka ilah yoktur o tekdir ve ortağı yoktur.) (Cerir'in rivayetinde şu ilave vardır. Zübleyd İbrahim İbn Süveyd'in şöyle dediğini söylerdi: Lâilâhe illalla-hü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ kül­li şey'in kadir. Rabbi es'eluke hayra mafi hazıhilleyle ve hayra mâ ba'dehâ ve eûzu bike min şerri ma fi hâzihilleyleti ve şerri ba'dehâ Rabbi eûzü bike mine'I kese! ve min sûil kibr evilküfr. Rabbi eûzü bi­ke min azabinnar ve azabil kabr (: Allah'dan başka ilah yoktur, o  tektir ve ortağı yoktur mülk onundur hamd de ona mahsusdur, hem de o herşeye kadirdir. Allah'ım senden bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin hayrını dilerim bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin şer­rinden de sana sığınırım. Ey AUahim, tenbellikten, ihtiyarlığın kötü­lüğünden -yahut ta küfrün kötülüğünden- sana sığınırım. Allah'ım, cehennem azabından ve kabir azabından sana sığınırım.)"

(Peygamber efendimiz) sabah vaktine erişince de aynı şekilde: "Sa­bahladık Allah'a ait olmak üzere mülk de sabahladı..."diye dua eder­di.

Ehu Davud dedi ki: Şu be bu hadisi Seleme b. KüheyTden naklen: "İh­tiyarlığın kötülüğünden'' diye rivayet etti. "Küfür kötülüğünden"sözü­nü rivayet etmedi.[354]

 

Açıklama
 

Biri sabahleyin biri de akşamleyin olmak üzere  metinde geçen duaları yapmak müstehabtir. Tekellüfsüz olarak seçili dua yapmak makbuldür. Seci'in çirkini zorlanarak ve kasten yapılandır. Çünkü böyle bir seci' duanın huşûunu ve ihlâsını kaçı­rır. Düşünmeden, tekeliüf yapmadan geliveren seci'de ise beis yoktur. Hatta gü2eldir. Çünkü bu fesahatin kemalinden ileri gelir. Yahutta evvel­ce ezberlendiği için böyle seci'li olur.[355]

 

5072... Ebû Sellâm'dan (rivayet edildiğine göre); kendisi Hıms mesci­dinde iken mescide bir adam gelmiş (Mescidde bulunan kimseler): "Bu adam (uzun süre) Peygamber (s.a.)'e hizmet etti" demişler. Bunun üzeri­ne (Ebu Sellâm) kalkıp da bu adamın yanına varmış ve:

Bana Rasûlullah (s.a.)'dan seninle onun arasına râvilerin girmediği (ve doğrudan doğruya) kendisinden işittiğin bir hadis söyle, demiş.

(O adam da) şöyle demiş:

Ben Rasûlullah (s.a.a)'i şöyle buyururken işittim: "Her kim sabaha ve akşam vaktine eriştiği zaman: Rabb olarak Allah'dan, din olarak İslamdan ve peygamber olarak da Muhammed'den razıyım, derse onu memnun etmek Allah üzerine bir hak olur."[356]

 

Açıklama
 

Sabah ve akşam vakitlerinde mevzumuzu teşkil  eden hadiste öğretilen duayı okumanın sevabı çok büyüktür. Sözü geçen vakitlerde bu duayı okuyan kimse Allah'ın rızasını kazanır.

Bu hadisin ravisi Ebu Sellâm Memtûrü'l Habeşî'nin Hıms mescidinde karşılaştığı kişiden Hz. Peygamberden araya bir ravi girmeden doğrudan doğruya Hz. Peygamberin kendi mübarek ağzından işittiği bir hadis riva­yet etmesini istemesi, araya girecek olan sahabilere olan güvensizliğinden değildir. Çünkü o sahabilerin hepsinin de güvenilir kişiler olduğunu bil­mektedir. Bu nedenle o sahabilerin adalet bakımından fevkalâde güveni­lebilecek kişiler olmaları cihetiyle işittikleri hadisleri mana olarak eksik­siz rivayet edeceklerinden emin olmakla beraber, beşer olmaları sebebiy­le lafızları naklederken onları aynıyla aktarmaya muvaffak olamayip yan­lışlıkla aynı manaya gelen kelimelerle değiştirerek rivayet etmiş olabile­ceklerine de ihtimal vermektedir. İşte sözü geçen kimseden araya ravi gir­meyen bir hadis rivayet etmesini istemesinin sebebi budur.

Bezlu'l-Mechûd müellifi, (XX, 10'da) hadiste sözü edilen Peygamber Efendimiz'e hizmet etmiş kişinin adım tespit edene rastlamadığını belirt­mektedir.[357]

 

5073... Abdullah b. Gannâmi'l-Beyâzî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kim sabahı ettiği zaman: Alla-hümme mâ esbaha bî min ni'metin feminke vahdek, lâ şerike lek, fe-lekelhamdü velekeşşükrü (: Allahım, benimle birlikte sabah vaktine erişen nimetlerin hepsi de tek olan sendendir. Senin ortağın yoktur. Hamd de şükür de sana mahsustur), diye dua eder o gününün şük­rünü eda etmiş olur. Akşam vaktine erişince bunun gibi dua eden kimse de o gecesinin şükrünü edâ etmiş olur."[358]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerif hakiki şükrün nimetin gerçek sahibini bilip bunu jütaf etmekten ve büyük, küçük bü­tün nimetleri onun verdiğine inanmaktan ibaret olduğuna ve metinde ge­çen duayı akşam ve sabah vakitlerinde okuyan kimsenin Allah'a karşı o günün şükrü, görevini yerine getirmiş olacağına delâlet etmektedir.[359]

 

5074...  Cübeyr b. Ebî Süleyman b. Cübeyr b. Mut'ım'den demiştir ki:

Ben İbn Ömer'i şöyle derken işittim:

"Rasûlııllah (s.a.) akşam ve sabah vakitlerine eriştiği zaman şu duaları okumayı asla terk etmezdi:

"Allahümme inni es'elkülâfiyete fiddünya velâhira. Alfahünıme inni es'elükelafve velâfiyete fî dînî ve dünyaye ve ehli ve mâlî, Alla-hümmestür, avreti - (Osman bu kelimeyi)avrâtî diye rivayet etti- ve âmin rav'âtî Aliahümmehfaznî min beyni yedeyye ve min halfî ve an-yeminî ve an şimalî ve min fevkî ve eûzü bi azanıetike en uğtâle min tahtı (: Allahım, senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allahım! Senden dinim, dünyam, aile fertlerim ve malım hakkında afv ve afi­yet dilerim, Allah'ım ayıbımı ört, korkularımdan emin kıl, Allahım beni önümden, arkamdan, sağımdan solumdan ve üstümden (gelecek her türlü tehlikeden) koru. Altımdan (gelecek belalarla) helak olmak­tan senin büyüklüğüne sığınırım.)"

Ebıı Davud dedi ki: Veki (Hz. Peygamber' in hadisin sonunda geçen al­tımdan helak olmaktan - sözüyle) yere batmayı kast ettiğini söyledi.[360]

 

Açıklama
 

Aslında insanın malı ve aile fertleri, dünyasının bir  parçasını teşkil eder. Bu bakımdan insan hadiste öğretilen duayı okurken "dinim ve dünyam hakkında afv ve afiyet di­lerim" diyerek aynı zamanda aile fertleri ve dünyası hakkında da afv ve afiyet istemesi aile fertleri ile malın insan hayatındaki fevkalâde önemlerindeııdir.

Bilindiği gibi afv, günahın silinmesi demek, afiyet ise hastalık ve bela gibi insanın dünyevi huzurunu kaçıran hadiselerden kurtulmak anlamına gelir.

Hz. Peygamber, bu duada altı yönden gelecek tehlikelerden Allah'a sı­ğınmıştır. Esasen insanın sağ-sol, ön-arka, alt-üst olmak üzere altı yönü vardır. Gelecek olan bir felaket te mutlaka bu yönlerden birinden gelir.

Tîbî'nin açıklamasına göre Fahr-i kainat efendimiz bütün, bu yönler­den gelecek belalardan Allah'a sığınırken, aşağıdan gelecek belalardan daha mübalağalı bir ifade ile Allah'a sığınması, alttan gelen belaların da­ha tehlikeli olmasındandır. Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif metin­de geçen duayı sabah ve akşam vakitlerinde okumanın sünnet olduğunu ifade etmektedir.[361]

 

5075... (Hâşim oğullarının azatlı kölesi Abdül-Hamid'in Hz. Peygam-ber'in kızlarından birine hizmette bulunmuş olan annesinden rivayet edil­diğine göre); Peygamber (s.a.) (sözü geçen) kızına (lüzumlu duaları) öğ­reterek: "Sabah vaktine eriştiğin zaman: SübhaneUahi ve bihamdihî lâ kuvvete illa billahi maşaallahü kâne ve mâ lem yese' lem yekun, a'lemü ennelfahe ala külli şey'in kadir ve ennellahü kad ehata bi kül­li şey'in ilmen (: Bana verdiği sayısız nimetlerinden' dolayı Allah'a hamd ederek onu her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. (Al­lah'a kulluğu) güç (yetirmek) ancak Allah'ın (yardımı) iledir. Allahın dilediği olur dilemediği olmaz. (Şuna) inanıyorum ki, Allah'ın herşe-ye gücü yeter ve Allah ilmiyle herşeyi kuşatmıştır) diye dua et. Çün­kü bu kelimeleri sabahleyin söyleyen bir kimseyi Allah akşama kadar korur, onları akşam vakti söyleyen kimseyi de sabaha kadar korur" dediğini söylemiştir.[362]

 

Açıklama
 

Tîbî'nin açıklamasına göre: Metinde geçen "Allahü Teâlanın herşeye gücu yeter ve o ilmiyle her şeyi kuşatmıştır" mealindeki sözler, Allahın herşeyi kapsayan kudretini ve herşeyi kuşatan hudutsuz ilmini ifade etmektedir ki, bu iki sıfat tevhi­din esasıdır. Binaenaleyh bu iki sıfata böylece inanan bir kimse inanç esaslarr içerisinde en önemli yeri olan ölümden sonra dirilme, haşire neşr gibi inanç esaslarına inanmış olduğu gibi, bu sıfatları burada ifade edildiği gibi söyleyen kimse de ölümden sonra dirilmeyi, haşri ve neşri inkâr eden kâfirleri reddetmiş olur."

Bu bakımdan bu duanın - Allah yanında- büyük bir değeri vardır. Do­layısıyla duayı akşam ve sabah okuyan kimse o günün gündüzünde ve gecesinde Allah'ın hıfz ve himayesinde olur.[363]

 

5076... Hz. İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabaha eriştiğinde: "Akşama girerken ve sabaha ererken hepiniz Allah'ı teşbih edin ve hamd O'nadır. Gök­lerde de yerde de günün sonunda da öğleye eriştiğinizde de"[364] âyet-i kerimesini, "... İşte siz de böylece çıkarılacaksınız."[365] âyetine kadar okursa gündüzün kaçırmış olduğu hayrı telafi etmiş olur. Kim de bu­nu akşam vaktine eriştiğinde okursa gecesinde kaçırmış olduğu hay­rı telâfi etmiş olur."

(Ebu Davud'un şeyhlerinden Ahmed b. Said el-Hemdânî'nin bu hadisi Leys'den ihbar sigasiyle: ahberanî diyerek rivayet etmesine karşılık, diğer şeyhi) er-Rebî (muanan olarak yani); Leys'den diyerek rivayet etmiştir.[366]

 

Açıklama
 

Bu mevzuda İmam Ahmed'in Muaz b. Enes el-Cühenî'den (rivayet ettiği) bir hadis-i şerif şu meâldedir: "Yüce Allah'ın Hz. İbrahimi niçin vefakâr bir dost olarak isimlendirdiğini size haber vereyim mi? Zira o: "Sabah ve akşamle­yin akşama girerken ve sabaha ererken Allah'ı teşbih ederim. Gök­lerde ve yerde hamd Onadır. Gündüzün ardından öğle vaktine varın­ca da hamd ona mahsustur" derdi.[367]

 

5077... Ebû Ayyaş'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabaha eriştiğinde "lâ ilahe illâhü vahdehû Iâ-şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir (: Allah'dan başka ilah yoktur, o tekdir ve ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd de O'na mahsustur ve o herşeye kadirdir)" derse (bu zikir) onun için (sevab bakımından) İsmail (Aleyhisselam)ın evladından bir köle âzad etmeye denk olur ve ayrıca o kimse için on iyilik (sevabı) yazılır, on (küçük) günahı silinir. (Cennetteki yeri) on derece yükseltilir. Akşa­ma kadar şeytandan korunmuş olur. Eğer bu kelimeleri akşamleyin söyleyecek olursa onun için aynı şeyler sabaha kadar da o!ur."[368]

Bu hadisi Ebu Davud'a rivayet eden Musa İbn İsmail kendisine) bu ha­disin Ham m ad'd an gelen rivayetinde (şu sözleri de) nakletti:

Bir adam rü'yasında Rasûlullah (s.a.)'i gördü de "Ey Allah'ın Resulü Ebu Ayyaş senden şöyle şöyle bir hadis rivayet etti (bu doğru mudur?)" diye sordu. (Hz. Peygamber de:)

Ebu Ayyaş doğru söylemiştir, cevabını verdi.

Ebu Davud dedi ki; Bu hadisi ismail b. Cû'fer ile Musa ez-Zem'î ve Abdullah b. Cafer de Süheyl ve (Süheyl'in) babası zinciriyle b. Ai-ş(e)'den rivayet eîti(ler.)[369]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifte, İsmail aleyhisselamın evladından  bir köle  azâd  etmekten   bahsedilmesi,  İsmail (a.s.)'in evladından bir köle azad etme sevabının herhangi bir köle azad etme sevabından daha büyük olmasındandır. Hanefi ulemasından Aliy-yü'1-Kârî'nin açıklamasına göre, İbn Haçer'in zannettiği gibi bu hadis-i şerif İsmail Aleyhisselam'ın neslinden gelen kimselerin esir edilebilece­ğine delalet etmediği gibi, aksine de delâlet etmez.[370]

Bilindiği gibi Arapyarımadasında yaşayan arapların azad edilmesi İmam Şafiî'nin görüşüdür. Hanefilere göre, onlar köle edilmezler ki, azad olsunlar. Dolayısıyla bu gibi hadisler varsayıma hamledilir.[371] Daha Önce de açıkladığımız gibi, Hanefilere göre müşrik araplara cizye ödeyerek ya da köle olarak yaşamak hakkı tanınmamıştır, onlar ya müslüman olurlar ya da kılıçtan geçirilirler. Onlar İslamın beşiğinde dünyaya geldikleri için kendilerine köle olarak bile olsa müşrik olarak yaşama hakkı tanınmamış­tır.

Aliyyü'l-Kârî'nin açıklamasına ravinin rü'yadan bahsetmesi, işittiğini aynen aktarmak hususunda ihtiyatla riayet etmiş olmak içindir. Rü'yanın delil olarak kabul edilmesi için değildir. Çünkü rü'yanın delil olamayaca­ğı hususunda icma vardır..[372]

 

5078... Enes b. Malik Rasûlullah (s.a.) şöyle buyururken işittiğini söy­lemiştir:

"Her kim sabaha eriştiğinde: "Allahümme innî esbahtu üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve inelâiketeke ve cemîa halkike, enneke entellahü lâ illahe illa ente vahdeka lâ şerike lek ve enne Muhanıme-den abdüke ve Resulük (: Ey Allahım ben (senin izin ve iradenle) sa­baha eriştim, senin kendisinden başka bir ilah olmayan tek Allah ol­duğuna ve ortağın bulunmadığına (dair) seni, Arşının taşıyıcılarını, meleklerini ve tüm yaratıklarını şahit tutuyorum)" derse o günde kazanmış olduğu (küçük) günahları affedilir. Eğer bu kelimeleri ak­şamleyin söylerse geceleyin kazanacağı bütün (küçük) günahları af­fedilir."[373]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerifte ve benzerlerinde geçen "bütün günahları affedilir" gibi ifadeler kişileri teşvik için söylenmiş sözlerdir. Gerçekten bütün günahları affedilecek demek değildir.[374]

Çünkü bilindiği gibi büyük günahlar ancak tevbe ile, kul hakları ile il­gili günahlar da ancak sahipleriyle helallaşmak suretiyle affedilirler.[375]

 

5079... Müslim b. el-Haris et-Temimi'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) kendisine gizlice şöyle demiştir:

Akşam namazını kıldığında yedi defa "Allahümme ecirnî min-nennâri (: Ey Allahim beni cehennemden kurtar)" diye dua et. Eğer bu duayı okuduktan sonra o gecede ölecek olursan senin için (cehen­nemden) kurtuluş (beratı) yazılır. Sabah namazını kılınca da aynı du­ayı oku. Çünkü eğer sen (sabah namazından sonra aynı duayı okuduk­tan sonra) ölecek olursan o gün (akşama kadar) senin için kurtuluş (be­ratı) yazılır. (Muhammed ibn Şuayb dedi ki:) Ebu Said'in bana bildirdi­ğine göre el-Haris şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.) bu duayı bize gizlice söyledi. Biz de bunu sadece (çevremizde bulunan) kardeşlerimize söyle­riz.[376]

 

Açıklama
 

Bu hadisin ravilerinden el-Haris b. Müslim ile  Müslim b. el-Haris'in hangisinin sahabi olduğu  belli değildir. Bu konuda ihtilaf vardır. Aynı şekilde hangisinin tabiûndan olduğu da belli değildir.

Buhârî ile Ebu Hâtem, Ebu Zür'a, Tirmizî ve daha pek çok hadis âli­mi, Müslim b. el-Haris'in sahabi olduğunu söylemişlerdir. Darekutnî O'nun kimliği meçhul bir kimse olduğunu söylemiştir. Hafız Münzirî ise bu hadis hakkında sükût etmiştir.

Hadis-i şerif söz konusu duayı akşam ve sabah namazlarından sonra okumanın faziletinin büyük olduğunu ifade etmektedir.

Hz. Peygamberin bu duayı gizlice öğretmesinin hikmeti, onu başkala­rından saklamak için değil, onun öneminin iyice kavranması, kafalara ve gönüllere iyice yerleşmesi içindir. Çünkü bir sır havası içinde gizlice ve fısıltı ile söylenen sözlerin kalpler üzerindeki etkisi daha çok, bu sözlere  gösterilen alaka ve dikkat da daha fazla olur.[377]

 

5080... (Müslim b. el-Haris b. Müslim et-Temimi'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (bir önceki hadisin) bir benzeri­ni: "Ondan kurtuluş (beratı yazılır)" sözüne kadar söylemiş; şu farkla; ki (akşam namazını bitirince cümlesi ile sabah namazını bkirince anla­mındaki) iki cümlenin başında (bir de) "Hiçbir kimse ile konuşmadan" sözüne ilave etmiştir.

(Bu hadisi Musannif Ebû Davud'a rivayet eden) Ali Ibn Sehl bu hadi­si "Haris b. Müslim'in babası, Haris'e haber verdi ki..." sözleriyle rivayet etti.

Ali (b. Sehl) ile (Muhammed) b. el-Musaffa (Haris b. Müslim'in) şöy­le dediğini rivayet ettiler: ""Rasûlullah (s.a.) bizi bir seriyye ile birlikte göndermişti. Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı (olanca hızıyla) koşturup arkadaşlarımı geçtim. Bunun (üzerine yaptığımız baskını gören) düşman askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara "Lâ ilahe illallah sözüyle korununuz" dedim. Onlar da (hepsi) bu kelimeyi söylediler (ve dolayısıyla müslümari oldular. Müslüman oldukları içinde hem canlarını hem de mallarını kurtarmış oldular). Bunun üzerine arka­daşlarım: Bizi ganimetten mahrum ettin, diye beni kına(maya başla)dılar. Rasûlullah (s.a.)'ın huzuruna gelince benim yaptığım bu işi kendisine an­lattılar, Rasûlullah (s.a.) beni çağırdı ve yaptığım işi (çok) beğendi. "Şu­nu unutma ki (yüce) Allah (bu yaptığın işten dolayı) sana (müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar (sevap) yazmıştır" dedi. (Ravi) Abdurrahman da bu hadisi, (Hz. Peygamberin bahsetmiş ol­duğu bu sevabıfn miktarını) unuttum-, şeklinde rivayet etti. (Bu hadisi Ebu Davud'a aktaran Şeyh Ali b. Sehl rivayetine devam ederek el-Haris b. Müslim'in sözlerine şöyle devam ettiğini söyledi): "Sonra Rasûlullah(s.a.) (bana)

Sana benden sonra (yapmaya devam edeceğin) bir vasiyet yazaca­ğım, dedi ve (dediğini) yaptı. (Vasiyyetin) üzerini mühürIcyip bana verdi ve bana dedi ki: (Hadisin bundan sonraki kısmında Aîi b. Sehl, Ebû Davud'un diğer Şeyhlerinin bir önceki hadiste geçen: Ey Allahım, beni cehennem ateşinden kurtar- anlamındaki dua ile ilgili) hadislerinin manasını rivayet etti. (Muhammed) b. el-Musaffa ise ravi Abdurrahman İbn Hassân'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Ben el-Haris b. Müslim b. el-Haris el-Temimi'yi babasından hadis rivayet ederken işittim."[378]

 

Açıklama
 

Bilindiği gibi bir önceki hadis-i şerifte akşam ve  sabah namazlarından sonra: "Allahümme ecirnî minennar (: Ey Allah'ım! Beni cehennem azabından kurtar)" anla­mındaki duanın yedi defa okunması tavsiye edilmiştir. Fakat sözü geçen hadis-i şerifte bu duanın sözü geçejı namazlardan sonra hiçbir kimse ile konuşmadan yapılması şartından söz edilmemektedir. Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte ise va'dedilen saadete erişmek için söz konusu du­anın sözü geçen namazların sonunda hiç dünya kelamı konuşmadan ya­pılması şart koşulmaktadır.

Binaenaleyh bu duadan yararlanabilmek için bu şarta uyularak yapıl­ması gerekmektedir.

Diğer râviler bu hadisin "Müslim el-Haris'in babasından rivayet edil­miştir" şeklinde muanan olarak rivayet ederken, Ali b. Sehl rivayet bakı­mından daha muteber ve makbul olan tahdis yoluyla yani "babası ona haber verdi ki" şeklinde rivayet etmiştir. Bilindiği gibi tahdis sigasiyle ri­vayet edilen hadisler "an" kelimesiyle yani "muanan" olarak rivayet edi­len hadislerden daha makbuldür. Binanenaleyh Ali b. Sehl'in rivayeti Ebu Davud'un diğer şeyhlerinin rivayetinden daha sağlam ve makbuldür.

Hadis-i şerifte izaha muhtaç olan hususlardan biri de Haris b. Müs­lim'in bir akıncı birliği ile üzerlerine baskın yaptığı düşman birliğine ken­dilerini kurtarmaları için kelime-i tevhid okumalarını telkin etmesi üzeri­ne, düşman askerlerinin bu teklife uyarak şehadet getirmeleriyle müslü­man akıncı birliğinin onların mallarına ve canlarına dokunamamaları ve bu yüzden de akıncı müslüman askerleri: "Bizim elde edeceğimiz gani­mete engel oldun" diyerek el-Haris'e çıkışmalarıdır.

Bilindiği gibi "Lâilahe ilallah Muhammedür Rasûlullah: diyen kimsenin canı da malı da taarruzdan korunmuştur.[379] Bu kelimeyi söyle­yen kimse harp meydanında bile olsa canını ve malını müslümanların ta­arruzlarından kurtarmış olur. Onun canına taarruz edilemediği gibi esir de edilemez. Mallan da ganimet olarak alınan işte bu sebepledir ki, müslü­man akıncılar tevhid kelimesini söyleyen düşman askerlerinin canlarına dokunamadıkları gibi mallarına da dokunamamışlar ve onlardan ellerine geçecek olan ganimet mallarından mahrum kalmışlardır.

İşte bu yüzden arkadaşları ona çıkışmışlardır. Hz. Haris onların müslü­man olarak gerçek hayata kavuşmalarını istediği için böyle hareket etmiş­tir. Niyeti gayet halistir. Aslında ona çıkışan arkadaşlarının niyetleri de onunki kadar halistir. Onların niyeti düşmana sessizce baskın yaparak onla­rı esir edip mallarını ele geçirmek ve müslümanlara ganimet kazandırmak ve bu sayede aynı zamanda bu esirleri zamanla müslümanlaştırarak esas ga­yeye ermektir. Çünkü onların kanaatine göre müslümanların eline geçen esirler zamanla İslamiyeti tanıyacakları için ergeç müslüman olacaklardır.

Hadis-i şerifte, Hz. Peygamberin Hz. Haris'e bu hareketinden dolayı müslüman olan her asker karşılığında pek çok sevap verileceğinden bah­sedilmekle, beraber bu sevabın miktarı açık olarak ifade edilmemektedir.

Fakat "... kim de onu dir,. bırakırsa sanki bütün insanları diriltmiş gibidir."[380] âyet-i kerimesi bu sevabın derece ve miktarını anlamak için yeterlidir.

Hz. Peygamberin Hz. Haris'e yazdığı vasiyyet bir önceki hadis-i şerif­te, akşam ve sabah namazlarından sonra 7 defa okunması tavsiye edilen "Ey Allahım, beni cehennem ateşinden kurtar" mealindeki duadır. An­cak Hafız İbn Hacer İsabe'de bu vas'yyetin valilere hitaben yazılmış Hz. Haris'in lehine bir vasiyet olduğunu söylemektedir.[381]

 

Bazı  Hükümler
 

1. Lâilahe'.allah Muhammedür rasulullan kelimesini söyleyen kimsenin malıda canı do emniyettedir. İsterse bu kelimeyi harp meydanında söylemiş olsun.

2. Bir kimsenin kelime-i tevhidi söylemesine sebep olmanın sevabı çok büyüktür.

3. Akşam ve sabah namazlarından sonra hiç konuşmadan "Allahüm-me ecirnî duasını okumanın ecri büyüktür.

4. Ganimet almak meşrudur.[382]

 

5081... Ebu'd-Derdâ (r.a.)'dan demiştir ki:

Kim sabaha ve akşama erişdiği vakitlerde yedişer defa: "Hasbiyella-hü lâ ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü'1-arşi'l-azim (Ondan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim. O ulu arşın da sahi­bidir") diye dua ederse Allah onu üzen her şeye karşı ona yeter (bu keli­melere olan güveninde) ister sadık olsun, ister (sadık olmayıp) yalancı ol­sun.[383]

 

Açıklama
 

Bu kelimeleri sabah ve akşam vakitlerinde okumak, dünyevi ve uhrevi bütün sıkıntı ve üzüntülerden kurtarır. Bu kelimeler öyle bereketlidir ki, onları tesirlerine inanarak okuyan kimseler bir yana, onların yapacağı tesire güveni tam olmayan okuyan kimseleri bile sıkıntılarından kurtarır.[384]

 

5082... (Muaz b. Abdullah b. Huleyb'in) babasından demiştir ki:

Biz yağmurlu ve çok karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Rasûlullah (s.a.)'i aramak üzere (dışarı) çıkmıştık. Kısa bir süre sonra kendisini bulduk. (Bize): "Namazı kıldınız mı?" diye sordu. (Ben kendi­sinin söze devam edeceğini zannederek) birşey söylemedim. Bunun üze­rine "Oku!" dedi. (Ben aynı düşünceyle yine) bir şey söylemedim. Son­ra (tekrar) "Oku!" dedi (ben aynı düşünceyle yine) birşey söylemedim. Sonra (tekrar): "Oku!" dedi. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resulü ne söy­leyeyim" dedim. "Akşama ve sabaha eriştiğin zaman kulhüvallahü ehad (suresi) ile mutavvezeteyn (surelerini) üç defa oku! Her türlü şer­re karşı sana yeter" buyurdu.[385]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerif sabah ve akşam vakitlerinde Ihlâs  suresi ile Felak ve Nas surelerini üçer defa okuma­nın insanı her türlü serden koruyacağına delâlet etmektedir.

Ancak, kışın kar üzerinde ateş yakmanın zorlaştığı gibi günahlarımızın ve özellikle haram lokmaların da dualarımızın tesirini zayıflatacağından, okunan dua ve surelerin tesirininin okuyana göre değişeceğini unutmama­mız gerek.[386]

 

5083... Ebû Mâlik'den demiştir ki: (Hz. Peygamber'e):

Ey Allah'ın Rasulü, bize sabah ve akşam vakitlerine eriştiğimizde ve (uyumak için) yatağa yattığımızda okuyacağımız bir dua öğret de okuya­lım, dediler de onlara:

Allahümme fâtırassemavati velerdi, âlimel gaybi veşşehadeti, ente Rabbü külli şeyin vel mclaiketü yeşhüdüne enneke lâilahe illâ en-te, feinnâ neûzü bike min şerri enfüsinâ ve min şerri'ş-şeytanirracimi ve şirkihi ve en nakterife sûen alâ enfüsinâ ev necürrahü ilâ müsli-min: Ey göklerin ve yerin yatarıcısı, gizliyi ve aşikârı bilen Allahim! Sen herşeyin Rabbisin senden başka ilah olmadığına melekler de şa­hitlik ederler. Biz nefislerimizin şerrinden (Allah'ın rahmetinden) koğulmuş olan şeytanın şerrinden ve (şeytanın bizi) şirke düşürmesin­den, nefislerimiz aleyhine (olacak) kötü (işler) yapmaktan yahut müs-lümana kötülük yapmaktan sana sığınırız..." diye dua etmelerini (tav­siye) buyurdu.[387]

 

5084... Ehu Dâvud dedi ki: Şu (bir önceki hadisteki) senetle Rasülullah (s.a.)'in şöyle buyurdu(ğu da rivayet edilmiştir:)

Biriniz sabah vaktine eriştiği zaman "esbahnâ ve esbehalmülkü lüla-hi Rabbil âlemin. Allahümme innî es'elüke hayra hâzetyevmi fethahû ve nasrahû, nurahû ve bereketehû ve hüdahii ve eûzü bike min şerri mâ fini ve şerri mâ ba'dehü. (: Biz sabah vaktine eriştik. Mülk de âlemlerin

Rabbi olan Allah'ın (mülkü olarak) sabaha erişti. Ey Allahım! Senden (bu günün) hayrını ve (düşmanlarıma karşı) zaferini ve yardımım, nuru­nu, berelini, hakka uymada sebat etme duygusunu isterim. Bugünün ve ondan sonraki günlerin şerrinden sana sığınırım" desin, akşama erişin­ce de bunun benzerini söylesin."[388]

 

Açıklama
 

(5083) numaralı hadis-i şerifte geçen "ve şirkihi" kelimesini böyle harfinin kesrası ve "fa" harfi­nin de sükûnu ile "şirkini" şeklinde okuduğumuz zaman, bu kelimenin yer aldığı cümle "o şeytanın bizi şirke düşürmesinden sana sığınırım" an­lamına gelir. Fakat bu kelime "Şin" ve "ra" harflerinin fethiyle "şerek" okuduğu zaman, sözü geçen cümle, "O şeytanın hile ve tuzağından sa­na sığınırız" anlamına gelir. Çünkü "şerek" kelimesi "şereke" kelime­sinin çoğuludur.[389] Hile ve tuzak anlamlarına gelir. Biz tercümemizi bu kelimenin "şirk" şeklindeki okunuşuna göre yaptık.

(5083) ve (5084) numaralı hadislerde öğretilen duaları sabah ve akşam vakitlerinde okumak tavsiye buyuru I muştur. Ancak (5084) numaralı ha­diste sabahleyin okunması tavsiye edilen dua, akşamleyin aynısıyla okun-mayıp: "Emseynâ ve emsel mülkü ve Hayra hazihilleyle" şeklinde yani "esbehnâ" kelimesi "emseynâ" kelimesiyle "esbaha'l-mülkü" kelimesi de "emelmülkü" kelimesiyle değiştirilerek ve müzekker zamirlerde "hazihilleyle" şeklinde müennes, zamirlerle değiştirilerek okunacaktır. Bi­naenaleyh (5084) nolu hadiste "akşamleyin de sabahki duanın aynısını okuyunuz" buyrulmayıp da "sabahki duanın benzerini okuyunuz" bu­yurması bundandır, Yani bu iki dua birbirinin aynısı değildir. Biraz farklı­dır.

Yine (5084) numaralı duada "bugünden sonraki günlerin şerrinden  sana sığınırını" demekle yetinilip sözü geçen günlerin hayırlarının isten­meyişinin hikmeti "şerri ve zararı önlemenin, hayır celbetmekten önde geldiğine" işaret etmek içindir. Çünkü şerri önlemeye muvaffak olan kim­se aslında hayırı elde etmeye adaydır.

Şurasını da ifade etmek isteriz ki: (1584) numaralı hadiste geçen "fet-hahû, nasrahû, nurahû, bereketehû ve hüdâhü" kelimeleri kendilerin­den önde geçmiş olan "hayra hazelyevmi" kelimesinin tefsiri mahiyetin­dedir.

Hafız Münzirî'nin açıklamasına göre mevzumuzu teşlal eden bu iki hadisin senedinde İsmail b. Ayyaş ile babası Ayyaş bulunmaktadır. Bu iki ravi muhaddislerce tenkid edilmişlerdir.[390]

 

5085... Şerik el-Hevzenî dedi ki: (Birgün) Aişe (radiyallahü anha)nın yanma girmiştim. Kendisine: "Rasûlullah (s.a.) geceleyin uykudan uya­nınca (duaya) hangi dua ile başlardı?" diye sordum da:

Sen bana senden önce kimsenin sormadığı bir soru sordun, dedi. O gece uyandığı zaman on defa: "AHahu ekber (: Allah en büyüktür)" derdi ve on defa "elhamdülillah (: Hamd Allah'a mahsustur)", on de­fa: "Sübhanellahi ve bihamidih (: Allah'ı kendini tenzih ettiği şekilde bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim)" on defa da, "Sübhanel me-likil kuddûs (: Her türlü noksanlıklardan) münezzeh (olan) Malik(-i Hakikiy)i tenzih ederim)" derdi. On defa (Allah'dan) af dilerdi'on defa:

"Lailahe ilallah" derdi. Sonra da on defa: "Allahümme innî eûzu bike min dîkıddünya ve dîkı yevmil kıyeme (: Ey Allahim dünyanın ve kı­yamet gününün sıkıntısından sana sığınırım) diye dua ederdi. Sonra (teheccüd) namaz(ın)a başlardı.[391]

 

Açıklama
 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif Hz. Peygamber efendimizin gece teheccüd namazına kalktığı zaman önce sözü geçen duaları okuyup sonra teheccüd namazına dur­duğunu ifade etmektedir.[392]

 

5086... Ebu Hüreyre'den demiştir ki:

Rasûlullah (s.a.) yolculukta iken seher vaktinde (uykusundan) kalktı­ğında şöyle dua ederdi.

"Semia sâmiun bilhamdilllah ve nimetihi ve husni belâihi aleynâ. Allahümme sâhibnâ fefdil aleyna Aizen billahi minennâri (: Nimetle­rinden ve bizi tabi tuttuğu güzel imtihanından dolayı (yüce) Allah'a (olan) hamdimizi bir dinleyen işitsin (ve şahit olsun).

Ey Allahım, bize yardım et bize nimetlerini bol bol ver. (Bunu) Ce-hennem'den Allah'a sığınarak (söylüyorum)."[393]

 

Açıklama
 

Hattabî'nin açıklamasına göre "eshara" kelimesi

1. “Seher vaktinde uykudan kalktı"

2. “Seher vakti yolculuk yapmak üztre hayvana binmek,

3. Yolculuk yaptığı yere seher vakti vardı, gibi manalara gelir. Seher vakti ise gecenin son bölü­müdür.

Biz bu kelimenin bu hadis-i şerifte birinci manada kullanılmış oldu­ğuna kanaat getirdiğimiz için tercümeyi buna göre yaptık. Metinde geçen "semia" kelimesi Hattabî'ye göre ihbar suretinde gelmiş inşaî bir kalıp­tır. Bu bakımdan bu kelime"işitsin" anlamına gelir.

TurpuştFye göre bu kelime hem sureten hem de manen bir ihbar siga-sidir. Bu bakımdan bu kelime "duydu, duymuştur" anlamlarına gelir. Turpuştî'nin bu görüşüne göre söz konusu kelimenin yer aldığı cümle­nin manası şöyledir: "Allah'a olan hamdimizi nimetlerini takdir ve tahsin ettiğimizi, nimetlerini bize bol bol ihsan ettiğini dile getirdiğimizi işitme kabiliyeti olan herkes işitti."

Bazılarına göre, burada bu kelimeyi mim harfini şeddeleyerek "sem-mea" veya "semmia" şeklinde okumak da mümkündür. Bu okunuş şekil­lerine göre sözü geçen cümlelerin manası şöyledir: "Üzerime bol bol ni­metlerinden dolayı Allah'a olan hamdimi duyan herkes başkalarına da duyursun."

Hadis-i şerif seher vakitlerinde metinde geçen duayı okumanın müste-hab olduğuna delâlet etmektedir.[394]

 

5087... Kasım (b. Muhammed) den demiştir ki: Ebû Zer şöyle derdi:

"Her kim sabaha erişince: "Allahümme mâ haleftü min halfin ev kultu min kavlin ev nezertü min nezrin, femeşîetüke beyne yedey zâ-like küllini mâ şi'te kâne ve mia tem teşe' lem yekûn. Allahümmeğfir Iî ve tecâvez lî anhü. Allahümme femen salleyte aleyhi fealeyhi sa-lavâ'tî ve men leante fealeyhi la'netî kâne fistisnâ înyevmihî zâlike (ev zâlikel yevmi (Ey Allahım. Ettiğim hiç bir yemin, konuştuğum hiçbir söz, yaptığım hiçbir nezir yok ki, bunların tümünün önünde senin iraden bulunmasın. Senin istediğin olur, istemediğinse olmaz. Ey Allahım beni affet, benim için (bu yeminlerimin, söz ve nezirlerimin yapılmasında yada

yerlerine getirilmesindeki hatalarımı) bana bağışla! Ey Allahım, senin rahmetin kime ise benim acımam da onadır. Senin lanetin kime ise benim lanetim de onadır" derse (o kimse) bu gününde (dil sürçmelerinden kur­tulma hususunda) bir istisna içinde olur.)"[395]

 

Açıklama
 

Bu hadisin ilk kaynağı Hz, Ebû Zer'dir. Senedi Hz. Peygambere erışmemektedır. Luluı nın rivayetinde bulunmadığından bu hadisi, Hafız Münzirî de kitabına almamıştır.

Hadis-i şerif metinde geçen duayı sabahleyin okuyan kişiyi Allah'ın akşama kadar dil sürçmelerinden koruyacağına delâlet etmektedir.[396]

 

5088... Hz. Osman b. Affân, Rasûlullah (s.a,)1! şöyle buyururken işit­tiğini söylemiştir:

"Her kim (akşamleyin) üç defa: "Bismillahillezi lâ yadurru mea ismini şey*ün fil ardi velâ fissemai ve hüvessemîül alîm (: İsminin anılması) ile yerde ve gökte (bulunan belâ ve musibet cinsinden) hiçbir şeyin zarar ver(e)mediği Allah'ın ismi ile (korunuyorum). O (hem her sözü işiticidir, hem de (herşeyi) bilicidir" dîyen kimseye (o gece) sabaha kadar ona ansızın bir musibet gelmez. Kim de bu kelimeleri sabahleyin söylerse akşama kadar ona ansızın bir musibet gelmez."

 (Ebu Mevdud) dedi ki: (Bu hadisi rivayet eden) Ebân b. Osman'a (bu hadisi rivayet ettikten sonra) günlerden birgün (ansızın bir) felç geldi. Bu­nun üzerine hadisi (ondan bana) rivayet etmiş olan kimse (Muhammed b. Ka'b) Ebân'a bakmaya başladı. (Bunu gören Ebân): Niçin bana (böyle) bakıyorsun? Allah'a yemin olsun ki ben (Osman adına yalan bir söz uydurmadım. Osman da Peygamber (s.a.)'ın adına ya­lan söz uydurmadı. Fakat bugün benim başıma gelenler geldi. (Çünkü ben) öfkelenmiştim de bu duayı okumayı unutmuştum.[397]

 

5089... (Yine Ebân b. Osman ve Osman (b. Afvan) yoluyla Peygamber (s.a.)'den bir (önceki hadisin) bir benzeri rivayet edilmiştir.) fakat ravi ha­diste bir önceki hadiste zikredilen) felç olayından bahsetmemiştir.[398]

 

Açıklama
 

Bu hadislerin râvilerinden Ebân b. Osman Raşid  halifelerden Hz. Osman b. Afvan'm oğludur. Bu hadis-i şerif, söz konusu duayı sabah okuyan kimsenin akşama ka­dar, akşam okuyan kimsenin de sabaha kadar ansızın gelen belâlardan emin olacağım ifade etmektedir. Ancak duanın bu tesirinin görülebilmesi için sağlam bir inançla ve iyi bir niyyetle okunması gerekir. İşte o zaman bu kimse süflî ve ulvî âlemden malına ve canına gelecek olan bütün mu­sibetlerden emin olur.

el-Camiüssağîr şerhindeki Kurtubî'nin rivayetine göre bu hadis-i şe­rifte tavsiye edilen dua tecrübe edilmiş ve doğruluğu tesbit edilmiştir. Kurtubî bu mevzuda şöyle demiştir: "Ben bu duayı işittiğim günden beri onunla amel ederim. Onu okumayı unutmadığım günlerde başıma asla ani bir felâket gelmedi. Bir gece Medine'de bu duayı unutmuştu. O gece be­ni bir akreb soktu. Düşününce o akşam bu duayı okumayı unuttuğumu bu yüzden akrebin sokmasından kurtulmadığımı anladım." Kemalüddin ed-Dümeyri ,de bu mevzuda şöyle diyor: Fahrüddin Osman b- Muhammed et-Tûzî'den rivayet edilmiştir: Dedi ki: Birgün Şeyhimle feraiz okuyordum. Bir de baktım ki bir akreb yü­rüyerek geldi. Şeyh hemen onu avucuna alıp onunla oynamaya başladı. Ben bu durumu görünce kitabı okumayı bırakıverdim. Şeyh: Durma de­vam et, dedi ben de "Bu meselenin sırrını bana açıklamadıkça okumam" dedim. Bu senin bildiğin birşeydir, deyip bu duayı bana öğretti.[399]

 

5090... Câer b. Meymûn'den (rivayet edildiğine göre) Abdurrahman b. Ebi Bekre, babasına: Ey babacığım her sabah seni: "Allahümme afiniı fi bedenî, Allahümme afini fi sem'i, Allahümme afim fi basan lâ ila illa ente (: Ey Allahım. Sen benim vücudumda (özellikle) kulağıma ve gö­züme âiyet ver, senden başka ilâh yoktur)" diye dua ederken duyuyorum. Sabahleyin ve akşamleyin üç(er) defa okuyorsun- (Bunun hikmeti nedir?) diye sormuş da (babası):

-Çünkü ben Rasûlullah (s.a.)'i bu duayı okurken işittim. Onun sünne­tine uymayı (gönülden) arzu ettim, diye cevap vermiş. (Hadisi Ebû Da­vud'a nakleden iki hocasin)dan biri olan Abbas (b.Abdulazim) bu hadis-i şerife (şu sözleri de) ilave etmiştir: -Sen sabahleyin ve akşamleyin üç(er) defa; "Allahümme innî eûzü bike minelküfri vel fakri, AHahümme in-ni eûzü bike min azabilkabri lailahe illa ente (: Ey Allahım! Küfür­den ve fakirlikten sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım" diyorsun (yüce Allah'a) bu kelimelerle dua ediyorsun (bunun hikmeti ne­dir)? diye sordum da (bana): "Ben onun sünnetine uymayı (gönülden) ar­zu ediyorum da (onun için böyle yapıyorum)" cevabını verdi ve (sözleri­ne devam ederek) şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.) sıkıntıya düşenin duası şudur buyurdu. "AHahümme rahmeteke crcû fela tekilnî ila nesî taraf-te aynin ve aslih li şe'nî küllehü la ilahe illa ente (: Ey Allahım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (bile olsa) nefsime bırakma. Halimi tümüyle düzelt senden başka ilâh yoktur.") Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bana naklen şeyhlerimden) bazıları (bu hadisi bana rivayet ederken) arkadaşlarının rivayetlerini (daha başka ke­limeler) ekleyerek rivayet ettiler.[400]

 

Açıklama
 

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif metinde geçen  duayı sabahleyin ve akşamleyin üçer defa okumanın sünnet olduğunu ifa­de etmektedir.

Hadis-i şerifte Rasulü Zişân efendimizin fakirlikten Allah'a sığındığı iffade edilmektedir. Oysa Hz. Peygamberin: "Allahım, beni miskin ola­rak yaşat, miskin olarak ruhumu al ve beni miskinler zümresi içeri­sinde hasret".[401] "Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir."[402] diye dua ettiği de bilinmektedir. Bu ba­kımdan zahirde bu dualar arasında bir çelişki varmış gibi görünmektedir. Bu mevzuda Şaiî ulemasından İbn Kuteybe şöyle demektedir: ''Allah'a hamdolsun burada herhangi bir ihtilaf yoktur. Onlar te'vilde yanıldılar ve haksız yere itiraz ettiler. Çünkü onlar fakirlikle miskinliğin ikisi ayrı ayrı olduğu halde aynı olduğunu zannetmişlerdir. Eğer: "Allah'ım, beni fakir olarak yaşat, fakir olarak ruhumu al ve fakirler zümresinde hasret" demiş olsaydı q-zaman delikleri gibi bir tenakuz olurdu.

"Allahım, beni miskin olarak hasret" sözündeki miskinliğin manası tevazu ve boyun bükmektir. Yani Rasûlullah Allah'dan kendisini cebbar­lardan ve mütekebbirlerden kılmamasını ve onların zümresinden kendisi­ni haşr etmemesini istemiş gibidir...[403]

"Fakirlik mü'min için atın yağına sarkan perçemden daha güzel­dir" sözüne gelince; şüphesiz fakirlik, dünyanın musibetlerinden büyük bir musibettir ve dünyanın acılarından büyük bir acıdır. Kim Allah nzası için musibete sabreder, kısmetine razı olursa Allah bununla dünyada onu süsler ve âhirette sevabını çoğaltır...[404]

Bu hadisin senedinde bulunan Cafer b. Meyimin sağlam değildir.[405]

 

5091...  Hz. Ebu Hureyre:den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabahleyin yüz defa sübhanellahilazim ve bihamdih (: Ulu Allah'ı hamdiyle beraber tenzih ederim), derse ve akşamleyin de aynı şekilde hareket ederse onun elde ettiğinin bir ben­zerini yaratıklardan hiçbiri elde edemez"[406]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerite geçen yüz adedi ziyadeyi iptal eden ve bu sebeple namaz rekatlarının sayısı gibi riayeti gereken hudut değildir. Hadis mutlaktır, binaenaleyh duayı arka arkaya yüz defa okumakla ayrı ayrı zamanlarda okunması arasında bir fark yok­tur. Fakat duanın tesirini gün boyu görebilmek için sabahleyin hepsini birlikte yapmak daha faziletlidir.

Rivayetlerin zahirine bakılırsa teşbihin (Sübhanellah demenin) tehlil-den (lâ ilaha illallah demekten) daha faziletli olduğu anlaşılır. Fakat Kadı Iyaz tehlilin daha faziletli olduğunu söylemiştir. Nitakim bu kavli te'yid eden rivayetler de vardır. Bazıları tehlilin ism-i a'zam olduğunu söylemişledir.[407]

[336] Tirmizi, Daavat 14.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/329-330.

[337] el-Futûhatü'r-Rabbaniyye, III, 74.

[338] a.g.e.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/330.

[339] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/330.

[340] Tirmizî, Deavât 13.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/330-331.

[341] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/331.

[342] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/331-332.

[343] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/332.

[344] Buharı, Daavat 2, 15; Tirmizî, Daavât 15; Nesaî, istiâze 57; İbn Mâce, dua 14; Ahmed b. Hanbel IV. 122, 125, V. 356.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/332-333.

[345] Nuh (71), 9-12.

[346] Ali İmran (3), 135.

[347] K. Miras, Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, XII, 364-365. Birinci baskı ist.

[348] A'raf(7), 172.

[349] Buharî, cenaiz 1, istikraz 3, bedu'l-haik 6, rikak 13-14, istizan 30, tevhid 33; Müslim, iman 150-151, 153, zekat 32-33; Tirmizî iman 18; Nesâî, eihad 18, İbn Mâce, zühd 37; Ahmed b. Hanbel, II, 426, IV, 345, 346, V, 152, 159, 161-162, 240-241, 416, 419, 423.

[350] Aynî, Umdetül Kâri, XXII, 278.

[351] Buharî Daavât 3.

[352] İbn Mâce, edeb 57.

[353] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/333-335.

[354] Müslim, zikr 74-75; Tirmizi, Daavât 13.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/336-337.

[355] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceıne ve Şerhi XI, 62.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/337.

[356] Tirmizî, Daavât 13.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/337-338.

[357] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/338.

[358] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/338-339.

[359] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/339.

[360] Nesâî, istiaze 60; İbn Mâce, dua 14; Ahmed b. Hanbel, II, 25, III, 3.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/339-340.

[361] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/340.

[362] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/341.

[363] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/341-342.

[364] Rûm (30), 17-18.

[365] Rûm (30), 19.

[366] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/342.

[367] Ahmed b. Hanbel, 111,439.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/342-343.

[368] İbn Mâce, dua 14; Nesâî Amelu'l-yevmi ve'n-Nehâr, s.149, hadis nr. 27.

[369] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/343-344.

[370] Aliyyül Kâri, Mirkatü'I-Mefatih, 111,102.

[371] M. Zihnî. Ni'met-i İslâm, s. 159 Sönmez Neşriyat.

[372] Aliyyü'l Kâri. Mirkât, III. 103.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/344.

[373] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/344-345.

[374] Aliyyü'l Kâri. Mirkatü'l-Mefâtîh, 111,104.

[375] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/345.

[376] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/345-346.

[377] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/346-347.

[378] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/347-348.

[379] Buhârî liân 17, i'tisam 2X; Müslim, iman 34-36; Tirmizî, İman I, Teftir Sure 77; Nesaî.cihad I, tahrim I; İbn Maca fiten 1; Ahmed b. Hanbel III, 19,36.48. II,314.377.423.439.475, 482,502.528,111. 295, 300, 332, 394. V, 246.

[380] Mâide (5), 32

[381] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/348-350.

[382] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/350.

[383] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/350.

[384] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/351.

[385] Nesaî, İstiâze 1.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/351.

[386] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/351-352.

[387] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/352.

[388] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/352-353.

[389] el-Azimâbadî. Avnü'l-Mabûd, XIII, 428.

[390] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/353-354.

[391] Nesâî, istiâze 63.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/354-355.

[392] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/355.

[393] Müslim, zikr 68.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/355.

[394] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/355-356.

[395] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/356-357.

[396] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/357.

[397] Tirmizi, Daavât 12; İbn Mâce, Duâ; II; Ahmed b. Hanbel, I, 62, 66, 72.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/357-358.

[398] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/358.

[399] Allan, el-Fühuhatürrabbaniyye, III, 100, 101.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/358-359.

[400] Nesaî. Amelu'l-Yevmi Ve'1-Leyle 146, hadis nu. 22; Ahnıed b. Hanbel, V, 42.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/359-360.

[401] Suyûtî, el-Leaü el-Masnûa. II. 324. 25, Lisan, XVII. 79, Tâcu'u-Arus, IX, 238.

[402] Tacü'l-Arus. III, 387.

[403] İbn Kuteybe, Hadis Mudaası, (Çeviren: M. Hayri Kırbasoğlu), 223.

[404] Aynı eser, s. 225.

[405] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/360-361.

[406] Buharı, daeva 65; Muslin, zikir 28-29; Tirmizî daevât 59; İbn Mace. edeb 56: Muvalla, Kur'ân 21; Ahmet b. Hanbel, II, 302.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/361.

[407] A. Davudoglu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, XI, 30; Nevevî, Şerhü Müslim, XVII, 18.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/361.


Kaan8/B
Mon 27 April 2015, 08:43 pm GMT +0200
Sabahladığın, akşamladığın ve yatağa yattığın zaman şunları oku: "AHahümme fâtırassamâvati vel erdi. Âlimelgaybi veşşehâdeti Rabbe külli şey'in ve melîkehü! Eşhadü en Iâilahe illa ente. Eûzü bi-ke min şerri nefsî ve şerrişeytani ve şirkini (:Ey Göklerin ve yerin ya­ratıcısı, gizliyi ve açığa bilen! Herşeyin Rabbi ve meliki olan Al­lah'ım! Senden başka ilah olmadığına şahidlik ederim nefsimin şer­rinden şeytanın şer ve şirkinden sana sığınırım.

ceren
Fri 14 August 2015, 12:40 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim okuyan ve faziletine eren,peygamber efendimizin sünnetini yerine getiren kullardan eylesin bizleri inşallah..

mevlüde06
Thu 17 March 2016, 07:33 pm GMT +0200
Allah razi olsun.bu guzel duayi da ogrenmis olduk vesulenizle.Allah razi olsun.insallah uygulamak da naisp olur

Edanur 8/D
Thu 17 March 2016, 07:39 pm GMT +0200
Es Selamun Aleykum
Rabbim razi olsun insaallah
Kisi sabahladigi zaman mutlaka okumali

Bilal2009
Sun 20 November 2016, 07:36 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri bu duayı sık sık edenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun

ceren
Sun 20 November 2016, 07:38 pm GMT +0200
Aleykumselam.Rabbim bizleri gecesinide gündüzü gibi iabdet ederek geciren ve allahi zikir ederek gecesini tamamlayan kullardan eylesin inşallah...

Sevgi.
Sun 14 April 2024, 11:39 am GMT +0200
Esselâmu Aleyküm Rabbim bizleri okuyan ve faizletine eren kullarından olabilmeyi nasip etsin inşaAllah