neslinur
Sat 31 July 2010, 04:41 am GMT +0200
Kısastan Vazgeçip Affetmek ve Bu Hususta Şefaatçi Olmak
Affetmek mü'minin şamndandır. Zira Cenâb-ı Hak affetmeyi, bağışlamayı çok sever. Hattâ Berat gecesinde Hz. Aişe (r.a..) validemiz: "Ya Resûlallah, bu gece nasıl bir duâ edeyim ki Rabbım beni bağışlasın?" diye sorduğunda, Resûlüllah (s.a.v.) ona: "De ki, Allah'ım sen çok affedicisin, affetmeyi çok seversin, beni de affet..." diye tavsiyede bulunmuştur. Kardeşlerinin Yusuf Peygamber'e yaptıkları bütün kötülüklere rağmen durum açıklığa kavuşunca Yusuf Peygam-ber'in onlara af ölçüsünde söylediği şu söz elbetteki çok anlamlı ve misal teşkil edicidir: " Size karşı bugün azarlama ve başakakma yoktur. Allah sizi bağışlasın, affetsin. O rahmet edenlerin en çok merhametlisîdir." [95]
Nitekim Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz de Mekke'yi fethettiğinde, Kabe'nin Önünde toplanan Mekkeli mürşiklere aynı sözleri söylemek suretiyle geçmişin üzerine bir sünger çektiğini ilân etmişti.
Bakara Sûresi'nde ise öldürülenler hakkında şu bilgi verilmektedir:
"Ey imân edenler! Öldürülenler hakkında sîze kısas (misilleme) farz kılındı. Hürre hür, köleye köle, kadına kadın... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti güzellikle ödemek gerekir. Bu, Rabbmızdan bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elem verici bir azap vardır." [96]
Böylece kısastan vazgeçmek bir fazilettir ve insan hayatına gösterilen üstün bir saygıdır. Şartlar ve ortam affetmeyi gerektiriyorsa herhalde affetmek hayırlıdır. Ancak saldırganlar, katiller affetmekten cesaret alıyorlarsa, o takdirde affetmemek hayırlıdır. [97]
İlgili Hadisler
Ebu Hüreyre(r.a.)den yapılan rivayete göre, Peygamber(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “:Adam uğradığı haksızlıktan dolayı affetmeye görsün, mutlaka Cenab-ı Hak onun azizliğini ve şerefini artırır." [98]
Enes (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir: "Kısasla ilgili ne kadar bir olay ve durum Resûîüllüh'a (s.a.v.) yükseltilip arzedildiyse mutlaka affetmeyi emir ve tavsiye buyurdu..." [99]
Ebû Derdâ (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki: "Resûlüllah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Hangi adamın bedenine bir (yaralama, bir kesme ve benzeri) şey dokunur, o da tasad-dukta bulunarak (kısas, misilleme ve diyetten) vazgeçerse, Cenâb-ı Hak mutlaka bu sebeple onun bir derecesini yükseltir ve bîr hatasını düşürüp (siler). " [100]
Abdur rahman b. Avf (r.a,) den yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Uç şey var ki, Muhammed'in canını kudret elinden tutan zata o üç şey hakkında yemin edecek olursam (sadece doğruyu söylemiş ve gerçeği yansıtmış olurum):
a) Tasadduk edilen bir sadakadan dolayı mal noksan-laşmaz.
b) Bir zulüm ve tecavüzden dolayı bir kul -Aziz ve Celîl olan Allah'ın rızasını arzulayarak- affetmeye görsün, mutlaka Cenâb-ı Hak o zulüm ve affetmeden dolayı kıyamet gününde onun azizlik ve şerefini artırır... c) Bir kul dilencilik kapısını açmaya görsün Cenâb-ı Hak mutlaka ona fakirlik kapısını açar..." [101]
İstidlaller
İstidlallerİlim adamları ve müctehid imamların hepsi ilgili hadîslerle istidlal edip kısası affetmenin fazileti üzerinde durmuş ve büyük bir sadaka anlamı taşıdığım belirtmişlerdir. Ancak yukarıda da temas ettiğimiz gibi, affetme katil ve caniye cesaret veriyorsa, o taktirde affetmemek hayırlıdır.'[102]
Tahliller
707 nolıı Ebû Hüreyre hadîsini Tirmizî sahîhlemiştir. O bakımdan istidlale salih görülmüştür.
Böylece kısastan vazgeçip katili affeden ve uğradığı bir haksızlık ve,zulümden dolayı karşısındakini bağışlayan kimsenin.mutlaka hem .dünyada, hem de âhirette izzet, ve şerefi artar.
708 no'lu Enes hadîsi hakkında Ebû Dâvud ile Münzeri susup bir görüş beyan etmemişlerdir. Ancak isnadında bir beis yoktur. O bakımdan istidlale sâlih kabul edilmiştir. Bu sebeple de kısas davasında öldürülenin baba tarafından olan vâris ve yakınlarına kısastan vazgeçip bu hususta katili affetmeleri tavsiye edilebilir, bunda bir sakınca yoktur.
709 no'lu Ebû Derdâ hadîsini Ebû Sifr Ebû Derda'dan rivayet etmiştir. Tirmizî bu hadîs hakkında şunu söylemiştir: "Bu garip bir hadîstir ve biz bunu ancak bu vech ile bilebiliyoruz. Aynı zamanda Ebû Sifr'in Ebû Derda'dan duyduğunu da bilmiyoruz. Ebû Sifr'in asıl adı Saîd b. Ahmed'dir. [103]
710 dipnotlu Abdurrahman b. Avf-hadisini aynı zamanda Ebû Ya'lâ ve Hafız Bezzar talırîc etmişlerdir. Ancak isnadında ismi anılmayan bir adam bulunuyor. Bezzar bunu Ebû Seleme bin Abdur -rahman b. Avf tarikiyle babasından rivayet etmiştir ki en sahih rivayetin de bu olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca bu bu hadîse şahit anlamında Terğîb'de de birkaç sahîh hadîs rivayet edilmiş bulunuyor. [104]
Çıkarılan Hükümler
1- Kısas hükmü kitap ve sünnet ile farz kılınmıştır. Bu hususta ayrıca îcma'vardır.
2- Maktulün varislerinin kısas talep etmeleri meşrudur. Bu onlara Allah ve Peygaraber'i tarafından tanınan bir haktır.
3- Maktulün varislerinin kısas talep etmelerinde bir günah ve vebal yoktur, ihkak-ı hak vardır.
4- Ancak vârislerden biri veya birkaçı veya hepsi kısastan vazgeçip bu hususta katili affedebilirler. Bu büyük bir tasadduk olarak vasıflandırıl abilir.
5- Kısastan vazgeçilip affedilince diyet gerekir.
6-Bu tür diyetle birlikte keffaret gerekmez. Ancak hatâen öldürmeden dolayı diyet gerekir.
7- Maktulün vârisleri arzu ettikleri taktirde diyetten de vazgeçebilirler.
8- Katili ancak maktulün vârisleri affedebilir. Devlet başkanına ve şûraya böyle bir yetki verilmemiştir.
9- Çünkü İslâm'da hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır. O bakımdan devlet başkanının çıkardığı bir kanunname şer'i şerife uygun olduğu taktirde yürürlülüğe girer. Uygun olmadığı taktirde geri çevrilir, yürürlüğe konmaz.
10- Şûra ve başta şeyhülislâm olmak üzere şûrada ayrı bir şube olarak yer alan uzman.din âlimleri kısası affetme yetkisini başka bir şahsa ve kuruluşa verine hak ve selâhiyetine sahip değillerdir.
11- Hiçbir kuvvet ve makam katilin affedilmesi için maktulün vârislerini zorlavamaz. [
Affetmek mü'minin şamndandır. Zira Cenâb-ı Hak affetmeyi, bağışlamayı çok sever. Hattâ Berat gecesinde Hz. Aişe (r.a..) validemiz: "Ya Resûlallah, bu gece nasıl bir duâ edeyim ki Rabbım beni bağışlasın?" diye sorduğunda, Resûlüllah (s.a.v.) ona: "De ki, Allah'ım sen çok affedicisin, affetmeyi çok seversin, beni de affet..." diye tavsiyede bulunmuştur. Kardeşlerinin Yusuf Peygamber'e yaptıkları bütün kötülüklere rağmen durum açıklığa kavuşunca Yusuf Peygam-ber'in onlara af ölçüsünde söylediği şu söz elbetteki çok anlamlı ve misal teşkil edicidir: " Size karşı bugün azarlama ve başakakma yoktur. Allah sizi bağışlasın, affetsin. O rahmet edenlerin en çok merhametlisîdir." [95]
Nitekim Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz de Mekke'yi fethettiğinde, Kabe'nin Önünde toplanan Mekkeli mürşiklere aynı sözleri söylemek suretiyle geçmişin üzerine bir sünger çektiğini ilân etmişti.
Bakara Sûresi'nde ise öldürülenler hakkında şu bilgi verilmektedir:
"Ey imân edenler! Öldürülenler hakkında sîze kısas (misilleme) farz kılındı. Hürre hür, köleye köle, kadına kadın... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti güzellikle ödemek gerekir. Bu, Rabbmızdan bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elem verici bir azap vardır." [96]
Böylece kısastan vazgeçmek bir fazilettir ve insan hayatına gösterilen üstün bir saygıdır. Şartlar ve ortam affetmeyi gerektiriyorsa herhalde affetmek hayırlıdır. Ancak saldırganlar, katiller affetmekten cesaret alıyorlarsa, o takdirde affetmemek hayırlıdır. [97]
İlgili Hadisler
Ebu Hüreyre(r.a.)den yapılan rivayete göre, Peygamber(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “:Adam uğradığı haksızlıktan dolayı affetmeye görsün, mutlaka Cenab-ı Hak onun azizliğini ve şerefini artırır." [98]
Enes (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir: "Kısasla ilgili ne kadar bir olay ve durum Resûîüllüh'a (s.a.v.) yükseltilip arzedildiyse mutlaka affetmeyi emir ve tavsiye buyurdu..." [99]
Ebû Derdâ (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki: "Resûlüllah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Hangi adamın bedenine bir (yaralama, bir kesme ve benzeri) şey dokunur, o da tasad-dukta bulunarak (kısas, misilleme ve diyetten) vazgeçerse, Cenâb-ı Hak mutlaka bu sebeple onun bir derecesini yükseltir ve bîr hatasını düşürüp (siler). " [100]
Abdur rahman b. Avf (r.a,) den yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Uç şey var ki, Muhammed'in canını kudret elinden tutan zata o üç şey hakkında yemin edecek olursam (sadece doğruyu söylemiş ve gerçeği yansıtmış olurum):
a) Tasadduk edilen bir sadakadan dolayı mal noksan-laşmaz.
b) Bir zulüm ve tecavüzden dolayı bir kul -Aziz ve Celîl olan Allah'ın rızasını arzulayarak- affetmeye görsün, mutlaka Cenâb-ı Hak o zulüm ve affetmeden dolayı kıyamet gününde onun azizlik ve şerefini artırır... c) Bir kul dilencilik kapısını açmaya görsün Cenâb-ı Hak mutlaka ona fakirlik kapısını açar..." [101]
İstidlaller
İstidlallerİlim adamları ve müctehid imamların hepsi ilgili hadîslerle istidlal edip kısası affetmenin fazileti üzerinde durmuş ve büyük bir sadaka anlamı taşıdığım belirtmişlerdir. Ancak yukarıda da temas ettiğimiz gibi, affetme katil ve caniye cesaret veriyorsa, o taktirde affetmemek hayırlıdır.'[102]
Tahliller
707 nolıı Ebû Hüreyre hadîsini Tirmizî sahîhlemiştir. O bakımdan istidlale salih görülmüştür.
Böylece kısastan vazgeçip katili affeden ve uğradığı bir haksızlık ve,zulümden dolayı karşısındakini bağışlayan kimsenin.mutlaka hem .dünyada, hem de âhirette izzet, ve şerefi artar.
708 no'lu Enes hadîsi hakkında Ebû Dâvud ile Münzeri susup bir görüş beyan etmemişlerdir. Ancak isnadında bir beis yoktur. O bakımdan istidlale sâlih kabul edilmiştir. Bu sebeple de kısas davasında öldürülenin baba tarafından olan vâris ve yakınlarına kısastan vazgeçip bu hususta katili affetmeleri tavsiye edilebilir, bunda bir sakınca yoktur.
709 no'lu Ebû Derdâ hadîsini Ebû Sifr Ebû Derda'dan rivayet etmiştir. Tirmizî bu hadîs hakkında şunu söylemiştir: "Bu garip bir hadîstir ve biz bunu ancak bu vech ile bilebiliyoruz. Aynı zamanda Ebû Sifr'in Ebû Derda'dan duyduğunu da bilmiyoruz. Ebû Sifr'in asıl adı Saîd b. Ahmed'dir. [103]
710 dipnotlu Abdurrahman b. Avf-hadisini aynı zamanda Ebû Ya'lâ ve Hafız Bezzar talırîc etmişlerdir. Ancak isnadında ismi anılmayan bir adam bulunuyor. Bezzar bunu Ebû Seleme bin Abdur -rahman b. Avf tarikiyle babasından rivayet etmiştir ki en sahih rivayetin de bu olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca bu bu hadîse şahit anlamında Terğîb'de de birkaç sahîh hadîs rivayet edilmiş bulunuyor. [104]
Çıkarılan Hükümler
1- Kısas hükmü kitap ve sünnet ile farz kılınmıştır. Bu hususta ayrıca îcma'vardır.
2- Maktulün varislerinin kısas talep etmeleri meşrudur. Bu onlara Allah ve Peygaraber'i tarafından tanınan bir haktır.
3- Maktulün varislerinin kısas talep etmelerinde bir günah ve vebal yoktur, ihkak-ı hak vardır.
4- Ancak vârislerden biri veya birkaçı veya hepsi kısastan vazgeçip bu hususta katili affedebilirler. Bu büyük bir tasadduk olarak vasıflandırıl abilir.
5- Kısastan vazgeçilip affedilince diyet gerekir.
6-Bu tür diyetle birlikte keffaret gerekmez. Ancak hatâen öldürmeden dolayı diyet gerekir.
7- Maktulün vârisleri arzu ettikleri taktirde diyetten de vazgeçebilirler.
8- Katili ancak maktulün vârisleri affedebilir. Devlet başkanına ve şûraya böyle bir yetki verilmemiştir.
9- Çünkü İslâm'da hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır. O bakımdan devlet başkanının çıkardığı bir kanunname şer'i şerife uygun olduğu taktirde yürürlülüğe girer. Uygun olmadığı taktirde geri çevrilir, yürürlüğe konmaz.
10- Şûra ve başta şeyhülislâm olmak üzere şûrada ayrı bir şube olarak yer alan uzman.din âlimleri kısası affetme yetkisini başka bir şahsa ve kuruluşa verine hak ve selâhiyetine sahip değillerdir.
11- Hiçbir kuvvet ve makam katilin affedilmesi için maktulün vârislerini zorlavamaz. [