- Kırkdördüncü Mektup

Adsense kodları


Kırkdördüncü Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Wed 20 January 2010, 04:24 pm GMT +0200
KIRKDÖRDÜNCÜ MEKTUP

Şerefli pederinin (Allah, bizi onların sırlarıyla kutlasın.) halifesi Şeyh Abdülkahhar, oğlu ve halifesi olan âlim ve fazîletli Şeyh Mahmud’a, Allah yolundaki talebin fazîleti ve ona hiçbir şey müsavi olmadığı, insanların bu dünyada yaratıldıklarının hikmeti, râbıta ve tarikat âdâbından olan virdler ve daha başka mes’ele ile ilgili bâzı konular hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hiçbir varlık yoktur ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Saât ü selâm, Allah’ın mahlûklarının en hayınlısı olan efendimiz Muhammed’e, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) bütün âl ve ashâbına olsun!bundan sonra, bu mektûb âlem kutbu kaymakamnın (Radıyallahü anh) perverdesinden, Allah yolundaki kardeşi, Allah için dostu, iki gözünün nûru, gönlünün mahbûbu Molla Mahmud’adır. Allha, onu sevdikleri kimsenin yolunda bulundurup, kendisine yüce nisbetden tam bir nisbet şerbetinin tadını versin.

Size hasıl olan şiddetli şevk ve talebden haber verici mektûbunuz perverdeye ulaştı. Dolayısıyla gayet sevinerek Allahü teâlâya hamd etti. Çünkü, tarikattaki riyâzetin temeli, taleb üzeredir. Hattâ bazı tasavvuf ehli, (Kaddesallahü esrârehüm) tasavvufta yapılan bütün amelden maksadları, ona hasr edip tasavvufta talebden başka bir gaye oymadığını demişlerdir ve o manâ Hâfız’ın “vefatımdan sonra mezarımı aç bak! Ki içimdeki aşk ateşinden kefenimden duman yükselir.” dediği bu beytten anlaşılır.

İmâm-ı Rabbânî (Kuddise sirruh) taleb hakkında buyurduğu sözün hülâsası şudur: “Talebin artmasını istediğimden dolayı cennette bile istirahat edemiyeceğim.” Şeyhim, (Allahü teâlâ bizi onunsırlarıyla kutlasın!) tasavvuftaki fenâ makamı, talebden itbarettir diye buyurdu ve bu manâyı ifade eden sözleri Üstad-ı a’zamdan (Kuddise sirruh) rivâyet ederdi. Öyle ise, cenâbınız, talebinartmasına çalışmanız lâzımdır. Tâ ki kalbinde talebin düşüncesinden başka bir şey kalmayıp taleb yolunda yanık, Mevlâsını (Allah’ın) ve üstadının rızâsında vücûdunu fena (yok) olan babanıza (Kuddise sirruh) hasıl olan makam, o talebinize terettüp eylesin. Çünkü insanın en şerefli çocuğu pederinin yolunda olanıdır. Bâhusus pederinin yolu halkça medh olduğu zaman, çocuğu daha ziyade, onun yolunu takib etmesi gerekir.

Perverdeye mektûbunuz gelmeden önce, durumunuzdan habersiz olduğu için şiddetli bir üzüntüsü vardı. Mektûb gelince, o üzüntüsünü izale etti. Zira perverdenin nezdinde, zan ettiğine göre, Üstad-ı a’zamın halifelerini evlâdı üstadın nisbetinde kendi babalarının nisbetinde çalışmalarından daha tatlı bir şey yoktur. Belki o, çalışmaları için, babalarına nasib eylediği makamı Allahü teâlânın onlara da yaratması ümid edilir.

Ey aziz kardeş! Bu dünyada insanların yaratılmalarının hikmeti, Allah’ın marifetini kesb etmektir. Nitekim (Kur’ân-ı Kerîm’in), “Cin ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için yarattım.” âyeti ile, “Ben (Allah gizli bir hazine idim. Bilinmemi sevdim de mahlûkatı yarattım.” hadîs-i kutsîde bu manîya işaret ederler. Öyle ise, Allah’ın marifetini tahsil etmekten başka işe çalışan kimse, onun için yaratıldığı vazifelerini gerçekten zayi etmş olur. Bâhusus Nakşibendî sâdâtına (Kaddesallahü esrârehüm) mensub olanların üzerine, o durumda dünya ve âhiretleri de yıkılır.

Hastalığınızın izalesi için perverde, Allah’a iltica eder. Daimî olarak size râbıta haleti hasıl olduğu beyanınız ise, o yüce Allah’ın lütûf ve kereminden olan bir ni’mettir. Öyle ise, ona hamd ve şükr et. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak: “Eğer şükrederseniz, size (ni’metimi) arttırırım”  buyurmuştur. Lâkin râbıta tefekkürünü namaz esnesında, sağ omuz ile boynunuzun arasına bırakın!kalbine az hatıralar, dünya düşüncelerinin geldiğinin durumu da râbıtanın durumu gibi olsun! Letâifleri hayalinize getirirken yaptıkları ihtilâçları, makamlarına olan şitiyaklarından ileri gelmektedir. Şitiyakları tamamlanıncaya kadar çalışın. Lezzet haleti ise, büyük bir ni’mettir. Fakat tam muteber olması için devamlı olmasıdır.

Virdlerin yapılmasının âdâbı ise, sağ elin şehâdet parmağında elem olsa, sol elin şehâdet parmağıyla da vird çekmesinde zarar yoktur. Vird çekilmesi zamanında teverrük oturuşu tarzının aksine (sağ ayağı sol ayağın altından geçirerek oturmak şekli),kalbi gafletten uyarmasına yardım ettiğinden, diğer çeşit oturuştan daha evlâdır. Bununla beraber, vâciblerden değildir. şayet başka oturuş tarzı ile de kalbin uyanıklığı hasıl olsa da yapılsın.Ama tarikat sâdâtının (Allah yüce sırlarını kutlasın) bu hususta âdet edindikleri şey, muayyen olduğu da bilinmesi lâzımdır. Gerçi insan zan ettiği şey’in hilâfı da olsa.

Virdler, bir günün ve ardındaki gecede yapılan sayıları toplayıp birbirine eklenerek hesab edilir. Eğer, eklendikten sonra mürşidin tayin eylediği miktarı tamamlanırsa, iyidir, yoksa, daha evvelki gün ve gecesinde çekilip noksan kalan virdin sayısına eklenemez. Bu durum, “geçmiş namaz kaza edilir, fakat mürşidin geçmiş sohbeti kazâ edilmez. Çünkü her sohbetten hasıl olan nisbet, o sohbete mahsustur.” denildiği sözün kabilindedir.

Aziz kardeş! Sözün hülâsası, amelde çalışıp te’hir etmemelidir. Belki çalıymak lâzımdır. Çünkü zaman, kılıç gibidir. Onu, tâat ve ibâdetle harcayıp kesmezsen o seni kesip harcayacaktır. Hidâyete tâbi olanların üzerine selâm olsun!